No.1718—33 UYANIŞ 529 Bir sabah Zidorun aklına bir fikir geldi. Bu, ko- kunun yerini değiştirmemekti. Bu kadit hayvan için o kadar uzaklara gitmek artık kâfi gelmişti. Bununla beraber, intikamının lezetini iyice duymak için geliyor, hayvan ise ona endişenâk bir tavirla bakıyordu. O gün, ona vurmadı. Elleri cebinde etrafında döndü. Hatta yerini değiştirecegi yerde kazığı daha ziyade derinleştirdi ve ihtiraamdan memnun olarak gitti. Hayvan, gittigini görerek yerini değiştireceğini ha- tırlatmak maksadıyla kişnedi, fakat çocuk, çenesine kadar yetişebilecek bir ot filizi olmaksızın onu iyice bağlı ve vadisinde yapa yalnız bırakarak koşmağa başlamiştı. Beyğir açıkmış, burun deliklerine kokusu gelen çabalıyor, diz üstü otu- zaif boynunu semiz yeşilliğe yetişmek için arak salyalı büyük dudaklarını ve uzatıyordu. Fakat hepsi beyhudeydi. İhtiyar hayvan, her gün, faidesiz mücadelelerle kuvvetten düşüyor ve açlık onu kemiriyordu. Ufuktan uzanan yeşil gıdanın bütün manzarası ona ne kadar güzel geliyordu. O gün cocuk avdet etmedi. Kuş yuvaları aramak için, ormanda serseriyane dolaştı, Ertesi gün tekrar göründü. Koko, dermansız yatıyordu. Çocuğu görünce yerini değiştireceğini bekleyerek ayağa kalktı. Fakat küçük köylü, ipe dokunmadan ve ona bakarak yak- laştı, beyaz tüyleri üzerinde kırılan bir kuru toprak parçasını yüzüne attı ve ıslık çalarak tekrar gitti. Hayvan, yanındaki otlara yetişmek için teşebbüs- lerinin bir faide vermeyeceğini iyice hissederek yeniden böğrü üzerine uzandı ve gözlerini kapadı. Ertesi gün Zidor gelmedi. Onu takip eden gün, gelerek hayvana yaklaştı.. Koko yatıyordu. Ölmüş olduğunu gördü. O vakıt, eserinden memnun ve aynı zamanda bu işin böyle, kolayca bittiğine hayret etmiş gibi, havana bakarak uzun müddet ayakta durdu. Çiftliğe avdetinde bir şey söylemedi. Zira, beygirin yerini değiştirmek için gittiği saatlarda yaptığı serse- rilikleri daha yapmak istiyordu... Ertesi gün, hayvanı tekrar görmeğe gitti. Kargalar leşin yakınında dolaşıyor, binlerce sinek üzerinde ge- ziniyor ve vızıldayordu. Çiftliğe tekrar avdet ederek meseleyi anlattı. Hayvan o kadar ihtiyardı ki kimse hayret etmedi. Efendi, iki uşağına: Küreklerinizi alınız, bulunduğu yere bir çukur kazınız... dedi. Adamlar, beygiri, açlıktan ölmüş olduğu mahalle gömdüler ve az zaman sonra vücutle beslenen otlar, daha kuvvetli, yeşil ve sık olarak filizlendi. Nakili: Ferit Namık Fikir ri san'at âleminde zim NE Epi zamandanberi devam eden edebiyat münakaşaları Ham- dullah Suphi B. in «İkdam» daki takiben bazı a idarehanelerinde yapılan nümayişler kâfi gel- miyormuş gibi gene Hamdulla| uphi B. in Türk Ocağında bir Edebi münakaşalarda Dava değisti makalesi ve onu kısım Darülfünun gençlerini toplayarak yapmış oldukları tezahü- rat ve protestolardan sonra tamamile mâna ve mahiyetini kayb- etmiş bulunuyor. Ocakta kaleme alınan ve Hamdullah Suphi, Mehmet Emin, Yakup Kakri B. lerin huzu testo, runda imzalanan pro- geçen nmushamızda izah ettiğimiz üzere gerek ( Putları kırıyoruz ) makalelerinde hücuma uğrayan Abdülhak Hâmit ve Mehmet Emin Beyleri, gerek diğer bir mes'ele halinde şahin ve malüm makalesine karşı K itirazları celbeden Yakup Beyi müdafaa etmiş ve bu üç yetle komünist olmakla ittiham ve ilân eylemiştir rine ertesigünkü gazetelerde bu haksız ve esassız isna kalanlardan bir kısmının ve Ocaktaki içtimadan haberi olmayan Hukkuk talebelerile Birlik rei larında in protestoları gene gazete sütün- intişar eylemiştir. Bütün bu dedikoduların en sonunda siyasi ittihamlara kadar vari en e güzide Darülfünun gençlerinin arasında böyle m si etmesine gelince hiç şüphesi yağar teessüftür. İşt ürk Ocağı toplanması bu hazin neticeyi husule getir- miştir ki her halde buna sebebiyet verenler bile bir lâhza vicda- affedemezler Hele Türk aberleri olmadığı gibi nen düşünürlerse kendilerini kolayca Ocağı idare hey'etinin mezkür içtimadan bu haraketi tecviz dahi etmediklerini efkârı umumiyeye ilân eden uştur. ve Türk Ocağı içtima salonunun eşyalarını altkata aşağıdaki mobilyeleri ora- ya nakletseler Ocak idare hey'etinin bundan bile haberi olmayacak» tır!Doğrusu böyle bir garabete karşı hayretten parmak ısırmamak tebliği meseleyi büsbütün anlaşılmaz bir şekle sokm bundan bilhassa şu hakikat anlaşılmıştır ki günün birinde için insanın bütün muhakeme kabiliyetini kaybetmesi lâzım... Şimdi bu bahse daha fazla devam imkânı kalmadığını gö- rüyoruz. Çünkü bundan sonrası küfür ve ittiham vadilerinin bile fevkinde bir keşmekeşe doğru yürüyüş manzarası almaktadır. B edebiyat münakaşaları yapacak olanların ne zevkine, Palit Geahri ise yalnız nede gayesine uygun değildir. Fransız şiirleri: « Paul Bourget * den Romans Gecenin içinde yapayalnız ve senden uzak, beni sevip sev- mediğini bilmiyorum, şuphedeyim; ve benim zavallı ruhum, tama- men, sessiz bir çukura gömülüyor. Oh! hayır, bu çok yüksek bir rüya idi! Bukadar saadet asla hakikat olmamıştır... mafih ben senin dudağından; bu balı içtim; gözlerin bir yalan değildi. O gözler, bihüşiden çılgın, bana doğru kalkıyordu; senin ruhun onların karanlık bebeklerinde dolaşıyordu. Ben niçin on- larla kendim arasında, onların nüvazişi ile kalbim arasında bu gölgeleri buldum ?