No. 1859—174 SERVETİFÜNUN 2179 — «RKannn nBamıuna>» romanı münasebetile — Reşat Enis! Seni tenkit ediyorum !.. Yazan: Bu kitabı bir hamlede okuduktan sonra yanıma bıraktım, ve Reşat Enis'in ilk romanı etrafında ya- zacaklarımı kararlaştrmeak ve fikirlerimi bir sıraya koymak için düşünmeğe başladım. Her şeyden evvel okuyucularıma bir fikir verebilmek için «Kanun Na- mına» nın mevzuunu kisaca hülâsa etmek lâzım. Bu, eski bir tarz ama ne yapayım ki aşağıda geçe- cek isimleri, vakaları ve bazı çürük noktaları daha iyi anlamak için bir zaruret!.. Romanın en mühim kahramanı ve başından ge- genleri anlatan Mebrure'yi kitabın en başında, on üç yaşında, karanlık, yağmurlu bir gecede — buraya bilhassa dikkat ediniz — harap bir binada annesile yanyana olarak tanıyoruz. Mişafirlikle annesi Nebi- le Hanımın babasının evinde bulunuyorlar. Nebile hanım pek muhteris ve ahlâka azami derecede lâkayt bir kadındır. Mebrure annesini hiç sevmiyor; onun ahlâkaızca hareketlerini büyük bir nefretle karşılıyor; babasına acıyor, ağlıyor, ve çırpınıyor. Fakat bir müddet geçince Mebrurede de cinsi arzular uyanıyor. Mebrure'yi İstanbul'da bir mektebe gönderiyor. lar. Mebrure bir iki fena arkedaşın tesiri altın- da baştan çıkarak öğrenmediği fenalık kalmıyor. Nihayet Salih Bey isminde birinin metresi oluyor, ve artık mektebe dönmüyör. Bu Salih Beyle bir müddet yaşayıp ayrılıyorlar. Artık Mebrure birçok adamlara metreslik ediyor. Birgün tesadüfen anne- sinin yanına dönüyorlar. Fakat artık üvey babası- nın metresidir; annesinin kocasile, annesinin karşı sında, sevişiyorlar. Nebile hanıma felç gelmiştir, hastadır, fakat bunları da rahat bırakmıyor. Ve doktor Sadri'nin elile kocasını zehirlediği ayni mor- fin şrıngasile o da öteki dünyaya göçüyor. Român bu suretle bitiyor. Şimdi bu kitabın en mühim kahramanı olan Mebrure tipini tahlil edelim. Reşat Enisin zaaf ve kuvvetini ancak bu suretle daha iyi görebiliyoruz : Nebile Hanım gibi bir kadının kızını aramız- da bulmak istersek biraz fazla araştırmağa mec- buruz. Mebrure onüç yaşında iken 25 — 30 senelik olgun ve feleğin çemberinden geçmiş bir kadının bildiğinden daha çok şeylere vakıftır. Realist çizgi- lerle gözlerimiz önüne serilen, çocukluktan ometres- liğe bir hamlede, küçük bir istihale devresini kolay- ca atlarken hiç bir ruhi ve vicdani azap duymayan Mebrure bize âdetâ uzaktan görünen hayali bir tip halindedir. Mebrure bu noktadan çok zaif bir roman kah- ramanı, Fakat eser müdafaa ettiği tezi tebarüz etti- rebilmek için bunu böyle yapmağa ve kahraimanını Hasan Refik biraz büyültücü bir adese arkasından göstermeğe mecburdu. Her «Roman â Thöşe» az veya çok bu kugura düşmeğe mahkümdür; çünkü insanların zaaf ve faziletlerini herkes bir romancının keskin ve najiz gözlerile göremez; ve alınan tiplerin hayatında işaret edilmek istenen noktaları — eğer bunlar bir suretle biraz hakiketin fevkine yükseltecek kadar kabartılmamış olsu — farkedemez. Romanın ikinci mühim şahsiyeti de Nebile He- nımdır; ve çok mükemmel bir portre gibi — hari- ci hatlarından maada ruhi iniş ve yokuşlarını da muhtevi olduğu halde — gözlerimizin önündedir. İhtirası uğruna sırasile şuh, ahlâksız, namussuz, ve nihayet koca katili olan bu kadın hayatın pek ha ricinde sayılamaz. Bu ne mel'un bir kadındır ki ko- casının ölüm halinde yattığı odanın üzerinde âşıkı ile başbaşadır... Tâli şahsiyetler halinde romanda yer almış olan- lardan doktor Sadri daha mükemmel bir tarzda tavsif edilmeğe muhtaçtı çünkü kitabın belkemi- gini teşkil eden (Nebile - Mebrure - Sadri) müselle- sinin bir reside kendisidir. Daha aydınlık bir de- kor içinde ve karakterinin her cephesini aydınlatan bir şekilde görünmeliydi. Mebrürenin babası Seyfi Bey bizim önümüzde çok silik bir çehre halindedir. Halbuki o Seyfi Bey ki çok sevdiği karısının kusurlarına, hatta ihanetle- rine göz kapayan ve ona kurban giden bir adam- dır. Muharrir bu tipi bir dejenere mi yoksa bir za- vallı halinde mi ileri sürüyorf. Bu belli değil. Fe kat Seyfi beyi bu kadar ihmal eden Reşat Enis, Mebrure'nin mektep arkadaşı Melihayı, sefahat dop tu İclâli nekadar tafailâtla anlatmış ve onlar için nekadar çok sayfa ayırmıştır. Son bir megele var ki çok mühimdir: Evvelâ «Kanun Namına» müellifi bir tezi müdafaa ediyor mu, hârigi tezi, ve bunda muvaffak olmuş mudurf.. Bunu etraflıca konuşalım, çünkü ilk romanını bize veren bu genç adam bir heveskir gesi kuvvetli, azimkâr bir istidattır, şahsiyettir. Reşat Enis «Kanun Namınâ» da bir tez müde- faa etmiştir, bu muhakkak. Tezi, cemiyet bünyesini kemiren «Ahlâksızhk» raefhumudur. Fakat ben, onu deha mükemmel, daha muvaffak eserlerin muharriri görmek istediğim için tezini tem manasiie müdafa edebildi- ğini kabul etmiyorum, Müddeasını ispat içiu Reşat Enis daha canlı vakalar icat edebilir; ve bu vak- alar daha gabat bir üslüpime -yazabilirdi, Ondan iste- (Devamı 287 inci sahifede)