554 UYANIŞ Hikâye Bir merdiven, bir merdiven daha; daha bir mer- Aşağı, yukarı zemin katındayız... Buraya diven indik... İzbeye benzer bir. odanın güneş ne sağdan, ne soldan, ne de yandan girebilir .. kapısını açtı.. Bu izbenin pencereleri, çöl nebatlarının kökleri nasıl rse öylece güneşi ve aydınlığı uzaktaki rutubeti çeke Keskin ve genzi usturayla keser gibi bir halinde burunlarımıza emerler, kül kokusu bir demir burğu saplandı. Loş ve küflü oda arkadaşımın resim atelye- si idi. Galiba dedim, sen de resimde inkilâp yapa- caksın! Hskiden resim yapmak için bol ziya, hatta üstü altında aranırdı. Ressam; bol aydınlık çalışırdı. açık yerler rahat rahat Bu gidişle oda olacak... Arkadaşım güldü.. inmiye ne «—“Peki böyle evin alt katına kada luzum var? Seni birisi buraya girip çıkarken görse «hafi bir cemiyet» kurıyor zanneder." Dostum yüzüme bak- tı, tekrar gülümsedi. Şimdilik en rahat burası! Nasıl? Bir çıgara yak he- le, Cıgaraları yaktık, arkadaşım anlattı... Bizim o bol bol gü- neş alan evimizi bilir sin, ne iyidi, ne güzeldi, bunları söylerken arka- daşımın gözlerinde a caip bir hüzün, bir parlıyıp bir söndü. Bu eve hırsızl ar girdi; anha minha evin yarı eşyası- nı sirtlayıp götürdüler. Polise haber verdik, zabıtlar tutuldu.. Keşifler te krar ifadeler alındı yeniden keşifler icra edildi... Bi- zim ev sanki karakol, sabah akşam çat kapı biri gelir. Efendim anlatın bakalım eşyalar nasıl çalındı? Bütün ev halkı gelenin etrafında toplanır başım- ızdan geceni anlatırız. Uyuyanlar uyanır, uyanıklar esner, esniyenler göz kapaklarını süzer.. Bu böylece devam ederken hırsızlar eve iki sefer daha yaptılar evde ne varsa alıp götürdüler. Tabii gene zabıtlar tutuldu, keşifler yapıldı. İkinci vaka kirini; uçüncü hırsızlık, ikincisini unutturdu. Nihayet bir gün bir akılı adam bize dediki» beyhude yere uğraşıyorsunuz yapıldı, Polisin gözü onünde bir eve taşının, böy allahın kırında oturdukca canınızı bile kolaylıkla kurtara- maz SInız!» Eh... Bu söz Oyle yabana atılıcak şeylerden değildi. derhal (... Polis merkezinin tam karşısında bir ev tuttuk, si Resimde No.1720—53 © İ k p | d üst katına benim atelyeyi yerleştirdim. Hepimiz memun ve malımız canımız, emniyette pür neye yaşıyor hir- sızalara (karşı böbürleniyorduk. Bir gün elimde fırça çalışıyordum. Kapı hızlı hızlı, telaşlı telaşlı vuruldu. Kardeşim uçuk bir benizle içeri gidi. « — Ağa bey... dedi, Merkez memuru seni isti- yormuş... « Gidelim belki eski hırsızlıklar hakkında gene tahkikat yapıyorlardır, dedim,dedim ama yüregim ciz etti. Eskiden politika ile meşgul olduğum zamanlar aklıma geldi, kardeşimde onu hatırladı ve gene bir po- litika işine karıştığımı zannederek yüzünü buruşturdu. Kapıda bekliyen Polis pek sert bir polisti: Geç kaldık diye azarlar gibi söylendi ve beni önüne kattı ben önde o arkada merkeze girdik ve bir haylı bekledikten sonra merkez memuru seslendi : Gel... Ben ve me- mur içeri girdik, polis se- lam verdi çıktı. Memur- lara döndü ben erir gibi oldum. Pos bıyıkları diş- lerinin arasından fışkır- mış iki kılıç gibi uzadı, burnu kartal gagası hali- ni aldı, önündeki masaya dayalı dirsekleri adamın heybetini artırdıkça artı- rıyordu. Ben gözlerimi yere diktim ve bir kur- banlık koyun gibi kendi- mi salıverdim. « Siz, dedi, ressam- sınız değilmi efendim? « — Evet efendim.. Benimde sanayi nefi- seye o merakım vardır şöyle böyle tablolarda yaptım — meslektaş Sür yılırız... maşallah, maşallah görüştügümüze pek me- mun oldum efendim. Görüşelim diye çağırttım efen- dim komşu değilmiyiz.. Daha adam, bir haylı laf ede- cekti galiba. kapı açıldı içeri bir polis girdi «müdür B. Efendi» geldi diye haber verdi. Memur kendine çeki düzen vermeye başladı, ceketini ilikledi, yakasını dü- zelti, kordonunu yerli yerine get irdi. Ben.. — Müşerref olduk efendim fazla rahatsız etmiye- yim dedim. Ayrıldım. “Tabii eve, atelyeme. döndüm. Ertesi sabah tam boyaları erittim, paleti aldım kapı hizli hizli güm güm ötmiye başladı. Kardeşim geldi. Merkezden istiyorlar dedi... Bu defa korkmadan gittim. tabii Polis arkada ben önde karakoldan iceri girdik. Merkez memuru — Buyursunlar efendim. Buyursunlar diye birde iltifat savurdu. j