No. 1847—102 diyen Fikret, okadar itilâ etmişti, ki bu irtifaa yık dırım düşmemek, mümkün değildi ve filhakika, Oc- nâap'ın dediği gibi Fikret'e Aşiyan'ın tepesinde bir saika isabet Mn Fikret, Hil gibi yıpranmağa, aşınmağa taham inşanlardan değildi; o, bizini bildiğimiz. tarzda ve bizim bildiğimiz mânâ ile, uzun ömürlü olamazdı; onun cevherinde tutuşan ateşe, bünyesinde dolaşan hassasiyet, bundan fazla mukavemet edemezdi. Onun içindir, ki ölüm Fikret'e slelâde devamı edip gelen bir hayatın alelâde söuüp gitmesi şeklinde e in yüksek başına bir saika halinde çarpm Bu saikanın pek ni devirdiği PFikret'ten bize kalan mirası edep, dünün ve bugünün olduğu gibi yarının ihtiyacı bediisini de tatmin edecek zen- in bir hazinei san'afttir, Kudsi bir emanet ihtima- mile nesilden nesile intikal edecek olan bu müba- rek miras, zekâ ve vicdanlara her gün daha yeni bir taravetle görünecek, Eyüp'teki mezarın toprağını ve Hisar'daki Aşiyan'ın temelini çürüten zaman, bü mirasa dokunamıyacaktır. Ben, Tevfik Fikret'i bü- yük afetlerin istinatgâhlarından söküp yere yuvarlar. dığı ve fakat yerde yatarken de anasını teşekkülle- rine halel getiremediği tarihi abidelere benzetirim: Bu abideler, insaniyetin huzuru hayret ve tevkirin- de neise, Fikret'in hazinei sanati de Türk milleti nin ihtiyacı bediisi önünde e olacaktır. Efendiler! Sabır ve tahaâmmülünüzü fazla sniis timai ettiğim için aifmızı dileyerek, müsaadenizie, Galataşaray çocuklarına birkaç söz sözliyeceğim. Gençler! Mektebinizden aldığı feyzin bak- kı nimetini âlicenabane eda etmiş olan Fikret'e az de bugün şükran borcunuzu ohecibane bir tarzda ödüyorsunuz. Sizi temin ederim,ki hiç bir mükâfat, Fikret'in ruhunu bundan fazin mennun edemez; hiç bir kürsü, Fikret'in ruhaniyetiui bundan daha yüksek bir asaletle kürsüden size ve sizden sonraki nesillere takriri edep edecek olan Tevfik Fikret, yalaız mehasini şiiriyesile hafı- z&larınızda değil, muhassenatı ahlâkiyesile okaipleri- nizde de yaşamağa lâyıktır. Türk vatanına hür ve cümhuriyetçi Türk vatandaşları yetiştirecek olan mektebinizin kapısından giren her Türk çocuğu ilk dersi fazileti bü kürsü önünde hecelemeğe, buradan çıkan her Türk gensi, son ahlâk ilhamını gene bu mihrabı İaziletten almağa muvaffak olursa, bu da sizin şeretiniz ve mükâfalınız olacaktır. Bundan dolayı sizi samimiyetle tebrik eder ve hürmetle selâmlarım.» İsmail Müştak Galatasaray ERVETİFÜNUN 95 OTOMANİ Xeni resmin yegâne ve güzide üstadı ressam Elif Naciyi bir gün atelyesinde ziyaret ettim. Büyük sanatkâr beyaz gömleğinin kollarını svayarak * Monşer, dedi, bugünlerde işten göz açamı- yorum. — Bir yerden mühim b mi mi vari. Yoksa yalnız gayret ve endişeli san'at m — Pariste resşanilar yeni li mübadele usulü bulmuşlar. Tablolara çok müşteri olmadığından, san'atkârlar tablo verip mukabilinde ihtiyaçları olan eşya alıyorlatmış... Meselâ bu şekilde külliyetli mılk- tarda şarap almışlar. Şimdi günde bir tablo yapıyorum. Maşallah! Ne seri! — Tabii canım.. Mübimler kısınına dahil olanlar için uzun emek sarfederim, Meselâ iki üç günde yaparım.. Malüm ya bende «otomani> vardır. Ak- şamları matbaadan Beyoğluna imkânı yok oto- mobilsiz çıkaşısım., Bu tablolardan her akşam bir tane şoföre vereceğim.. Nacinin bulduğu usul enfesti. lundum : — Peki, ya şoför bir tabloya götürmezsef — Haydi canım, dedi, şoförlerin hepsi ahbap.. Vallâhi sizden para almayız beyim, diyorlar... R. F Fakat sormuş bu- bsesindeki Fikret «Galatasaray» mecmuasının «Fikret nüshayı? «Galatasaray Talebe Teşekkülleri Birliği oAkade- mi Şubesi Edebiyst ve Neşriyat Encümeni» tarafın- dan ayda bir neşrolunan «Gulatasaray» o mecmuaşı- nın onbirinci nüshası, Tevfik «fikret'in büyük adına ve aziz hatırasına» tahsis edilmiştir. İhtilal günü davetlilere lırtıra olmak üzere birer tane verilen bu nüshada, birçok iesim “e yazı vardır. Bu vüsha, gerek resim, gerek yazı, gerek tabı ve tertip itiba- rile pek mükersmei bir çekilde vücude getirilmiştir. ihtifalinden bir intiba