Hollanda köylüleri 8 Hollandanın Halz-loud'tan (ağaç memleketi) gelmesi kadar doğru ve tabii bir şey yok; göze ve gönle ferah veren geniş ufuklu sayılar hu- dutlayan orman ve korular. şehir. kasaba ve köyleri süsleyen kork ve olleler bana ağacı kendisine insan gibi sevilen ve hörmet edilen bir varlık olarak tanıttı. Tek bir ağacın bir abide ve hatta bir a e insan üzerine tesirini de burada duydu gibi çiçeğin de bu kadar sevildiği ve ye- yiz si diyar daha varmı bilmiyorum? Çayırların Kimarinde, yeldeğirmenlerinin et - rafında, şehirlerin parklarında, evlerin balkon- larındaki bir karışlık boş yer bile çiçeğe tahsis edilmiş . Hollandalı memleketine ve hayata çiçekler arasından bakıyor. en anılırken evvelce bir çok kimseler gibi, ben de yeldeğirmenlerini ve lale sağan- larını hatırlardım, Şimdi Hollanda kelimesile beraber ağaç çiçek, insan ve medeniyet gibi bir çok güzel ve eyi şeyleri hek beraber dü - Cevat şünüyorum. Hollanda köylüleri Kilisede HAYAT,8. Ey Aşk! Sen eskiden gönülde yıllarca ve yıllarca Sönmez bir büyük yangın, tüten bir yanardağdın. Gözyaşı dalga dalga, sineler parça parça, Feryatlarla yaşanan bir ulvi maceradan. Benzerdi verdiğin dert en hoş bahtiyarlığa. Bir damla düşmüş olsan harap bir mezarlığa; Yeni hayat gelirdi her kurumuş varlığa; Sen bir “Altın yağmur, dun, pırıltılarla yağdın. Ey cihan ahenginin en güzel bülbül sesi ! Tanrı seninle açtı “ Tarihi mukaddes , i.. Seninle doğdu Husnün ilâhi kasidesi : Sen güller, incilerle örülmüş bir mısradin. Ey Sen, ah, ey sen, ey Aşk! Çağlayanda rübabın. Şairin, sanatkârın ruhunda ıztırabın. Zındandan bin teselli yaratırdı serabın. “ Zühre, nin ümit ile parlattığı çerağdın. Sen eskiden böyleydin; bunlardan daha yüzel. Bunlardan daha yüksek bir duyguydun, bir emel. Bu günse kaldı ancak, o eski nura bedel, “ Füzuli Divanı , nda alev alev bir yadın. Sen bugün, ey zavallı. ne bir büyük ruyasın, Ne küçük bir buseden kızaran saf edasın ! Bu gün sen ancak riya, hem ucuz bir riyasın; Ey Sen ki öz yürekten kopan yanık düadın ! Dün bir define, bu gün mücevher hırsızısın ! Dün bir ilâhe idin, bu gün bir barkızısın! Dün kalbe şeref, bu gün vicdanda bir sızısın ! Sen ki behimiyyetten ulviyete bir bağdın. Üç kadeh içki, biraz pemöe et, biraz ipek, Bir sinir gerginliği, bir ateşli titremek... .. İşte sen busun ! Artık ne yalurma, ne emek! Binbir fedakârlığa dün ne coşkun menbadın ! Geçmiş asırlardaki yüksekliğinle seni Anarak ağlıyorum boşyere mersiyeni . Ey Enis, anlatma ki hayalinden geçeni , Cazbant uğultusundan duyulmuyor feryadın. Enis Sehiç