46 SERVETİFÜNUN No.1844— 159 İtalyan edebiyatı ASCI — Bocenelo'dan — . Florangalı vatandaş mesir Konrari (Conrard) in daima hür filirli, deblebeli ve — diğer zevklerinden bahsetmesek bile — köpeklere ve kuşları karı zi- yadesile muhabbeli olduğun her halide ya işitmiş yahut görmüşsünüzdür. Bir gün, şahin ayında, Perktola namındı bir köy yanında bir turan yakaladı. Kuşu körpe ve yağlı bulduğundan, kızartmak için bunun aşçıya ve rilmesini ve akşam yemeğinde önüne konulmasını emretti. Şunu da bilin ki, aslı Venedikli olan ve Kinkibio (Oniuguibii ismini taşıyan bu aşçı, tepeden tarnağa bir budala idi. Turnayı aldı ve elinden gel diği kadar kızarttı. Tam iyice piştiği ve nefis bir koku neşrettiği esnada, müaballedeki Brunetta ismin de bir kadın İçeriye girdi. Şişten çıkarılmış olun ku- gun geşrettiği lâtif rayiha bu kadında onu yemek arz sunu uyandırdı ve ağçıya buunu bir butuüu kendisine vermesini ısrarla rica etti. Karşılıklı epice lâfettikten sonra, bu kadını gü: cendirmek istemiyen Güiüguibio budu kesti ve on verdi. O gün, evde, yemekte fazla misafir vardı, Bu işin ilk farkını. varan davetlilerden birisi heyretini izhar edince, Mesir Conrard aşçıyı çağırttı ve ona diğer budun ne olduğubu #orda, Pek tabii yalan başvu- ran Venedikli, küstahça cevabında, turnnların yalnız bir ayakları ve bir butlan olduğunu söyledi. — Mösyö, dedi, size bu söylediğim tamamen doğ rudur, fakat yine şüpheniz varsa size bünu sağ olan turnalarla pek âlâ ispat edebilirim. Herkes bu cevaba karşı gülmeğe başladı; fakat Conrürd, sölrasinda bulunan yabancılar sebebile fazla gürültü etmek istemediğinden kaba herife yalnız şu , Gwevüabi vermekle iktifa etti: — Ulan külhatbeyi, mademki benim ne gördü- güm ne de işittiğim birşeyi ispat ederim diye bukn dar böbürleniyorsun, ohalde görürüz, bakılım #özünü tutabilecek misin; fakat sana yemin, eğer bü dediğini yapmazsan, emin ol ki bu budalalığını ve inatçılığını uzun müddet hatırından çıkaramazan; şimdi artık budan bahsstmiyelim: çek arabi! Ertesirün, Mesir Conrard, daha ortalık ağarırken yataktan kalktı; uyku sinirlerini yatıştırmamış, kalbi açısına karşı el'an garezle doluydu. Atına bindi, aş çıyı du kendisini takip etmesi için diğer bir ata bin- dirdi, ve güneş doğarken kenürmda daima birkaç turna görünen bir dereye doğru gitti. Yolda ona, arasıra, kızgın bir sesle: — Güreceğiz, diyordu, göreceğiz, bakalım hangi- miz haklı imişiz! Efondisinin ilk hiddet hareketlerinin hâlâ geçme- diğini gören ve sonunda kendisinin kepaze olacağını anlıyan Venedikliye gelince, bu işin içinden nasıl suç suz wkuabileceğine şaşırmıştı. Celtilmenin. tehditlerin- den ise okadar delişete gelmişti ki hani cesaret ede- bilse kaçıp gitmeği canına mitinet bilecekti. Lâkin bunu imkân mı vardı? Kendisi iyi bir at üstünde değildi ki... İşte bu sebepten, bütün gözüne ilişen şeyleri iki ayak üzerinde duran turnalar zannederek, etrafa bakınıp duruyordu. Nihayet derenin konarna vardıkları züman, bu turnalardan bir düzüne kadarım ilk defa gören Öüir:- guibio oldu: bunların hepsi, ekseriyetle uyudukları vakit yaptıkları tarzda, yalnız tek ayakları üstünde duruyorlardı. Aşçi hemen bunları efendisine göste rehek : — Bakınız, Mösyö, dedi, dün akşam size söyledi- Bim doğru değil mi imiş; şa turnalar bakın, ve gö rün işte: Bunların yalnız birtek bacaklı birtek but ları yok mu imiş! Messir Conrarıl ; — Bünların çift olduğunu şimdi sana gösteririm, sevabını verdi; hele biraz bekle! Ve yaklaşarak : — Hu! hu! hu! diye haylkırmağa başladı. Bu gürültü üzerin turnalar uyandılar, öbür avak- arinı aşağı indirdiler ve sonra uğup gittiler, O zaman centilmen: — Ey, nasıl mis bükalım, oyuncu herik, turnaların iki bacağı var mı imiş? Şimdi ârtık ne diyeceksin * Artık ne diyeceğini kendisi de bilemiyen Güuingui- bin hemen şu cevabı yapıştırdı : — Fakat, Mösyö, siz dün akşamkine böyle Hu! hu! ha! diye bağırmadınız ki... Eğer ona da bağırmış ol saydımz, o da böyle öbür ayağım gösterirdi. Bu safderanane Cevap Messir Conrard'ın okadar hoşuna gitti ki hemen hiddeti yatışı ve gülmekten kendisini alamıyarak ona: — Hakkın var, Çüingibio, dedi, sahi bu dediğini yapmalı idim: haydi artık seni affettim; bir daha böyle haltetme | İşte aşçı, bu suretle, çök hoş bir hazırcevaplıkla cezadan kurtulmuş ve efendisi ile sullolmuşin. Dekameron'dan Tercüme #den: Halit Fabri