3 Mart 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

3 Mart 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A AĞ ZGAGO -0 HiKÂAYE Ul TESİYE, Paris barosunun en İileri gelen avukallarından biridir. Mühim bir dava oldu mu bemen bana telelonla haber verir; gider, müdafaasını — dinle- rim, Müdafaanları çok şiddellidir. Hâkim- leri, jüri heyelini derin bir içessür için- de bırakır.,, Bir gece kendisini ziyarete gittim. Çok düşünceliydi. Merakla sebebini — sordum. — Fikrim başka diyarlarda dolaşıyor, dedi, bugün, Cenubi Amerikadan bir mek- tup aldım ve çok eski bir cinayeti hatır- ladim.. — Aman, rica ederim, anlat şunu... Ben de yarın için bir hikâye mevzuu arıyor düm.. — O halde lütfen şu karşıki raftan 42 numaralı dosyayı aliver.. . * * UKUKU bitirdikten sonra A.., baro- suna kaydolmuşlum. Babam nuterili. Bu küçük şehirdeki davaların ekserisi a- lacak, verecek gibi ehemmiyeltsiz şeyler- den ibaretti,; Bir gün, mühim bir vaka oldu. Himayei etlalin soakakla bulüp büyütlüğü bir çocuk yanında çalıştığı bir çiftlik sahibinin 500 frankını çalmağa ve kendisine öldürmeğe teşebbüs etmişli. Bu küçük serseri henüz on sekiz yaşla rında idi. Müdafaasını bana havale eltli- ler. Evrakını gözden geçirdim, mazisini araşlırdım. Metrük bir çocuk — bir piç... Doğiluktan iki #ün soönra bir kilise kapı- sına bırakılmış. Himayei etfal almış, bü- yülmüş; ön Üç yaşına gelince bir çifllik sahibinin yanına uşak verilmiş.. Çocuk, on sekiz yaşına kadar bu çiftlik- te kalıyor, sabahlan akşama kadar dur- madan çalışıyor. Buna mukabil, kazandı: ği ayda oluz frangı geçmiyor.. Hâkimlerin merhamelini c.lbedecek, jüri heyetini te- essüre düşürecek bir müdafaa hazırlamak işten değil.. Tevkifhaneye gittim. Kendisini görünce şaşırdım. Bu, çiltllik uşağına hiç de ben- zemiyordu. Halimde ve tavrında bir başka- hık, bir incelik, nasıl anlatayım size, bir a- salet vardı. Elleri, çapa kullandığı halde zarafelini muhalaza ediyordu. Babasının, anasının kim olduğunu bilmiyordu. Çiftlik uşaklığını kendisine lâyık — görmediğini, insanlara karşı derin bir nefret duyduğu- nu söyledi. Beş yüz frangı çalmak isteme- sine gelince.. Bunun sebebi. şuydu: Çift- likten kaçmak, başka bir yerde başka bir işe girerek taliini denemek., — Düşününüz bir kere, Bay avukat, di- voördü. Ana yok, baba yök.. — Sizl seven, meyus dakikalarda teselli eden, — cesarel ve ümlt veren kimse yok. Köpek yavrusu gibi sokağa bırakılıvermek ne büpük fe- lâkellir, bilmezsiniz... Himayel elfal alır, büyü'ür, sonra bir çifiliğe verir. tabiti mazur görünüz, İt gibi çalışırsınız. Kipmeliniz bilinmez. Sonra pazarı yok, talili yok. Kuzancınız ne? Ayda nihayel o- duz frank!,. Bu bir şey değil. Ya gördüğü- nüz hakarelia * Zavallı! haklıydı. Fakat, şahitler hep | aleyhinde. Bunların ekserisi — kıskanclık hissile aleyhinde söylüyorlardı. Çünkü o, köy kızlarının sevgilisi idi. Müddeiumumi ile aramızda bir münaka- şa çıktı. Ö, iddianamesinde şöyle — diyor- du: * Cemiyet, sokakla bırakılmış bir ça" cuk buluyor; ona acıyor, himayesine alı- yor. Senelerce bakıyor, büyülüyor. Ve İş sahibi ediyor. Fakat, bi metrâk çocuk, bu piç, ceemiyele karşı teşekkür edecek yerde hırsızlığa, adam öldürmeğe leşebbüs edi- 'memnun oldum. İki gün sonra Burada, N yor. Emsaline ibreti müessire olmak üze- PÜ TER... Ona verdiğim cevapla, cemiyelin ma- neviyalta değil, maddiyala ehemmiyel ver- diğini, yalnız vüculla meşgul — olduğunu, kalbe ehemmiyel vermediğini, aslı belir- siz olan bu melrük çocuğun ağır işleri ya- pamıyacağını dikkat nazara — almadığını söyledim. Müdafaam, Jüri heyeti üzerinde büyük bir tesir husule getirdi. Allı ay ceza ver- diler ve cezayı da lecil eltliler, Mahkemeden çıktıktan sonra Dömer ba- na leşekküre bile lüzum görmedi. — Yalnız gözlerini gözlerime dikti: — Siz, yalnız siz beni anladınız.. Dedi. Kendisine Afrikaya gilmesini, ec- nebi alayına gönüllü yazılmasını tavsiye etlim. Sözümü dinledi. Birkaç gün sonra Mar silyadan vapura bindi. "e w * IKİ SENE geçti. Kendisinden bir kart poslal aldım. Üzerine, — gazetelerin birinden kesilmiş küçük bir parça yapış- tırılmıştı. Merakla okudum: “Yenl fırka kumandanı şerefine yapı- lan geçli resminden sonra madalyeler tev- zi olunmuşlur: “Birinci A, B. tlaburunda onbaşı Fransua Dömere, Fa& harekâlinda göslerdiği fev- kalâde hizmel ve yararlıklarına mükâfa- ten gümüş liyakat madalyesi...., Şunu halırlalalım ki “Ayni Kemali,, de asllerle vukubulan müsademede labur ku- mandanı ve başçavuş ağır bir surelle ya- ralanmış, laburun ricat haltı — kesilmişli. Onbaşı Dömer büyük bir cesarelle asilerin haltını yararak kendilerini firara mecbur etlmiş ve laburu salimen karargâha gelir- meye muvaffak olmuşlu.... Doğrusu bu kartı okuyunca son derece bir mek- tüp'aldım. İçinde yüz franklık bir bank- nol vardı. Bir de küçük kâğıt. Kâğıt üze- rinde şu cümle yazılı idi: “Onbaşı Fran- sua Dömere gönderilmesi ricasile... Altmış bin nülusluk bir memlekette bu kâğıdı ve parayı gönderenin kim oldu- ğunu anlamak imkânsızdı. Fakat, bunda bir facia olduğunu hissediyordum. Çünkü mektup A.. dan postaya atılmıştı. Dömer de bu şehirde terkolunmuştu. Sonra yazı, hir kadın yazısı ıdi. Belki kendisini lerke- den anasar laraflından gönderilmişti Dö- merin münasebetlte bulunduğu zevk kadın larından hiçbirinin böyle bir semahalte bulunamıyacağı tabiiydi. Yüz İrangı ken disine gönderdim. M Ü Ğ N SENE geçti. Dömerden bir haber almamakla beraber, bilmem — niçin, hiç aklımdan çıkmıyordu. Daima kendisi- ni düşünüyordum. Bu melrük çocuk her zaman zihnimi işgal ediyordu. Bir sabah gazelemi elime — aldığım za- man, kocaman harflerle yazılmış bir baş- lık dikkat nazarımı çokti! “Şaranlda mül- hiş, tüyler ürpertleti bir elnayell!. Fran- sua Dömer adlı bir sabıkalı bir — çiflçini, karısını be kızinin nişanlısını balla ile âl- dürmüşl.. Katil pakalanmış, ve cürmünü soğuk kanlılıkla iliraf etmiştir...,, Şimdi sana, gazete muhabirlerinin yaz- dıklarını, sonra Dömerin son on senelik havalına dair bizzat bana söylediklerini anlatayım : Gönüllü yazıldığı alayda — arkadaşları nrasında temayüz ediyor, En tehlikeli müsademelerde ön safta — bulunuyor. Ku- mandanlarının takdirini ve teveccühünü kazanıyor. Dört sene sonra — çavüş oluü- yor. Müddeti bitiyor, yeniden beş sene İ- çin fazeliyor. Zihnen bir karar vermiş: Biraz para sahibi olmak; Fransaya dönün- ce bir çifilik satın alarak çalışmak.. Ta- bur kumandanı, beş sene daha n<kerlik yaparsa hizmeti on beş sene olacağını ve tekaüt maaşına hak kazanacağını söylüyor. Dömer kahul etmiyor, lerhisini — isliyor. On sene Fasla askerlik tapmak, — memle- kelimi görmeden yaşamak kâfidir. diyor. Bu müddet zarfında — biriktirdiği otuz bin frank kadar bir para ile A... ya geli- yor. Kücük bir ciftlik alıyor, — çalışıyor, ve sakin bir ömür sürüyor. Rir gün, köy şenlikleri esnasında, tanımadığı bir kıza tesadüf ediyor, aralarında münasebhet baş- hyor. Neden sonra bü kıziın, öldürme?e lesehbüs etliği eski patronun kızı Jaklin olduğunu öğreniyor, ve hayretten kendini alamıvor. Gencler, biribirlerini görüyorlar, biri- birlerinden hoşlanıyorlar, — sevişiyorlar. Jaklin babasının, arzust hilâfına kendisini zengin bir çiftçinin oğluna vermek İste- diğini söylüyor, ağlıyor. Tamam bir sene iki sevdalı, fırsat bul- dukça gizlice birleşiyorlar, Nihayet Jak- Jinin düğün günü tayin olunuyor, bağ bu- zumu sonunda.. Fransua birçok ltereddütten sonra kızın babasına müracaate karar veriyor. Çiflliğe gidıyor. Çiltçi, kendisini baridane kabül ediyor, mazideki halasını yüzüne — çarpı- yor. Dömer sapsarı oluyor: — Halamın cezasını fazlasile çeklim. Is- lahı hal ellim. Ve size, kızınızın izdivacını talep elmeye geldim. Param var, çiftliğim bar, çalışıyorum.., Diyor. İhtiyar çiftçi evvelâ kahkaha ile gülüyor, sonra hiddetle: — Kızım razı ölsa hile ben hayalta iken onu sana vermipyeceğim. Kızımı, beni öl- dürmek isliyen bir adama — vermek hal.. İslahı nefsetmiş!.. Sen bir dolmaları Fasla- ki vahşilere yultur. Haydi, defol., Bir daha buraya ajpak basma! Piç! kalil. Dömer dişlerini sıkıyor, kendini zapte- diyor, bir cevap vermeden çıkıp gidiyor. İhtiyar haksız mı? Söylediği yalan mı? Kendisi aslı ve nesli belirsiz. melrük bir çocuk, daha doğrusu bir piç değil mi?.. Fakat, Jaklini seviyor. O da, onu seviyor. Sonra, ön senelik müstemlekede yakıcı bir güneş altında küm diyarlarında gös- terdiği yararlık bu lekeyi — silmiye kâfi gelmiyor muydu? Gençlik ve tecrübesizlik sebebile yaptığı bir hatayı bu hizmetile ö- demiş olmuyor muydu? Evet, bir kilise kapısına bırakılmış bir çocuk, bir piçti. Bunu acı bir surette — anlıyordu. Fakat, bunda onun ne taksiratı, ne günahı vardı? Jaklini gördüğü zaman, babasının verdi- ği cevabı söylüyor, saallerce beraber ağlı- yorlar. Kız: — Fransuva, diyor, sevişliğimizi baba- ma İliraf ettim. Dinlemek bile — istemedi. Seni sevdiğimi, senden başkasile — evlen- mek arzusunda olmadığımı söyledim. Kız dı, köpürdü ve: “Omun karısı — olacağına geher, yerin dihine gir..,, diye — bağırdı. AHh! Fransua.. Yarın evde nikâh — kıpıla- cakl!.. Al beni, nereye gölürürsen gölür. Bülün ruhumla, — mevcudiyelimle senin almak isliyorum. Nişıuılu'ndım nefret edi- YOrTUM 5 ERTESİ gün Dömer, her — vakilki gibi şafakla beraber kalkıyor, yeni satımn aldığı ormana odun kesmeye gidiyor. Bü- lün gün durmadan, dinlenmeden çalışıyor. Kocaman ağaçları bir iki baltada yere de- viriyor. Yamağı, bunları bu iri kütükleri kaldırıp yığın yapmakta güçlük çekiyor. Artık akşam olüyor, hava kararıyor, el- rafa bir hüzün çöküyor. Ağaçlar, birer ha- yal gibi görünüyor. Dömer, ballasını omuzuna — altıyor, ya- vaş yavaş yürüyor. Çalılara, dikenlere e- hemmiyet vermiyor. Karanlık Kiltlikçe ar- tıyor. Uzaklar bir ışığın parladığını gö- rüyor. Köye yaklaşlığını anlıyor. Duruyor, uzun uzun düşünüyor. — Sonra, bir şeye karar vermiş gibi görünüyor. Ve hızlı a- dımlarla yürümeye başlıyor. Cililiğin el rafındaki çiti atlıyor, kapıyı iliyor ve içeri giriyor. Hepsi oradadır. Nikâhı kıyacak olan na- ter, Koman alilesi, kız tarafı.. Jaklin, malı- zun mahzuün oluruüuyor. Masanın — üzerinde billür bardaklar ve şampanya şişeleri var, Bunların görünce çileden çıkıyor, divane- ye dönüyor. — Niçin geldin? İşin ne burada?,, Dömer cevap vermiyor. Çifiçiyi göğsün den şiddelle itiyor. Noterin önündeki kâ- gıltları alıp ateşe atıyor. Jatlinin yüzü sap- sarıdır. Hayret ve korku ile — sevgilisine bakıyor. — Vay, cüretkâr katil.. Dur, ben şimdi sana haddini bildiririm.. İhtiyar bu sözü söyledikten sonra du- varda asılı av tüfeğini almak istiyor. Katil!.. Bu kelime bir kırbaç tesiri gös- teriyor. Sonra, ihtiyar tüfeğe — sarılıyor. Dömerin gözleri bulanıyor. Baltayı lulan küvvelli eli kalkıyor. Sanki bir meşe ağa- cını devirmek İstiyormuş gibi şiddetle in diriyor. İlk evvel ciftçiyi, sonra karısını yere seriyor. Hazır bulunanlar, bhağrışa rak kaçmağa başlıyorlar. — Arkalarından koşuyor; nihayettekine de hir bhalta indi- riyor. Jaklinin nişanlısı, kafası ikiye ay- rılarak yere yuvarlanıyor. — Zavallı kızca dız bayılmış, ocağın yanına — düşmüştür Dömer, onu kollarının arasına alıyor, ya- vaşça yatağın Üzerine birakıyor ve sonra çıkıyor. Ağır adımlarla çillliğine dönüyor. Yazaıi $ Jandarmalar, kendisini tevkife geldikle- ri zaman onu bir masanın — önünde, başı elleri arasında ağlar bulüyorlar. Hiçbir şey söylemiyor, mukavemel göslermiyor, Ellerini kelepçeye uzalıyor. Sorgu hâkiminin huzurunda bir şey in kâr elmiyor. Vakayı olduğu gibi anlalıyor. Müdafaa için hangi avukalı istediği so- rulunca benim ismimi veriyor.. — A, da böyle bir avukat yok. Bü isim de palnız bir noler vVar.« Diyorlar. Zabıt kâlibi, sorgu hâkimine benim Pariste olduğumu batırlatıyor. Bir lelgrafla, Dömerin müdafaasını kabul e- dip elmiyeceğimi sordular. & *« * RENE atladım. A... ya gittim. Büyük bir heyecan içindeydim. Tevkifha- nenin kapısında biriken halk bağırıyor- du: “Kahrolsun!..,, efkârı — umumiyenin tamamile aleyhinde olduğunu anladım ve kendisini nasıl müdafaa edebileceğimi dü şünmeğe başladım. Aşk yüzünden mi? Peki, fakat ya eski- den yapılan hırsızlık ve ölüme teşebbüsi. Müddeiumuminin buna: “WHayır! Bu cina- pyet kasdile yapılmışlır... mukabelesinde bulunacağı muhakkak. Herhalde maznunu görmeyi ve müdafaamı ona göre hazırla mayı muvafık buldum. . Hücresine girdiğim zaman Fransua Dö- mer çılgın gibi yerinden Tırladı, ellerime sarıldı. Bulanık gözlerini — yüzüme dikli Bir şey söylemiyordu. Bu, tanıdığım deli- kanlı değildi. Büsbülün — değişmişti. Boy- lanmış, azim ve irade sahibi bir adam ol muştu. Çehresinde bir katil, bir şerir hali yoktu. Bana cinayeti ve sebeblerini tama- mile anlattı. Jöklini, başka birisinin karısı görmiye tahammül edemiyecek derecede sevdiğini söyledi: #“— Burada bulunmadığınızı bilseydim sizi rahalsiz elmezdim. Fakal, sizi bir da- ha görmek arzusundan kendimi — alama- dım, Vaklile, on üç sene evvel bana karşı pek âlicenab davranmışlınız. Orada, ek- seriyelle sizi hatırlıyordum. Liyakal ma- dalyesile lallif olunduğum zaman bunun sizi memnun edeceğini — düşündüm ve a gazele parçasını kesip gönderdim. — Bunu ihlimal çocukça bir gurura — hamleiliniz. Hapır! Hiç de böpyle değil.. Bu, size karşı hisselliğim hürmet, leveccüh ve muhabbel ten Heri gelmişlir. Şüphesiz, baklile bir ka 'NE namzedi, bhoğün de hakiki” katit ötan şbdr adamın bu muhabbeli #ize şerej vere- cek şeplerden değildir. Fakal.., Dömerin lehinde şahadel edecek bir iki kişi bulmaya çalışfım. Bu hususta çak müş külât çeklim. Dömerin Aflrika çöllerinde- ki hizmeti takdir olunmuyor değildi. Fakalt cinayeli herkesin tüylerini ürpertiyordu. Teyzesinin evinde hasta — yalan Jaklini ziyarel ellim. Kızcağız, hıçkıra hıçkıra ağ hyordu. Bir aralık leyzesi dışarı çıkınca bana, her şeye rağmen Dömeri sevdiğini, sevmekte devam edeceğini ve onu bekliye ceğini söyledi. Bu sözleri Dömere nakletliğim zaman acı acı güldü: — Beni mi bekliytcek? dedi. Nerede? Öteki dünyada mi?. Allı ay sonra, A, ya büyük bir kalaha- hk ftoplanmaya başladı. Parislen ve vilâ- yellerden gelen gazete muhabirleri kah veleri dolduruyordu. Adliye binasına hu- süsi telefon halları konuluyordu. Dömer ve ben çok müşkül — bir valyete gelmiştik. -(Bordo)dan — yeni bir müd- delumumi gelmişti. Eski — müddeiumumi başka bir yere tayin edilmişli. Herhalde yenisinin kendisini göstermek isliyeceği iddianamesinin biraz — şiddetli olavağı muhakkaktı. Yeni müddeiumul, elli beş yaşlarında ve addlivenin pek mümlaz memurlarından birisiydi. Dömer, beni her görüşte elime sarılıyor: — ÂAman. üslad, diyordu. Başımı Gipe- tinden kurlar, Başka bir şey islemem Gu- pana gidince kurtulmanın çarelerini ben bilirim. Jaklin de, emlâkini — paraya çe- virir, gelir, beni bulur. Benim de istediğim buydu. — Fakat hiç ümit elmiyordum. Çünkü yeni müddelu- mumi çok seri, çok katı yürekli ve ciddi bir adamdı. Her şeye müdahale ediyordu. SŞahidlere sunl sormama bile müsaade et miyordu. Duha ilk celsede biribirimize â- deta hasım olmuşluk, "Bana dikdik bakı- yöordü. j JAklin mahkemeye gelmedi. — Yataktan kalkamıyacak derecede hasta — olduğuna dafr tabib taporile ltahriri ifadesi okun- du. Müddefumumti. hâkim, jüri heyeti hattâ dinleyiciler bile Dömere hain hain bakı: yorlardı. Karar ertesi güne bırakıldı. Mürldelumu mi, vanımdan geçerken selâm bile verme di. Haliyle: “Böyle bir canavarı müda'anını calışmak ayıntır!., demek istiyor gibiydi. Yorsgun ve ümitsiz bir halde eve geldim Yemetiten sonra odama çekildim, Dömeri idamdan kurtarmak İstivordum. Fakat bu kahil değildi. Üc kisivi öldürmüş ve efir: münü tamamile itiraf etmişti. Tabibindi! raporu da aleyhindeydi. Kendisini kurtar- mak için bir mucize lâzımdı. Piyer Fonten tet* Bu mucize, bana bir deste _'_m_"_kmp F* lim eden bir kadın şeklinde BOf”"dı kat, bu mucizeden İslilade edemez ü ş K n dın, çekilip giltiklen sonra düşün ununla dım ve gecenin büyük bir kısmını D ıti geçirdim. Nihayet, sabaha karşi ldl'"' vetdim: Fransua Dömer ihlimal aı”' mahküm olacak, fakal ben, herhal lesini kurluracağım.. # & Ç& ._ERTESI GÜN, müddeiumum! İdw mesini okudu. Hayalımda bü " 4 şiddetli bir iddianame işitmedim M caiz: “Bu ve emsali gibi değersiz lüklara karşt adalet biamandırl.wr dü. Nihayet jüri heyetine döndü: lığa zarardan başka bir faydası o bu piçin idaminı islerim..,, diye ba eri Dinleyiciler bravo! Bravo! diye çırpmaya başladılar. Jüri heyeli Y*";n' at müzakereden sonra — kararını t etti: İdam!.. müd Dinleyiciler bu kararı alkışlarken ordu | deiumumi müslehziyane bana bakiY elt Ben de manidar bir lebessümle mü eltim. Dömer sandalyesine yıkılmıştı. El"d:_' yavaşça: “Cesaret, dedim. Cezanı !! pert bel küreğe tahvil ellireceğim. Söf yörümn Satid.. Yemek saalinde, müddeiumumini"n yt ne gillim. Kapıyı açan hizmetçiye '“'_rı"ğ verdim ve kendisini görmek istedi söyledim. Hizmelçi, az sonra geldi: çllir — Müddelumumi, bir yerde K Bu sebeble sizi.. kelf — Haydi, gil söyle.. Şimdi mutlak disini görmek. istliyorum.. ”ıjı Hizmetçi, ses çıkarımnadı, gitti V€ kabif” delumuminin iki dakika kadar beni | le müvafakat etliği cevabiını getirdi: yali Odaya girdiğim zaman kendisl""da' masasının yanında ve ayakla ı' Arkasında smokin vardı. Elimi sık bir sandalye göslerdi: — Bir emriniz mi var, üstad!e dd" — Tebrik ederim, iddianamenit © yüksekti. — Rica ederim lâtifeyi bırakınız- Burf ya niçin geldiniz, onu söyleyinize N"' — Evet, doğru., Buraya gelişimin $© yar” mahkümun kellesini kurtarmak İÇİP dımınızı rica etmektir. S tesiri yanlı, Yüzü kıpkırmızı olgu, İ le yümruğunu masanmın Üzerine W e e& stari'dedi; hen, alaya RİÇ gliğt - Bü, en hoşlanmadığım şeydir. İnsa” deni, menfur bir mahlâktar — kurtüt ' 4, istemek, buna çalışmakla vazifemi Y7 g Buna viedanen kanlim. Bu canavaâf? g daracak bir kuvvet tasavvur edem“:'“,,ı" Herhalde yaplıklarının cezasınt gö i tir. Siz de gelmiş, benden delâle"“;daj.ı' yorsunuz.. Zira, biliyorsunuz ki adliye müsteşarıdır.. — Evet, muhterem müddelrmum!- q; düşünerek geldim. Fakat, nsabi)'c'"“;"iı' delten bir şey çıkmaz. İkide bir "';! hakmaya da lüzüum yok. I.ütfen şü t6 "»J' alınız, davetli olduğunuz yere rahat$ init duğunuzu, gelemiyeceğinizi söyle Sonra görüşelim.. ne Bu sözleri o kadar ciddi ve â"""ııni’ tavırla söylemiştim ki hiç ses © dan dediğimi yaptı. Sonra bana bİ” verdi. Ve kibriti yakarken: gin '— Buyurunuz, üstad, dedi, sizi — İstemiş olsaydım, son dl*""d:oiı me geçen bazı vesaik sayesinde ma ,!d' idamdan kurlarabilirdim. Müd”"sm'ıllfr iddianameniz ttükümsüz hırakifdi: | nızda mı, iddianamenizde bana | le hitab edidiyordunuz: ıl'j! “Bir dul kadını, yetim cacuW;L“, bİP faa elmek büyük bir şereftir. F canavarı, bir. PİÇİ.. Ben de size, anası, babası terk olunan bir çocuğun hare i ziyade onların mesul olmaları yâz yâlın ";" ğini söyleyebilirdim. Ve mese'”"i“, büyük bir rezalete meydan veri” gdar Ülk celsede mahküma karşı © 'î:. yur ll hamelsiz davrandınız ki. kendis gvil"(ı" rabilmek ümidini keslim. Ge“'ıyofd,t- düşünüyordum; buna bir Ç“"_’r,hllf,p Kapı çalındı; gitllim, açlım. biyy“ııl'#ı. yinmiş, yüzü sapsarı ve sizin ılî"',r bir kadın gelmişti. Kocasında! £ pir ” diğini söyledi. Ve bana, pek M,p cera anlattı: . 1 ıilıı,ul “Olfuz iki, oluz üç sene evVE? terem müddeiumumi bu Şeh"d;"çaı # derslerini takip ediyordunu” ı_“.,ııi'*'n zel kızlarla görüşüyordunuz gt rasında en ziyade Galeri MoC” (Devamı İl n B Bu söz, kalasına indirilmiş bir ’”î;: | döğ EK ELLESİI. ELETEE M essa FESTPELEŞREE $it LA CLECE BAA FE G

Bu sayıdan diğer sayfalar: