156 leri de daha boldu. İri ağaçlar bol sular üzerine iği- liyorlardı. Öğle zamanıydı. Yıkandık. - Sonra, orasını dahi terketmek mecburiyetinde kaldık. “ sk Vahalar! Sana diğerinden ne söyliyeyim? O çok daha güzeldi. Biz orada akşam olmasını bekledik. Bahçeleri Sizin, akşam olmazdan evvel sükünet bulan nefis halinizi anlatacağım. Bahçeler, bazıları var- dı ki onlar da insan, kendisini yıkanıyor zannederdi; ba- zıları da kayısıların yetiştiği yeknesak meyva bahçe- lerine benzerdi; diğer bazıları da çiçek ve arılarla do- luydu ki, buralarda yemek yerini tutabilecek ve bizi likörler kadar sarhoş eden kuvvetli kokular dolaşıyordu. Ertesi gün çölden başka hiçbir şey sevmiyordum. Oumack, Kayalar ve kumlar arasındaki çöle bir öğle vakti, yakıcı alevler içinde girdiğimiz zaman yorgun görünen köy bizi beklemiyor gibiydi. Hurma ağaçları eğilme- diler. İhtiyarlar kapı oyuklarında konuşuyordu; adam- lar uyuyordu; çocuklar mektepte konuşuyordu; kadın- lar; onlar görünürierde değildi. Sokakları gündüz gül, akşam mor renkte görünen toprak evli köy. Öğleleri sessiz olan bu sokaklar ak- şam vakti canlanıyor; o zaman kahveler doluyor, ço- cuklar mektepten çıkıyor, ihtiyarlar hâlâ daha kapı eşiklerinde konuşuyor, güneş şuaları ölüyor, çiçekler gibi soyunmuş kadınlar, taraçalarda biribirine uzun uzadıya sıkıntılarını anlatıyorlardı. ğleye doğru Cezayirin bu sokakları absent ve anason kokularile dolardı. Biskranın Fas kahvehane- lerinde kahve, çay ve limonatadan başka bir şey içil- miyordu. Arap çayı: acı bir tatlılık; zencefil, şarkın kenar ve tatsız diyarlarını hatırlatan içkiler. Fincanların sonuna kadar içmek imkânsız. Touggourt yolu üzerinde aktarlar vardı. Onlardan çeşit çeşit baharat aldık. Bu baharalın bazıları burun deliklerine çekiliyor, bazıları çiğneniyor; bazıları da yakılıyordu; yakılanların şekilleri akide şekerini andı- rıyordu; yakıldıkları zaman keskin bir dumanla karışık Montrö zaferinin kutlulanışı intibalarından SERVETİFÜNUN Tören sırasında Ulus mey İanındaki kalabalığa bir bakış No. 2044—399 nefis bir koku neşrederlerdi; dini vecdlerin husule gel mesine yardım eden bu baharattır; onları camilerde dahi yakarlardı, çiğnenenler ise ağzı acı ile dolduru- yor ve dişleri zift rengine boyuyorlardı; onlar tükrül- düğü zaman ağızdaki lezzet epeyzaman devam ederdi. koklananlar; onlar sadece koklanılırdı. Temassinde, murabıtın evinde bize, yemekten sonra kokulu pastalar ikram ettiler. Ekmek kırıntılarından yapılmışa benziyen bu pastaların üzeri, altın, kül ve gül renginde yapraklarla işlenmişti. Onlar, ağızda kum gibi dağılıyordu; buna rağmen onlarda bir zevk bu- lurdum. Onların bazıları gül; bazıları nar kokardı; ba- zları da tamamen ekşimişti. Bu; yemeklerde sermesti- ye ancak fazla sigara içmekle vâsıl olunabilirdi. Usanç veren bol yemek tabaklarının her gelişinde muhave- reler başka mecraya dökülüyordu. Sonra bir arap ço- cuğu bir ibrikle, ellerimize kokulardırılmış su dökü» yordu; dökülen sular liğenlere akıyordu. Orada ka- dınlar dahi, aşktan sonra insanı böyle yıkar. Touggourt. Meydanlara çadır kurmuş araplar; yanan ateşler; akşamda görünmiyen dumanlar. — Kervanlar l — Akşam gelip sabah giden ker- vanlar; yorgun, serapla sermest ve şimdi ümitsiz ker- vanlar. Kervanlar ! Kervanlar! Sizinle beraber gidebil- miş olsaydım. Sandal, inci, Bağdadın ballı kurabiyelerini, fildişi el örgüleri aramak için şarka doğru giden kervanlar vardı. Kehribar ve misk keçileri, altın ve devekuşu tüyü aramak için cenuba doğru gidenler de vardı. Akşam hareket edip garba doğru giden ve kendi- lerini gurubun göz kamaştırıcı güzelliğinde bulanlar dahi. vardı. Kervanların yorgun dönüşlerini gördüm; develer meydanlıklarda diz çöküyordu; onları yüklerinden kur- tarıyorlardı; yükler, kalın bezlere sarılmış ve içlerinde ne olduğu bilmiyen denklerdi. Bazı develer üzerlerin- deki tahtlara gizlenen kadınları bazıları da akşam olun- YURÜYÜŞ Fikir, San'at ve Tenkit Gazetesi İLK SAYISI ÇIKTI Bu sayıda: Bu cevap Suad Der- vişe - Zahir 8. Güvemli » Marx'a karşı Nietzsche - Julien Benda -; Cemiyetçi edebiyat - Vahdet Gül- tekin -; Millet, Vatan ve Ülkü söz- lerinden anlamıyanlar, kalemleri» nizi kırıp cebinize koyun! - Kitap- lar, Zahir 8. Güvemli'nin karika- türleri, Gazeteler - Her günkü ha» yatımız. 4 büyük sayıfa, 5 kuruş