Tatan: Kenan Çinili — Molokzad Çinili ( ERKEK - KIZ ) Ülercüme ve iktibas hakkı mahlardur) — Numara 57 — Hatırlarken vicdan azabı Haya duyuyorum ! tımda beni en diye bir yol var Çok üzen macera Unun kahramanı, bir şebnem danesi dar saf ve masum bir muallim kızdı karıştı- & Böze öteki arkadaşları da N’hyıı X Bekil, n"':qy: mecbur oldum Bör © kadar Bursxyı ve =ıhm Bu bit fırsat olacaktı. Yuru ğda iki gün kaldım. Pmuı su- Şekince, dönmek istediğimi söy - Eevvlâ razı olmak istemediler .. h'lıııııı Üzerine bir şey söyleme- . Üclar bir kaç gün daha ka Cır Ben Bursaya indir Pıııııı yoktu. Yal Buzn bir telgraf çektim .. v moıgı rtak i Yasıtasiyle para gön bildirdim. Cebimdeki kırk N_b'—lı hana benzer bir otelde yat- —N"l— ı ve beş kuruşun — yarısiyle ""Bıın Akgşam üstü postaha: ı—ı'“—ı Peratın gelmediğini —öğ- ' Bağırdım. Bir gece evvel kaldı- Biderek variyeti anlattım. İs bi Gitüüan Pöra gelinciye kadar "trmuı- rica etti hüg, T teklifimi biç ümit N kabul etti. Üstelik h "lş*n- dığarıya çıktığım zaman verdı. Bunun beş kuruşiyle bana ediğim Ş bile | dım. llk ad püra ancak Üç gün sonra j CU Ödiyerek Mudanyaya, ora * &C€ geçtim. İşlerimi gör — Bezş, * da İstanbula döndüm. ')em &t çalıştığım »—uı i bir türlü anlamadığı için Bölmez ın; İlk sorduğu sua! bu | "ş, .:Gu ikati anlattım. Ka- | "'dq Adamdı bu tüccar. Kızacağı | ktr kten kırıldı., N -lı,k İYle çok iyi geçindiğimizi söy- Talih bana bunu da çok gör- €& Mazlak yolunda bir otomo- *B tüccar, Bursaya | ’N. M Ö Müeaö bya biri pek W’WJW Hal böyle olunca Cap etti. Yazdı. Ailem q:'_:"rd— Annemden — başka Mmuyordum, Annem, va- Saklini Rörünce Adadan ayrıl- bir evcik tuttü. Beraber- kılıııdu Ben anneme yük Bir teraftan iş aramıya İyorlanlı, Bense dalmi $ lüya bağlıyacak böyle iş- M tniyordum. Çünkü dolaş. Ve tecrübeler bana er- Altında İstanbuldan gayri u.nın ve muvaffak olma- . bı' Av 42 '#r verdim. İşe başladım ” Bâde bir hayat geçiri. u,,:“'hkyln erkenden — yazıha- » aktamları d. lam. Üşme ” | yl;lhdı en hüzün duydu - | a nadim olduğumu bir w.',::_'nı Sirası geldi. Hatıra | * n ı q*ı * Benç kız ve kadınlara | OYnayarak bazı mace- h(rrnivlt' Beni yakın Tn kafasında bu hare - bir Muziplikten iba '—dnmı,ıı.ıır bulunabi. katı 8 geç vakit e nin beni » anlatacağım erdi. Artık bugün | Arzu yok.. Hele | | l Cesaretle, ’ Si gebnem — tanesi l kadar saf ve masum bir kızcağızdı. O nun en temiz, en ulvi hislerini bir mu zipliğe alet ettiğimi vaktinde farketme- yişime şimdi öyle mütcessirim ki... Ona alt hatıralarınıdan bugün burada İ bahsederken büyüt bir vicden azabı Juyduğumu söyler eliyim. Eminim ki bu azabı bütün ömrümce duyacağım.. Gözlerimin önünde hep © buluanacak ve bulundukça acı duyacağım, Kendimi bu genç kıza aflettirebil - , bugün elimden geleni yapmı ya hazırım, Mazipl gimin fenalığı yalnız ona do- kunmakla kalmadı. Evvelâ İzmir, sonra İstanbul gazetelerine yeniden beni mev zu yaptı. Hakkımda hemen hemen hepsi uy- durma olmak üzere bir sürü hikâyeler anlatılmasına yol açtı. Bu genç kızın hakiki ismini yarmıya cağım. Hikâyeme başlamadan kendi. sinden burada aff dilemeyi bir borç bi mek iç Alfedilmemle hakiki bahtiyarlığa ka- vuşacağım. * . * Bir sabahtı, evden, her zamanki saa- timde dışarıya çıkmıştım. Kapıyı kapa caddeye attım. Bu sıra. da cigara paketimi yukarıda unuttuğu Zile bastım. Pencereden bakan anneme : — Aneceğim, dedim, cigara paketimi yukarıda unutmuşum, — Pencereden &- tar mıtın ? mu anladım. Beklemiye başladım. Bu sırada gö- züm, bitişik evin alt ilişti. , Pençreden masallarda anlatılan peri padişahının kızı kadar güzel birz genç kız deşarı bakıyordu. Hafliçe sarkmış- tı. İpek gibi sarı saçları kısmen alnına kat penceresine düşmüştü. Dalgin görünüyordu. Sokağı gördü- güne bile kani değilim. Yeşil gözleri süzün, düşünüyorda. En mükemmel bir tablodan çok daha nefis tablatın bu fevkalâde şaheserine dalmıştım, Bir mehtap - seyreder, açık denizde güneşin doğuşunu seyreder gibi ona bakiyordum. Dalmışım. .Annemin sesiyle zendime geHim... — Kenan al, digarayı atıyorum . Paketi alrp, istemiye istemiye ayrıl. dım. Artık onu sık sık, her sabah evden çıkarken ve her akşam eve dönüşümde ayai yerde buluyordum, Bu genç kçzı saçlarının - sarılığından Alman sanmıştım. Sonradan öğrendim ki Türkmüş.. İz mir civarında muallimlik yapıyormuş.. Mektep tatilini geçirmek üsere annesile birlikte İstanbula gelmiş, yanımırzda da bu evde pansiyon oturuyorlarmış . önce Istanbul radyosu 18,30 .-,.mı,. a masal, Rayan Nine taru- n İnci: Şan piyano ve kı 19,30 Memleket şarkıları, tarafından, 19,55 Borsa haberleri, 20 Rıfat ve arkadaşları tarafın- dan Türk mosikisi ve holk şark 20,30 Hava raporu, 20,33 Ömcr Rıza turafından n söylev, a ve arkadaşları ndan Türk mü: ve halk şarkıları (ssat ayarı), 21,15 Fasıl sar beyeti: Oku- yanları Übrahim Ali, Konun — Musmmer, Klârinet Hamdi, Ut Cevdet Kozan, Tü bur Salâhaddin, Keman Cevdet. 21.50 Radyo fonik tersil: Sıüdyo orkes- trası, refakatile (Loulse) 22,45 Ajans ha- berleri, 23, Plükle sololar, opera ve operet porçaları, 23,20 son — baberler, ve ertesi Eünün programı, 23,30 son. | | | HAPFR — Aksam postas, Kalçın sokak ki, en pis bir mezbele bile buradan çok daha temizdir İstanbul könuşizğo; Hasırcılar caddesindeki esnafın ne dertlerı var' Yukarda: Hasıroılarda yoyfıkaldvvım Brın 80) Aşağıda: İstanbul Balıkpazarının biraz sindeki Hasırcılar caddesini bilir siniz bilmem ? Buranm isml! caddedir ama, geniğli- ği bir keçi yolunu hatırlatır. Yenicamiin Tahmis sok: kan kapısından çıkarak, Hasırcılara saptığımız zaman, gerek ben, gerekse arkadaşım foto Ali gayriihtiyari pan- talonlarımızı biraz yukarı d çek- tik. Çünkü buradaki yolda, bütün Ba- İtkpazartı gibi pis, crvik bir çamur içi- ne bulanıp kalmıştı. Arkadaşım: — Yedi sekiz gündür yağmur yağ- mandığı halde, bu çamur nasıl olur da kurumaz, diye söylendi. Bu kelimeler onun ağzından ancak benim işiteceğim bir yavaşlıkta çık- kâncılardan biri daha duym ki: — Kurumaz efendim, kurumaz. Za ten kurusa da daha beteri olur. Bütü: bu pis ça dJarı, toz olarak yutarız. Diye müdahale etti ve sonra yanı - mıza sokularak: dedi, sizleri tanıyorum. | Çünkü ho" akşam Haber okurum, Bu- ? rayı yazacaksanız bilhassa bu çamur dan bahsetmenizi bütün bu sokak hal- kı namma rica ederim. Çok ama, pek | çok ilr Bir saniye sustu, dönerek: — Bir mesele daha var, dedi. Buyu- run da göstereyim. Eminim ki şaşa - caksınız.. Biraz yürüdük ve Balıkpazarı isti- kametinde uzanan daracık bir soka- ğın başında durduk. Köşede asılı du- ran bir levhaya baktım. (Kalçm so - kak) yazıyordu. Bize kılavuzluk eden zat, burada i- zahat vermeye başladı: | ruz şu hale. sonra yine bana — Bu yolda umumi bir abdeshane ! vardı. Tuttular, kaldırdılar, Şimdi her kes gelip açığa abdest ediyor, bütün pislikler, sokağın aşağılarına kadar akıyor. Şimdi kış mevsiminde olduğumuz- dan işin kötülüğü pek — anlağılmıyor ama, yazın bım:dı ne feci vaziyet ©- lacağfını tasavvur edersiniz. Bu sırada etrafımıza civar dükkün- lardan 5-6 kişi toplanmıştı. Onlar da Jâfa karıştılar, Bu vaziyetten yanaya- kıla gikâyet ettiler. İçlerinden birisi: Hem de neden kaldır” lar bunu musunuz — dedi? Rüstem - pe-sa camlinde bir apteshane yapıldı, herkes oraya gitain diye, Fakat o ap- | larını, Kalçın sokağın mezbeleden fark teshane ücretlidir, her de işini görüy rken, ben de Kal- u:ı sokağınnın halini iyice tetkik et- n. Çöp tenekeleriyle, pislik içinde e ki ı varlarıyla, hele umumi aptesha- nenin kaldırıldığı kısımdaki vüoziyetie Je burasr ifrene bir mezbeleydi. Kal- rın bozukluğu da haddi azami- bulmuştu ama, biz oraya gittiğimiz bunların tamirine başlanmıştı. Bu iğrenç vaziyeti daha fazla sey- retmeden tekrar Hasırcılar caddesine döndük ve burayı baştan başa ge « dik. Dükkâncılarla, seyyar esnafla gö rüştük, Dükküâncılar: . Kapı önüne bir al ceza yazıyorlare ın haline bakın, rt işgal ettikleri kapılarını bile di diyorları gibi dükkünalrımızm kapryor Dükkâne Bura « hmv hakkı vardi. ol kadar çok VAN yayakaldırımı- nı, araba yolunu bile istilâ etmişlerdi. tahta içecek uvallarla kutularla, î!"lPkF' erle y yığılmıştı. Seyyar esnafa gelince: limt, orada durma, bü- rada durma, biz de ekmek yiyoceğiz. Zaten bahları ancak kaçamak du « rursak duruyoruz. Yoksa bizi de bı - rakmıyorlar, Topu topü şurada ancak saat 15 den 19 a kadar rahat bıraki- hyöruz. arafın iddiası da haklıya benim görüşüme göre, bura- da haksız olan tek şey, zaten daracık olan sokakta, yayakaldırımımım ta - olması, ve insan- bir yer bırakılmamazı mamen a| HABERCİ Yalancı elmaslardan en Çok zenecller hoşlanıyor Yalancı taşlardan satrlan yüzük, b yapılan ve u nlık ve sene çok moda, bunlar az bir para ile kaybolsa da insan a- maslardan da | rinde y ler, hakikf elmas ! incilerini kasalarda saklıyor - | lar, bunların taklidini yaptırıp kulla - elân devam et- Hattâ, H'rgok zen Yalancı mücevher en çok hoş- lananlar Afrikalı zenellerdir. Bunlar, Büse o kadar meraklıdırlar İ slenirler. Küpeleri, bilezik- lıkları taze wdendir. En tabilsi ve gairanesi de bu değil mi', çiçek 200 işçi kız grev yaptı İngilterede pek garib bir grev hâdi. sesi olmuştur. Nertonda Sines oyun « cak fabrikasında çalışan 200 kız, mü- dürlerinin müstehzi hallerinden o ka- rdır ki, en nihayet grev inl yüz Üstü bırakıp glerdir. a sahiplerinden bir heyet, kız rar İş başma getirebilmek İ- rmek meoburiyetin- ızlar 21 yaşmda olan Serek ( evlerine gi Fabril art t çin ml do kalm b | yeni müdürden pek memnundurlar, /