YAZAN Oskar Vayld —Ceçen haflaki sayıdan devam ve son— — 'Teşekkür ederim. Hatı. Tımı sormanız bile beni neka- dar memnun ediyor, bilseniz. Allaha şükürler olsun, daha fe- na günler göstermedi bana. Fa- kat şimdi bahar geldi, mes'u- dum; çünkü bütün çiçeklerim açtı. Değirmenci : — Bütün kış senden bahset- tik, nasıl olduğunu merak ettik! — Teşekkür ederim, temiz kalbinize daima hayranım. Be- ni bütün bütün unutmanızdan korkuyordunı. — Bu nasıl söz, Hens, dost- İuk unutulmaz. Bu, dostluğun birinci şartıdır. Korkarım sen hayatın şiirini anlamıyorsun.. Aman tavşançiçekleri ne gü- zel açmış — Evet öyle. Bunlar be- nim en kiymetli servetim. On- ları çarşıya götürüp Burgomes- terin kızına satacağım ve o pa- * raylada bir elarabası nlacağım. — Ne, elarabası mı? Demek onu sattınız? Çok abtalca bir hareket! — Evet, fakat bir defa ol- du. Ne yapacağım? Böyle yap- mak mecburiyetindeydim. Bili- yorsünuz ki, kış benim için bir İelâket mevsimi oldu. Emin o- lun ki, ekmek alacak param yoktu. İşte bunun için evvelâ sokak elbisemin gümüş düğme- lerini, sonra gümüş gösteğimi ve büyük şarap fıçısını ve en sonra da elarabasını sattım. Fa- kat şimdi bötün bunları tekrar satın almağa gidiyorum. Değirmenci: — Hens, dedi. Ben sana önu veririm. Pek tamire muh- taç değil.. Gerçe birtarafı git- miş ve tekerleğin bir iki par- mağı kesikse de gene işe yarar. UYANIŞ SADIK DOST — İngiliz Edebiyatından Hikâye — Ben sana vereceğim onu. Bu bir lâtuftur. Ve biliyorum ki, birçok kimseler benim bu lüt. fumu abtallığıma verecekler. Fakt bu dünyada faniyiz... Cö- mertlik bence dostluğun ruhu- dur. Bundan başka benim yeni bir arabam da var. Mutlaka sa- na o arabamı vereceğim. Hensin kızaran yuvarlak yü- yüzünü bir neşe bürüdü : — Teşekkür ederim. Ger- çekten bu sizin cömertliğinizin bir eseridir ve bunu hiç unu- tamıyacağım. Eskimiş tarafları- nı kolayca tamir edebilirim; çünkü evde büyük bir kalan var, Değirmenci, aradığını um- madığı bir zamanda bulan bir insan sevincile sordu: — Ne, bir kalasmı dedin? Oh neiyi.. Benim için tam zamanında lâzım olan şey; çün- kü an'arın damında büyük bir delik açılmış, eğer kapatmazsanı bütün zahirelerim sutubetlene- cek ve bu yüzden nekadar da zarar edeceğim. Ne uğurlu ağ- zin var! Hayrete şayandır.. Bir iyilik nasıl başka bir iyiliği doğuruveriyor. Ben sana elara- bamı verdim, sen de bana bü- yük tahta parçasını vereceksin, değil mi? Elbette kibir elara- bası bir kalastan daha çok kıy- metlidir. Fakat dostluk, hakiki dostluk böyle şeyleri hiç bir zaman düşünmez.. Amman dostum lütfen onu hemen getir de bugün bitirmeğe çalışayım. Hens masum bir tavurla: — Hayhay, hemen şimdi ! Dedi. Baraka yolunu tuttu ve koca kalası sürükliye sürük- liye getirdi. Değirmenciye ka- lası göstererek : No. 7009—384 ÇEVİREN > Cahid İren — Pek büyük değilmiş, de- di korkarım nbarın damını tamir ettikten sonra senin ara- bayı tamire bir şey kalmıyacak. Fakat elbette bu benim kaba- hatim değildir. Öyle zannediyo- rum ki, size elarabamı verdiğini için mukabilinde birkaç demet çiçek de vermek istersiniz, değil- mi? İşte sepet, ağzına kadar doldurun. Hens, duyduğu gizliyemedi : — Ağzına kadarmı? dedi. Çünkü sepet büyüktü ve eğer bunu doldurursa çarşıya götüre- cek hiç bir şeyi kalmıyacaktı. Halbuki o, bunlardan aldığı parayla gümüş düğmelerini tek- rar almağı nekadar da çok is- tiyordu!.. Değirmenci, yanılmış bir in- san tavruyla; teessürü — Ben size koca bir elara- bası vereyim de... Zannedersem birkaç çiçek onun yerini hiç bir zaman tutamaz. Yanılmış olabilirim, takat ben şuna kani- im ki dostluk, hakiki dostluk, bodkâmlık hislerinden tamamile uzak bulunmalıdir. Hens, yaptığı büyük bir kö- tülükten nedamet duyan müc- rim gibi kıvrandı: -— Azizim, dostum, benim en sevgili dostum | Bahçemdeki bütün çiçekler size feda olsun. Sizin sevginizi kazanmağı, gü- müş düğmeleri elde etmekten daha çok fazla isterim. Dedi, koşarak ayrıldı, Bah- çesini süslüyen güzel tavşan- kulağı çiçeklerile zenbili iyi- ce doldurdu. Değirmenci, veda ederek ayrıldı. Omzunda kalas, elin-