Isveç tarihinde garip bir hükümdar iCayıp kral - aranıyor! Dördüncü Güstavüs, günün birinde İsveç Devlet Bankasını soymak istedi fakat tevkif olundu İsveç devlet bankasının avlusuna bir gün, bâşlarında kral dördüncü Güstavüis olduğu balde bir bölük as- ker girmişti. Bu bölüğü, arkaları ban- kanm kapısına dönük ayrı bir bölük asker karşıladı. Bunların başlarında iki ihtiyar general bulunuyordu. Kral, sert bir sesle bağırdı: — Çekilin kenara! Generaller yerlerinden kımıldama- mışlardı. — Krallara bahşedilmiş olan HAhi hak namma yol vermenizi emrediyo- rum. Benim bankamda duran para bana aittir. Onun bana teslimini arzu ediyorum, Askerler, bu âsileri çekin yolumun üstünden! Generallerden biri ilerliyerek elini kralının omuzuna toydu: —- Millet namına seni tevkif edi - yorum Güstavüs. Cürmün vatana hr yanettir! General bunları söyledikten sonra döndü, askerlerine emretti: — Yakalaymonu! Ufak bir mücadeleden sonra kral teslim olmuş, sarayma hapsedilmiş - ti. ” Bu vaka, dünyanım en hodbin, en keyfi hareket eden krallarmdan biri- nin tahtını kaybetmesine sebeb teşkil etmişti. İsveç kralı dördüncü Güstavüs gö zünü hayata fena bir gekilde açmıştı. Maamafih, bunda kendinin suçu yok- tu. Doğduğu vakit hakikf babasmın kim olduğuna dair yüz kızartıcı riva- yetler ortada dönmüştü. Ad takılma merasimi o kadar çılgınca tezahürab la olmuştu ki, yüzlerce kişi ölmüş ve yaralanmıştı. O devirlerde İsveçliler çocuklarmı Ispartalılar gibi kuvvetli ve sıhhatli yetiştirmek — itikadmdaydılar, Onun için Güstavüs daha küçükken günde üç dört defa soğuk su banyosuna &0- kulurdu. Bu, az kalsın ölümüne sebeb olacaktı. Onun tahsili de bedeni terbi- yesi kadar şiddetli usullerle yapılmış- tı. Daha dokuz yaşındayken Sent Pe- tersburga yaptığı seyahat için ona bir seyahatname yazdırılmıştı. Güstavüs 14 yaşındayken babasını öldürmüşlerdi. Boş kalan tahta o ge- çirilmemiş, hemen bir kral naibi ta- yin edilmişti. Kısa bir zaman sonra da, çocuk denecek kadar genç krala birtakım siyasi entrikalarla zevce o- larak Çariçe Katerinin torunu sunul- muştu. Bu izdivacı Katerin ketdi e mellerine hâdim olacak bir - gekilde taazim etmişti. Tam nikâh merasi - minden evvel krala uzun bir kfğıt u- zatılmıştı. Çok genç olmasıma rağmen Güstavüs budala değildi. Önüne konu- lan kâğıdı uzun uzun okudü. Bu kâ- ğitla ona bazı din? mecburiyetler yük- gi icab ediyordu. Kral kâğıdı. imzalamadı, evlenme merasimine iştirak etmedi ve İsveçe döndü. Naib hoşuna gitmemişti. He - men azletti. Ondan biraz sonra da bir Alman prensesile evlendi. Kralın dimağında bir gayritabiilik olduğu işte bu evlenme vakasile orta- ya çıkmıştır. Evlendiği gece Güstav davetlilerin önünde zorla genç karı - sına yüksek sesle İncilden bir parça okutmuştu. Zavallı kızm felâketi o geceden itibaren başladı. Kral o kadar kıskançtı ki, en yakınlarının bile ka- rısına bir parça İâubali bir şekilde hi- tab etmesine müsaade etmiyordu. Ço- cuk denecek kadar genç olan krali- çenin yanındaki genç nedimeleri kral hep kapı dışarı etmiş, onlarm yerine kraliçeye arkadaşlık etsinler diye bir sürü altmışlık kocakarı tutmuştu. Kral hususf hayatında nekadar ga- ribse, siyasi hayatımnda da o derece İ- sabetsiz ve düştncesizdi. Onun yüzün- den İsveç bir sürü belâlara girmiş, , zengin bir memleket iken Avrupanın en fıkara memleketi haline gelmişti. Güstavüsün en çok hoşlandığı gey seyahatti. Bir takım siyasi behaneler icad ederek sık sık seyahat ederdi. Hattâ bir defasında senelerce ortadan kaybolmuştu! Güstavüs izini o kadar mükemmel letiliyor, imzaladığı takdirde İz- veçin Fransaya kargı harb ilân etme- kaybetmeye muvaffak olmuştu ki, İs- vqhw&qıhnpuhhrı- &İaı ıınn lı.u.ırvııdıuılıd.l İsveç halkı ve hükümeti krallarmım bu gayritabilliklerine göz yummuş - lardı. Lâkin o, devlet bankasındaki on iki milyon ingiliz lirasınm kendisine &it olduğunu ve binaenaleyh onlarm kendine teslim edilmesini isteyince İsveçin iki meşhur ihtiyar generali daha fazla tahanımli! edememiş, isyan etmişti. Banka soygunculuğu patırtı- sından birkaç gün sonra İsveçin asil- zadelerinden müteşekkil bir heyet kralım mahpus olduğu odaya girmiş ve ona tahttan çekilmesini bildirmiş- tir, Kral kiltemi teslim etmemiş, a - silzadeler cebren almaya kalkmışlar, odada epeyce süren bir didişme olmuş ve bu sırada kral bir fırsatmı bularak odadan dışarı fırlamıştır. Ondan son- ra sarayda Şarlonun filmlerin! gölge- de bırakacak kadar gülünç bir koş - maca ve saklambaç oyunu başlamış- tır. Kral, büyük bir çeviklikle merdi- venlerden inip çıkmış, kapıların arka- sına saklanmış, onu kovalıyan asilza- deler kâh biribirlerine kâh halılara takılarak yerlere düşmüşler, birçok Gefalar kral diye biribirlerini yakala- General İzenştayn birden bire içeri girmişti... Kadm dışarrya çıkınca Stup: misafir edildiği odada yalnız kalmca, soyunmadan elbiselerile kendisini ya- tağa attı. Müthiş yorgundu. Esnedi, gardrobun aynasında kendisini görün- ©e gayriihtiyar? güldü. Sarrya boyan- miş saçları; kumral ve nasyonal - sosyalistvari diş. fırçası şeklinde bi « yıklariyle kendisini pek gülünç bulu- yor, fakat tam bir modern Alman ti- pinde olduğunu da görerek ayni za - manda memnun da oluyordu. Fabrikaya, kurdun inine girebilmiş- U. Acaba bundan sonra da işleri ayni muvaffakıyetle yürüyecek miydi ? Ş - *İzenştaynverke' müdürünün hususf yemek salonuna bitişik cigara salo - nunda bir koltuğa gömülmüş olan mü- lâzim fon Kaşrild, ağzında Havana, bir spor mecmuası okumaya dalmış görünüyordu. Fakat hakikatte, mec « müayı okur gibi yaparak, Danyel Gu- de ile Jertrüdü gözetlemekle moşgul- — Fevkalide hoşuma gidiyor. Çal mak zahmetinde bulunduğunuz için bilhassa teşekkür ederim. Fon Kaşrild sinirlenmişti. Rejim değişikliğindenberi Almanyanm klâ - sik askeri marşı haline gelmiş olan “İch halt einen Kameraden,, | ıslık- la söylemeye başladı. Maksadı alay etmekti. Jortrüd bunu anlıyarak iki erkik atükinda bir' hödise çıkmaindsı için müdahalede bülunmak lüzümunu duydu:! — Rica öderim. Mülâzim, bunu duymamazlığa gele- tekrar hapsedilmiştir. O mahpusiyeti esnasında karısmı boşamış vo bir müddet sonra da memleketi terketme- sine izin verilmiştir. Ondan sonra kral Avrupada tam bir serseri hayatı geçirmiştir. Kendi- sine hükümet tarafından oldukça bü- Yyük bir aylık teklif edildiği halde bu- nu azametle reddetmiş ve senede 2000 ingiliz lirasmı geçmiyen hususi vari- datiyle geçinmeye başlamıştır. Kral, geçen senelerle müsrif bir yaşayışın tesiriyle o kadar züğürtlemiştir ki, son zamanlarında Triyestede kötü bir hanm ufak bir odasmda müstear bir adla yaşamıştır. Bir vakitler elinde koskoca bir mil- letin mukadderatmı tutmuş olan Güsş- rek ıslık çalmaya devam edince Gude, piyanoda ona refakat etmeye başladı. İskemle üzerinde komik jostler yapı- yor, coşkun bir piyanist rolü yapı - u. Jertrüd onu kolundan tutarak a - henginde nazik bir serzeniş sezilen bir sesle: — Siz de mi? dedi. — Tabil, Mösyö fon Kaşrildle iki- miz bir ekip teşkil etmiyör muyuz? Mösyö kelimsi üzerinde bilhassa durmuş, İkisi arasındaki mecburi iş beraberliğini mahsus ima etmişti. Mü- lâzim büsbütün sinirlendi, elindeki mecmuayı geridonun üstüne atarak ayağa kalktı. Nükteli ve iğneliyen bir cevab aradı, bulamıyarak hiddetle söy- Jendi: — Burası tahammül edilmez bir ha- le geldi! Mühendis ve genç kızı hiddetle süz- dükten sonra kapıya doğru yürüdü. Mühendis, piyano taburesi! üzerinde dönerek, onun sözündeki manayı anla- mamiş gibi görünüp cevab verdi: — Hakkınız var. Matmazel Jertrid Havananın kokusuna ve dumanına ta- hammül edemiyordu. Çok naziksiniz. Kâpının eşiğini aşmak üzere olan Alman zabiti bu sözü işitince, yılana başmış gibi, birdenbire durdu. Geri Gönüp haykırdı: —Siz.. Fakat sözünü tamamlıyamadı, açtı- ğı kapıdan general İzenştayn içeri Zgirmiş bulunuyordu. Mülâzim derhal hazır-ol » 'ı'ıı!,'ti almıştı. Mühendis de hürmetle ayağa kalktı, odada bir süküt oldu. General odadakilerin yüzlerine birer birer ba- karak sordu: — Ne oldu? Birden hepiniz neden sustunuz? Eğlencenize mi mâni ol - dum? Üçü birden cevab vendiler: — Hayır. Estağfurullah! — Piyano çalıyordunuz galibea. Mülâzima döndü: — Ben gelince hemen neden kaçı - yorsunuz? — Estağfurullah Ekselâns... Saat i- kide uçacaktım, şimdi saat ikiye on var. — Bravo! Her şeyden evvel vazife lâzım. Pek âlâ gidebilirsiniz. Kızryla mühendise hitab ederek: — Sizlere gelince, gençler, siz de keyfinize bakın. Fon Kaşrild, topuklarını biribirine vurarak, makine gibi bir selâm ver- dikten sonra uzaklaştı. General de, bir a3 evvel anun kalktığı koltuğa otur- tavüs, bundan yüz sene evvel altmı- | du. şıner yaşında büyük bir sefalet ve za. rTuret içinde ölmüştür. — Biraz evvel ne çalıyordunuz? — Matmazel Jertrüdün istediği bir şarkıyı Ekselâns, eski bir Fransız sarkısı... — Çok güzel... Hoşuma gitti, içer- den duydum da onun için geldim. Oturduğu koltuk, fabrikanın dahili avlusuna bakan bir pencerenin yanm- daydı. Dişarıya baktı ve kızını çağır- dı: — Jertriid. Gel bak. — Nedir baba? Pencereye yaklaştı. Ganeral avlü - dan geçen iki kiğiyi gösteriyordu. — Bak, fabrikaya yeni gelen biri.. Stupla beraber olan şu iriyarı adam. Yakmda Stupun yerine geçecek. — Ne diyorsun baba? Stup bizden ayrılryor mu? — Ayrılmaya mecbur oluyor zaval- H! Fena halde hasta, çok üzüldüm doğrusu... Sadık bir adamdı. — Evet, halinde çok değişiklik var. Halbuki #on defa, beş altı gün evvel gördüğüm zaman sıhhatliydi. sasen — doktorun Böylediğine göre, Stup Fransanım cenub sahillerinde, mutedil bir iklimde beş altı hafta teb- dmhıvı yaparsa kendini — toplarmış. Şimdi, vakiline fabrikayı gezdirip, )'ıf(kmdı İzahat veriyor. Vekili zıaş':l.î Fevkalâde değil mi? — Evet, Enerjik bir hali var. Atlet vücutlu, tam Alman tipi... — Gidip şu zavallı Stupun İki ke- Timaeyle gönlünü alayım. Haline pek acıyorum. Pencereye gidip seslendi: — Stup! Biraz beni bekle. Yanma geliyorum, Ağır ağır dışarı çıktı. Genç kız he- men mühendisin yanma kaştu: — Nihayet yalnız kalabildik sevgi- lim, No saadet! man mühendis, genç kızın ellerini boy- nundan yavaşça çekerek mırıldandı: — İhtiyatir olalım. — Seni seviyorum! Cevab vermedi. Jertrüd onu omuz- larmdan tutup kendisine bakmaya zorladı ve gözlerinin içinde hakikati okumaya çalışarak, adetâ korku İle, Borduü: — Ya sen? — Ben mi? BAA X — Bana da öyle geliyor. Fakat ne de olsa ortada bir hakikat var, Gazetelerin “Nazire,, diye yazdıkları kadın Sabihadan başr Yası değil, Elbette, yakında niçin öldürdüğü de anlaşılır. — Gazeteler neden yanlış isim yazmışlar? — İşte burasmı soruşlturdum ve kati şekilde öğrendim. Su- ad, katilin Sabiha olduğunu öğrenmesin - diye. Ama nasıl yalvarmış bunun için sormaym. “Bir ailenin yıkılmasma ser bep olursunuz adımı bildirirseniz!,, - demiş.. Müddeiumumilik dene;ıpmblnıhkmıyıdıyınmuyıkıdırlduıyıkw vermi Refika hanrmın kafasından, istese, İrfan paşa ailesine bu haberle pekâlâ bir kötülük yapabileceği geçti. Fakat yine a an: da: “Onların ne kabahati var!,, - diyo düşündü. Refika hanımın tatbikini doğru bulmadığı bu hareketi Lüt- fiye çoktan tatbike karar vermişti: — Ben, - dedi. Şimdi göreceksin neler yapacağım onlara.. Her şeyi düşünür, benden yüz çevireceklerini aklıma getirmez- dim. Onlar, madem ki böyle yaptılar, ben de birçok geyler ya- pabilirim. Refika hanmm, onun bu cümleleri hangi maksatla söylediğini pekâlâ biliyordu. Bununla beraber sormaktan kendini alamadı: — Ne yapacaksın? Lütfiye, yanaklarını şişirenek ağzında top'adığı cıgara du- manlarımı bir anda Üfliyerek cevap verdi: — Ne mi yapacağım? Sorduğuna da bak. Ne yapacak olur muyum; Suada hakikati bildireceğim. . Yazan: Hasan Rasim Us — Kendisini mi göreceksin? — Ne münasebet! Şeytan görsün yüzünü! Bir mektupla, — Doğru buluyor musun bu hareketini? — Neden doğru olmazmış. Beni bir çöp tenekesi gibi kapır Tarı önünde bırakıverenlere bu yakışır. — Bana kalırsa yapmamalısm bunu Lütfiye hanım, Senden yüz çevirdiler diye hakikaten bir ailenin temelini mi sarsacak- sım! Yapmamalısın. Yazık olur. — Umurumda bile değil.. Hem Sen neye itiraz ediyorsun aklım ermiyor... İrfan Paşalardan sen memınun musun sanki? — Ben iyiliklerinden başka bir şeylerini görmedim doğru- su. Ne yaldn söyliyeyim. Yalnız kızım kayınbabasiyle geçine- miyordu. Onun çocukluğu, senla yardımın olmasaydı bunlar da başımıza gelmiyecekti. Kapıyalım şimdi bu bahsi... Bence yap- maman hayırlı olur. Bırak işi kendi haline..” Ergöç nasıl olsa meydana çıkacak... Senden olmasın da kimden olursa olsun, 14 SO HABERİN EDEBİ PEFKİKASI: 77 HAKKI MAHFZIİ DİLLERE INAKL — Sonra, - Mhuhmhnnmbiwdew — Daha fena ya! — Niçin fena olsun kardeşim. Bu belki onlara iyilik olur. (Dudakları ucunda belinen bir iblis gülüşü ile) bir türlilıöyl.i— yemedikleri şeyi ben söylemiş olacağım. Refika hanım sözü kısa kesmek istedi: K daha kapanmamış bir üUmid kaptar buldu. — Peki, beraber çıkalım, - diye kargıladı. Doğrusunu #öylemek icab ederse, yüzüne Refikanınm kapısı da kapandıktan sonra çok fona, çok yalnız bir vaziyete düşmüş oluyordu. Kızını kaybeden hir anaya yalnızlığını hissettirme- (Devamı var)