—Rüya mı Pedro? — Rülya görmüyorum., De- N de değilim. “Kanzone,, yi kulaklarımla duydağumu tek- Tar ediyorum/ — Haydi canım.. görüyorsun, İki böy sustular ve tenin tatlı ve hafif rüzgârına kulak kabarttılar. Tarrıltısı, birdenbire daha tat İkbir hal âaldı. Petar: — Canım, bü rüzgârın se Bi Dedi, Fakat Podro, kendi Bin emin bir tavırla mu- kabele etti: — Aptallık etmel., Göcenin karanlığı hafif bir Barkt yükseliyor Bu, görek ahengi, gerekse söz Dinle, ilibariyle cok garib hir d Tüsanr te İten ve kelime'e Tamakla beraber, insarım kal bine nüfuz eden bixtarkı. . Poter kekeledi: beraber ö - ir, öyle mi?. İki kovboyun geceyi geçir - Mok üzere girmiş oldukları bu asirdide “İnka” mabedinde SÜylenen bu sözler, duvarlar - da hafif ve tehditkâr bir aksi- Seda çıkarır gibi oldu. Pedro, ananevi bir efsaneye Köre bu mabedde dolaşan cs- Tarengiz ruhları veya cinleri ımrku!mıı( istiyormuş gibi e- Tni tabancasına doğru uzata- Tak cevab verdi: — Öyleymiş... Bu sesle be- Taber ölüm de gelirmiş. Arkadaşmın bu hareketini Bören Peter de: — Ne yapıyorsun? dedi, hıı:ııı-ı ateş edecek değilsin, — Bunün bir ruh olduğunu Sana kim söylüyor?. Bunün, y z sadece tuzağa düşürmek İStiyen kızıl derililerin bir Viş liğı olmadığı ne ma- — Juanla Paooloyu hatırla ları burada, bir sabah ölü buldular. — Evet, ama göğüslerine saplanmıştı. Cinlerle ruh- lar İnsanları öldürmek için ne Wı ©k kullanmaya baştadılar? Pedro bu sözlerle beraber "'hıııcumı çıkardı: — Doğrusu, belki de hakkın Var, Tedbirler almak şüphesiz a hayırlı olur. Peter bunları söylerken, ar- tik âğ mmeye karar verdiği besbe elliydi, Onu dan kat'iyyen * tezlerdi. Bunun fizerine Pedro ile Pe- beklediler, Şarkı Olüm şarkısı hep teshir etmekte berdevam- dı. kelime - Kanzone"!... Bu nin anlaşılmaz manası içinde korkunç bir esrar, müthiş bir tohdit vardı. Kovboylar bu ke- llmeyi pek iyi tanıyorlardı. Kı zılderilller memleketinde, dağ ortasında, bu esrarengiz ma - bedin harabeleri arasında bir geçiren kövboy ya ö- ut da oradan, te- “Kanzone,, ölümden kurtul- mak saadetine nail olanların, hücuma maruz kalmadan ev- duydukları, şayanı hayret derecede tatlı şarkıydı. Afyon Sinirleri nâst) uyuşturu bu gşarkı da, tatlılığıyla nın düşünme hissini uyutur - du. Öyle ki, hücuma meruz ka , derhal! mukabele ötmek kânr yoktü ve insan ölür - ken “Kanzone,, de hep ayni a- h devam ederdi. Bu şar- kıyı düyan Üç kövboy da, bun dan o kadar büyük bir dehşet Ye, günlerce bahsetmislerdi ki, nihayet delirmişlerdi. İki doat, mabedin karanlığı İçinde işte bu “Kanzone" -i duyuyorlardı. Ölüm geliyordu. Peter heyecan içinde mırıl- dadı: — Bunu dinlememek İâzım. — Aman yarabbim!.. Gör- dün mü? Nayi? — Orada. Karanlıkta.. Tuş yığmlarının yanında bir ciasim kımıldadı. — Hayır! Görmedim.. — Bak... Dikkat et Peter... Bunları söylerken, Pedro birdenbire arkadaşını yakasın dan tutârak yanına uzattı. Hemen ayni zamanda bir ok havada jslik çalarak — başları ü nden göçti. — Al bakalım öyleyse.. Pedro bu #özlerle beraber, taş yığını yanında gördüğü gölgeye doğu tabancasıyla n - teş oetti. Tabanca sesine bir ıstıirap | niltisi cevab verdi. — Mükemmel! Bağırıyor - lar... Demek ki bunlar cinler veya ruhlar değillerdir. Doğ - rusu böyle olması çok daha - — Haydi bakalım. İki dost gürültü yapmadan, mabedin methalindeki ağaçlar arkasında bulunan atlarına doğru sürünmeye başladılar, Yolda, karanlıkta göremedik - leri meçhul bir düşmana tesa- | düf ettiler. Ani bir. hücum... Gocenin karanlığı içinde par - lıyan bir kama, Bir inilti.. — Varan iki.. Haydi, şimdi atlarımıza atlıyalım... İki kovboy bir hamlede at- Tarının yanma atıldılar. Fakat burada, kendilerini bir sür - priz bekliyordu. İki kızıl de - rili buraya nöbetçi olarak bı- rakılmışlardı. Amansız bir döğüş başladı. — Biraz dayan Peter, ben i- şimi bitiriyorum. — İşine bak, ben bu herifi.. Ah! Pedro müthiş bir darbeyle kızil deriliyi yere serdi ve derhal dostunun mütearrızı ü zerine atladı. Henüiz kıpkırmı- S1 olan kaması havaya kalka- rek bir yıldırım hızıyla indi. Öteki kızılderili de yere yıkıl di Podro, yerde hareketsiz ya- İ a 1 —Bu rı—-me iyi dikkat € çizgilere yükseklikleri geniş- fazla — de; n daha mi? Sağdaki ise; g inen ziyade,.. &ört dıl'in m yeleri çizgili zaviyelerden bü- yük görüyorsunuz,. Ölçüde za- viyelerin müsavi olduğ meyda- nâ Çıkıyor.. © 38 — Bu şekilde verevliğinc çizilmiş siyeh çizgi, merdiven basamakları hissi vermiyor mu? Halbuki bu çizgi bir müsta- kimdir. # — En garip bir galatı rü- Bu resme dercedildiği şe- kilde bakılırsa bir köşeye biri- biri üzerine konmuş altı mik'âp- n müteşekkil olduğunu görü- Halbuki başaşağıya çeviri- niz, Yedi mik'âp oldğunu gö rürsünüz. © $ — Bu iki dâiresinin bir hu susiyeti var.. Kâğıdı dür tutarak hafif bir devir hareketi yaptırınız, dajre- lerin döndüğünü göreceksinir.. — — A , tan Peterin üzerine doğru i- ğildi. — Petler... Peter, nerenden yaralandm ? — Bönden hayır yok.. Sen yalnız kaç.. Yoksa seni öldü- recekler. — Ne münasobet canım? Haydi bakalım, biraz cesaret. Pedro büyük bir gayret sar federek arkadaşmı atmın eğe- ri Üzerine kaldırdı, düşmeme- #i için eğere bağladı ve kendi- s! de atının üzerine atladı. Tam bu anda, karanlıkta fırlıyan başka bir kız:! derili onuün ayağına yapışmak iste - diyse de, Pedro son bir enerji ile topuğunu bütün kuvvetile xsen fıkraiar[ — Çabuk Ha- san, konyay ' getir.. Baya fenalık geçiri- / # yor. — Getiriyo - n. Ya baya bir şey ğil mi? X M £ — İçki içtiğin zaman gözle. rin! neden kapıyorsun ? — Dostum, benim sözüm sözdür: bir sene müddetle iç. kiye bakımıyacağıma dair ka - rıma yeminde bulundum da ondan!... Emin le baka Burâda yatron sen mi sin, yoksa ber mit? Hizmetçi — Sizsiniz. Bayan Emine — O halde ne- den öyle aptal aptal bağırıyor. sun? eli Eöygi Bir tayyareci tayyareye ilk defa binen bir tek yolcu ile beraber hava. lanryor ve bin metro yüksekliğe çıktıktan soura, baş döndürücü bir hız- In, tayyareyi yerden yüz met- Te mesafeye kadar indiriyor N ve bu canbazlığından memnun bir tavırla şöyle diyor: — Eminim ki yerde bulu. nanların yüzde ellisi, tayyare- nin parçalanacağmı zannetti . ler. Bunun üzerine yolcu da $u gevabi veriyor: — Ben de çunu süyliyeyim ki, havada bulunanların yüz. de ellist de ayni zehaba kapı!- dr. w * * PSİKOLOJİ Servet yap- manın en iyi çaresi fakir. ken zengin, zenginken de fakir — oldu - Zuna inandırmaktır!. onun suratına İndirerek yere yıktı. Sonra, yaralı arkadaşı - nn atına bir kamçı vurarak: — Onun atı. yolu benden daha iyi bilir.. Diye mırıldandı ve kendisi de ileriye doğru atılarak ses- lerin geldiği tarafa doğru altı el daha ateş etti ve iki acı cığlık duydu. )luthıı bir firar başladı. "Kınmne ml" Oınmı. çete yakalandı. Jandarmalar on altı kızıl deriliyle, meşhur garkıyı söylediğini itiraf eden bir kadmı ele geçirdi. Bu ka- dın mabodin harabeleri arasın da teshir odici şarkısını söy - Terken, erkekler de, gizlice bu ses ve şarkıdan hayrette ka - lan zavallı yolcuların' Üüzerine atılarak öldürüyorlardı. — Şu halde, “Kanzone” di- ye şöhret kazanan şey nodir? — Canım... Palavra! Böyle bir şey hiçbir zuman mevcut değildi, Pedro itiraz etti: — Hayır.., “Kanzone,, mev- Kai simler yapmaktadırlar, ZaP f Dokarda, mütemadi bir kilde escen şimali şarki rü Yi ağaçların iğilerek lerini dintaç ettirmiştir. Bikaner mıhnccsi. yıldönü. münü kutlularken, tebaasına, kendi ağırlığı kadar altm da- ğıtmıştır. * 4 * Kaliforniya körfezindeki Ti. büron adalarında yaşıyan kı. zıl derili kadınlar, yanaklariy- le burunlarma çok garib re- “miştir. Taş devrindeki “"—rbv-*ılz de satılan tebrik kart dan aldığımız bu garib iça- ret uzur ç yat ve sandet ifade etmek . tedir. MK 5 t 1911 senesinde Bengalde öyle müthiş sıcaklar vukubul< muştu ki, demiryollarının ha, raretten siştiği ve sonra ge , nişlediği görülmüştü. . DK Çox eski bir âlet olan olta* bu günkü şekline girinceye ku- dar birçok - istihaleler geçir- olta taştandı, bunu madenden ya . pilmiş ve hafifçe kıvrılmış bir kaç küçük olta takip et- miş ve nihayet bu günkü ucu sivri oltalar vücuda gelm cuttu. Peterle Pedro biribirlerine baktılar, O korkunç geceden sonra, artık biribirlerinden ayrılmıyorlardı. Pedro devam etti: — Hattâ farzedelim ki, bu bir efsaneydi. Fakat bu efsa- necidden güzeldi. Dinleyin: bir akşam, Pampa çölünün or- tasındaki bir mabedin harabe- leri arasında, mütekabll dost- Tuklarmdan başka hiçbir ser - vetleri olmuyan iki kovboy vardı. Bunlar Kanzonenin şar- kısını kulaklarında duydular. Bu şarkmın sihrine karşı mü- cadele ettiler.. Ve dostlukları- ni ruhların kanı içinde bils - bütün yoğurdular. O günden- beri., Pedronun sözleri, Pampa ef sanesine girmiş olan meşhur Kanzone hikâyesini, hayretle- rinden dona kalarak dinliyen- lerin hulyalarında kayboldu.« BULMACA Ben yedi harfli bir şehrin a- dıyiım, Üçüncü, dördüncü ve beşinci harflerim insanların duygusunu ifade eder. 1 nci harflerim beyaz ve temiz olduğumu anlatır. Son iki harfim, yaratılması büyük e- meklere ve fikri çalışmalara bağlı eserlere verilen adım ye- ni türkçede mukabilidir. Beni doğru halledenlerden birinciye bir hokka takımı, |- kinciye iki gişe esans, üçüncü- ye bir albüm ve iki yüz oku- yucumuza muhtelif hediyekr verilecektir. HABEP. ÇOCUK SAYFASI Bilmece kaponu 14 — MAYIS — 1038