270 SERVETİFÜNUN No. 2091—406 amma - -— ———— — —— Yazan : | e Çeviren : Paul Zifferer | M F H U | di D 0 G Kk U Ferid Namık Roman: 33 | .. | Hansoy Mir in > a de za e j Bütün acunun bu bağırıp çağırışmaları çok berbat bir ahenksizlik vücude getiriyordu. Biri söylev verirken, bir diğeri yalvarıyor, bir üçün- cüsü de yardıma çağırıyordu. 'Toni Mur, kalbini donduran ve cehennemin derinliğinden çıkan bu çağırışı duyuyor gibi olmuştu. Ziyaretinin maksadını düşünmeğe bile lüzum görmeden merdivenleri ikişer, üçer atla- mak suretile koşa koşa sokağa fırlamış ve hiç bir yerde durmadan kendisini eve atmıştı. Kar- gaşalığın çağtrışı hâlâ kulaklarında çınlıyordu. Masanın üzerinde bir telgraf duruyordu. Açmağa cesaret edemiyor; elleri titriyordu. Nihayet, kendi kendine: Delilik diyerek zarfı yırtıyor ve nazarları bir ateş gibi sıralanan harf- lerle karşılaşıyordu : İmdat! Hepsi bu kadardı; altında da Nevyorktan bir adres bulunuyordu. Üçüncü Kısım I Ayni akşam Toni Mur, hareket için alacağı tertibata mani olan uğursuzluğa kızmış ve Ki- limyanın otelinde kaybetmiş olduğu kiymetli zamana çok atımıştı. Zira Tatyananın telgrafı geleli üç saat olmuştu. Hayatında ekseriya bir işe geç kaldığı za- man iena halde canı sıkılır ve adeta ızdırap çekerdi. Fakat bu şimdiki geç kalımasından duyduğu ızdırap ona daha kuvvetli geliyordu. Bavulu çabucak hazırlanmış; Mösyö Klare, Sizin yokluğuna arattırmadan ona yardım etmişti. Genç kiz, zavallı tecrübesinden sonra taşra- daki bir akrabasına gitmişti. Mur, böyle bir zamanda zaval küçük için bir şey düşünemi- yor; Nevyork için üçüncü mevki seyahat para- sının aşağı yukarı iki bin frank kadar tutaca- ğını valdesinden kalan ve daima parmağında taşıdığı bir yüzüğün bedeli ve tasarruf ettiği bir mikdar para ile vaktinde yetişebileceğini hesap ediyordu. Fakat, her şeyden evvel, TTat- yanaya cevap vermek lâzımdı. Gece açık duran telgrafhanenin bulnnduğu Bor.a tarafına doğru yürüyordu. Meydanıtt etra- fında, para mabedinin koyu gölgesile istihbarat ajanslarının büyük pencerelerindeki ışıklar gö- rülüyordu. Burada, herkesin taptığı yegâne Al- / laha karşı yapılan ibadetin her günkü gürültüsü şimdi artık derin bir sessizliğe, sanki uykuya dalmışa benziyordu. Telgraf gişeleri önünde is- tical gösteren ecnebi muhabirlerin arka arkaya dizilişinden başka hiç bir hareket yoktu. Mur, uzakta bulunan arkadaşını takviye ede- bilecek kelimeler arıyor; fakat, biribiri ardına aklına gelen bütün cümleleri atiyor; nihayet bir kelime ile imzasını atmıyarak, mulıtasaran şu formülü yazmağı uygun buluyordu: Geliyorum. Bürodan çıktığı vakit, günün ilk saati çalı- yordu. Şapkaları başlarında, kolları sıvalı bir- kaç adamın bir masa başında toplanmış olarak oyun oynadıkları küçük bir kahveye girdi. Ce- binden 'Tatyananın telgrafını çıkardı; bir defg daha okudu. Telgrafın çekildiği şehir Nevyork, tarih 6 Mart, adres ise ev ve sokağı gösteren iki rakamdan ibaretti. Bir tehlike, hiç şüphesiz büyük bir tehlike genç kadını tehdit etmekteydi. Yoksa onun bu kısaca yolladığı haberi başka türlü tefsir etmek nasil olurdu ? Müthiş bir sıkıntı içinde bulun- duğu ve ihtimal ki hayatının da tehlikede or. duğu anlaşılıyordu. Belki de onu tehdit eden Pedr Glanotdu!... Izdırap ve felâket Anında Muru düşünmüş ve her ikisini biribirinden ayı- ran geniş mesafeye rağmen onun tam vaktinde yetişebileceğini hesab etmişti. Ona büyük ve sarsılmaz bir itimadı vardı. O halde Mur, ne bekliyordu ? Tatyananın hayatı, mukadderatı mevzuubahsolduğu için neden böyle kıymetli bir zamanı ziyan ediyordu? Acaba onun ihtiyact olduğu imdat neydi? Dehşetli bir sıkıntı içinde, masanın üzerine para fırlatarak telefon sordu; Nadejda Sergievng ile görüşmek istiyordu. Telefonun diğer tarafından Motyanın keçi gibi, şikâyetli sesi çıktı: — Böyle gece vakti kimi istiyorsunuz ? Az bir müddet sonra Nadejdanın sesi cüce- ninkini bastırdı: — Beni yalnız bıraksana, büyücü karı!.. Ne vat, ne oluyor?... Kocam hakkında aldığın ma. lümatı benden ne saklıyorsun? O, geceyi başka tarafta göçiriyor, anlaşıldı mı? Bakalım bang ondan daha ne felâketler gelecek? Mur, hiddetli kadını, mezuubahsolan Mösyö