7 No. 2099—414 Aşkım Onundur — Başı 391 inci sayıfada — Macide, çok hassas ve zekiydi, edebiyata pek fazla merakı vardı. Çok ağır edebi eserler cku- duğu halde, bir gün ruhunda ufak bir yorgun- luk görülmemişti. Hele gönül maceralarında ©- kadar çapkındı ki... Macidenin bu halleri karşısında İclâl, artık onunla dertleşemez olmuştu. Çok bedbaht oldu- gunu söyliyerek hiç bir kalabalık onu sarmıyor- du. Daima yalnızlığı seviyor ve bütün gün pi- yano çalmakla geçiyordu. İclâl, ne söylese Macide onu dinlemiyor ve gözleri daima uzaklara dalıyordu. İclâl, yanına gelen Macideye doktor Sedadı görmemiş gibi davranarak sordu: — Kesimi Macide, bugün neden böyle dur- gunsun? Kocasına itiraf ettiği hakikati İclâle söyle- mek istemedi. Sarı bukle saçlarını elile düzeltti, inçe kaşlarını kavislendirdi. İclâlin bu sözünü duymamış gibi: — Bu çaldığım valsi çaldıkça çalacağım ge- liyor. — Bir 'Türk gencinin, vals beldesi olan Viyana salonlarında alkış sellerile enginlere u- laşacak kadar ruhlara hitap eden bu bestesi ba- na, hayatımın ne tahammül edilmez ıztırap da- kikalarile dolu olduğunu hissettiriyor. Susmuştu. Gökyüzünde güneşin yüzünü gizliyen siyah yağmur bulutları havaya bir kasvet veriyordu. Ağaç dalları birdenbire köklerinden sallan- mış gibi titredi. Bu titremeyi (müteakıp ardı kesilmiyen rüzgâr, bülbüllerin ötüşüp seviştiği o yeşil, fakat şimdi hasta sarı benizli yaprakları dallarından ayırıyordu. Hepsi sapır sapır yere düşüyor, İki genç kız, sonbaharın bu hüzünlü yaprak dökümünü seyre dalmışlardı. Gözleri Marmars- nın dumanlı enginlerine dalan Macide, hafif bir ürperme ile: — İclâl, dedi. Bu yaprak dökümü sana ne- ler ihsas ediyor? İclâl, Macidenin beklediğini anlamamıştı, ki ona : — Aaa!.. Bilmez misin kardeşim? Sonba- har, kış derken ilkbahar.. Sari yapraklar dö- külecek, yerlerine ilkbaharda yeşilleri gelecek. UYANIŞ 399 Şiir: Tiren Tiren acı bir sesle hırslanıp kımıldandı. Işıklarla yıkanan sarı bir renkti yüzün... Bir akşamın geceye iliştiği bir andı.. İçimde dalga dalga tutuşup yandı hüzün... Gönlüm de mendil gibi kınşarak sallandı; Bakışımın ucundan uzaklaşınca tiren... İşte, o zaman kalbim, sevginle nişanlandı.. Ey bana saadeti, baharları getiren! Ruşeni Unan — Yani? — Yani, yarınki gündüzün olması için bu gecen'n olması gibi... Bu tatlı mükâlemeyi bir telefon sesi yarıda bıraktı. İclâl, telefona koştu. — Alo, kimsiniz? — Doktor Sedad mı? Macide, İclâlin buismi tekrar edişi üzerine kendisini telefonda arıyan kocasına yok demesi- ni söyledi. İclâl, telefonu kapadı ve Macidenin yanına geldi. — Kardeşim niçin kocana karşı bu kadar haşin davranıyorsun? İçini çekti, Gözlerinde şu an hiçbir kuvve- tin göremiyeceği tatlı hayaller vardı. Beyaz dişlerini gösteren acı bir gülüşle: — Sonbahar ne mevsimidir ? Diye deminki suali tekrarladı. — Yaprak dökümü. — Halimdeki durgunluğun sebebini artık tahammül edemiyorum sana da söylüyorum, İclâl, Ben, maddi düşünen ve insan vücudünü zevk- İleri için satın alıp, hakiki aşkın mevcut olma- dığını söyliyenlerin aleyhindeyim. Ben seviyorum! Ben âşıkım., Macidenin beklenilmiyen bu sözleri, İclâli şaşırtmıştı. — Hele, kocam Sedadtan iğreniyorum, O bir genç kız kalbini anlamıyan bir ruh- suz, insan kuklasından başka birşey olmıyan bir koca, Onu sevmiyorüm. Onunla, beni, zorla evlendirdiler. Parası var, zengin, asil bir ailenin çocuğu, diye beni genç yaşta böyle bir adamla evlendirip öldürdüler. 'Titriyen ayakları, ruhunu ve kalbini doldu-