36 SERVETİFÜNUN No. 1844—İ59 Zaman makinesi — 35 inci sayfadan mabaat — hayret çığlıkları kopararak başıma üşüşmüşler, beni gözden geçirdikten sonra savuşup gitmişler başka oyuncaklar peşinde küybolmuşlardı, pek çabuk bu insanların kiymetsizliklerine hükmettim, gittikçe bn istikbal adamlarından daha bir çoklarıyla karşılaşı- yordum, beni takip ediyorlar etrafımda kahkalıslariz gülüyorlar ve sonra gülümseyerek, dostane işaretler yaparak yanımdan ayrılıyordu. “ “Bü iminimini adamlara daha dikkatlice baktığım zaman hepsininde bir çeşit elbise giymiş olduğunun “Tarkına yardım, İlepsinde aynı yumuşak ve tüysüz .gehre ve bacaklar vardı, Zamanımızda kadın ve erkeği birbirinden ayıran işavei ve kumaş farkları "kalmamıştı, bu istikbal adamları hep bir çeşit elbise giyiyorlardı. İnsanlığın mahvolmaya yüz tuttuğu bir zanınnda geldiğimi tahrrin ediyordum, Kıp kizil gu- rüp bana insanlığın garubunu hatırlatıyordu. Şimdi "hepimizi Oyulıyan içtimai emeklerin ne kadar boş bir netice doğurduğunu ilk defa olarak idrek eltim. Fakât bu oldukça mantıki bir düşünüşün neticesidir. “Kuvvet ihtiyacın mahsulüdür emniyet, zaafa yardım eder, hayat şartlarını iyileştirmek — hayatı gittikçe “dahan fazla emniyet altına alan hakiki medenileşme faaliyeti son derecesine kadar ilerlemişti. Birleşmiş insanlığın tabiata karşı kazandığı bir zater diğerini takip etmişti, ve bütün bunların mahsulü de gözle rimin önünde idi! Bu insanların vüçutlerinin olızlı- gın, zekâdan mahramiyetlerini, bu büyük uçsuz bu caksız harabeleri düşündüm, ve tabiatin tam bir za: feri hakkındaki kanasâtimi kuvvetlendirdi. Çünkü harp- teh sonra sükün gelir. İnsanlık bir vakitler kudretli, dinç ve zeki olmuş, ve tesiri altında yaşadığı şartları değiştirmek için bütün o bol hayatiyetini kullanmıştı, ve şimdi değiştirilen şartların aksülemeli doğmuştu, Öyle hükmediyorum, ber halde sayısız seneler Zât» fında harp he tecavüz tehlikesi ne de yırtıcı hayvan- İarın vereceği tehlike kalmamıştı, bünyenin muka- vemetini İstilzan edeü vahim hastalıklar yoktu, ça- glunak didinmek ihtiyacı yoktu, Böyle bir hayat kür şında zaif dediklerimiz de kuvvetli olanlar kadar ruücehhezdirler ve artık zaif olmaktan kurtulmuşlardı. Hattâ zaifler için daha iyi teçhiz edilmiş diyebiliriz, çünkü kuvvetli olanlar sarledecek bir cihet, bulama dikları bir kuvvetin tesirile hırpalanncaklardır. “Şüphe yok ki gördüğüm binaların zarif güzelliği içinde yaşmdığı şartlarla tam ahenk haline gelerek “ yalışmcıyn. kadar çarpınan bugünkü insanlığın mak- satar kudretinin son coşgunlukları, gön büyük sulh we sukünu doğuran zaferin parıltılarıydı. Emniyet icindeki kudretin tali, akibeti daima böyle idi; sü- pate ve aşk ihtiraslarını kudar erişir, sonra bitap Ve harap bir merhale onu takip eder. Hattâ sanatkârne hümle bile en nihayet malıv- olacaktır, ve benim gördüğüm zamanda hemen lie- men yok olmuştu. Çiçeklerle süslenmek güneşin ışık İarı içinde şarkı söyleyerek daneetmek.. sanatkâr ruhundan kalan şeyler yalmiz. bunlardı, sonunda bu ruh tw sönecek bir tatmin edilmiş bir atalete inkilâp Hint Edebiyatı: Sevgili « Rabingdranath Tagore » Rayhatan Kralın bir hizmetçisi idi. Saraya intisn- bının yakında on ikinci senesi dolucuktu. O zaman danberi efendisine sndıkane hizmet ediyordu, Saray- du bir Prens doğmuştu. Rayharan haşmetin Şelizade hâzretlerinin balayığı oldu, Reyharan küçük şehzade için me olsa yapıyorda. Onu havaya kaldiriyor ve ona en şefkatli kelimelerle hitap ediyordu; Zira haşmetlu şehzade hazretleri eğlenmesi için sart edilen güyretleri bütün. kalbi ile takdir edenlerdendi. AZ zamanda çocuk emeklemeğe başladı. Kayharan min nüzareti (Oaltında oObir köşeye kadar gittiği z0- man kendisine baktimı, Rayharan ona koşuyor. Si- yah gözleri aşk ile parlayarak: « Sevgilim, birtave ciğim, mabudum i- diyordu. Bir gün Kral büyük şehir Kalkülta'ya gitti, ve, avdetie oğluna güzel şeyler getirdi: Küçük bir ari ba, sarı setenden bir elbise, altın işlemeli küçük bir takke, ve küçük bilezikler, ve sevgilinin küçük kol ayında kücük tombul bacaklarında mesut bir sedü çıkaran altın bulkalar. Sevgilisini küçük arabasında gezmeğe çıkardığı şaman Kayharan nın yüzü gurur la aşıldıyordu. Yağmur mevsimi geldi ve seri şellalelerle | feye sanları getirdi. Nehirler yataklarından taşıyordu, Mecraları köpüklü dalgalı idi. fakat havalar düzeldi ve bir gün sevgili çıkmuk istedi, Küçük arıbasına bindi ve Rayharan onu yezdirdi. Hava tatli ve si kindi, Bir aralık, sevgili parmağile yan taralı işaret ederek: sSan:na, (9) düzel titeki» dedi. Bir çamur birikintisi ortasında çiçeklenmiş bir ağaç gözüküyor- dü, Fakat Rayharan dizlerine kadar çamur girmek istemiyordü; bunun için uçuşan kuşları işaret ede- rek: «Bak, sevgilim, ne güzel küçük kuşle diye ce- vâp verdi, Lâkin laşmetlu şehzade hazretleri kuşa ehemmiyet vermiyor, çiçeği istiyordu. Yumurcak, «düzel titekl..« stitek isteyiml!...» diye bağriyordu. Ö vakit Rayharan: «Pek alâ, sevgilim; fakat araba- dü nalu otur. dedi. Ve çumurda yürümeğe başladı. Rayharan gider gitmez sevgili, arabasından (dışarı tırmandı ve nehire koştu. Köpüklü ve muttasıl akan dalgaları gördü. Orada. «San-nas larından kaçmış — Devamı 48 inci sayfamızda — (91 Muhafız. güzel çiçek! öğecekti. Biz istiralin, ihtiyacin değirmen taş gibi tesir etmesile zindeliğimizi muhafaza çediyoruz ve burada artık o menfur değirmen taşı nihayet kırılmış parlanmıştı! Muslih Ferit