160 UYANIŞ No. 1695—10 Onorin, yakıcı ve sık nefesine rağmen gayet Orkestra mülayimdi. Bah Jan inkâr etmek istedı. Fakat Onurın israr Arkadaşım müzisien Köse Mihal ediyordu: zade Mahmut Ragıba ithat Gece. — lürafetl... onu öldürdün mü? söyle... öldürdün mü? Jan bitgin ve mağlup bağırdı... Gökte yıldızlar titreşiyor ince ince. Damarlarında uyuşmuş gibi kanı, Sustu artık kilisenin çanı! Bu duvarlar asırların hiraktığı iz, Ve ne korkunç dehliz. Burda sessizçe ilerliyen «Bah», Orgdan ümit bekleyen «Bah»; Vermekte kalbini istirabın hayaline, İsa ilâhilerinin melâline. Elinde — Öyle ise söyliyeyim.. Evet.. Çünkü seni çok seviyordum. Hafizasını kaybederek: — Başkasına ait olmanı istemiyordum.. Bu esnada, Onorin, Nikolanın hediye olarak vermiş olduğu gemici bıçagını, hafifçe masanın üzerin- den aldı ve birden bire şiddetli bir sıçırayışla Janın üzerine atıldi. * e : Işıklarının gölgesi duvarda dalgalanan, Hey'eti hakime güzel Onorinin ber'atına Yedi kollu şamdan. karar verdi. İşte miyatürler canlanmada, Nakili: Ferit Namik Senpierin gözleri yanmada! Neden birdenbire söndü ışık? Kıvranmada rüzgâr gibi dehlizde karanlık! Bilmiyorum «Bah» nerde? Koyda mehtap “Bah» nerde? İstanbul: 928 SABİH İZZET Kalamışın sahili Aya bir dantel örer, Sularda girintili Çıkıntılı gölgeler. Geçerken rüya gibi, Saatler ağaçlıkta. Kalpte bir ziya gibi, Ay parıldar açıkta. Sahilde ne köpük var, Ne sevda fısıltısı. Gözler beyhude arar, Bir beyaz deniz kızı. Koy böyle gecelerde Biraz hayale benzer. Ayın söndüğü yerde Gönül gölge olsam der : « Suyun sesinden başka « Hiç bir ses duyulmuyor. <« Düşmüş sanki su aşka < Sevdiğini bulmuyor. < Ne çıkar akmazsa nur « Veter ki dert uyusun! « İşte ebediğ huzur: < Kum, çakıl, sedef, yosun ! Halit Fahri Mes'ui müdür : MAHMUT SADIK