132 O ne fevkalâde ve şehvetli bir histir; o Sayı misiniz ? emin ve şüphesiz olmak; Fakat ben neyi anlatiyorum? Eğer bu suretle gidersem hiç bir vakit fikirlerimi bir noktaya toplıyamıyacağım! İleriye. Sür'atle ileriye... Bunların hepsi teferrüat... II Evlenmeğe Talip! Onun hakkında öğrendiğim;çıplak hakikati bir kaç kelime ile anlatacağım: ebeveynini üç sene evvel kaybetmişti. Şimdi iki teyze yanında oturuyordu. — Münasebetsiz dedimse acuze ve < münasebetsiz * doğrusu çok yumuşak çok insaflı söyledim, — “Teyze- lerden biri duldu ve boynunda altı ufak çocuk vardı. Öteki tiksindiren bir ihtiyar kızdı. Mamafih aynı vasla yalnız bu değil, her ikisi de teyze insanı lâyıktır. Kızın babası vaktinde memurmuş; fakat yazıcı olarak başlamış olduğundan irsi değil şahsi esaleti varmış; bir kelime ile kızın alıval ve vaziyeti bana müsaltti. Zira ben bu cemiyete daha yüksek bir #mden gelmiş gibi görünecektim: bir zamanlar şöhretli bir alayda yüzbaşı idim, irsi esaletim mev- tamamen müstakilim vs... Faiz kasasına gelince, bu kasa teyzelere yalnız hürmet telkin cuttur; edebilirdi. Kiz teyzelerin yanında esarete yakın bir hayat yaşamıştı. Fakat buna rağmen her hangi bir im- tihana girmeğe zaman bulmuştu. İçinde ezilip bu- naldığı en merhametsiz yevmi zahmet ve meşekkate rağmen bu imtihanı muvaffakiyetle verebilmişti. Bu hal yükselmek için çırpınan bir ruhu, daha asil, daha ulvi ufuklara susamış bir iştiyakı, işhat ediyor- du. Ben izdivaç edeceğim kızdan daha ne gibi şeyler bekliyebiliriim? Nerden de şimdi lafa kendimi ka- rıştırdım? Allah benim belâmi versin!... Mes'elede ben mevzuubalıs mıyım kil Valnız teyzenin çocuklarını okutmakla, dikiş dikmeekle, çamaşır yıkamakla, iş bitseydi keşke; taşlıkları süpürmek te onun vazifesidi; bütün bunla- tı da o biçare cıliz vücüdile yapardı! Teyzeleri ona çok fena muamele ediyorlar ve her lokma ekmeği kafasına Allah bu çirkin vak'aları tercihen sükütla geçece- gim. Kız sonraları bunları bana mufassalan anlatti. vuruyorlardı. müstahaklarını ver- Bin; Civar komşulardan şişman bir *Kremer' bütün bun- ları tam bir sene uzaktan seyretmişti. Bu <Kremer* “alelade bir Kremer değildi, iki büyük bakkaliye ağazasının sahibi, yüklü bir Kremer'di. Şimdiden ig — ilk iki karisini toprağa göndermiş ve tam da üçün- Hayat cüsünü aramakla meşguldü; gözünü bu kıza dikmişti. Onun için şöyle söylemiş: « O kadar sessiz sedasi7 fakr içinde büyümüş ki; bende anasız kalan çocuk- larım için evleneceğim». vardı. Hakikaten çocukları da Neyse, kısa keselim: herif elliyi geçkin olmasina rağmen teyzelere yanaşmış, kızı çekişiyordu. Kız bu hale karşı nefretinden ürperiyordu. İşte o zaman eşyasını başlâmıştı. ilânlarını tediye ediyordu. bana terhine Para ile gazete — Nihayet biçak kemiğe dayanınca teyzelerden düşünmek için mühlet istemiş, teyzeler razi olmuş- lar, fakat sıra ikinci mühlete gelince bu sefer müli- let filân dinlememişler, biz dişimize koyacak bir şey bulamıyoruz, üstelik bir de'daha seni mi besli- yeceğiz, demişler. Ö gün kararımı verdiğim vakit, ben bütün bunlardan haberdardım. Bakkal ogün akşamı teyze- lerin evine gelmiş, külâlı içinde bir libre şekerleme de getirmişti. Velhasıl herif onların nezdinde iken Lükerya'yı mutbaktan çağırdım; hemen Matmazele giderek, kendisini kapunun önünde beklediğimi ve pek mühim şeyler konuşmak istediğimi haber ver- mesini, söyledim. Kendi kendimden #evkalhat mem- nundum; bilhassa o gün şahsım hakkındaki mahzu- ziyetim berkemaldi. Kapuya kadar geldi ve kendisile görüşmek isiyenin kim olduğunu görünce pek ziyade hayret etti. Dolambaçlı yollara sapmaksızın... Lükerya'nın yanında... Evvelâ benim için pek büyük şeref ve bahtiyarlık olacağını Saniyen, benim böyle bilâ vasıta ve dahası, kapı önünde cevap almak istemek- liğime taaccüp etmemesini; zira doğru ve açık tabi- atta bir adam olduğumu ve ahvali dikkatle tetkik ettiğimi, söyledim. Tabiatimin doğruluğu hakkında yalan söylenilmemişti; neyse geçelim, bunlar teler- ruat... Kendisine, tahsil görmüş biradama yakışacağı veçhile, pek ziyade müçtenip ve hürmetkârane hitap asıl mühümmi de bu ifademde göze çarpacak bir şahsiyet varlı. Bunun böyle ol- duğunu itiraf etmek kabahat midir? Ben kendimi etmekle kalmadım, bizzat muhakeme etmek isterim; nitekim zamani Ben leh ve aleyhde söylemeliyim ve söylüyorum da. Onunla gelince kendimi itham da ediyorum. bir nevi haz Şimdi anlıyorum ki o vakit geçen bu muhavereyi sonraları da, duyarak hatırlardım. pek beceriksizce sözlerle kendisine meramimi anlat mağa üzenmiştim. — Devam ediyor —