A MR No. 2099—414 Hikâye: Doktor Sedad, evinden hastanedeki vazifesi- ne giderken, yolda karısının teyzesinin kızı İclâlle karşılaştı. . Doktorun yüzü sapsarı ve gayet sinirliydi. İcâl, onun bu halini görünce içinden; gene karı koca bugünde kavga etmişler, diye sormi- ya lüzum görmedi. Doktor Sedad, İclâlin bu lâkayitliğini şu an beklemiyordu. Kedince bugün evden çıkışı artık son olacaktı. Çılgınca sevdiği Macidesini bugün istemiye istemiye terkediyordu. Bu kararını verdiği da- kikadanberi kalbi ızdırapla çarpıyor ve hayatı- nın bundan sonraki zamanlarını karanlıklar için- de yaşanacak bir kâbusa benzetiyordu. Titriyen ellerini İclâle son vedaıı ifa et- mek üzere üzattı — Macideye çok selâm.. Onunla vedalaş- tim, Onunla evlenebilmemize yardım ettiniz. Size ilelebet müteşekkirim ve müteşekkir kala- cağım. Onu çok seviyordum ve hâlâ da sevi- yorum. Bu acı hâtırayı unutabilmek için, bu hâtırayı katırlatacak her şeyden uzaklaşmak is- tiyorum. Doktor Sedadın hüzünle harışık bu vedaını hiç ümit etmiyen İclâl, merakla sordu : - — Bu sözlerinizden birşey anlıyamadım B. Sedad ? Yaptığı ameliyatlar esnasında en acı ıztırap İferyatlarile yüreği tamamen maddileşen Dokto- run gözünde biriken gözyaşları, onun, şu an çekmekte olduğu ıztırabın şiddetini ispata kâ- fiydi. Yüreğinde teraküm eden derdini şurada İclâle bir parça olsun dökerek, vicdanen müs- terih olmak istedi: — Biliyorsunuz ki, Macideyi tesavvur edil- miyen büyük ve temiz bir aşkla seviyorum, o ise beni kat'iyen sevmiyor. Bunu bildiğim hal- de evlendim. Belki bir gün beni sever diye teselli oldum. Ne yazık ki, aldanmışım. Benim ne servetim, ne ailevi asaletim onun bir gün kalbini çelmedi. İclâl, bu sözleri duyunca, aralarındaki ge- çimsizliğin sebebini anlamıştı. İçinden Macideye kızdı ve - aptal- dedi. Böyle yakışıklı zengin bir kocaya katşı hergün bu hakaret yapılır mı? Macidenin bu asırda bu garip düşüncelerine eskidenberi kıziyordu. Hele lise tahsilini ikmal UYANIŞ 391 Aşkım Onundur Nıyazı Acun etmiş olması, İclâli büsbütün sinirlendiriyordu. — Haklısınız B. Sedad... — Evet, fakat, onu hâlâ seviyorum. — Ben de, sizin, onu hâlâ ayni sıcak aşkla sevmenize hayret ediyorum. Macide benim akrabam olduğu halde onun, bu hareketlerinin hergün devamı doğrusu beni de müteessir ediyor. Doktor, sevipte sevilmemenin ruhunda tev- lit ettiği fırtınaları ancak içinde teskin etmek istedi. Pazla konuşmak fuzuliydi. Üç senedir yaşadığı aile hayatını ebediyen unutmak istiyen ifadelerile İclâlin elini sıkıp uzaklaştı. Çamın önünde köşkün bahçesindeki havuz- dan su içip yikanatn serçe kuşlarını seyretmekte olan İclâl, öbür odada piyano çalan Macideyi çağırdı. Macide, bu sesi duymuştu; fakat piyanonun önündeki resme bakarak çaldığı «Aşkım onun- dur? valsini aslâ yarıda bırakamazdı. İçlâlin yüksek bağrışlarına bir nihayet ver- mek lâzımdı.. Çaldığı bestenin piyanodan çıkan, hayalleri süsliyen sesini ruhile yaşatıyordu. 'Tombul manikürlü ellerile, piyanonun üs- tünde yırtılmaktan kurtulan en son resmi aldı ve kızıl dudaklarına temas ettirdiği vakit içinde ruhunu coşturan heyecanlar ona karşı aşkının vefakârlığını gösteriyordu. İclâlin bulunduğu odaya geldi. — Gene ne var? dedi. Macidenin bu durgun hali İclâlin hoşuna gitmiyordu. Kendisini deli gibi seven doktor Sedadı kendisinden uzaklaştırmıya sebep olan hâdise etrafında konuşmıyacaktı. Bu kız, eskiden hiçte böyle değildi. Mek- tep talebesi iken Macidenin yaramazlıklarından bütün muallimler: — Aman! demişlerdi. Onu, ailesinin zorile doktor Sedadla evlen- dirdikten sonra, günden güne yaramazlıkları bit- miş, ruhunun yeşil dallarında hırçın rüzgârlar esmez olmuştu. Bütün aileye merak olan Macidenin bu dur- gun, neş'esiz halleri iclâli daha üzüyordu. Bu kadar yakın akrabalıkları, mektep arka- daşlıkları ikisini birbirine öyle bağlamıştı, ki yedikleri ayrı gitmiyordu. Karşıki bahçedeki köşk de onlarındı. — Sonu 398inci sayıfada —