EE m | | fırma konularak sıralanır, ameliyat €s- nasında o boyaların 'di boyalara karışmaması için büyük bir itina gös- terilirdi. Çinileri pişirmege mahsus fırınların içinde çinilerin muntazaman fırının. etrafını irilmesi (o için çeviren raflar vardı. Ekseri firinların eb'adi iki, ikibuçuk metre genişliğinde, üç buçuk metre vüksekliğindeydi. Fr rinin içindeki hararetin aynı dereceyi muhafaza etmesi için altındaki ocak- tan sabir bir hararet verilirdi. e Hara- retin fazlaliği veya eksikliği fırındaki bütün “cinileri bozmağa kâfi gelir, sarfedilen emekler boşa giderdi. hakıkı renkleri boyaların “Toprak pişirildikden sonra meydana çıkardı. En güç çini gişeiliği istalaktitlerle kor- nişlerin. silmelerin, mücessem kısım- ların imali idi. Bu çiniler. Kili fazla olan bamurlarla yapılırdı. Kili fazla olan hamurlar gayet ivi sir tutardı. fakat ulak bir dıkkatsızlık, hamurların fena voğrulması, çinileri firın da başka başka şekillere sökar, çok defa istih- sali matlap olan. numunelerin eğrilmiş olduğu görülürdü. Çini topraklarının inrhabıda ayrıca bir meselevi teşkil ederdi. Bu işe ya- ravan toprakların kabiliyetini ve cinsini anlayan aynca mütehas vardı. Bütün çini fabrikaları bir birleril ekaber ederler, her fabrika kendi vapdığı örneklerle iftihar ederdi. Osmanlı Türkleri, için mozayıkını çini parçalarına nisbeten daha a kullanırlardı, Türklerin çiniyi mühim bir tezyinat olarak kabul başlıca sebep, boyalı tezyinatın daima aynı parlaklığı muhafaza edemevişin dendi. Türkler, iştiyaklârını etmelerine dini abideler de resme karşı çizdikleri neklerle tatmin etmişler, avm zaman da mezarlarının üzerlerini örten lâ- hitlepide çinilerle kaplamışlardı. çinilerin üzerlerine bedii çicek ve sair bedii ör- Çinicilik, Süleyman Kanuni dev- rinde en tekâmul etmiş bir dereceye vasil Hatta bü devirlerde Avrupa'da bile Türk çiniciliği taklit edilmişti. olmuştu. HAYAT, 10. Üçüncü Ahmet devrile Türk san açılmıştı. Nev- ibrahim pa- mi atın da yeni bir yol şehirli damat Sadriâzam TE şanın bedii eserlere son derece zamanın da Uyu- rakı vardı. Bilhassa suk bir halde çinicilik san'atini veni den canlandırmak için İznik fabrika- sını ihva etmeye çalışmiş Teklür sa- ravında da bir çini fabrikası açtırmışti. İznik'de çalışan çiniciler, başta vüksek bir san'atkâr olan Çelebi zade Mus tafa ağa olduğu halde 1724 - 25 se- »sinde İstanbul'a gelmişler ve 'Tekfür sarayında yerleşmişlerdi.. Fakat idare- ik vüzünden bu fabrika da ancak bir kaç sene vaşamıştı. İznik'de imal olunan çiniler son defa İstanbulda Sultan Ahmet camiini, üçüncü Muradın Topkapu sarayındaki Bağdat köşkünü süslemişti. g Nureddin Ibrahim Türbe Kanatlarım kırıldı hicran ufuklarında, Sana benzer bir hayal görmedi hâlâ gözüm. Yaşar gözümde aşkın bu gün gibi yarında, Ben anne ölümüne inanmayan öksüzüm. Kulaklarımda bir ses hanı o günkü sesin Aşkımın tellerini bugün de titretiyor. Artık yoruldum yeter, güzel çocuk, nerdesin? Yolunda çektiğimi çiğnediğin yola sor. Geçtiğin dağlar beni geçirmek istemedi, Dereler ben geçerken coştular, kudurdular. Kuşlar bile yalvardım yerini söylemedi Yol gösterin dedikçe hep önüme durdular . Uzaktan seni bana vadeden pembe ufuk Yaklaşınca kararır aşkımın bahtı'gibi, Ben çökerken içmiden seni isteyen çocuk “ Durma, kaç,, der. aşıkın zor verilir nasibi .. Sakin artık vücudum aşkın emirlerini Tutamayacak kadar bitti düştüm buraya. Simdi de sen sevdanın bu mukaddes yerini Bir törbe yapmak için bul araya, araya. Gündüz