No. 1718—33 Esrarlı kaldırım taşları, Ateşi bir gülün al göbeğine benzeyen mangal başları.. Bunlardı benim kırık yarım mevzularım.. Halbuki şimdi Bir eser yazmak istediğim zaman Her mısra için Düşünmüyorum saatlarca; Kabuğundan fırlayan bir için hzile öyle dökülür ki derdim, Öyle büyüktür ki derdim İstediğin kadar harca Bütmiyor, Ve bir sabun köpüğü gibi eritmiyor günler eserimi, Çünki kendi gözlerimle görmedeyim gözlerimi.. Şimdi size Ne kemik parmak izlerini, Ne köşe kapmaca oynayan genç kızların Kaçıştıkları yalıların dehlizlerini anlatacağım. Tavlacıların şeşbeşi gibi alacağım Önünüze ıstırabımı; Ve anlayacaksımz ki Benzemekleyim neye Tüylü başım kumlara sokmuş olan bir deveye? Benim bütün hayatım şu geçen yirmi dört saatım, Yirmi dört saatimdir.. * Yirmidört saatte neler olmaz, Saatler boşalır dolar, Saatler dolar boşalır, Ölenlerin gömleğini giyer yeni doğanlar, Anasım bir kaşık suyla boğanlar ana olur. Yollarda gölgeler soyunur, Örümcekler ağlarında, Kurtlar yeşil dağlarında doyunur, Gündüz ördek yiyenlerin Gece kadındır mezarı; İpek yerine kaba bir çul giyenlerin gönülleri Esrarlı boş odalar gibi sessiz geçirir akşamları. Saatlar geçer, ve Sl Her saat yeni bir saate devreder UYANIŞ - 525 Ölen gelinlerin duvağımı, Ve silindirli kel başların şimşir tarağım. Yirmidört saatte neler olmaz, Saatler boşalır dolar Saatler dolar boşalır Üzerimden demir yüklü vagonların süratile Ağır ağır Geçer yirmidörl! saatile günüm. İşte Açmadayım size yirmidört! ateş satırlı kitabımı, Bir ateş hunile akıtıyornm Istırabımı: Saat yedi.. Tam yediyi vuruyor saai, Yedi kere yedi keskjn darbelerle çınlıyor, Yedi kere demir topaçlar gibi vınlıyor Saat. Saat yedi.. tam yediyi vuruyor saal Vedemir göz bebeklerim itiyor cam kapaklarım, Ve birer çekiç darbesile mıhlıyor saatim, Mıhlıyor göğsüme saatim, Mıhlayor tik taklarım. Uyan diyor, uyanki, uyan! Seni aldatmasın rüyan. Saat yedibuçuk.. Yüzüm yağlı bir paçavra gibi buruşuk, Bir kirpiyi andıran başımda saçlarım dimdik, Ve bana ne bir gümüş ibrik gümüş ibrikle suyumu döken, Ne dişlerimin pasını söken gümüş saplı, fırçam var; Fakat ne zarar, Yüzümü kendi terimle yıkar, Kendi yağımla kavrulurum. Kolonyam yok, Aynam yok, Aynalar yalancı olur biraz; Odamda barımnamaz, Ayna. Saat sekiz.. İş başındayız hepimiz. Kafam evde, ayaklarım yolda kaldı. Şimdi her yerim ellerim. Parmaklarım Tutmuyor ince bir kadın mantosunu, Yürütmüyor, olosunu, — Devam edecek —