3 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç lesün iri gözleri, dimdik duran p_eşüc.ük kulakları, pırıl prril yanan İ. !ehâ;bl hareli gri tüyleri ile, dünyaya | iği, — Ve gelecek sıpaların en güzeli “R TCT u T“nşuş. Onu babasıyla beraber mi. m%âlttıkleri çiftliğin avlusunda gör- | llr, Evin çocukları etrafını sarmış. h&lînu tutmak istiyorlardı. Fakat, lap .. Sipa ,narin bacakları ile tekme- Ya Sâavurarak, zıplryarak oradan ora. h:bl'?(m ÇiftliZin avlusu, ince kah . » Ferya'larla çınlıyordu. , 20z 2ltr yaşında, afacan, zeki bir ik Ğıj- Tarlalarda böğürtlen topla - | %;i Çük köpeklerle, kuzu, keçi yav. Yle oynamak, t'lmesteki tavşan- g.u:;îîtmek, rençberlere ardı arası ü h bir sürü sualler sormakla Uhı__' Câ?:erlr:rdi. Babası: “Haydi Ton. ttay Bidiyoruz., dediği zaman, koca. Mmerinde yaşlarla bu eğlenceli K Ayrılırdı. O gün, arabadan inip | M larınm arasına karıştığı bay ha" Sipayı görmüş, bir müddet hay- | &a ,. Vah hayvanı seyrettikten son. %t:hhhalar atarak, sıpaya saldır- | ı&îgün aksama kadar Tonguzuün ye. & küîğmcesi küçük sıpa oldu. Baba. A? tatlı sözlerine rağmen oğlu- | *tek Yavrusundan ayıramadı. Vaid. | toç tEhditler para etmiyordu. Tonguz Taj iyetiyle derhal kendisine !ıhğîği hayvanın boynuna sıkı, sıkı Ğiyeh. “ben sıpamdan ayrılmam!,, Fam, , Okırıyordu. Hakikaten de ayı- 'rğîâr. Ve, çiftlik sahibi sıpayı hediye etmekten Başka çare EWEE OA n Nu ae h. a. Ç - Ğ D K lm.hğı Uzun arabanm arkasma bir ?0;...; andıktan sonra, çocuk gitme. “wldu. Ve, evde, o günden son. V4 &a | omuncat'ar, hir tarafa atrldı, , _ - y B ? 4 Zt e $t ah b l t , P Hayvan, çocuğun en sevdiği oyuncağı ve arkadaşı olmuştu. Srpa, Tonguzun hayatının adetâ nâ- zımı oldu. “Sıpa yemek yiyor, haydi Tonguüz sen de yemeğe gel.,, dedikleri zaman çocuk hemen yemeğe oturuyor. Üyürken üyüyör, oynarken oynüyor . du. Hayvancık bilmeden, çöcuğa dadı - sından daha iyi tesir etmeye başlamış. tı. O da, arkadasına cçok alışmıştı. Ba. zan gelir, şipşirin, dik kulaklı kafası- nI, Çocuğun omuzuna dayar ve durur. du. İşte o zaman Tonguz iki kollarmı hayvanın boöynuüna dolar ve, ikisi bir 'an öylece kalırdı. Bu manzarayı gör - mek için ev halkı, biribirine haber ve. rir. Tarlanın ortasında biribirine sa. rılı duran, çocukla hayvanı; büyük an- neye varıncaya kadar herkes seyret. meye koşardı. Bir gün, Tonguz ona bir de isim tak- tı: “Mdinka!” O günden sonra, Tonguz. la, Minka biribirinden ayrılmaz iki i. sim oldu. Gelen misafirler bile, Ton- guzun s:hhalini sorarken, Minkayı da sormağı unutmamağa başladılar. Bir sabah bahcıvan tuhaf bir man. zara gördü, Minka ile Tonguz, baş ba- şa ayni kaptan su içiyorlardı. Çocuk yerediz çökmüş bir eli ile sıpanın böoynunu tutmuş, başını da kovanın i. çine daldırmış, ağzmı şapırdata, şa . pırdata su içiyordu. Bahçıvanın ayak seslerini işitince, kabahat işlerken ya- kalanmış, çocuklarım şaşkmlığı ile ba. şını kaldırdı. Küçücük kızarmış ya - naklarından, çenesinden, sular damlı. yordu. Bahçıvan: ' — Ne yapıyorsun, Tonguz?... . de - di . Hiç eşekle bir kaptan su içilir mi? N * Tonguzun iri gözleri bahçrvana hay- retle baktı. — Minkanın suyu, benim küçük bar. dağımdaki, sudan daha tatlı, Ahmet ağa., * dedi, ben artık bardağımı is. temiyorum. Hep Minkanım kovasmdan su içeceğim. O günden sonra, Tonguzumn, eşekle berâaber su İçmemesi için herkes göz kesildi. Fakat, yine gizlice kaçm, dos. tu ile beraber su içmek fırsatını elde ediyordu. Evde, bu yüzden her gün münakaşalar zuhur ediyordu. Hiç bir hail tanımrvan, bağıran, ağlıyan, isyan eden çocuğun aşkı, ailenin yegâne der- di olmuştu artık. İ Birkaç kere hayvanı uzaklaştırma. ya kalktılar. Fakat onu, yarım saat bile görmemeye tahammül edemiyen çocuğu nasıl avutacaklardı... Bir sabah, bahçıvan, ahırın kapısı. nı açtığı zaman, küçük sıpayı davul gibi şişmiş buldu. Süzgün gözleri cam- laşmış, küçücük bacakları gerilmiş, a. hırin ortasında yatıyordu. Sıpanın ölümü, evde, bir insan ölü- mü kadar tesir yaptı. Tonguzun hesa. bma, ev halkı ağladı... Bu kara haberi işitmemesi için, ço. cuğu evde oyalamak istediler. Fakat bütün gayretlere rağmen, zaptetmek mümkün olmadı, Bir aralık bahçeye fırladı. Dostunu her vakitki yerinde bulamayınca, bahçenin her köşesini a- radı, Taflanların arasına, Çomarın ku. lübesine kadar baktı. Ve “Minka!.. Minka!..” diye bağırarak, Tonguzün kısılmış sesi geceyarısma kadar sus- madı. Yegâne care, sıpanm bir eşini bıh. KİIZ - makta, Ertesi günü, şismiş gözlerle bahçeye çıkan çocuk, tarlada kücük bir sıpa buldu... Fakat, Tonguzun, âteşin zekâsı bu. nun yalancı bir “Minka,, oöldüuğunu sez- di, Mütemadiyen kaçmıya çabalıyan hayvanın yüzüne bile bakmadan, içi boş kalmış, küçük kırmızı kovayı sırt. ladı ve, içeri kaçtı... — Yalancı “Minka” ya bu kovadan su içirmem benim “Minka” gelinceye kadar saklayacağım!... - diye ağlıryor . d Tonguz, bahçeye çıkmaz, oynamaz oldu, Ekseriya odasmda oturuyor, kar. yolasının yanıbaşında duran kırmızı kovayı alarak, kendi kendine “Minka- lik,, oynuyordu. . “Minka” nm döneceği günün hikâ. yesi, çocuk için, yavaş yavaş bir ma. sal haline vetdi. Ve Mintsanın masalmı #r4dinka,; - W # Leman Karamanoğiuu « dinliyerek uyumayı âdet edindi. Gün- ler geçiyordu. Bir gün Tonguz, hasta. landi. Boğazı kızarmıştı. Gelen dok - tor, muayeneden sonra, düşünceli bir tarzda başınmı sallıyarak “difteri,, ih. timalinden bahsetti. Hakikaten birkaç gün sonra, boğazda, iltihap başladı... Ateş kırkı geçti. Küçük beyaz karyo. lada yatan çocuk, bütün gayretlere rağmen her gün biraz daha fenalaşı- yordu. Bazan hararetten içi damar, dlamar kanlanmış gözlerini açıyor, atı. nesine bakarak bir nefes halinde mı- rıldanıyordu: — “Minka” nm masalını #öyle, an- ne!... Ve, annesi göz yaşlarımı silerek, " başlıyordu: — “Minka” yarmm gelecek, cayırda, (Lüifen sayfayı çeviriniz) /KAHRAMAN e A — Üğa & “ - Üa Monsenyöri bu kadın, bizzat ge- j y-:;k' dört asinin nerede ve ne suretle l ı;; alanabileceklerini size anlatacak- lli;îî SÖözler üzerine Körinyan mezu- bir aldı ve dışarıya fırlayınca, derin hnefes aldı, Sonra, kendisini bir so- n köşesinde bekliyen Briğite doğ- ,meseleyi anlattı. Mf'Edileceğî:ıdı:u emin olan Korin- _dğüksekten âtıp tuttü ve söz ara- Zekâsını da methüsena etmekten M A C LAT t * y ğ;:i kalmadı. İki bin altın, Brigitin iş Ml"“ü öyle kamaştırdı ki, Korinya- Ü. ki parası olarak yarım altın ver- 'hıış::uyo' peder Jozefle bşbaşa kal- lbd? Eğer bu sefil rahip hakikati söy- Ye, muzafferiyetimiz tam olacaktır. Doğ?uyu söylediğinde asla şüp- İ ıq:îwîn. Aksi takdirde, buraya Mazd, Süretile kellesini tehlikey koy- Ve a z ıq:' ğ“'!üncaı, aynı zamanda biraz en- 5 Egol'unm peder Jozef ilâve etti; Bu & Vet, bu zederi itmam edecektir. %him müsllirsi beni daima korku- ş."ü' Ânnais dö Leszpar Düşes dö Üir #den daha tehlikeli bir düşman- * Katiyen iskandal yapmadan ve lakta elerini görmeden bu iki mah © kurtulmamız lâzımdır. : Onları Ye götürmeli ve gizli tedbirler al- | %— Hsusundaki haklarinıza istina- LA A e P. : Bake hef Jözefls kardinal, birbirlerine XÜ—E:”" Rişliyö boğuk bir sesle şöyle et j u ( - iyda " | k“'mit'—'kşı:e. Bastiyde bu-_darağıcı Kisa b 'Iı_ ir Süküttan sonfn kardinal de- vE' İttl: . ; !%B““hr üç bişidir! Trankavel, -h%%ve tskrim kalfası Montaryol; Baska mükemmel kılıç kulla- KAHRAMAN KRIZ y ” 860 ua Annaisle, bana hiyanet eden ve bunun için de kellesini sonuna kadar büyük bir enerjile müdafaa edecek olan Raskas var. Binaenaleyh ,hakikat te bunlar beş ve belki de altı kişidir. Peder Jozef titrek bi rsesle cevap verdi : — Bunlar beş altı değil, yüz kişillir, çünkü aralarında Trankavel var Van- domun tevkifinden daha tehlikeli olan bu tevkif işini kime havale edeceksi- niz?.. Artık Sen Priyak yok. Tedbirli, zeki, emin bir adama ihtiyaç vat. Bu akşam saat on birde her şeyin ve bu son korkulu rüyanın da ebediyen yok olması lâzımdır. Bu tevkifi gürültüsüz ce yaparak, onları iskandalsız, Bâastiy- deki darağacına götürecek emin bir adamınız var mı? — Evet! — Kim bu adam? — Ben, İ * « * » . * v * Akşam üzeri, saat 9 da, çifte ve gayet sade düğün ve merasculerinden son- ra, Trankavelle, Molüs, evlerine dön- düler; Molüs, Ktr - Fis sokağındaki ikametgâhma döndü ve Roz buraya, katiyen heyecan eseri göstermeden ve şüphesiz, içinde çoktanberi bu evin sa- hibesi bulunduğu düşüncesile girdi, Bu garnip ve sevimli çift, Pariste üç ay kaldıktan sonra, Anjuya g'dip, ora- da, eşyalara ve hayvanlara mümkün olduğu kadar yakın, hayat için ebedi mücadelelerinde, birer yırtıcı hayvan haline, gelen in&ralardan mümkün ol- duğu kadar uzak, saadet ve inziva için de yaşamağa karar verdiler, Bü karar insanlardan, beşeriyetten nefreti mi ilade ediyordu? Hayır. Molüs bunüu bir gün izeli etmişti. O, beşeriyetten nefret etmiyordu, fakat onu sevezek, bir kalbe malik olmadığını hissed'yor- du. Mümkün olduğu kadar kendix için ve kendis'le yaşamak, onun felsefesiy. di, Bir insanın oynayabileceği içtimal — Hâlâ şişinizin inmediğine iyice kanaat getirmek için.. Raskas, büyük bir ciddiyetle Körin- yana doğru ilerledi ve bir tabip dikka- tiyle onun yüzünü muayene etti. Sonra da şöyle idedi: — Evet, olduğu gibi duruyor. Bil- mek istediğim bundan ibarett.. Eh tek- rar görüşelim, cübbeli, unutmayın - ki bana yedi diş borçlusunuz. Raskas, her ikisini de selâmladıktan sonra, ağır ağır dışarıya çıktı, Hayre- tinden dona kalan Korinyan onun pesin den atılmak istediyse de Brigit onu ko- lundan yakalayarak; !© — Demek, dedi, şimdi de, sağa sola |-borcunuz var, öyle mi? [: Korinyan ulur gibi bağırdı: — Borç mu?.. Ne borçları ?. _l — Dostüumuz mösyö Raskas, ken- 'disine... . — Mideye yedi kafa darbesinden bahsediyor. Bu borcumu ona ödeyece- ğim.. Görür bacaksız! Onu astıraca- ğım.. Çünkü Trankavel ve asfil aşifteyle birlik oldu .. Buü sözler, Brigiti hakikate rücu et- tirdi. Sekteye uğrayan servet ve istik- balini düşündü ve bunların tahakkuku için Korinyana ihtiyacı olduğunu anla- dr.. — Dinley'n, dedi, kardinal Parise idönünce onu haberdar etmek vazifesini Üzerinize alryor musunuz? Size söyli - yeceğim sözleri ona ayneni tekrarlıyaca- ginıza söz veriyor. musunuz?, — Tabil.. Bütün bu işleri bana bıra- km, istediğim zaman ben çok zeki bir insanım.. — Şuhalde, bugünkünden daha zeki olmağa çalışımn.. O zamana kadar bura- dan kımıldamayın ve, bilhassa, Tranka- velin odasındaki pencereden kendinizi kat'iyyen göstermeyin.. Bü sözler üzerine, Brigit, yukarıya gıkarak, tarassut mevk'ine kuruldu. Tavan arasındaki odanın pencere arâ- « lrğından Annaisi gözetliyen çehre işte “onün çehresiydi. . Anna'sin istemiş olduğu on beş gün- lük mühlet bitmişti. Ön beşinci günün akşamı, genç kız, bir hademesini gön- dererek Trankavelle kont dö Molüsü davet etti, Kendisi de, — başpiskoposun yanında, büyük salonda onları bekledi, Molüsle eskrim üstadı biraz sonra içe- riye gindiler, Molüs her zamanki gibi sakindi, Trankavelin çehresi ise bir ölü çehresi- ni andırıyordu, Ânnais geyet metin gö- rünüyordu. Göğsünün, her zamankin- den daha büyük bir sür'etle inip çıktı- ğı güçlükle farkediliyordu. — Müösyö 1ö kardinal, dedi ve siz mözyö lö kont, sizi sırf mösyö Tranka- vele söylüyeceklerimi duymanız için bu- raya topladım, Mösyö Trankaevel, siz, annemin hazin macerasını bir tesadüf neticesinde öğrendiniz... Trankavel endişeyle kekeledi: — Bana öyle gelmişti ki.. — Birakın sözümü bitireyim.. Ma- nastırın en tenha bir köşesinde, doğu- şumun esrarını öğrendiğiniz için, ba- bam olmelığını da biliyorsunuz.. Trankavel ürperdi: — Matmazel!.. Genç kız daha acı bir elemle tekrar ladı: — Babam yok! Binaenaleyh ismim de yok.. Annemin isminden başka iş- mim yok.. Mösyö Trankavel, bana ken- di isminizi vermek ister misiniz?, — Ben!.. Ne?, Annriös, elini dizleri üzerine düşen Trankavele uzattı, her zaman gülmesini seven Trankavel de, hayatında ilk idefa olarak, bu elin üzerine yakıcı gözyaş- ları döktü. “Kral akademisi eskrim kalfesı ve Bonsanfon akademisi eskrim muallimi Jan Montaryol,, ün hatrra defterinden alman notlara göre, Trankavelle An- nais dö Lespar'ın düğün meresimleri

Bu sayıdan diğer sayfalar: