3 Ağustos 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meşhur bir romancının yıldönümü Avrupa ede. biyatmın — bu - günkü en büyük simalarından bi. ri olan Norveçli romancı Knut Hamsun — yarın (4 ağustos cu - ma) &8Ü yaşina basıyor. Bu yıldö nümü Norveç radyolarımda hu- Enut Hamsun susi bir pro . - gramla kutlulanacaktır. | Programda evvelâ Almanyadan |-Gerhart Hauptmann, İngiltereden $ J. B. Priestley, Danimarkadan Jo - hannes V. Jensen gibi — bugünkü -—meşhur dünya — muharrirlerinden mürekkep bir heyet radyoda Knut -Hamsun hakkında söz söliyecek . “ler ve sonra Hamsun'un çok meş . “—hur bir romanımdan almman mevzula Norveçli bestek;r David Johansen — tarafından yazılmış Pan ismindeki |bir musiki pargçası çalmacaktır. v Knut Hamsun Norveçin çok hüc- ra bir köşesinde doğmuştu. İlk iki esorini verdiği zaman çok genç,bir oyaşta bulunuyordu, Ondan sonra dünyayı dolaşmaya başladı ve on !k.'l sene sade biribirinden çok fark- x yerlerde değil, biribirinden çok u- zak işlerde çalışarak yaşadı. — Amerikada evvelâ çiftçilik, süt . gülük eden Knut Hamsun sonra A. merikan üniversitelerinde edebiyat konferansı dersleri vermiş, yine A- ' merikada tramvay biletçiliği ve ba- hkçılık da etmiştir. Tramvayda boş : Üripides'i okuduğu- Hu söylerler. , -İlk mühim eseri (Açlık) dır ki bunda ahyatmdaki ilk tecrübelerini ve maceralarımı anlatır. Knud Ham Sün bu romanı ile Avrupada 1921 de Nobel edebiyat mükâfatmı ka . zandığı zaman eserleri 23 lisana | tercüme edilmiştir. (Aclık) m türk. gede de bir tercümesi vardır, Y ae n | Ai aü lşr GĞ eli A lEĞE Ü ŞÜ T ; öüemt İ l szamarlı — festivali — İsviçrede Lucerne musiki festi- | a'l:l'bu akşam (Perşembe) acçılı- Oyor. < TBaıhca Beromünster (orta dalga 6589,6 metre) İstasyonu ile neşre. ecek olan bugünkü program iki Türkiye saati ile — gece 10 dan 11 e kadar devam edecek olan irinci kısımda Beethovenin Korio- lanus uvertürü ve Brahms'ıre Birin, gi Senfonisi var. — Meğhur İtalyan orkestra şefi ÂAr. tur © Toscanininin idaresi altmdaki festival örkestrası on beş dakika- lik bir istirahatten sonra programı. nn ikinci kismma başlıyacaktır. Konserin bu ikinci kısmında Debus. By nin “Deniz,, senfonisi ile Vag- *Tristanla İsolda,, sından baş langıç ve ölüm sahnesi vardır, Brahms'm birinci senfonisi, bes. enip bitirildikten ancak 14 sene a ilk defe olarak çalınmıştır. İ de yazılmış olan senfoni, bu ı tle, ancak 1896 ya kadar bek- le Jemişlir, dÜ - aü e B ÖÜMÜYÜÜe VU Ü İ DÜ Di ü KP OA ELAMĞE n T d t b AA li el seircir < döl ” aelzl d FükEl — ielike di Cuma akşamı saat 17 de Varşo- b Fadyosunda opera aryaları söy- yecek olan meşhur Leh soprano- İsviçrede musiki| HABENR — Akşam Postası Ankara radyosunun neşriyat ve musiki programı hakkında Ankara Radyosunun kuruluşunu sevinçle karşılamıştık. Onun için, bugün ondan şikâyetli bir tarzda bahsetmiye gönlümüz razı olmuyor. Fakat, Ankara Radyosunun neşriyat ve müsiki progra - mından bahsederken ister istemez şikâyet edeceğimiz bazı - belki birçok « noktalarla karşılaşıyoruz. Ankara Radyosu, kısa dalga üzerinden de çalıştığı ve bu su- retle hariçte daha geniş bir dinleyici dünyasına hitap ettiği için programını ve neşriyatını, dünya radyo musikisi ölçülerine göre tetkik etmemiz lâzımdır. Yabancı memleketlere neşriyat ister : Ankara Radyosunun spikeri bize: “— Burası Türkiye radyo- su ve kısa dalga Ankara Radyosu,, diye haber verir. ğ Yani, uzun dalga 1639 metre üzerinden yapılan neşriyat Tür- kiye için (Türkiye Radyosu); günilüz 19,74 metre, gece 3170 met- re kısa dalga üzerinden yapılan neşriyat hariç memleketler içindir. (Ankara Radyosu). Böyle iki ayrı dalga kullanılması hem Türki. ye dahilinden, hem Türkiye haricinden neşriyatın iyi işitilmesi içindir. Çünkü uzun dalga ile yapılan neşriyat, istasyona yakın o- nedir, istasyona civar yerlerden - bilhassa gündüz - iyi işitilmez, hariçten iyi işitilir. Bunun için, her memlekette, harice yapılacak neşriyat için kısa dalga, memleket dahili için de uzun veya orta dalga kullanılır. * i Fakat, bu iki neşriyat için ayrı ayır dalga kullarırldığı gibi, başka radyolarda programlar Ha ayrıdır. Çünkü memleketi harice tanıtacak neşriyatla, kendi milletine yapılacak neşriyat şüphesiz başka başka olmalıdır. Aynı neşriyat bile olsa, programın takdimi bütün dünyaya hitap edecek bir dille yapılmalıdır. Halbuki Ankara Radyosunun yabancı memleketlere ayrılmış bir programı yoktur. Türkiye için yapılan neşriyat Aaynen, kısa dalga ile de, yabancı memleketlere neşrediliyor. Yalnız, neşriyat başlarken ve bittiği zaman fransızca, ingilizce ve almanca olarak istasyonun ismi, dalga uzunluğu vesaire veriliyor. Bilhassa Türkiyeden haber almak isteyen ecnebiler hiç düşü- nülmüyor. Halbuki bugün radyo en kuvvetli bir millt propaganda vasıtasıdır ve şüphesiz, Türkiyenin siyaset dünyasında bu kadar | mühim bir mevki aldığı bir zamanlda bunu ihmal etmek büyük bir noksan ve kayıptır. Yalnız cumartesi akşamları yarım saatlik bir “haftalık posta kutusu,, var ki, burada yabancı dillerle neşriyat yapılryor ve bun- da da ancak, istasyonla muhaberede bulunan yabatıcı dinleyicilere cevap veriliyor. ğ Halbuki, bir kere, her gün e ar btr aere, Tmgilizce; Tramarz ' ve almanca ile; hiç olmazsa yalnız ingilizce ile, dünyaya memleketi - mizde olup bitenler ve günün başlıca siyasi hâdiseleri, bunların memleketteki akisleri hakkında haber vermek ister, Meselâ, öğle neşriyatınıda okunan sabah gazetelerinin başmakalelerinden parça- lar, bir yabancı dille de neşredilmelidir. Sonra, haftada bir de “siyasi icmal ve tefsirler,, yapılabilir ki bunlar memleketimizi ve siyasetimizi hariçte tanıtmak için çok faydalı olacaktır. Zira, döst ve haksever yabancı memleketlerin Türkiye hakkında yazdıkları ve neşrettikleri lehde yazılar, şüphesiz, bizi kendimiz neşriyatta bulunmaktan müstağni bırakamaz.. : Diğer Balkan memleketlerinin radyolarında harice — neşriyat için ayırdıkları zamanı gözönünde bulundurmalıyız. Bükreş, Sof. ya ve Belgrad istasyonları her gün muntâzaman yabancı dillerle neşriyat yapıyorlar. Diğer taraftan, radyonun, kısa dalgasr ile harice neşriyat ya- parken uzun dalgası ile memleket neşriyatına devamı şüphesiz da- ha iyi olur. Meselâ Fransanın kısa dalga Paris Mondial istasyonu harice neşriyat yaparken diğer istasyonları dahile mahsus neşriya- ta devam eder; Londra kısa dalga istasyonları harice ve İngiliz müstemlekelerine mahsus neşriyatta bulunurken orta dalga Nati- onal ve Regional istasyonları memleket için neşriyat yapar. Şüphesiz, bunun için ayrı ayrı tertibat lâzımdır ki şimdilik bu. nu istemiyoruz. İstediğimiz, hiç olmazsa günde bir defa harice mem leketimiz hakkında haber verilmesi ve haftada bir Türkiyenin si- yaseti, milli hayatı, iç hâdiseleri hakkında neşriyat yapılması. Neşriyat zamanı az Ankara Radyosu hazırlarırken günde 20 saat neşriyat yapa- cağı haber verilmişti ve sevinmiştik. Çünkü, bilhassa harice hitap eden bir radyo istasyonunun en az 15 - 20 saat çalışması lâzımdır. Hattâ Berlin, Londra, Paris gibi büyük merkezlerin kısa dalga ie- tasyonları hemen hemen günün bütün yirmi dört saatinde çalışır. Çünkü, dünyada güneş asla batmaz, her dakika ve her an dünya. rnın bir yerinde uyanık kimseler vardır, sizi dinliyor. Gündüz rTad- yosunu açan bir Japon, bir Uzak Şarklı Avrupada vakıt gece ya - Bizim bu kaldar geniş bir dinleyici dünyasına hitaba belki pek fazla ihtiyacımız yok. Fakat bizi dinlemek isteyen bit garbi Avru- palıyı, Şarki Asyalıyı veya Amerikalıyı radyosunun başına yalrız öğle neşriyatında bir buçuk saat, akşam neşriyatında beş saat o - turmaya mecbur edemeyiz. O, günün lâalettayin bir saatinde rad. yosunu açacak ve 19 metrede veya 31 metrede kısa dalga Ankara Radyosunu arayacak. Hattâ, onun aramasını bile beklemiyeceğiz. Radyomuz günün hemen her saatinde çalışacak ki, dünyanın her tarafında, her an bir radyoya oturmuş, düğmeyi çevirip ibreyi dön- düren bir dinleyicinin kulağına bizim sesimiz kendiliğinden gitsin, Bunun için de, şüphesiz, günde altr buçuk saatcık neşriyat kâfli değildir. . Kısa dalga, bütün dünyaya hitap etme kabiliyetini haiz Lir radyo küvvetidir. Biz bunu kullanıyoruz, fakat sesimizi icap ettiği şekilde harice dinletemiyoruz. Bu hususta da yine Balkan koşularımızı misal alabiliriz. Bük- reş ve Sofya sabahın yedisinden gece yarısına kadar, hemen hemen GÖĞkKEÜMİSERİL Bik L ZĞÜi t LA ĞAL KA u madam Lipovska, hiç durmadan denilebilecek kallar kısa fasılalarla neşriyat yapı- ——— ae — DintiyereğimizİASIN. ESETİR | | törmemiş kabul edilir. İrtın akşam Münih Operasında temr” rısından sonra olduğu halde çalışan Londra, Paris veya Berlin rad ” | yosunu dinliyebilir. Karmen Pazar günü İsviçrenin Beromüns ter istasyonundan “Karmen,, öopera sını dinledik. Londra valisinin zi- yareti münasebetile Zürih şehir ti- yatrosunda temsil edilen bu opera Fransız bestekârı Bizetnin en meş- hur ve halk tarafından tanınmış € seridir. Onun için, “Karmen,,in ilk temsil edildiği zaman en ufak bir a- lâka ile bile karşılanmayışı hakika ten çok şayanı hayrettir. * memişlerdir. İlk defa olarak 1875 de Pariste temsil edilmiş olan “Karmen,, beste kârına hiçbir alkış temin edememiş- tir. Bu mağlübiyetin belki bestekâ- rın, esasen bozuk olari sıhhati üze- rinde büyük bir tesiri olmuş ve Bi- zet, “Karmen,,in ilk temsilinden üç ay sonra, 37 yaşında olarak çok va- 'titsiz ölmüştür. “Karmen,,in kıymeti ilk defa ola- rak Almanyada takdi redilmiş ve opera ilk rağbeti orada bulmuştur. Bizet'nin, ölmeden evvel muvaf- fakiyetini göremediği bu eseri 1883 le Pariste tekrar etmsil edi'n-iş ve ondan sonra “Karmen,, gittikçe ta- SK p " k aunan, sevilen bir eser olmuştur. yemek ye Bugün, “Karmen,, halk - tarafın- Jan en büyük rağbeti görmüş opera sayılır ve Massagninin “Cavalleria Bustiana,,sı bile ©o kadar Trağbet Richard Strauss'in en son eseri Richard Straussun en soön-eserle rinden biri olan bu opera ilek dela olarak 1933 temmuzunda Dresden Operasında temsil edildi. Eserin ya- masıdır. silinde de örkestrayı ilk temsili ida- re etmiş olan, orkestra şefi, Clemens ishal ba;lamadğn zayıflık. Krauss idare edecektir. Çocuğun Operanın liberttosunu (mevzuu- nu taşıyan küçük kitabı) bestekâ- rın yakın dostu ve daima — meslek a'rkadaşt olan Hufo von Hofmanst- hal, “Lucedor,, ismindeki romanın- dan alarak yazmıştır ve muharririn en son eseridir, Mevzu biraz gene ayni bestekârın | * “Rosenkavalier,, operasının mevzu- una benzer, musikide de o operayı andıran taraflar vardır. Bu, belki “Arabella,nın da R, Straussun hay ranları tarafından çok fazla sevil- mesine bir sebeb teşkil eder. unutmamalısınız. Sıcakların tesiri' Yazan: Dr. G. A. 3 AĞUSTOS — 19397 — | ) Soğuklara karşı kendimizi muhafaza için elbise giy - mekten başlıyarak — türlü türlü vasıtalarımız olduğu halde, sıcaklara karsı müda. faamız için - maalesef - belli başlı bir vasıtamız yoktur. Ağaç gölgesi altında otur - mak yahüt güneş almayan bir odada kalmak atalet de - mektir. Vantilâtörler de za. ten her yerde bulunmadık - ları gibi, bulundukları yer - lerde de sıcak havayı hiç bir vakıt ciddi bir surette serinlete- Sıcakta Idondurma yemek, soğuk hava dolabında dur- muş su içmek de çok sıcağa karşı vücudu müdafaa çaresi değil, ancak bir keyif vasıtasıdır. Çok sicaklarda insan don. durmadan ve buzlu şerbetten keyif duyar; fakat bunlar da hiçbir vakıt insanın sıcaklığını azaltmazlar. Onun için sıcağa karşı vücudumuzun kenidi tabit mü- dafaasından başka bir çaresi yoktur. O tabif mükafaada gene maalesef, soğuğa karşı tabil müdafaadan daha cansızdır: Muhitin harareti vücuda münasip olan normal dereceyi, yanı 25 derece sıcaklığı geçince derinin arasmdaki damarlar ge- nişler, insan vücudun içindeki sıcaklıktan biraz daha fazla- sını çıkararak muhitin fazla hararetinden kendisini korur... Sıcaklık derecesi artınca terlemek başlar. Vücudun sıcağa karşı müdafaa vasıtası başlıcası terdir. Sıcaklık arttıkça ter çoğalır ve insan terledikçe vücudunldan haylice kalori çı- kardığından vücudun içindeki sıcaklık artmaktan kurtülur. Vücudun sıcağa karşı üçüncü bir müdafaa vasıtası da yediğimiz gıdaların metabalizmasını yavaşlatarak soğukta. kinden yahut mutetlil hararettekinden daha az kalori çı- karmaktır. Bundan dolayı yazın iştah azalır, insan daha az Ancak vücudun sıcaklara karşı kendisinin tabii vasıta- larmı kullanması bir taraftan da zararlı olur. İnsan terledikçe - tabit - birçok su çıkar. Halbuki su vücudda en lüzumlu gıdadır. Vüculduün terkibinde en büyük kısım su olduğu gibi, su olmayınca vücudun işlemesine de imkân kalmaz. Vakiıa terlemekle kaybedilen suyu, çocuk ol. mıyanlar, yazın daha çok su içerek telâfi ederler. Fakat ço- cuklar, fazla sıcak olunca su isteyemediklerinden, anneler ide onlara yazın suü içirmeyi akıl etmediklerinden fazla sıcak- lardan en önce ve en çok küçük çocuklar müteessir olurlar. Yaz mevsiminin en mühim hastalığı çocukların ishale tutul- A Ç Bununbirinci: sebebi-çocuğun susuz — kalmasıdır. Vü- cuttalcâfığcrcccdc su bulunmayınca saravığıı BUsuiuL, Ağla ni iyi gb:i'cmez. Onun işlerinden biri de barsaklardaki mik- ropları telef etmektir. Bu işini göremeyince mikroplar faali- yete başlarlar, çocuğun karnmda gazler çoğalır ve çocuk is- hale tutularak hastalanır. Çocukların fazla sıcaklardan mü- teessir olduğunun ilk alâmeti, vücudunlda suyun az olduğu. nu belli eden, zayıflamasıdır. Daha barsakları bozulmadan, ıcakta zayıfladığını farkedince, kendisinde hiç bir hastalık olmasa bile ona su içirmeyi unutmamalısınız. İnsan sıcakta terledikçe bir taraftan da vücullundan tuz çıkar. Terin tuzlu olduğunu herkes bilir. Vücutten fazlata tuz çıkması böbrek hastalıkları için bir iyiliktir. Fakat vü- cutta eksilik muvazenesi temin etmek, vücuda kuvvet ver- mek için lüzumludur. Vücudda tuz azalınca mideden hazim usaresi çıkamaz. Zaten iştahsızlıktan az yenilen yemekler hazmedilemez. Bundan dolayı bir ldermansızlık, sonra da tuz vücuda, bütün yemeklere kuvvet veren, böbrek üstündeki güddenin işlemesi için Tüzumludur. Vücudun tuzu azalınca — bu güdde iyi işliyemez. Bütün vücut halsiz kalır. Yaz insanı gevşetir, derler. Gevşeklik tuzsuzluktan gelir, Yazın çok terledikçe çokça su içtiğiniz şüphesizdir. Fa- kat fazla sıcaklarda yemeklerinizi de biraz daha tuzlamayı yorlar. Radyomuzun musiki neşriyatı Ankara Radyosunun musiki neşriyatı hakkınlda bazı tenkit- lerde bulunanlar, umümiyetle, radyoda alaturka musiki neşriyatı- nı az buluüyorlar. Biz bu fikitde değiliz. Belki alaturka musiki neşriyatı az, fa- kat bugünkü neşriyat programının kısalığına göre az değil. Vakıa altı buçuk saatlik neşriyatın, - gündüz yarım saat, gece 1 saat bir çeyrek, - aşağı yukarı iki saati yani üçte biri alaturka musikiye gidiyor. Buna mukabil - gündüz 45 dakika, gece 1 saat bir çeyrek olmak üzere - iki saat ide alafranga musiki var; hattâ alaturkadan çok bile. Yani, programın üçte biri alaturka musikiye, üçte biri de alafranga musikiye tahsis edilmiş. Diğer üçte biri de havadis, ko- nuşma vesaire. İlk bakışta program müsavi bir şekilde taksim edilmiş gibi görünüyor. Fakat radyonun sadece bir çalğı âleti olmadığını düşü- nürsek programın noksan tarafını anlarız. Radyo aynı 'zamanda bir öğretme, terbiye, kültür vasıtasrdır. Başka memleketlerin rad. yolarında cimnastik saatleri var, temsil saatleri var, iskoç saatleri var, siyasi konuşma saatleri var, konferans saatler var, folklor sa- atleri var, dinleyicilere eğlenceli vakıt geçirten bilmece, bulmaca |saatleri var... Burada yine, Ankara Radyosunun neşriyat zamanının kısalı- gı ile karşılaşıyoruz. Fakat hiç olmazsa, umumiyetle Endiron mu- sikisine tahsis edilen alaturka musiki saatinin bir kısmı halk tür- külerine, musiki folkloruna ayrılablir. Ankara Radyosunun alafranga musiki programı hakkında ge- lecek hafta daha uzun konuşmak isteriz, — V. G. Açık hava temsilleri İtalyan radyoları ile neşredilece- tini bildirdiğimiz açık hava opera temsillerine devam — olunmaktadır. Bu seriden olarak salı akşamı Ve- ronadaki Arena açık hava tiyatro- sunda Puccininin “Toska,, operası temsil edildi ve radyo ile neşrolun- du. Temsilde meşliur İtalyan şan: — tözlerinden Maria Camiglia da ro! |almıştı. Richard — Strauss'un yetmişinci yaş yıldönümü evvelce bahsettiği- miz gibi, muhtelif radyolarda husu- si proğramlarla kutlandı ve kutlan mağa devam ediliyor. Münih musiki festivali programını da da R. Straussun operalarına bü- yük bir yer verilmiştir. Bu — arada yarın (cuma) akşam Türkiye saati ile 8,5 da Münih (orta dalga 4054 metre) istasvonundan “Arabella,. yı dinliyeceğiz, 6 3 M l n Faiaamnı £3 pa p ğğâ - ı 1 S 'HNH ESLV1 ğ —a POA mbi * c w — e Vd 5z — eee - yöAR ö7 ğe e 5 a SIT BU CŞ ŞN " v — N— z &- ğ 1 -- P di T öd ———

Bu sayıdan diğer sayfalar: