388 UYANIŞ No. 1710—25 22 WEN Boğaziçliler ve DB oğaz içlilerle Şirketi hayriye birbirine 2 kaynamış, adeta bir hamur olmuş tek vücuttur. o Boğaziçli olanların her düşüncesine şirketi hayriye vapurları karışır; şirketi hayriye de sade Boğaziçini düşünür. Ö nrümün çocukluğa ve gençliğe karışan dörtte birini Vani köyünde geçirmiş olduğum için Boğaziçinde şirketi hay- riye benim de ruhumda ve dımağımda çok derin izler yapmıştır. Şimdi yerinde harap bir bahçe duran eski yalımızın Vani köyünde maskara akıntısına bakan sofa pencerelerine doğru acaba kaç bin defa koşarak gelmiş ve İstanbul tarafından ge- len bir Şirket vapurunun akıntısındaki müthiş suları köpükler içinde yararak, adeta rıhtımı- miza sürünerek geçmesini âşık gibi syretmiştim!.. Bu vapurlardan «Kemane» başlı «Asayiş» ve «Bahariye» isminde 18 ile 17 numaralı iki ta- nesinin hayali hâlâ gözümün önündedir. Aman ne şirin gemilerdi? Ben onları seyre doyamaz- dım ve İstanbula inmek fırsatı çıktıkca mutlaka Asayişin yahut Bahariyenin seferine rastgelmek çaresine bakardım... Acaba kaç bindafa evvelâ çocukluk ve sonra gençlik arkadaşlarım arasın- da şirket vapurları, kaptanları, manöuvrleri, hatta geçerken yaptıkları dalgaları hakkında münakaşılara dalmıştım. Ben bütün bunları tatlı ve munis hatıra olarak kendi kendime tekrarlarım ve görürümki bütün mektep talebelik hayatımı Boğaz içinde geçirmiş olduğum için Vani köyü, bizim yalı, denizin suları ruhumda nekadar izler çizmiş ise bunların hepsinin içinde şirketi hayriyeden bir parça kalmıştır. Biz o zaman kaptanların maharetini, iske- leye gelmekteki alışkınlığını, hele köprüye ya- naşmaktaki hünerlerini bile toy fakat samimi Sirketi Hayriye bir münakkit gibi tahlil ederdik. Köprüye yanaşmak şimdi kolay görünür; kaptan yerinde manövre sade gibi gelir; fakat evvelleri iş öyle değildi.. Kırk elli, belki yüz metre boyun- da kalın halatlardan iki tanesini köprü dubası na taktıktan sonra yandan çarklı pervanelerin yardımiyla yanaşmak sahihten çok Zor, uzun ve üzüntülü bir işti. Beşiktaştan on dakikada göp- rüye gelen vaporların bazı vakit yirmi, yirmi beş dakikada köprüye yanaşamadığı olurdu ve biz Boğazicliler vapurda sinirlenirdik, onun için okaptanları, vapurları, köprüye kolay ya- naşmak hünerlerile ölçerdik. Ya zavallı kaptanların hali neydi ?. Davlun- baz üstündeki kaptan yeri aralarına boyalı yel- ken bezi gerilmiş alçak bir parmaklıktan iba- retti; kaptanlar ağızlarını önlerindeki boruya yapıştırıp makinaya kumanda verirken ellerini arkalarına' götürüp dümenciye sancak ve iskele işaretlerini yapardı.. Dümenci vapurun ta arka- sındaki el ile işler dümen dolabı üstünde ayakta dururdu; vapurun tenlesini aşan dümencinin kafasını mühafaza için tente üstünde onun başi- na göre gene tente bezinden bir külâh takılır- dı ve bu külâhın önündeki delikten dümenci gözlerini kaptanın sırtındaki ellerine dikmiş bulunurdu. Kadın yolculara ayrılmış ve tente ile bö- lünmüş olan vapurun arka taraf kısmında du- ran dümenci ile kadınlar arasında tenteden ay- ri bir duvar daha vardı!! Türklerin imuvaffak olmak şartile ilk kur- dukları ticaret müessesi olan Şirketi Hayriye hesapsız zorluklara karşı koyarak normal ve tedrici bir şekilde inkişafederken onu Buğaz- içliler adım adım takip ederlerdi ve bundan 2.