“İtnim? Ü 5 AĞUSTOS — 1639 HABER — Akşam Postası HABERİN TARİHI ROMANI 65 Yazan: Muzaffer Muhilittin Mıray atı üzerinde titremişti Achilos dudaklarını ısırdı. Gregoriusun adamları bu sırada Meşaleleri yakmışlardı. Bu meşale. lerla meydan derhal aydınlanmıştı. Meşalelerin aydınlığında Gregoriu - Sün yüzü görünüyordu. İznik tek - furunun yüzü gayritabil bir halde kîPkınnızıydı Belliydi ki yine ber- m“tad sarhoştu, Kara Halilin sert bir sesle doğ. Tudan doğruya sorduğu sual kar . Sismda şaşı gözünü telâşla iki tara- fa oynattığı görülüyordu. Sonra, birdenbire atı Toğruldu: — Serdar hazretleri! dedi. Va . krâ şanlı hakan Osmanın hududu ci Varmda böyle bir harekete mücase- Tet bir küstahlıktır. Fakat iş âni Ve gayet müstacel bir emrivaki ol. du, Karşınızdaki serserilere kuman. da eden kumandan Achilos Bizans hükümdarı haşmetlü — Andronikosa İSYan etmiş bir hayduddur. Onu â- Silen tenkil etmek mecburiyetinde Kkaldık. Haşmetlü hakan Osman, ki büyük ve şanlı dostumuzdur, keyfi- Yetten elbette ki haberdar edecek Ve özür diliyecektik. Herif Kara Halili bütün damar. larından gayet mahirane bir ta . biye ile vurmaktaydı. Zira — İznik tekfuru bir defa mahirane bir şe - kilde özür diledikten başka tenlil $dilmesi lâzımgelen bir âsinin ten- kiline mâni olmak Buretile Bizans hükümdarma hakan —Osmanın rey VO ruhsatımı almadan husumet gös İermek vaziyetine düşüyordu, Kara Halil işin bu renkte oldu. l anlaymca hattâ belki de Gre Üzerinde — Eoriusa yardım mecburiyetinde ka. Çandarlı tunç gibi bir sesle: — Kumandan Achilos kimdir? Dedi. Âchilos atımt öne sürdü, Tam Mesalelerin önüne gelmişti. — Benim serdarrm, dedi. İ Kara Halil atmın üzengileri üs. Ünde eğilerek Ackilosun hiâdetten kül Bibi kesilmiş olan narin yüzüne tle baktı. S Bu zati tanımıyorum!.. dedi. kat kendisinde bir eşkiya çeh - görmüyorum!.. O vakit Miray atıldı: — Müsaade buyurun, köleniz ar. ı“eymı Dedi, — Söyle, delikanlı!.. ç Y Greğoriusun şaşı gözlerle bi disine yan yan baktığını göre - k ona yıldırmmlı bir nazar attık « Sonra: — Efendim!... dedi, köleniz veli.- “lütim hakanm sadık bendelerin. Achilos ise vakıâ Bizans başmabeyincisinin lkinidarınm ' âl“âuı-f Fakat hükümdar kendisini İce hakan Osmana baskm yap - İçin tavzif etmiştir. Halbuki * bütün maiyeti ve benimle birlik, ; Bllııaya hakana ubudiyetini ar- da *Yye gelmekteydi, Tam bu sıra. tekfuru askerleriyle önü .- h'“hl Çıkarak ve benim teslim edil- istiyerek buna mâni olmak is "*h:ıu Halilin uzun bıyıkları asa . hı & sallandılar. Kendilerini dik- * dinlemekte olan Achilosa eli, %taı—ak hu — Delikanlınn söylediği doğru hiy, sordüu. y “hilos tereddüd etmeden cevab' '*ıli " — Tamamiyle!.. ka ,_;*Eoriuı Miraym bu müdafaası euuu'mda fena bir vaziyete düştü. Men derhal anlamıştı. Fakat he - %hd knymmu karıştırdı. Ve koy . hliı- At kırmızı balmümüu ile mü - İtnmiş büyük bir mektub Çıkar. ,ı R İyakâr bir lavırla mektubu Ka Hatle uzattı: çd&î:îe Mal! hatun hazretlerinin © gönderilmiş mahrem bir emrini takdim ediyorum, Lütfen bir defa bakmız!.. Dedi. Sonra adamlarma eğildi: — Meşaleleri kaldırm!., Diye bağırdı. Havaya kaldırılan — meşalelerin aydınlığında Kara Halil hayretle bu mektuba göz gezdirdi. Bu sefer Miray kül rengi kesil . mişti., Mal hatun ismi onu titret - mişti. Gregorius da Mal hatunun ne münasebetle bir mektubu buluna . bilirdi ? Mektubu dikkatle okumakta o - lan Çandarlımın — yüzünü merak ve heyecanla takip ediyordu. Mektubu okuduktan sonra filhakika Kara Halilin yüzü değişmişti. — Çandarlı mektubu okuduktan sonra evvelâ hayret ve tereddüd ifade eden bir hareketle koca sar. kık bıyıklarını bükmeye başladı. Bu mektuba sanki inanamtyor gi . biydi. Sonra mektubu Gregoriusa uzattı ve: — Hakanm haremlerinin emrini hâmil olduğunuz İçin size itimadi - muz olacağı aşikârdır! Dedi, Miray atı üzerinde titremişti. A. chilos dudaklarımı tsırdı. Gregorlus — muzafferane ve son derece riyakâr bir gülüşle gülerek atı üstünde reverans yaptı, — Esasen haşmetlü hakanım da- hi samimi ve daima itimadını haiz bir dostu olduğunu arzetmiştim! de di. Binaenaleyh takdir buyurursu. nuz elbette ki Mirayı tevkif etmek uğrunda canımı vereceğim bir va. zıfemdir' “Kara Halil hayret içindeydi. Zİ- ra bizzat hünkâr Osmanm bu İznik tekfuru Gregoriusa karşı gizli ha, rekâta hazırlandığımna vâkıftı. Fa - kat ayni adamda Mal hatunun sa. mimi bir mektubu bulunması ve bu mektupta hünkârm mutemed adam larımndan biri olduğunu da bildiği bir Miray, Kara Halilin mütehayyir bir yüzle düşünmeye başlayışmdan bilistifade : — Devletlü serdarmm!.. dedi. Ken disinde benim derdestime ait bir e- mir olsa dahi bu bir şey ifade et, mez!., Kara Halil başmı kaldirarak bu cüretkâr sözüne kızmış gibi Mira - yın yüzüne baktı: — Niçin? — Çünkü esasen hakana teslim olmak üzere Bursaya gidiyoruz!... Hem yalnız kendim değil, yanrmda da bir Bizans kumandanı ile bir Bi. zans kıtal askeriyesi ile birlikte!.. Binaenaleyh kendimiz teslim ol. maya giderken bu adamım müdaha- lesi ve bizimle muharebeye kal . kışması iyi bir niyeti olmadığımna şüphe bıraktırır mı? Kara Halil tekrar pala bıyıklarmı iri elleriyle taraklıyarak düşünme- ye başladı ve bir dakika sonra ba. şını kaldırdı: — Her ne olursa olsun, dedi, ha. kanın hududu üzerinde gece mu, |" harebesi yapmak nizama muhalif . tir!.. Eğer her iki taraf bunda 18- rar edecek olursa biz de kuvveti. mizle müdahaleye mecburuz!. Ân . laşıldı mı?,. Kara Halilin son derece vakar ve heybetle söylediği bu sözler, me - şalelerle garib bir surette aydm . ianmış bu meydanda çın çın çınla- mMıstr, Hiç kimse cevab vermeye cesa . ret edemedi. , Kara Halil sonra Gregoriusa dön dü: — Bizim size itimat ettiğimiz gi bi elbette sizin de bize itimadınız olsa gerektir!.. dedi. Yüzü değişmiş ve şaşı gözleri a- detâ koğuklarında titremeye baş . lamış olan Gregoriüus isteksiz bir tavırla: — Baş tarafı dünkü sayrmızda — — Ona bakmağa hevesim yok. Evine dönmesini istiyorum. Çalış- mağa mecbur kimseler için hiç hürmeti yok.. İhtiyar, bahçenin ötesine, son- ra garsonlara doğru baktı. — Bir konyak daha, dedi. Aceleci olan garson yaklaştı. Sarhoşlar ve yabancılarla konu-| şürken ahmakların kullandıkları ihmal ve lâbalilikle: — Bitti, dedi, artık bu gece yok. Şimdi bitti. İhtiyar: — Bitti mi?, Garson masanın köşesini, bezle sildi ve başını salladı . İhtiyar kalktı. Ağır ağır tabak- ları sayidı. Cebinden, deri bir pa- ra çantası çıkardı. Borcunu — ver” di. Ve bahşiş bıraktı. Te Garson, ihtiyarın yola inişine baktı. Metin değil, fakat vakarla yürüyen çok ihtiyar bir adam. bir Acelesi olmıyan garson: — Neden burada kalıp içmesine müsaade etmedin? diye sordu. (Demir kepenkleri indiriyorlardı) Daha, saat iki buçuk olmalr.. — Eve gidip yatmak istiyorum. — Bir saat ne olacak?, — Benim için ona göre olandan daha fazla bir şey.. — Bir saat, hep ayni şeydir. — BSen de bir ihtiyar gibi ko- nüşüyorsun.. Bir şişe şarap alıp evinde içebilir. — Bu ayni şey değil.. Karısı olan garson tasdik etti: — Hayır, ayni şey değil.. Haksızlık etmek istemiyordu .. Sadece, acelesi vardı. — Peki sen evine mutad saat. ten evvel dönmekten korkmüyor müsun ?, Bir deli... Acelesi olan garson demir ke- pengi indirdikten sonra doğrula - rak: — Hayır, dedi, itimadım var.. Şok itimadım var... Garosnlardan idaha yaşlısı: — Gençliğin var.. İtimadın ve bir yerin var.. dedi.. Her şeyin var. ğ — Peki, senin neyin eksik?. — Çalışmaktan gayri her şe- yim.. — Bende olan her şey de var. — !Hayır. Hiç itimat etmedim. Artık genç te değilim.. — Haydi, aptal, aptal - söylen- mneyi bırak ve hepsini kapa.. sende Garsonlardan yaşlısı: — Ben kahvede geç kalmak is- tiyen adamlartlanım.. Gidip yat. mağa hevesi olmıyanların hepsile, gece için bir ışığa muhtaç olanla- rım hepsiyle.. — Eve dönmek ve yatmak isti- yorum. - Garsonlardan yaşlışı: — Biz iki ayrı cinsteniz, dedi. Şimdi evine dönmek için giyin- d. İlâve etti: — Bu şeyler her ne kadar pek hoş iseler de bu sade bir gençlik ve itimat meselesi değil.. Her ge- ce istemeye istemeye kapatıyo- Tum, Çünkü buraya, kahveye ihti- yacı olan biri gelebilir. —)- Arkakllaş, bütün gece açık duran kapalı kahveler var ya!.. — Anlamıyorsun, burası temiz ve hoş bir kahve., Aydınlık, Işık pek iyi ve gundı yaprakların göl. | 4 geleri var. Garsonlardan; genci; — Geceler hayrolsun, dedi. Diğeri de: — Geceler hayrolsun, dedi, hitin temiz ve hoş olması da Il; zım.. Çalgıya hacet yok.. Bu ne çekingenlik, bu ne korku idi? l Pek iyi bilmediği bir şeydendi bu, Her şey bir hiçten başka bir şey değildi. İnsan da bir hiçti keza.... Ondan başka bir şey değildi. Ve ışık, muhtaç olduğu her şeydi... Muayyen bir intizam ve temizlik te böyle.. Bir kısmı içinde yaşı- yerlar ve bunu hissetmiyorlardı., — Fakat o biliyordu ki her şey hiş, daha sonra hiç.. gene hiç, hiç, hiç,., Hiç içinde hiç..... ,, İ Bir barım önünde ayakta, etram fa kıyılcımlar saçan bir kahve o" cağına gülümsedi. B Barctı : — Ne içeceksiniz?, Diye sordu. -- Hiç,, Barcı. — Bir deli daha!. Dedi ve döndü, Garson: — EKüçük bir fincan, dedi. *- cr onu boşalttı.. Garson: — Işık pek aydmlık ve hoş Fakat bar pek temiz değil, dedi, Barcı ona baktı.. Fakat cevap vermedi.. Konuşmak için gece pek geçti.. Barcı: —- Başka bir kadeh ister misi. niz? diye sordu, Garson: — Hıyn'. teşekkür ederim, de. a di. Ve çıktı.. | Barları ve kapalı kahveleri sev- miyordu « Temiz, iyi aydırlatılmış bir — kahve bambaşka bir şeydi... Şim di, daha ziyade düşünmeden oda: — sına dönecekti. Yatağına uzana * cak ve nihayet günün ışığiyle u yuyacaktı. Kendi kenldine:; | “Nihayet, dedi, uykusuzluk . tar başka bir şey değil. Her hal- de, bu bir çoök insanlarda da ©- | men) şan) 7 K yi stack) - 8. 8. 8. desack) hanlığı | | batteuse 320 5. A: der Transmisslonsrie. men (Treibriemen, Rie - 6. PATRON (ziraatle uğra- &. F: le propristaire (de Vexploitation agricole )| 6. İ: the farmer, 6. A: der Gutsbesitzer BUĞDAY YIĞINI (tmaz) F: la mevle de blâ , İ: the stack of corn (the * Â: der Getreldefeimen (die Feime) BUĞDAY ÇUVALI 8. F: la sac de blâ İ: the sack of corn (the sack of grain) A: der Kornsack (Getrei, HARMAN MAKİNESİ- NİN ÜSTÜ (taraçası, sa. F: la plate - forme de la İ: the threshing , mill or threshing machine (the : thresher) (samanları mak için ) u. sacs de ble of corn Kornsâcken pressâe) straw) M. 10. BALYA MARİNESİ balya yap- 10. F: la presse â pallle 10. İ: the straw - press 10. A: die Strohpresse BUĞDAY ÇUVALLARI DOLU ARABA 11. F: le ehariot rempli de li. İ: the cart with the sacks 11. A: der Wagen mit den 12. SAMAN |saman balyası) 12. F: la paille (la paille 12, İ: the straw (pressed 19. A: das Stroh (PreBstroh) 13. KALBUR ÜSTÜ 18. F: la bale (balle, bâle) | (la bauffe, les döchets m.) || 18. İ: the refüse 18 A: der Abfall 14, KANTAR (baskül) F: la bascule 14. İ: the contesimal balanca | or weighing - M. A: die Zentesimalwaage (eine Brückenwaage) machine adamm bu herif tarafından der -| — Şüphesiz... — Beni tahkir mi ediyorsun?. | — Elektriği söndürerek — kendi| tur!.,, dest edilmesi — emrolunmasmı bir| Diye homurdandı. | — Hayır arkadaş alay ediyo -| kendine İlevam etti: türlü anlıyamıyordu, (Devamı var) — |rum, " .“Tıbîıtiyle ışık bü, fakat mu- — BİTTiİ — ? PLÂNS 48 v PLÂNS 48 V| 5. İ: the belt - gearing (the || 9. A: der Dresehkasten driving - belt, the belt) Hasat B L ORAK MAKİNESİ (biç. me makinesi) 1. F: la moissonnecuse (la faucheuse m&canigue) 1. İ: the reaping - machine (the reaper, the harves- ter) l1. A: die Getreidemâhma- schine 2. DEMET a saman (sap) bağ 2. F: la gerbe (la botte) a le lien de paille 2. İ: the sheaf (the bundle J of corn) & the binder (a wisp of straw) 2. A: die Garbe (das Gebin. de) a das Strohseil 3. HASATÇI (orakçı) a kosa (tırpan) 8. F: le moissonneur (le faucheur) a Ja faux $. İ: the reaper u a tho seythe Fi Lamolsson İi The Harvest öf Gralin (the Harvest of Corm, The Harvest) Ar Olea Gatrel- deernte (Kornermnte, t_ı-nt.) 7. T. F: le chaüme (|'ötenle f., 1. İ: the stubble . fleti a 3, A: der Sehnitter & die Sense '1 # ÇİFTLİK HİZMETÇİLE- k RİNDEN BİR KIZ DE, MET BAĞLAMAKLA " 4, F: la fille de ferme en î train de lier les gerbes 4, İ: the woman.harvester binding the sheaves 4, A: die Magd belm Garben- binden : | 5. DAR YOL ı 5. F: le petit dhemin İ 5. İ: the field-path 5. A: der Feldweg ! 6. SINIR TAŞI 6. F: la borne 6. İ: the boundary-stone 6. A: der Grenzstein | SAP e MA A, Vesteule /,, "öteuble f., V&teuliğre f..) 317