Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
U a v A WW MA T "e A !M;.& ÜRTE BİĞNİN TARİNİ TEPRİKASI: 13 -— Beybaba, emret Ö m;lîl“i!îîiîîîı.. DONANMASIZ ” Yazan : A. Cim Vesikaları veren;? Donanma Komodarluğu Başkâtibi Binbaşı İhsan Serdümen âdeta yalvardı : istediğin Yere gidelim, fakat gemiye git- Niyeinm | &)m-a kendilerini teselli ettiler: q;' Adam sende, kim gelipte ala- ü Onları! İnsan böyle zamanda ken- Maiyetinden başka kimseden körk. uıauf Bey düdüğünü çalarak biraz Büyei, düran Hamidiyeden vasıta İste. » Kruvazörden hemen denize in- Üa 6 çifte kik suları yara yara ı..:ımlştı; Vasıf kaptan arkadaş- veda etti; ve kike atladı.. ğm kesmiş bulunan hamleciler kiki Yo 8ötürmiyorlar, kürekleri almı- lardı uğ:“îf Bey bu hareketten şüphelenir Oldu; sordu: %';' Haydi, çeksenize, gemiye gide . xb*'ıfıı-imn bu babaca, babacanca sor. Wm çok daldırmadılar! Süvari tekrarladı: “ Size söylüyorum, duymuyor mu- %“lı çekin bakalrm gemiye!... tnğîrekler yine suya dalmadı.Kıçta o % serdümen ayağa kalktı; Vasıf Ka döndü; ağır ve istirhamkâr bir Vasıf kaptana yalvardı: u.;-ueneybabı: Gemiye gitmiyelim! istiyorsan emret istediğin ye- "ş'kenmı hb"“ Bey birdenbire tepeden aşağı 5—% sıcak su dökülmüş gibi bir Aldr. Demek?.. Kendi müretteha - d%_,da bazı uygunsuzluklar mey. %Eelmiaü. Yalvaran serdümene BTANe yar 2.Ne oldu? Nicin gemiye | sSUn ; * tğ:*w bu babaca,babacanca sor- İlardır yanında hizmet gördüğü ku. Memma-nma muhabbetten başka bir his %E)İğ temiz asker kekeler gibi etti: .;;nüühım bir şey yok! Fakat git- ğ İz daha iyi!,.. qan Neden oğlum ? Benim evlâdlarımnı- Sekinecek bir şeyim yok. İ Ardan terbiyesizlik, ahlâksızlık, ' ı.îîîğık ve hainlik de ummam! Söy- Srü _lmı ne var? Ü. ümen titreyen bir dille ilâve et- ı.;nBiraz evvel Asârıtevfike ya- % hezarete ait istimbot Ali Kabuli g Faptanr aldı; (Vatan haini, Şeri. t Ptdişah haini, nankör) diye haka- hğerek karaya götürdü... Ali Kabu- b Yin ne olduğunu bilmeyoruz. Fa- Na:’“ hakaret şekline bakılırsa her. wşi bir yere, iyilik için götürül. Üi tq_._'&f Beyin rengi kül gibi olmuş- Mek biraz evvel Arif ve Rauf Wh birlikte — Peyxişevketin İş, “esinden gördükleri istimpot Âsi- İç —'tli idi; Asârıtevfike yanaşması h, Kabuli Beyi almak ve... meçhul İkibete götürmek için hain bir pa İA müsteniddi . NW Bey maiyetine korkar görün- İStemiyordu... Kendisinin terte . K h;?;ven hayatmda ufacık bir pürü. İ “Dkt.u Niçin korkacaktı? Fa- İr şimşek hıziyle beynini do- ' hakikat ona kararmı verdir- © kâfi geldi. ada ittihatcılığın mümessili tanılanların biri belki birincisi O Tiydi? şğ:lude? %'——ı Yeti mukaddese” ismini ver . M ihat ve Terakkiye, onun Mdan zorla istirdad ettiği meş. ş karşı yapılan bu ihtilâlde a- İ:ğ:di!înî de ihmal etmiyecekler. ğllq kendi mürettebatmm süvari- KAt f SİF e Muhafaza edememeleri de bir hîm.z mrvydı? Hem daha orta- 1 tehdit eden acık bir ha. ?okken buna ne lüzum vardı? riyi selâmlar gibi küreklerini | Bu düşüncenin tesiri altında kalan süvari serdümene sordu: — Peki, bundan bize ne? — Efendim, biz evlâtların seni ken. di gözümüz gibi severiz! Buna sizin de şüpheniz yoktur. Haşa ki bizden size, kılınıza zerre kadar hata gelsin! Yal- nıIz!... Serdümen sözünün burasında durdu, Yutkundu; tereddüd etti. — E, yalnız? — Yalnız efendim, biraz evvel Ka. buli bek kaptanı götüren istimbot bi- zim gemiye de geldi. — Bizim gemiye de mi geldi? — Evet!.. — Niçin gelmiş? — Sizi sordular efendim; yok bura- da dedik; çıktılar, aradılar; bulamadı- lar. İçindeki hainler (ki, Camialtı ka. çaklarından ve serseri güruhu hamle- cilerinden ibaretti) efrada: , — Siz ne duruyorsunuz? Din ve devlet elden giderken, şer'işerife kar- şı kasıt yapılırken böyle miskin mis- kin oturmak da sizin gibi erlere yakı. şır mı? Kırm cephanelikleri, açm si- lâh depolarını, kuşanm fişeklikleri; arkadaşlarınızın isyanına koşun.. Va - tan ve millet bugün sizden hizmet bek- liyor. Padişah hainlerinin başlarını koparmak için işte meydan; daha ne duruyorsunuz? Analarınız bugün için doğurdu sizi... kılıklı daha buna ben - zer bir sürü hezeyan savurdular. İ - kincimiz: — Ne yapıyorsunuz siz? erDiyeeek oldu. Ona da, hakaret etti- I — Otur oturduğun yerde, emir bek- le. Sen etliye sütlüye karışma, canm- dan mı bıktin, kellenden mi geçtin? Dediler. O zavallı da korktu; sesini çıkaramadı. Biz birazdan tekrar gele - ceğiz tenbihini yaptıktan sonrâ defo- lup gittiler. Onun için sizin gemiye gitmenize razı değiliz bey baba! Bu sözler karşısında artık gemiye gitmekte ısrardan vazgeçen Vasıf bey: — Peki, dedi. Çekin öyleyse Peyke, orada kalacağım ben! Kürekler suyu gürültülü hamleler- le çalkalarken süvari kendi kendine söylendi: — Demek, bir gemiyi idare eden mü- rettebatım, süvarilerinin canımı koru- maktan âcizmişler!.. Hafif söylenen bu sözleri serdümen işitmişti. Terbiye ve tazim vaziyetini bozmadan süvarisine cevab verdi: — Hayır bey baba! Evlâtlarmm seni korumaktan âciz değildirler; yalnız i- şin böyle halli mümkütken bir patır- trıya meydan vermek, kan dökülmesi- ne sebeb olmak doğru bir şey değil gibi gelir de bize ondan!... İnşallah ya- rim öbür gün bu iş mayna olur. nasıl olsa âsiler perişan edileceklerdir. O zaman bu hıyanetlerinin hesabını seh- pada verirler!.. Vasıf bey artık bir şey söyliyeme - di; tekrar Peykin merdivenine yana- şan kikten çıktı. — Allaharsmarladık çocuklar! Dedikten sonra ağır adımlarla Rauf kaptanın kamarasına doğru yürüdü... Rauf bey, Vasıf beyin geri dönüsü- nü hayretle karşıladı. Daha kamaraya girmeden telâsşla sordu: - — Hayrola Vasıf bey, bir şey mi var? 'Vasıf bey sesini çıkarmadı. Ağır a- ğır başını salladı, gözlerini kırptı. Âr- kadaşmımın bu halinden mühim bir şey oldufagnu istidlâl eden Peyk süvarisi, hızlı adımlarla onu kamarasma götür- dü. Kaprıyı kapadıktan sonra meraktan irileşen gözlerle acele acele sordu: — Çabuk söyle birader, meraktan çatlıryacağım, vallahi, ne var? Vasıf kaptan serdümenle konustuk- larımnı anlattı; arkadaşmm söyledikle- karşısında kasaplar ve halk Ne düşünüyorlar ? Yeni taradan sonra kasap Et işi, tam manasiyle bugünün me. selesi oldu... Ayın birinden itibaren tıpkı ekmek rınm bazı kayıtlara tâbi tutulmaları işi. le şimdi hemen hemen bütün İstanbul meşguül olmaktadır. diğini ve kasapların bu iş hakkında ne düşündüklerini bir kere de kendim gör ti yaptım. Edindiğim intibaları şöyle sıralıyabilirim : * Et, benim dolaştığım yerlerin hep- sinde de, narhın azami fiatıyla satılı- yordu. Ekmekte olduğu gibi bazı dük. kânlarm narhtan daha ucuz fiatla mal sattıklarına hiç rasgelmedim. ,* Vaktiyle halk kasaptan istediği şekilde, istediği miktarda, - meselâ bud tarafından, pirzola tarafından 250 gram, yarım kilo - et alabilirken, yeni vaziyet karşısında kasaplarım çoğu, bir kilodan aşağı et satmak istemiyor. lar, ve mallarımı müşterinin istediği yerden değil, kendi istedikleri kısım. lardan kesip veriyorlardı... Bunun sebebini araştırdığım zaman, vardığım netice şu oldu: kasaplar et istihlâkini fzlalaştırmak ve azalan kâr- larını böylece kabartmak maksadın - dadırlar... Etleri müşterinin istediği yerden vermemek meselesi de, belediyenin, parça et satılmaması yolundaki emrin- den ileri geliyor... Bu son şekil, bugün halkın aleyhin. de olmasına rağmen, bazı muhtekir ka- rinden bir kelime kaçırmadan dinli - yen Rauf bey: — İyi ya efendim, burada kal. Va- ziyet vuzuh kespedinceye kadar bera- ber bulunuruz, Hem ikimizin bir ara - da bulunması nüfuzlu bir otorite tesi- sine medar olur. — Zaten öyle yapacağım. Yalnız Ra- uf bir noktaya nazarı dikkatini cel- bederim, — Hangi nokta 0? — Arif de buradayken neler söylü- yordun. Onuün “mürettehatrma itima. dım yok,, demesine mukahbil sen ve ben övünmüştük değil mi? görüyorsun ya birader, Arifin yerden göke kadar hak kı varmış! — Aldırma canrm! Bu tabif böyle devam etmiyecek! yalnız... — Ey yalnız? — Şimdi, Selâniğe firar işinde de - mek Arif kaptanla benim gemi kulla- nılacak, bu hesaba göre Hamidiye artık kaldı demektir. gibi ete de narh konması ve kasapla. | Dün yeni nizamımn nasıl tatbik edil. | (Devamı var) ğ Hlyir T A0 — imigimi gehisela ilei anatlik bim gesin. | | Aldanmadan et almak için, mutlaka bütün bütün kestirmek en iyi yoldur. malı sapların, muhtelif neviden fena etleri parça parça edip cinsi anlaşılamıya - cak şekle soktulttan sonra çengellere asması ve Zzavallı müşterilerin birço. ğuna iyi et diye bu mallardan sokuş. turmalarınm önünü alacağından, hiç şüphe yok ki, zararından fazla fayda- sı olacak bir şekildir. Parça et usulünün menedilmesi ile, kasaplar için, halis kıvırcık diye, ke- çi, mükemmel sığır diye manda sat . mak ihtimali oldukça azalmıştır dene. bilir... Dükkân dükkân dolaştığım — sırada kasapların müsteriden fazla para çek- mek İcin buldukları başta bir usule rasgeldim. Bazı kasaplar, içeri giren müşterinin hal ve vakti yerindeyse kendisine şöyle soruyorlar: — Efendim, kemikli et mi istiyor . sunuz, kemiksiz mi? Müşsteri, tabif: — Kemiksiz, diyor. O zaman da ki. lo başımma 15-20 kuruş fazla para ver. meye mecbur tutuluyor. Bu işte ka . saplar kendilerini haklı buluyorlar. Çünkü onların fikrince, belediyenin narhı yalnız, kemikli et üzerinedir. Fakat, bana sorarsanız, et meselesi . nin en mühim tarafı halledilmemistir, diyeceğima, Çünkü halkın et einsleri ü. zerinde kasanlar tarafından aldatıl . ması ihtimali elân bakidir. Kırmızı damga, mavi damga buü işi halletmekten çok uzak bir çaredir. Benim ve kasaplardan alışveriş e . denlerin hemen hepsinin fikri âyni merkezdedir. Etlerin üzerine ve muhtelif yerleri- ne, o malm cinsini sarahaten gösterir yazılı damgalar vurulmalıdır. Ve par. ça et satılmaması usulüne de devam e. dilmelidir. Halkm aldanmasmın ö. nüne kat'i olarak o zaman geçilmiş o. lur. Doğru iş yapmak istiyen kasaplar. dan mühim bir kısmı bana şöyle dert yandılar: — Şimdi en büyük arzumuz, keçi ve manda gibi etler satan dükkânların ayrı olması hakkında bir karar veril- mesidir. Emin olun ki, bu bizi çok memnun edecektir. Ucuz mal almak istiyen müşteriler, girer, o dükkân « lardan et alırlar... Belediye bunu yap. mak yolunu tutmazsa, hiç olmazsa dükkânma kecçi ve manda sokan ka « sapların, kapılarına birer levha a8 « malarmı mecburi tutmalıdır... Şimdi bu kadar dedikodu karşısın. da, bizler nekadar dürüst hareket eder sek edelim, müşteri daima aldanaca « fından korkmakta, hiçbir kasaba iti. mat edememektedir... Yazımı bitirmeden evvel bir nokta- ya daha işaret etmek isterim, Bence, bugün et meselesine halledilmiş naza. riyle bakılamaz. Fiatlar zaten pek faz. la inmemiştir ve bu kadar tenzilâtm et istihlâki üzerinde büyük tesiri ola- mrıyacağından eski kârmı cirodan da çıkaramıyacak olan kasaplardan çoğu, öyle vaz “etler yapmıya çalışacaklar. dır ki, belediye kasaplarla daimi bir mücadele halinde kalacaktır. Hayatı ucuzlatmak yolunda atılan bu adımın daha ileri gitmesi, et fiat. larm memleketin birçok - yerlerin. de olduğu gibi, bir hayli indirilmesi l1â. zıradır. : HABERCİ Istanbul radyosu 3 MART — 1938 PERŞEMBE 18,30 çocuk tiyatrosu (Koca serçecik)| 19 Radife ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 19,30 spor mu- sahabeleri, Eşref Şefik tarafından, 19,55 borsa haberleri, 20 Cemal Kâmil ve arka- daşları taralından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 hava rapöru. — 20,33 Ümer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 Bi- men Şoen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk — şarkıları, (saat ayarı,)| 20,â45 — Tahsin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk — şarkıları, 21,50 Bedriye Tüzün, Şan orkestra — refakatile, 2990 orkestra, 22,45 njans — haberleri, 23 plikla sololar, opera ve öperet parçaları, 23,90 son haberler ve ertesi günün prog- ramı — 23,30 son. BÜKREŞ: 18 cazbant, 20,05 İtalyanca şarkılar, 21, 15 senfonik konser, 23 plâkla hafif müzik, BUDADPEŞTE; 18,30 nskeri müzika, 20 sigan örkestra- sı, 22,15 Beethoveni neserleri, 23,05 caz- bant, 24 Budapeşte konser orkestrası. BERLİN: 18 Romanlik program, 19 hafif müzik, 20,10 öpera plakları, 21 cazbant, 23,30 halk havaları, ROMA: 18,15 Riyo dö Janeyrodan konser nakli, 20,â40 örkestra, 22 Puççininin “Labohem,, operasının temsili, PRAĞ: 20,15 müzik, 20,40 operet, ve film mü- ziği, 23,35 şarkını könser, VARSOVA: 18,15 şarkılı konser, 20, — Temsil, 21,35 üç kişilik orkestra, 23 Fransız salon müzi- ği LA VA AYA