3 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a p T A A aalir. AFİN. ni ARRliee ç FTT EEN, d -X f Posn His, AŞK ve IZTIRAP ROMANI , el üm Poğrusu ondan pek hoşlanara- îm da söze karıştı: ha Hakkmız var. Fikirleri Val olan bir kadın. Ben de gitm- Bİnd, Ota n Mezdik, k Ferit sİgarasını tablaya bırakaral ima yaklaştı. Elini Nerminin ©- Oüna koyarak: Çi Sizin üzülmenizi hiç . istemez- Kh SeTife hanımınm söylediğine ba- P'Sa su birkaç gün içinde işler bi- Ola, Miş. Ben de o zaman memnun nuyağ'm- Onun hiçbir halini beğen- “Yorum. ınıl:e'mln onun gizlice kendisini te- utmaerite hanımın bir ©sini lstiyorsun değil mi? ül: #rmin biraz kızararak cevaprver D Mmemnun olacağım. karşı başka türlü hareket ede Naklelen: SUHEYLA ŞEFiK Bdi yi Tn GDNi seğ gün evel — Nermin.. Benim zavaâllı Nermi- nim! Amcasının cesedini aile kabrista- nına götürmüşlerdi. Odaya çiçek ko- kuları sinmişti. Ferit pancurları aça- rak pencerenin önünde durdu. Dışa- rının soğuk havası yüzüne — çarptı. Ferit, amcasından kendisine kalan bu daireyi oğluna verecekti. Acaba Allah ona böyle bir lütufta buluna- cak mıydı? Birkaç aya kadar bir ço- cuğu daha dünyaya — geleceki. Ner- min hareketinden Önce ona bu güzel haberi vermişti. Hiç olmazsa bu ya- şayabilseydi! Bir kış günü yapraksız kalan a- Baçları, budanmış dalları, güneşin |cafsız ziyaları aydınlatıyordu. İhti- yar amca her şeyi bırakarak çekil- mişti. Feride: “Benden sonra sen ne İstersen öyle yap. Ben bunları dü- şŞünerek kendimi yormıyayım.,, de- bir.z Fakakâ THen eevek istediğini anlıyordu. He- | mişti. Feridi çok çokfazla — severdi. Üo ap verdi: Kardeşinin bir tane oğlu olduğu İçin İa gapı e Böyle bir şey hatırıma bi- ,, Seyini ona vermişti. _ Tmemiştim. lerini Nermine kaldırdı. Her- Bibi ciddi, parlak va mu- dolu idi, Ferit de her za: &ibi gözlerini çevirdi. Artık n"“n onün bu sahte lâkaytliğin- h"ığıc Üzülmüyordu. Onun tiğt busenin tesirini hâlâ hisse- Hagltl Nermin sevildiğini biliyor, kadar ettiği mücadeleye kar Sİni çok kuvvetli buluyordu. &n en sonra Ferit hı e“lnın hıbğğâ: kul Ni İye " kendi Tet h“le hlqm ehndisini görmemiş ve ©P veren bir telgraf aldı. Hik- zade hemen hareket A gelen ikinci bir telgraf am- Yefatını haber veriyordu, Bu tün manasile sana yahut ona ihanet Az pdşa Pencerenin kenarına — dayanmış, elinde Nerminin mektubu — olduğu halde düşünüyordu. Ferideyi hatırla- mak bir kaç ay evvel yaptığı gibi o- nunla gecirdiği güzel günleri yaşa- mak İstiyordu. Fakat fikrini yalnız Nermin meşgul ediyordu. Feride u- zaklarda kalıyor, ona hiçbir tesir ya- pamıyordu. Kederini, ümitsiz geçen günlerini, Ferideye ait bütün hatıralarını unut- muştu. Yalnız Nermini, ölüye karşı galip gelen bu kadını biliyordu. Ya- vaşça söylendi: — Feride, Feride, beni affet! Bü- alnına İzmitteki dimuğından hastalandığı- etti. tanıe ttmem lâzım. Sen bulunduğun mev- Bir, ? Olan Nermin üzerinde hafif klde bu hareketimden müteessir ol- &ü hler d" Yaptı. Genç kadın zaten bu- mazsın. Orada benim beşeri aşkım- Ü“lm * hali gitgide illıı * pek meşguldü. ı:lh., Sük vücudu bugünlerde kadid hayatta iken her arzunu vahim olan dan çok yüksek Şşeylere maliksin. “Onun Za- Fakat ona borçluyum. Nasıl ki sen yapmağa , Selmişti.,, tabirlerile kocası- hazırdım. bi “Doy OTdu. , Birden kaprı açıldı. Ferit arkasma #LİN ka artık bize ümit verecek bile bakmamıştı. Bir ses hürmetle: #İ zİslaküe bile söylemiyor. Sanki bis — — 1 eredersiniz efendim dedi. Size | 'ı.bm;ı m! o kadar Tit K == ço: :5 ::î:rm;îmhh :m K ; Rç:]egı, ğıli[ıîıâuu:zatarak telgrafr al | ş . n ni Üü i | :;'"': “Birdenbire çok MRBü | yor.ç, Sevim çok hastadır. Sizi isti ' q'tl biti burada bulunsun..,, cüml F çi | “'ılek Übdtt Fakat' bön öküm i erit köşke geldiği — zaman gece | h"k “ıl'teaığını iyi anladım! “Ç: olmuştu. Pardesüsünü alan uşağa: u&lu.ı:" Yakaş e Meğe Rgayret ediniz. Sok Slm Tçin Mmüubakkak geliniz. Si YOr ve biran evvel muhabb N Di ; 'îk ermıu olmak istiyorum.,, — Sevim nasıl? diye sordu. — Çok fena efendim. Bu — sabah muayene ettiler. Bu geceyi geçirece- ği şüpheli imiş. Ferit koşarak merdivenleri çıktı. Sevi ona İlk defa ol ;:'d'u. PY EBisini.itiraf er| Yukarıda Nermin bekliyordu. klaşt, *rit mektubu dudakları — Tam vaktinde geldiniz. "ttıh n Tâk güzel ve zarif yazıs — Benim zavallı karım. Zasını öptü. kldm, oturduğu koltukta iyle dalgın ve hareketsiz (Devamı var) FACİAROMANI YSTINRİA “VE enbire garib bir sıkıyla ürperdi. Bu. sıkıntı Beğ- Baştarafı 10 uncuda sında çalışan güzel bir kız hoşunuza gidi- yordu. Bununla, birkaç ay çılgın bir sev- da hayatı Heçirdiniz.. bi — Mimi Delesal..Evet..,Fakal ne demek is- tiyorsunuz?.. — Evet, ta kendisi.. Sizinle evleneceğini ümit ediyordu. Siz yeni diploma almıştı- nız. Gençlik eğlencesi telâkki ettiğiniz bu münasebete nihayet vermek istiyordunuz. Müstemlekelerin birinde bir memuriyete tayininizi istediniz. Bu suretle kendisin- den kurtulacağınızı düşünüyordunuz. Mev ki sahibi olmadıkça ailenizin bu izdivaca rıza göstermiyeceğini söylediniz. “Gide- yim, birkaç sene para biriktireyim. Gele- yim, evlenelim,, dediniz.. — Sonra, sonra?.. — Sonra... gitfiniz, kendisine yanlış bir adres bıraktınız.. Afrikaya gitliğiniz halde Hindi Çiniye gidiyorum, dediniz. Zavalliı kız! Verdiğiniz adrese — gönderdiği mek- tuplar: “Burada böyle bir kimse yoktur. Mürsiline iade,, ve imzasile — geri geldi. İşte, bakınız.. Geri gönderilen tamam oluz iki tane var.. — Peki.. Fakat maksat ne? Şantaz mı?. — Hayır! değil... Siz de bilirsiniz ki ara- da müruru zaman var.. Müsaade ediniz, sözümü bitireyim. Matmazel Delesal'ın 185- rarı üzerine bu mektuplardan üçüncüsünü açtım, okudum. Sizin ayrılışınızdan bir ay sonra yazılmış.. Alınız, okuyunuz.. Ne ka- dar büyük bir sevinçle sizden hamile kal- dığını hahber veriyor. — Bunu takip eden yirmi sekiz mektup da sizi yanına çağı- rıyor. Halbüuki hiçbirisine — cevap alamı- YOra Vilâyetlerdeki hayatı bilirsiniz. Bu gibi şeyler derhal dikkat nazarı çeker, büyük dedikodulara sebebiyet verir. — Matmazel Delesal kendisini seven arkadaşlarından birinin civardaki sayfiyesine gidiyor, ora- da bir oğlan çocuk doğuruyor. Arkedaşı, çocuğuut ğöğsüne Fransua — Dömer yazılı bir kâğıt iğneliyor ve kilise kapısına bı- rakıyor. Frasua, sizin küçük adınız değil mi?,. Müddeiumum! Lömvanın rengi mosmor olmuştu, gözleri yerinden fırlamış gibiy- di. Yerinden doğruldu: — O mu? O mu? Franmsua Dömer mi?.. Hayır o değildiyin!.. Söyle ne duruyorsun? — Heyhat! Muhterem müddeiumumlt.. İdama mahkümettirdiğiniz. Dömer sizin oğlunuzdur!.. — Hayır! , Mümkün değil... Olamaz.. Hem bu çocuğun benden olduğumnu nere- den biliyor?.. , — Sözümü kestiniz, —tamamlamaya br- rakmadınız ki.. Matmazel Delesal az sonra mağazadaki işine devama başlıyor. Fakat, himayeietfal tarafından — hüyütülen çocü- “Bunu dalma uzaktan takip ediyot. Sizden ümidi kesince küçük bir dükkân sahibi İle evleniyor. Ve o zamandanberi geçen yirmi beş sene içinde başka çocuğu da olmuyor. Bu çocuk sizindir. Mektupların tarihini, himayeletfalin fişlerini tetkik — ederseniz kanaat gelirirsiniz. — Niçin bunu karardan evvel bana ha- ber vermediniz?.. — Faydasız buldum. Daha İstintakta Dö- merin kafası omuzları üzerinde sallanma- Ba başlamıştı. Size haber vermek, bir pa- zarlık kapısı açmak gibi olacaktı. — Şantaj gibi telâkki etmeniz ihtimali de vardı.Çı kacak rezaletin sizin mevkinizi sarsaca- &ı şüphesizdi. Emin olunuz her — ihtimali hesap ettim. İdama mahküm olduktan son- ra cezasının müebbed küreğe tahvilinin Alman devlet relisi Hitlerin mayısm ğini haber vermiştik. ilk yarısında Romayı ziyaret edece. Hitler, Roma da kaldığı müddetçe Kriminal sara- şında oturacaktır. Yukarıdaki resimde bu sarayın muhteşem bir salonu- nu görüyorsunuz, | daha kolay olacağını hareket ettim... — Teşekkür ederim, üstad.. Bu lütfunu- zu ömrüm oldukça — unutamıyacağım.. E- ğer, sözlerimle sizi incittiysem beni affe- diniz. Özür diliyorum sizden.. * © » BİR SAAT sonra ayrilirken — ağır bir yük altından kalkmış gibi bir halif- lik hissediyordum. Ertesi gün Jaklini ve Dömeri temin et- tikten sonra Parise döndüm. Ve cumhürre- isinden bir mülâkat taleb ettim. Müddei- umumi de, kardeşi vasıtasile — lâzımgelen teşebbüsle bulunmuştu. Cumhurreisi, mü- dafaamı dikkatle dinledikten sonra ölüm cezasını müebbed küreğe tahvil etti. Dö- mer ölümden kurtuldul!.. —Ayni gün de, müddelumumi! Lömuan istifa etli.. — Ne güzel bir roman mevzuul!.. — Dur. Sabret, Daha - bitmedi. Muha- kemenin neticesinden , on, gün , sonra, Rö; mer birçok mahkümlarla beraber Güyan | adasına gönderildi. Aradan tamam üç se- ne geçti. Bu akşam beni — düşündüren ne biliyor musun?.. Al, bak, şu mektubu ken- din oku.. Facianın sonunu anlarsın..,, Mektubu aldım ve okumaya başladım: “İlkkânun Venezüella, “Muhterem üstad! Ve sevgili — dostum.. Lülfunuzu elân ünutmadım. — Sizi daima hürmetle anıyorum. İstifjamı verdikten son ra emlâkimi sallım, paraya — fahvil etlim. Bir milyon sekiz yüz bin ffrank kadar bir şey lultu. Jaklini gördüm, kendisine haki- kati anlaltım. O sırada bir çocuk dünyaya gelirdi. Oğlumun çocuğu.« Birlikte Bordo- dan vapura bindik Güyan adasına geldik. Paristen ayrılmadan ı;ldığım tavsiyelerle düşündüm ve öyle 7 IDİİİLİLİEİRİE” NİAKİLİ — Fatma abla, - dedi.. annem yine mi ağlıyor? Dömeri, hapishane vekilharcının maiye- tüne verdirdim. Bu sayede ara sıra dışarı çıkabilmesini temin ellim. Diğer laraflan da Venezüellaya kaçabilme çarelerini araş- tırmaya başladım. Malâm a, para her şeyi yapar. Bir çinli kaplan buldum. 100 bin İranka pazarlık etlik. Bir gece Dömeri evime çağırdım. Ona da hakikali, yani babası olduğumu anlat- fım. Boynuma sarıldı, ağladı, ben de ağ- ladım. Saallerce beraber ağladık. — Kaç- mağa razı oldu. Fakal: Ya Jaklin dedi, o ne olacak? Arlık fazla dayanamadım, — seslendim. Jaklin, kucağında çocuğile — beraber içeri girdi. Ah! Azizim, bu manzarayı bir gör- melipdin.. İki gün sonra limandan hususl bir ge- miye bindik. Güyandan ayrıldık. Hüdise- siz Venezüellaya geldik. Arlık oğlum benim iİsmimi taşıyor. Jak lünle de meşrü bir surelle — evli. Burada güzel bir çilllik saltın aldık. Bir de küçük köşkümüz bar. At, koyun, sığır, ilh.. yetiş- Hiriyporuz. Tarlalarımızı ektiriyoruz. Tam bir çiftçi hapalı geçiriyoruz., İşlerimiz de yolunda gidiyor. Oğlum ve gelinim bazan atlara biniyorlar, kırlara — gezmeye çıkı- yorlar. Ve ben köşkte torunumla beraber vaktt geçiriyorum. Hepimiz mesuduz.. “Eğer bir gün.malmazel Delesali göre- cek olürsanız, bu mektubu kendisine oku- yunüuüz, ve burada kendisi için daima bir boş yer bulunduğunu söyleyiniz.. F. Lömuan Not: Mektubumu postaya vermeden ge- linimin bir çocuğu daha oldu. Aziz üstad! Lütfunuza bir şükran nişanesi olarak bu yeni doğan çocuğa sizin isminizi verdik. Buna darılmazsınız değil mi?..,, HAKİKİL )M A HİFİUİZİDİLİRİ (< ordletiyor, ciğerlerini sıkıy Ve nefes almasına imkân U. Boğulur gibi oldu. endisini saran kâbustan Wt ğçin silkindi. Fakat bir İkırık tufaniyle... Odadan Bip çu COrlarda koşan, genç kadi sarsan bir hıçkırık. Ve ._lâağ:“inîn. duyulmasından ikmüş gibi şimdi hıçkırık- ğ:% bir“lramıyor. kalbine akıfordu. Bu, onu büsbütün l""ı dükülıh hale koymuştu İki bükmdü.Saçları dizlerinin üs- y "Istrraptan sinirlerterilen sağ elinin parmak- qıhwl:h“aki kâğıt buruşmuştu. )1 eliyle koltuğun kumaşı. Zorliya $ gibi kavrıyordu Bir müddet böylece kal- “Hîhaklan fak başını kaldırdı, “He..] v kızarmıştı. Gözlerind akan yaşlar bu ıslak ya. & düha ;etı'yordu_ Şimdi,'elncik kemikleri daha cıkık, ’Dr 8 Tin ve daha gölgelişi. Tekrar hıçkırmamak için h*â“" Nağ IŞildiyan bembeyaz dleri arasında 1sırıyor, 1sırı- ıkoltuen Sonra saçlarını ger? attı ve derin bir iç çekişi G l depi ? arkalığma düşürd '*e.f“buk buruşmuş mektubu ytmak istiyordu. Fakat bun- ğ:ğ; kendi. i. Bunu ortadi kaldırmakla Suadi hatırla- Olabij a —T U . BK n L İNi ıstiraptan Istıra! sürükliyecek hatıraları yok Börg *Cek miydi? Onu urtabilmek ancak ve ancak gö. ql'büi elinin tuttuğu he her şeyi mahvetmekle müm. ÇA Mi KO ai Mî:î: HBU kabil miydi İ İ AA Yeniden sıklaşt Şimdi ilkinden daha coşkun, Tp Tlütay Scı, insan kalbiniarçalıyan yeni bir hıçkırık tu- l l.yî':. kubmfl!tu. Artık, kin?nin sesini işitmesinden kork- b S acısmı, göz yalrı halinde, yanaklarından akı- Tn hîîklrıklan. açılluran pencereden tasmıs, ceviz N '%”ğmkhn arasılan süzülerek, şezlongunda ken. | *Eridin kulaklara ulaşmıştı. Ferid, bu hıçkırık. HABERİN EDEBİ TEFRİKASI: & Yazan: Hasan Rasim Us ların yabancısı değildi: yine annesi ağlıyordu, Hemen yerin- den doğruldu. Ayağa kalkarak, cılız bacaklarından umulmıya- cak bir çeviklikle mermer merdivenlerden aşarak salonu geçti. Yayvan merdiveni tırmanınca kendisini annesinin oda kapısı önünde buldu,. Orada, annesini bütün ev halkından fazla seven Fatmayla karşılaştı. Fatma, ev hizmetine bakan genç bir kızdı, Mavi gözleri gülen bir kız... Daima, dolgun vücudunu sıkı sıkıya saran önlüğüyle dola- şan bü kızın en büyük üzüntüsü küçük hanrmmı-kiSabihaya dai- ma böyle söylerdi - ağlar görmesiydi. O zaman gülen mavi göz- lerinde bir keder bulutu toplanır, şaşırır, ne yapacağını bile- mez bir hale gelirdi. Şimdi de öyleydi. Sabihanmn hıçkırıklarını o da, Ferid gibi işiterek koşup gel. mişti. Fakat, içeriye girip girmemekte tereddiüd gösteriyor. du. Feridin görünmesi cesaretini arttırdı. Şimdi onunla birlik- te içeri girebilir, küçük hanımının göz yaşlarını dindirmeye ça- lışabilirdi. Fatma, Sabihanm her şeyiydi. Çok zaman, şehirde doğ- muş bu köylü kızını karşısına alan genç kadın, onunla saatler. ce konuşur, temiz, en küçük bir keder izi taşımıyan saf bakış. larma, konuşuşuna kendisini vererek bir an için acısını unu- turdu. Fatmta bunu bildiği içindir ki, küçük hanrmınm, pek iyi arnladığı derdine kat'iyyen dokunmıyarak saatlerce onu oyala- maktan zevk duyardı. Hattâ bu yüzden işleri geri bile kalsa geceleri uykusundan feda eder, tamamlamaya uğraşırdı. Ferid: — Evet Ferid... Gir bakalım... — Az sonra... Azıcık içini boşaltsın da... Ferid, iç boşaltmanın ne olduğunu biliyordu. Insan ağladık. ça ferahlar, ferahladıkça açılırdı. Göz yaşlarını vakitsiz boğ- maya çalışmanın insanı büsbütün sarstığını kendi tecrübeleriy- le öğrenmişti, Fatmayla birlikte, mevcudiyetlerini belli etmemeye çalışa. rak bir müddet beklediler. Hıçkırıkların fasılalara inhisar et- tiği bır sırada önde Ferid, arkada Fatma içeriye girdiler. Sabiha kapı gıcırtısıyla kendisini topladı. Biraz da ürktü. Gelenin, Paşa babasıyla, Safinaz hanımdan biri olduğunu san. mıştı. Karşısında Ferid'le Fatmayı görünce gözyaşlarıyla pı- rıldıyan siyah gözlerinde zoraki bir gülümseme belirdi, — Siz misiniz? - derken . başını açık pencereden yana cevİ- terek ıslak gözlerini siidi. — Anne niçin ağlıyorsun? Seni üzdüm mü*? Fatma yerine Ferid cevap verdi: — Hayır yavrum... Anne anneni hatırladım da... Fatma susuyor, küçük hanımının, yalanını ne büyük bir güçlükle söylediğine bakıyordu. Onun, iki sene önce ölen an, nesine değil, daha eski bir aşka, altı senedenberi gömülemi- yen, unutulamıyan bir aşka ağladığı açıkça'görülüyordu. Sabiha kızarmış gözlerini Feride çevirdi. Onu doktorun te- minatıma rağmen her günkünden daha solgun gördü... Ayağa kalkarak yanma yaklaştı. Uzun parmaklarını çocuğunun ba. şında gezdirdi. Kumral ve uzun saçlarını parmakları arasından geçirdi. Sonra Fatmaya döndü. Hâlâ kendisine acıyan gözler- le dalgın bakan bu iyi kalpli kıza soracak bir şey düşündü. O,, kendisini harap eden bu sükütu yırtmak, başka geylerle oyalan- mak ihtiyaemı duyuyordu. — Daha Selim gelmedi mi Fatma? Fatma yerine Ferid cevab verdi: — Babam daha gelmedi anne, Simdive kadar bahçedeydim. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: