“Üç Medeniyet,, 19019 — 20 senesinde Malta esaretinde yazılmış olan bu &ser «İntibahı tarihimizin fikri abide Çünkü bundan lerinden sayılmak lâzımdır. halâs ve necatımız için daha samimi, daha kanaatlı, bir hatırlamıyorum. Bütün canlı ve daha vazıı ve veciz Eser kuvvetli eserler bu eser de mukâvemet olunamaz bir cazibe ile ruhun bütün melekelerini uyandırıyor ve hepsini birden besliyor. «Eserin mevzu'u dünya üzerin- de yanyana yaşayan üç medeni- yetten birisinin, yani garp mede- niyetinin diğerlerine g£ geldi- ğini ve binaenaleyh necat ve halâsimiz için bu medeniyeti olduğu gibi temsil etmekten başka çare oOolmadığını Oo göstermek te Bunun için de “Üç medeniyet? Din, Ahlâk, Aile, Cemaat, Devlet, Hükümet» mefhumlarımızı, bunların Avrupai toplanıyor. Fert, telâkkileriyle karşılaştırıyor. Mef: humların sui tefehhümlerine asla meydan vermemek isteyen mul- Üstat : terem “Medeniyet demek “tarzı hayat? demektir. Yalmız «hayats mefhumunu, en vasi ve şumullü bir manada almalıdır: hayatın kaffei tecelliyatını, maddi ve manevi bütün şüununu O mefhum içine ithal etmelidir? yolunda tasrihte bulunuyor. «Me- deniyet» mefhumunun bu telâkkisi Ziya Beyin telâkkisinden tamamen ayrılıyor ve müellif bu ayrılığı kuvvetli, açık ve dolanbaçsız bir kanaatla muttasıl döğüyor: “Bu gün aramızda Avrupa medeniye- tünin televvük ve galebesini takdir etmeyen heman hiç bir sahibi iz'an kalmamıştır. Fakat bu tefev- vükü mezkür medeniyetin yalnız bazı anaşırına, meselâ ulüm ve fününu atlederek diğer cihetlerin- den sarfı nazar eylemek isteyenler Tat Avrupa medeniyetinde müşahede yardır. aherle bu gibiler olunan bir çok noksan ve hatta menfur Ocihetlerden okurtulmak niyeti ile mezkür medeniyetin bir süzgeçten geçirilmesini arzu edi yorlar. Bu gibi fikirleri dermeyan edenler samimi değillerse avam mantıkına uymak isteyenlerdir: ve samimi iseler medeniyetin ne olduğunu bihakkin takdir etme- yenlerdir..... Bir zümrei medeniye gayri kabili tecezzi bir küldür, parçalanmaz,süzgeçten geçirile- mez. Galebe ve televvükü ihra? eden onun hey'eti mecmuasıdir.... “Zaten medeniyet gayrı kabili tecezzi olduğundan, onu tam almak istemeyenler ona çarpıyor, mü Muharriri; Ağa oğlu Ahmet Tabii: 'Türk Ocakları Merkez Hey'eti Matbansı: 1928 Sahife: 158,, kariz, oluyorlar. Yüz senedenberi çabalayıp müspet bir neticeye vasıl olamadığımızın sebebi hep budur.? Ya “harsı ne olacak? Muhterem müellif bu noktayı da döğmeden bırakmamıştır : «Acaba böyle zahir ve balın bütün mevcudiyemizle başkalarına uymak istersek şahsi- © yeti milliyemizi kaybetmek tehli- kesine maruz kalmaz miyiz? «Evvelâ bu özlüğün neden ibaret olduğunu anlayalım: acaba bir milletin tebeddül etmeyen, ebedi, mukadder bir hususuyeti, bir özlüğü var midir? Özlükten bahsedenler mütemadiyen bunun ahlâktan, hukuktan, lisandan ve saireden ibaret olduğunu iddia ediyorlar. Fakat tarihi milel üze- rinde en sathi bir teemmül — bütün bu anasırın lâyetebeddel ve ebedi olmadığını ispat eder «Bununla beraber bir milletin tarihinde en ziyade payidar olan ve hemen lâyetebeddellik derece- sine varan amil lisandır. Yani yalnız lisandır ki mahiyeti değiş- meden tekâmül hassasını haizdir. Demek ki umumiyetle — şahsiyet ve özlük denilen mefhum - lisan” la beraber bir milletin maddi mevcudiyetinden başka bir şey değildir. Her maddi bir vücudun bir şahsiyeti vardır, yani onu.