Hayat Tefrika: 4 Dostoievski Büyük Hikâye MUNİSLER Niçin on ruble istemiyorsunuz? Resmin © kadar kıymeti vardır... diye ilâve ettim. Çünkü gözlerinin gene parladığını farketmiştim. Cevap vermedi. Kendisine beş ruble verdim. bir defa hatta daha fenası — Kimseyi hakir görmeyiniz; ben de böyle müşkül bir halde kaldım, başımdan geçti, sanız... Bu.. beni bu nevi bir san'atta görüyor- Hep... Başımdan geçenlerden sonra... — Cemiyetten intikam almak istiyorsunuz değil mi? Diye vurla sözümü birden bire, kesti, Vakıa bu istihfaf bana pek pek gayrı şahsi görünü O zamanlar, kızın beni başkalarından tefrik etmesine hiç bir sebep olmadığı için, sözlerinde beni rencide edecek bir mana da bulunamazdı. epeyce istihfafkârane bir ta- çocukça, Nihayet anlaşıldı! Sen de onlardansın... Hu- yunu gösteriyorsun... Kananlardansın. Sen de şu yeni mefküreye .. Diye düşündüm. Varı lâtifeçi, yarı esrarengiz: Bakınız, dedim, yüm ki, yaratır, » « Ben o kuvvetin bir cü daima fenalığı ister ve daima da eyiliği Bana sür'atle, içinde masumiyet görünen büyük bir hayretle, baktı: Durunuz, bu söylediğiniz şey?... nereden aldınız?.. Bu sözleri Bunlari tanıyacağım gibi geliyor... — Beyhude fikrinizi yormayınız. Bu kelimelerle Mefistofeles kendisini Faustu okudunuz mu? — Evet... Şöyle... Pek sür'atle... — Yani onu hiç ol İl onu ok Dudaklarınızda gene o istihfafkâr kivri mi görüyorum, Fausta takdim eder. Tica ederim, beni, faizci rolünü nazarınızda güzelleş- frmek için, bir Mefistofeles gibi görünmek istiyecek kadar zevksiz addetmeyiniz. Bir faizcidir. Bunu benim kadar siz daima bir de bilirsiniz. faizci Pek garip bir adam hissini veriyorsunuz... Emin olunuz; asla dediğiniz gibi telâkki etmedimdi.. Besbelli şunu söylemek istiyordu: * Böyle bir'tahsil ve terbiye seviyesinde bir adamla işim olacağını hiç zannetmiyordum?. Fakat söylemedi; yalnız kat'iyetle Türkçeye nakleden; AHMET RAGIP biliyorum ki bunu düşündü, tiği görünüyordu. — Görüyor musunuz? labilir. cevabımın hoşuna git- Her Tabii ben kendimden sahada eyilik yapı- bahsetmiyorum; bana gelince, ben yalnız fenalık yapıyorum... İnâ.. phesiz her sahada eyilik yapılabilir dedi ve beni seri ve derin bir nazarla süzdü: «Evet, her sahadal diye birdenbire ilâve etti. O zamanları nasıl da hatırlıyorum! Şunu burada kaydetinek isterim ki: bi ve büyük bir istediği vakit gençliğin pek afif, pek doğru olan gözlerinde insan evvelden-«Görüyor mu- mühim söz söylemek sun, şimdi derin, ne manalı sözler söylüyorum ?* okuyabilir. Biz olsak iftihar etmek Halbuki gençlik güzel ve derin sözle- başka — fevkalâde kiymet onunla ayni kiymet verdiğimizi, Şu doğruluk yok mu? Kendilerini esir paza- rına çıkaran şu doğruluk değil de nedir ki? Ya kiz Z- cağızın o zamanki saffet ve masumiyetinin güzel daima yalnız için söyleriz. re, — İnandıktan verir ve bizim de ral neder. unutmadım! Gittiğini ep? zaten kat'i kararımı vermiştim. Ayni gün içinde ona ait en sön malümatı almış ve hususi ay ni en ince teferruatına kadar öğren- Biliyorum hâlâ biliyorum ve hiç miştim. Kızın mazi ise, bir kaç gün evvel rüş- vetle kandırdığım Lükerya bana anlatmıştı. Hakikat, bütün çıplaklığile o kadar korkunçtu ki, mahuf bir vaziyette yaşadığı halde, o, daha nasıl gülebiliyor ve Metistofelesin sözlerile nasıl daha alâ- kadar olabiliyordu, ben anlıyamadım. al Di A Onun hakkında işte o zaman böyle- bu kadar Bunu şimdi memnuniyet, çünkü cesaret Ve gurur ve iftiharla görülür söylüyorum; büyük bir < Uçurumun ta <Göoetlesnin karşımda ir metanet duruyorsam da vardı! kenarında büyük ebedi Gençlik işte daima böyle cömerttir; de olmadığı vakitte dahi; likten gene ışıldıyorlar.. » hatta yerin- şimdi ben genç- ben onu mes'ele şu ki ta o zamandan beri ben onu artık «benim» addediyor ve üzerindeki nüfuz ve hakimiyetimden şüphe etmiyordum.. Bilir sözleri yani bahsetmek istemiyorum; Esas yalnız kastediyorum.