48 SERVETİFÜNUN No. 1844— 159 yordum, ki zehni benden çok uzaklarda idi. Bunu apaşikâr görüyordum. üşündüm : Ona dünkü tesediften bahsetsem mi! Öyle rüzgür gibi nereye koştuğunu &orsam mi... Elim, gariihtiyari bir hareket yaptı: «Nene lâzım!» diyordu, Mefturdum. Bir köşeye çekilip kaldım. Benden sonra, Belovzorof geldi, Onu görmekten memnuniyet duydum.. Zinaydaya, sertçe bir tavurla: — Bize uslu bir binek hayvanı bulamadım. Früy- tag, bulacağını söyledi; fakat, emin değilim. Dedi. Kız, sordu: — Neden korkuyorsunuz? Sorabilir miyim? — Neden mi korkuyorum? Korktuğum şu, ki Biz hayvana binmeği bilmiyorsunuz. Bir kaza olabi- lir. Şimdi bir de ben sorayım: Bu at merakı size nereden geliyor! — O, bana ait, Ohalde Pietr Vussiliyeviçten rica edeyim. Bu, babamın adı idi, Onu böyle, bukadar kolay: lıkla, serbestlikle ve teklifsizce anmastın huyret et tim. Babam kendisinin hizmetine, emrine amade imiş gibi bir surette bahsetmişti. — Ha göyle. Ata da onunlu beraber tiyorsunuz, öyle mil — Onunla yahut başkasile, Size vel Sizce elem miyetli nokta, herhalde sizinle beraber binmiyece- Zimden ibarettir. — Reniimle berâber binmiyecek misin! Nasıl argü ederseniz, öyle olur. Ben size bir at bulacağım. — Yalniz, dikkat ediniz, uluorta bir şey olm sm, Dörtnala koşturmak istiyorum. — İsteyince dörtnala sürersiniz. Şuhalde kiminle böraber bineceksiniz? Malevski ile mi? — Neden onunla olinasin? Çamım, rahat olunuz. Gözlerinizden alev saçmayınız. Sizinle de binerim. Mülevskinin nazarımda ne olduğunu bilirsiniz, Bünü söylerken başımı salladı. — Beni müteselli etmek için böyle söyliyorsunuz. Kız, gözlerile işaret ederek, başka bir lâf bula- mamışcasınd; — Bu,sizi müteselli mi ediyor, kocn aslan!.... Dedi ve bana dönerek sordu: — Ya siz, Mösyö Viladimir, siz de mez misiniz? Gözlerimi kaldırmıyarak, cevap verdim: — Kabalıkta bulünmuük istemem. İçini çekerek, binmek is gelmek isis- — Devamı var — SEVGİLİ — 38 inci anhifeden mnbant — küçük çocuklar görüyor sandı. Kalbi heyecanla atıyordu. Ona öyle geliyordu ki pehirin küçük ço- cukları kendisini çağınyorlard. Bu davete icabet etil... - Rayharan ağaçtan bir müddet çiçek toplamıştı. Yüzünde bir tebessüm belirdi, ve, sevinçle arabaya döndü. Lâkin geldiği zaman, kimseyi bulamadı, Ray- haran korktu. Kalbini bir endişe burkıyordu, Her cihette aradı. «Sevgili! Aziz efendi! küçük sevgilir avazesi her tarafa gidiyordu. Fakat hiç bir ses «San-pal» diye cevap vermiyordu. Kralın #arayında herkes Rayharan ile küçük prensin üzuü gaybubelinden meraka düştü. OEraliçe tahrrileri için fenerli adamlar saldı. Nihayet, Rayha- rann'ı buldular. Hiç durmadan mehir boyunca her tarafa koşuyor ve yüksek sesle muttasıl; «Sevgili! Aziz efendi! Kücük sevgili is diye bağırıyordu. En #önunda, zorla saraya getirildiği vakit elen- dileri huzurunda diz çöktü. Bütün söliyebildiği şey sevgilisinin gayp olduğu idi. Kral ve Kraliçe Ray- haran'ı ağlayarak kabul ettiler. «Oh! onu bize ver! onu bize inde eti» Rayharan yerlere kadar eğildi ve saraydan kojğuldu. Doğduğu köye döndü. Ozaman, sanki ona işinde cesirek vermek için küçük evinde bir evlâdı doğdu. İlk zamanlar, Rayharan oğlunu görmeğe tahammül edemedi. Lâkin döşemelerde #iirünmeğe ve köşeler den gözleri ile babasını aramağa başladı ve günün birinde «Babas dediği sanan Hayharan çoongu ku- cağını aldi ve kendi sevgilisini şefkatle — evet şel katle — öptü. Yeniden saadete kavuşmuştu. Hirden- bire şu fikir aklına geldi: «İşte küçün efendim. Kür çük evimde yeniden dünyaya gelmek için nehre gitti. Hakikaten daha dikkatli olmalıyım, Zira Kra ln oğlüm. Rayharan küçük bir araba, sarı satenden bir ek bise, bir küçük takke ve gukırdayan mücevherler sütan aldı. Bütün varını sevgilisi için biriktirdi. Toprak parçasım sattı ve Kalküta'ya giti: Oğlunu mektebe gönderebilmek için orada iyi bir hizmetkâr gibi çalıştı. Çocuğun iyi yimesini temin İçin aç kal- dı. «Ah! küçük Aziz, buna yeni bir saadet ümidi vermek için geldin. Herhangi bir şey için İstırap çekmene müsaade edemem!» diyordu. Ve bütün bu esnada Rayharan'ın kalbi aşkla mustaripti, Rayharan ibtiyarladı. Oğlu yardım edebilirdi, lâ- kin Rayharan tasavvurunu fiile çıkarmak istedi. Birgün oğlunu uzun bir seyahate götürdü ve onünla Kralın sarayına gitti. Kral ve Kraliçe kaybolan ev- İâtlarına muttasıl ağlıyorlardı. Rayharan buzurlarınaı çıkmak müsadesini aldı ve oğlunu Kral ve Kraliçe- nin nezdine götürdü. «Sizinki, dedi, iade ettim. Kraliçe bir kelime söylemeksizin, yalnız bir meser ret sayhasile çocuğu sarılıyor, saçlarını, almnı öpü- yor, gülümseyen ve havat dolu gözlerine bakıyordu. O vakit Kral Kayhnarın'a ciddiyetle: «Çocuğu çaldın. Burada kalamazsın,» Dedi. Ruyharan boğuk bir sesle cevap verdi: «İhtiyarım, aziz efendim, ne- reye gideyim? Artık beni kimse istemiyor.» Oğluna baktı. Çocuğun başı dikti. Bir Krala nit olmakla mağrardu. Ve bu gururla Padişah bübasına; «Peder, ona biraz para veriniz.» Dedi, Rayharan o bunu işidinee hiçbir şey söylemedi. Sevgili oğlunun yüzünü son bir defn seyretti ve, eğilerek, çıktı. Bülent Nuri AHMET İHSAN Matbaası Limited