154 UYANIŞ eden gazete muhabirinden yangının vukuunu haber alıyor. Yangın — çıkmış, koca koca mahalleleri ateş silip süpürmüş, vüzlerce kişi, çoluk çocuk, kadın erkek; gene ihtiyar sokak ortalarında kalmış bu sırada İstanbulun en büyük idare adamı olan zat bundan sonra hadiseden haberdar oluyor. Mazurdur. Evlerinde telefon yok, derhal polisçe haber ulaştırmak lâzımken haber. gön- derilmemiş, yahut ki haber gönderilmişse de bu haber her nasılsa biraz teseyyübü nisyana ugramış, yerine varamamış. Mdemki o sırada İstanbulda vali yok, vali vekili yok, Istanbul vilayeti kendisine tevdi edilmiş olan zat her suretle, her dakika, her saniye Istanbul vilayetinin her türlü hadisatı- ndan haberdar vi m surette teçhiz edilmiş bulunmak gere Öle Si em ki bütün medeni memle- ketlerde bu başlıca ber idare prensipidir. İstanbul gibi bir vilayette bu vilayetin bü- tün kazasile, belâsile, her türlü vukuatile bu vilayette meskün halkın huzuru asayişile, hayalile, her nev felâketile, katiyen mukayyet ve bundan meş'ul olarak bir makam ve bu makamda daima bir zat bulunmak lâzımdir. Şayet o zat makamından birkaç gün müfara- kat mecburiyetinde kalırsı, hatta yerine mer- kezden muvakkat bir zaman için bir idare adamı gönderilir. Bunun muvasaleti anına kadar işin asıl sahibi bekler. Yüksek idare makamını sellemehüsselâm bırakıp gidemez. Ye- rine bıraktığı zatı da bütün vesiiti idariye ile tamamen teçhiz etmeği asla musamaha etmez. İçtimaiyatta, idarede başlıca prensiplerden biri bir yerde en büyük idare memuru olacak zatın tam bir kabiliyette bulunmasıdır Avrupada medeni milletlerde iyi bir idare adamı (bon administrateur) bulmak kolay değil- dir. Bunu bulmak ve tayin etimek mevkiinde bulunanlar bir kılı kırk yaralar, pek dikkatli davranmak, pek ihatalı bir nazara sahıp olmak lâzumunu şiddetle hissederler, düşünürler ki : meselâ bir val ide bir bilhassa bir idare bir idare adamında, çok meziyetlerden başka, hissi bulunmak elzemdir. İdare hissile mütehassis olan bir memurun bir gece rahat uykusu yoktur. Bu histe bu- lunan bir vali her gün, her gece, her sart vilayet merkezinde, bütün mülhakatında ya- şayan yüz binlerce insanların ırzı, canı, malı bunların muhafazası yedi emanetine mavdudur. 'Taarruzdan, tecavüzden Oo masuniyetini temin başlıca vazifesidir. Bu insanları her nevi kaza- lardan, belâlardan, felâketlerden koruyacak No.1695—10 müessir tedbirler ittihazıda başlica' vazifelerinin başındadır. Bir idare adamı, kendisinde yüksek bir ida- re hissi bulunmakla beraber vazifesini bu su- retle telakki edecek bir hatlatta olmalıdır. işte bir yerde, oranın emniyet ve selâmeti oradaki halkın hayatı mevzuu bahs olmasile bir idare adamının hissen de aklen de “prensip takip etmesi, bu perensiplerin idare ilmine , muvafık bulunmak lâzımdir. Şahsi içtihadın burada yeri yoktur, metin bir prensip gütmeden, şahsı içtihadına, keyfine tabi olan bir idare memuru halkın başına gelecek kazalara, belâlara hakkile mani olamayacağı gibi halkada emni- yetbahş olamaz. Halk içinde başındaki idare memuruna be en büyük ayıptır. Mahmut Sadık Seyyahat mektubu: Ceziretül -Arabın cenup ucunda Hüdeyde : 27 - 12 28. Musavadan buraya, vapor bizi 27 saatte getirdi. Deniz oldukça heycanlı, rüzgâr karşı- mızdan esiyordu. Bundan dolayı üç saat teeh- hürle Hüdeydeye vasıl olduk. Vapor pek enginde demirledi; şehir âdeta dürbünle seçilebiliyordu. Neden sonra zanbuk- ların beyaz yelkenlerini denizde seçmeye baş- ladık. Vapora varabilmeleri için bir saatten ziyade beklemek lâzim geldi. Deniz oldukça mütehevvirdi; fakat, çaresiz inecektik. Zanbuklar, rüzgârın aksi esmesine rağmen oltalar yaparak nihayet vapora yanaştılar, halatlarla başlarını bağladılar. Bekliyordum ki, bayraklı kayıgile, yahut zanbuğuyla en evel karantina tabibi gelsin, bunlar olmadı; yerli bir genç tırmanarak pratika versin... vapora uzatılan ip merdivenden çıktı, kaptanın yanına gitti. Acanta gelmedi; bu vekiliymiş. IndirilerWek eşyayı anbar üstüne yığdılar, iplere bağlayarak birer birer zanbuklara indir- meğe başladılar; tabii: bunlar, yolculara ait olanlardı. Vaporda Hüdeydeye inecek 100 ton- dan fazla eşyayı ticariye varmış. Ben de inmek için hazırlanmıştım ve mer- divenin indirilmesini bekliyordum... Meğer beyhudeymiş, vapor merdivenini indirmezmiş. 'Taaccüp ettim, sebep sordum. Deniz fırtınalı olduğundan, zanbuklara çarpar, kırılırmış !.. İlk defa işittiğim ve rasgeldiğim şeyl... O halde inecek yolcular ne yap&cak, nasil inecek? Bir de baktım ki anbarın üzerine büyük torba gibi bir şey getirdiler, içini açtılar. TTorbanın dibi müdevver, genişce bir tahta, ağzının ke- narlarina kalın ipler bağlanmış; bir İtalyan