Bulunduğum hücreye, sabaha karşı asılacak bi; adam getirdiler Yatacak jörtünecek bir şeyim -yok.. Kendimi yokladım, tetkik ettim, er- kamda yeni bir bonjur, ayağımda fan- tezi pantalon, şık bir iskarpin! .. Kaderin bu acı istihzası asabımı büs- bütün bozdu. Pardesümü toprak zemi- ne serdim, üzerine uzandam. Maddi, manevi stırapların, mütemadi heyeca. nen verdiği asap yongunluğu ile ken- dimrden geçmişim.. Şiddetli bir gürültü ile uyandım. Hücrem zifiri karanlık, pencerenin de- mirletine dışarıdan sert bir cisimle vu- ruluyor. — Hey bana bak! Karanlıkta ne ya- pıyorsun?, Lâmbanı yaksana!. Dışarıda yanan lüksün aksiyle parla- yan süngüyü görünce bana bağıranın nöbetçi jandarma olduğunu analdım .. Cevap verdim: — Lümbayı yakacak kibritim yok!.. —- Al ben vereyim. . Yarın kendine kibrit aldır. Lâmbayı yaktım. Bu türbe boşluğu ve loşluğu içinde düşünmeğe başladım. Nöbetçi mutterit adımlarla geziyordu , Sıcak, boğucu yaz gecesi, bana hür ha. yatın zevkini hasretle andırryordu. YAKITSIZ BİR GECE ZİYARETİ Dışarıdan gelen ayak sesleri, beni, galdığım hürriyet hülyasından uyandır- de. Tahayyülâtımin tare hatıralarını inciten, soluk ve titrek ışıklı idare lüm- basr oldu. Lâmbanın ölü ziyası, sıvasız duvarir ve küf kokulu hücreme tıpkı bir ayaz- ma mocatarası veriyor'du. Büyük — de- mir kapının önünde duran ayak sesle- tinı, kulaklarımı tırmalayan acı bir gı. €fter tarip etti. Döhlire girdikleri amla- / |" şelan bir koç kişi hücremin önünde dur- du. Bunlarla beraber az kaldı. kalbim de duracaktı. Gece yarısına yakın, vakitsiz bir za- manda bu gayi tabil ziyasetin münası- mı zihnimde tasarlarken, kapının açıl - dığını ve gündüz gördüğüm jandarma ©abaşısınm girdiğini gördüm. İdare Tâmbasının hafif ışığı altında müşkülde. b seçebildiğim yüzünde böyle vakit. *iz bir ziyaretin mânasın: anlamırya ça- İrşirken dedi ki; — Yanınıza bir kaç soatlik bir misa- #r vereceğiz. Bu adam sabaha kocşı atılacak, dikkat edin, intihara falan te- yebbüs ederse nöbetçiye haber verin!.. Elim, ayağım buz kesildi. Adeta mü- teharrik bir ölü haline gelmiş, konuş . tra kuüdretini hemen hemen kaybetmiş- tim. Bin müşkülütla ve kekeleyerek walvardım: — Aman onbaşım! Asabımın bözük- hığu şuuruma kadar sizayet edecek, Ri- c ederim bu adamı başka bir yere ko- yunl Eliyle menfi işceetler yaptı: — Takım kumandanı ile hapisane müdürü böyle münasip gördüler. Ne Yapayım emir böyle. Diyerek dışarı çıktı. Koridorda jan- darmaların mubhafazasında bulunan bir aklamı içeri soktu, demirkapıyı kilitleyip gitti. ÖLÜM MAHKUMİYLE KARŞI KARŞIYA.. Bir elinde zembil ve pösteki, ötekin. de de teneke bir ibrik ve nalın ile içeri Ziren bu vakitsiz misalir, sanki çok es- bi biz aşinası ile tabit bir vaziyette kor- gılaşmışçasına : — Esselâmü aleyküm erenler! Geç- Miş olsun, burası Makanı Yusultur,.. Allahın bizim gibi sevgili kullarının uğ- Tağıdır.. üyerek pöstekisini hücrenin — bir köşesine serdi, diz çöktü, otudu. Şaşırdım, bu herif mecmun değilse bile her halde bir mecruptu. Allalim, ancak sevgili kullarını dünyanın tehen- Bemi demek olan hapisaneye sokaca. Bmna inanan bu adamım şuuru mütlaka yetinde değildi, Bu'ölüm yolcusunun hamakatine takammül edemedim : — Erenler, dedim. Allahın sevgili kulu olmak için zintlana girmek lâzım- sa, ben bu sevginin hiç isteklisi deği- lim.. Cevap vermedi, bir müddet yüzüme dik dik baktı. Ve sonra düşünmeğe başladı. Ben de, fırsattn bilistifade, pös- tekinin üstünde bir kirpi büzülüşü ile oturan bu jdam mahkümunun o andaki ruhi halini tetkike beşladım. Kısa boylu, kara sakallı, zeki, fakat destsas bir adam. Bende bıraktığı ilk intiba bu oldu. Ürkek ve bulanık gözleriyle etrafı süzüyordu. Aramızda konuşmıya — ze- min hazırlamak için bir cigara verdim, yaktı ve derin nefeslerle bir kaç dela gekti. Hemen söze başladım: — Size de geçmiş olsun! Beni yalnız- lıktan kurtardınız, dertleşerek — vakit geçiririz. Müinasızlığını bile bile söylediğim bu sözüme şu cevabı verdi: — Eyvallah canım! Yalnızlık haki. kateri zor şeydir. Buradla inşallah çok kalmazsınız.. Sizi de umumi kovuşlara verirler. Orada höş vakit geçer, Sizin- le çok arkadaşlık edemiyeceğiz. Ben yarm hudut haricine çıkarılacağım.. Rü- yasıtır gördüm. Alemi mânada bana yol göründü. İnşaallah tiz de kurtolursu - nuz. Evet, bu adama yol görünmüştü. Ve bu yolun nereye varacağınıı da onbaşı bana söylemişti. Şöyle bir toparlandım, İhtiyatlr davranmak İâzımdı. Çünkü acılığını, rüyanın müuhayyel tatlılığı ile gidermek istiyen bu adamın deli oldu- ğuna hükmetmiştim. Mi i dim, Bu herif bir | V.Wi_".'.l’."_,'.“.*.!_ üü stam f Bacıla, nübet yerini terkedememek Mmecburiyetinde olan jandarma karako. la haber verip te, ocalar kapıyı açıp içe- Ti girinciye kadar, mutlaka beni boğar- dı. Delilerin çok kuvvetli olduklarını söylerler. Bu hatırıma gelince, işi tat- hlığa dökmek çarelerine başvurdum... Derhal rüyayı öne sürdüm., Çünkü, tü- ya mefhumuna sıkı sıkı sarılar, bu ahi- ret yolcusunun en bafif tarafı bu idi, — Hazret! Rüyaya benim de çok inancım vardır. Sık sık gördüğüm tüya. Tarın hayırlı olduğunu zennediyorum. Fakat hüsnü tabir edemiyorum. Rica ederim, gördüğün rüyayı naklet, in- şallah bhayırdır. HDAM MHKUMUNUN SON ROUYASI! Muhatabım tüyasını anlattı: —- Hakkımda verilen korarı haber al. dım. Beni milli hudutların dığmna çıka- racaklar. Bir kaç gece usulü (!) daire- sindeniyet ettim. İstibareye yattım. Güya kendi evimin bakçesinde imişim.. O gün, çocuklar evde bir şey kaybet- mişler, ben de gece elime ufak bir lâm. ba alarak, kaybolan şeyi bahçede arar- ken evin sahibi de pencereden seslen- di: — Gece vakti bahçede ne asıyorsun? Cevap verdim: — Çocuklar bir şey kaybetmişler, - NU arryorum. — Kayıbını nalile yerde arama! A- radığın selvi ağacının üstünde, oraya bak!. Başımı kaldırdım, batkım. Bizim bahçede uzun bir selvi peyda olmuş. Ve bu ağacın tepesinde bahçenin re- mizine kadar yanyana iki ipin sarkıtıl. mış olduğunu gördüm ve uyandım. Ben, rüya tabiri ilmini bilirim. Ta- birlerimde isabet vardır. Rüyada gör düğüm ip, vulculuk işaretidir. Beni bu- dad dışında İkasdan memleketlere gön- derecekler. Zaten yol paramı da ha. zırladım.. Ve sözünü bitirdikten sonra: kuşağı- nn asasından, içinde para şıkırdıyan eski bir fes çıkararak pöstekinin üstüne boşalttı, saymıya başladı. (Devamı var) “Kanunen;,, ölen kadın Kendisinin sağ olduğunu isbat edebilecek mi? Nüfus memuru: Sen Üç sene evvel ölmüşsün, diyor. Garib vakalar, hâdiseler yalnız A- merikada veya Fransada olmaz ya, Bazan bizde de vukua geliyor. Bir kadın var ki, sizin, benim gibi yaşıyor, gülüyor, konuşuyor, yiyoar ve içiyor. Levend ezdam, yaşı orta. | Bu kadın liç senedenberi ölüdür, Nasıl mı diyeceksiniz? Bas- bayağı sahiden ölmüş gibi ölüdür işte, e- Nüfustaki kaydı, kendisini ölü gös. teriyor. Kocası bu yüzden başkasiyle evlenebiliyor. Elinde bir nülfus tezke- resi vardır ama, hiç ölünün nüfus tez. keresi muteber olur mu? Bununki de | muteber değildir. Düşünün bir kere, işinizi takip için nüfus dairesine gidiyorsunuz, size şu covabı veriyorlar: . kanunen . YAZAN: t e x —— Siz üç senc evvel ölmüşsünüz! | Biz bir şey yapamayız. Böyle bir cevaba n buyrulur? Ne söyliyebilirsiniz? Hiddet ve hayretten kalbiniz durup hakikaten ölüvermek | işten bile değil! Artık: “— Ben vallahi sağım!,, Diye yemin etmekten veyahut da ölmüş olduğunu kabul edip: — Peki o halde, ben şimdi cennetta |F mi, yoksa cehennemde miyim? Diya sual sormaktan başka, ortada yapa cak bir şey kalmıyor. vive- & “Kâanunen” ölü bulunan Lana Fani hiâdiseyi şöyle anlatıyor: — Ben urzun zamandır mühtelif ti | yerlerini dolaştim. Bügün yahudi ce- miyetinin kapıctsr olan kocam Bohor da benimle beraber dolaşırdı. Bu, se. nelerce böyle devam etti. Günden gü- ne kocamım bana kargı olan muamele. si şiddet kespediyor, ikide birde: “— Oyun oynarken köşedeki deli . kanlıya neden baktın?,, “— O kıran- ta adam sana niçin öyle bakıyordu?,, gibi sebeblerle beni hırpalıyordu. Iş nihayet dayağa kadar döküldü. Ben: “— Mademki kıskanıyorsun, o hal- de sahneye çıkmıyayım, sen çalış, be. ni besle!,, diyordum. Bohor buna da yanaşmıyor: “— Bu asırda bütün kadınlar çalı- gıyor, diyordu. Sen neden çalışmıya. cakmışsın!,, Biri kız, biri de erkek iki çocuğu- muz vardı, Kocam bir taraftan benim- le kıskançlık kavgaları yaparken, beri yandan da Mari isimli bir kadınla mü- nasebette bulunuyordu. Ben Konyada gçalığırken, şiddetli bir kavga sonunda nihayot biribirimize darıldık, kocam “başmı alıp İstanbula döndü ve Mari ile yaşamaya başladı. İki çocuğumla yalnız kalmıştım. Bu esnada Maraşta çalışmak için iyi bir teklifle kargılaştım. Bunun üzerine kalkıp Maraşa gittim. Dört sene kadar evvel günün birin. ler. Bu vaka, İstanbul gazetelerine ak- setmiş, Faniyi sahnede vurdular diye yazılar çıkmış. Üstelik tanıyanlar ta- rafından bu şayia “öldü" şekline kal. bedilmiş, babamıt da bir telâştır almış. Bu hâdiseden biraz sonra İstanbula geldim. Üzüntü içinde bulunan babam benim sağ olduğumu göriünce, tabil sevindi. Sağ olduğum haberi tanıdık- lara da yayıldı, Ben, bir müddet son. ra tekrar biriş bularak Anadoluya gittim. Bahor bu esnada, bundan istifade etmek yollarını aramış ve bulmüş. Gazeteleri İbraz ederek, iki de şabit delâletiyle benim öldüğümü tesbit et. tirmiş ve nüfustaki kaydımm kenart- KA | İ ŞA Luna Fani nâ “ölmüştür!” diye şerh verdirmeye muvaffak olmuş. Şimdi hiçbir iş yapmryorum, kocam büurada çalışıyordu. Yanımda bulunan Ve Bakılmaya muhtaç iki çocuğumu babalarının yanına gönderdim. Bohor, Kâlâ Mari ismindeki kadınla beraber yaşıyordu. Bu vaziyette, ya ayrılması, yahut da bana bakması lâzımdı. Müd- deiumumiliğe bir iztida vererek koca. yam oturduğu yeri bildirdim ve be - nimle evli olduğu halde başka bir ka. dınla yaşamasını şikâyet ettim. İstida Galata merkezine havale edilmiş, po. Jisler Bohorun evine gitmişler: içerde hakikaten bir kadın var ve Bohorla beraber yaşıyor. Fakat Bohor polis- lere bir kâğıt nzatmış: — Bu kadm benim karımdır. İşte evlenme cüzdanımız! Polisler sormuş: 'a seni şikâyet eden kadın ne- * yihdir . t bilmiyorum, Benim eski ka. AHMET NECDET — 11 inci cild, 6 incr sayfadaki Lu. na Fani ismindeki kadın sağ mt, yok- Ba ölmüş mü? Memur, eski defterleri açtı, karış - tırdt ve aranan ismi buldu: — Üç seme evvel ölmüş! Hayretten ağzım açık kalmıştı, da. yanamadım: — Nâasrl olur canım, Lama Fani be- nim. Görüyorsunuz ki, yaşryorum, Nü fus tezkerem de işte! Momur da şaşırmıştı. Tezkereyi al. dı, evirdi, çevirdi, dudağımı büktü ve tabil o da bir şey söyleyemedi. — Allah Allah, nasıl olur bu iş? — Onun nasıl olduğunu ben nere. den bileyim. “Ölü" kaydımı deftere kim geçirmiş? — Benden evvel yazı omunki. —— Peki, şimdi ben ne yapacağım? — Sağ olduğunu ispat etmeye uğ- raşacaksım. Müddetumumiliğe bir is- tida verirsin. Ne vaziyete düştüğümü tasavvur e. debilirsiniz. Bohor şimdi beni tanımı- yor, bana: — Sen kimsin? diyor, Fani öleli se. neler oldu. Haydi git başımdan. Dünyanm hangi tarafında, hangi İnsan bu vaziyete düşmüştür. Hangi kadm kendisinin sağ olduğunu izpat etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bü vaziyet hâdis olunca çocukların ikisini de babalarının yanına gön. derdim. Onlara da baktığı yok, şimdi 14 yaşında olan krzrm sokaklarda sü- Tünüyor. çalışan memur, . * & Luna Faninin anlattıklarnm hiçbi- risinden şüphe etmiyorum. Kendisi . nin Balatta oturan ve kömürcülük ya- pan babası Sintofla da görüştüm, ay. ni şeyleri söylüyor. Farzımühal, Fani yalan söylüyorsa ve elindeki nüfus tezkeresi sahte ise kendisinin kanuni takibata uğraması lâzım. Bu yapılmıyor, demek ki bir sahtekâr değil. Bohor, Fasinin öldüğünü söylüyor ve kendisini tanımadığını ileri sürü. yor, buna rağmen Faniye anue diyen gocukları kendi çocuğu olarak kabul ediyor; bu nasıl iştir? Bu vaziyette sahtekâr mevkiinde o- Jan herhalde Fani değildir. Meseleyi aydınlatmak ve bu kadmı tekrar ha- yata iade etmek lüzmdır, Ahmet Neodet İş arıyor Usulü müzanfa Hle defter tatmak ve gün. de yarım ve iatı olarak çalışmak ve deva- irde muamele takip etmek üzere İş arıyo- rum. Adres: Balatta Draman çad.Astarçı s0. Rak No. 1 M. Uygnı. rım öldü. Dul kalmca ben de bununla | Kiralık veya satılık evlendim. Bu cevab ve evlenme cüzdanı karşı- sında akan sular durmuş tabif, Ben, havadisi duyunca doğru nü . fus kayıtlarımızm bulunduğu Hasköy nüfus memurluğuna koştum : Meşhur hane Üç katta $ oda, sarnıç, tulumbalı kuyu, Bahçesi, istasyona civar, tren güzergâhı, havadar ve Marmaraya narırdır. Kadırga; Talebeyurda karşısında 49 No. ÇUBUKLU sezncsur Mayısın 15 inci pazar günüaçılıyor. Keman! bay Sadi idarmsinde memleketimizin tanınmış yüksek ga- natkârlarından mürekkep fevkalâda bir &az heyeti icrayı ahank edecektir. İlâveten: Anadolu sar hayeti ve millf oyunlar, Müşterilere meşltter Çubuklu suyu parasız verilir. İtinalr servis - Mutedil fiyatlar