15 İKİCİKÂNUN — 1938 Kafa şişiren kahveler Kahvehanelerim zi uyuşturucu ve kafa Şşişirl6ci birer zaviye oimaktan kurtaralım Yazan; B UĞÜN bedeni ve ruht gergin- liğimi en yuksek haddine ka- darı çıkaran bir kafa çalışmasından sonra sokağa fırladığım zaman sulu kar yağıyordu. Mizacıma, ve zevkime uy- gun bir kahkaha filmi bulabilseydim, belki bir sinemaya giderdim ; semtimde- ki sinemalarda gösterilen (Bethofen), ve (Labohem) gibi gözyaşı döktürücü filmleri görmemiş olsaydım bile bu gün seyredemtezdim. Çünkü bu akşam ağlamak ihtiyacından ziyade gülmek ve neşelenmek ihtiyacını hissediyordum , Bir kaç gündenberi maddi ıstırabını ruhuma da aksettiren midem bütün me- kanizmalariyle güzel işleyebilseydi ihti- malki bir "Travyana,, veya “Ayda,, nın hatirı için çalgılı bir birahaneye dalar ve bir Ömer Hayyam ve yahut ta bir Baudelaire felsefesi ve tesellisi ile kas- vetimi öldürürdüm . “İki koca alacağım..,, gibi adi şarkı- ları dinlete dinlete ince zevklerimizi u- yuşturan çalgılı yerlere baş vurmaktan sa, güzel bir radyo başında oyalanmak dana müre.cah olacaktı. Ne çare ki bu gece evimde de kala- mazdım; çünkü ziyaretimize gelmesi mühtemel olan bazı aile misafirleri a- rasında muhakkak ki dertlerini bütün tafsilâtiyle dökmek fırsatını arayanlar- dan ve günlerdenberi tansiyonlarının Gerecelerini ölçtüremedikleri için endi- şelerini izhar edeceklerden biri olacak- tı. Bu gece başkalarının elemlerinden ziyade kendi elemlerine deva arayan ve hekimini kafa sükünetinde arayan eti- ketsiz bir insan hayatını yaşamak isti- yordum. Bu haleti ruhiye ile yağmur kamçısı altında olarak sokaklarda hayli yürüdüm ve en nihayet tenha buldu- ğum büyükçe ve temiz bir kahveye dal- dim, Bir saattenberi bu kahvenin bir kö- şesini işgal ediyor ve şu satırları da bu- rada karalamıya başlıyorum. Fakat şu son kelime kalemimin ucuna döküldü- gü anda ilk önce tenha sandığım kahve- nin yavaş yavaş dolmıya ve cigara du- manları içinde kalmirya başladığını gö- rüyordum. Etrfimda şehrimizin aşağı yukarı bütün içtimal tabakalarına ve mesleklerine mensup oln mühtelif yaş- larda bir çok vatanldaşlar var. Hattâ bunların arasında ders kitap- ları ve notlarını masalara yayarak bir şeyler yazmıya ve dersi hazırlamıya ça- lışan genç lise ve üniversite talebeleri de az değildir. Nitekim yanımdaki ma- sada iki cılız talebenin çetin bir cebir muadelesini çözmek ile — uğraştıklarını takdir ederek yan gözle takip ediyor- dum. Ve eminim ki bu çocuklar tahsil iştiyakı ile Anadolunun herhangi uzak bir köşesinden İstanbul mekteplerine koşmuşlar ve sobasız bir odada çalışa- madıkları için bu sıcak köşeye sığın - mışlardır. Fakat bilmem ki okuduklarını anlıyorlar ve muhakemelerini sağlam bir kafa ile yürütebiliyorlar mıydı? Ben kendi hesabıma yorgun kafamı dinlendirmek niyetiyle bu kahveye gir- miştim; halbuki ayrılırken şakak da- | martları Çatlarcasına atan bu zavallı ka- fa davul gibi olmuştu. Çünkü bir taraf- tan başlarında kimbilir ne gibi menfa- atle talebe kasketi bulunduran işsiz gençlerden aksaçlı vatandaslara kadar hemen bütün müşteriler biribirlerine meydan okuyarak iddia ile zar atıyor- lardı; bir taraftan da bir dakikalık fa- sıla bile verilmeden en bayat gazelleri çalan eski bir gramofon bilhassa bizim gibi oyunla alâkası olmryanların kulak- larını ve daha doğrusu ruhlarını taham- mülsüz bir gıcırtı ile dolduruyordu. Tabiatiyle ,dudakların büzerek ve dişlerini sıkarak şivelerine garip bir a- henk veren garsonların nâraları da bu orkestranınm nakaratı sayılabilirdi. Dünyanın her tarafında, Viyana ve Paris gibi en büyük musiki beldelerin- de dahi en basit isciden, en namdar bir mütefekkire kadar bütün şehirlilerin kahvelerde oturup dinlenmeleri çok tabif bir âdettir. Kendimi Şanzelizede- Dr. Rasim ADASAL ki (Hongarya) veya (Floryan) kahve- lerine atabildiğim gece çok bahtiyar sa- yasdım . Buralarda ve Parisin bütün küçük kahvelerinide ne kumar oyunları oyna- | nır; ne sabahtan akşama kadar gramo- fonlar çalınır ve ne de garsonlar bağı- rırdı. Bu kahvelerin çoğunda bira ve li- kör gibi içkiler içildiği ve gönül açıcı çalğılar da çalındığı halde bir mabet süküneti veyahut ta bunun aksine ©- larak tamamiyle çılgın bir neş'eye sahne teşkil ederler. Buralarda ister kitap oku- fabilir, ister mektübunuzu ve yahut makalenizi yazabilirsiniz. Türkiye Şark memleketleri sırasın- da sayılmaktan hakkiyle kurtulduğu halde ve bir çok hususlarda da Garp dünyasının içtimai âdetlerini en mede- ni sakinlerinden daha iyi kavramış ol- mamıza rağmen bazı huylarımızı olduğu gibi muhafaza etmek an'anesinden ve nargileil, tavlalı kahve hayatından he- nüz tamamiyle kurtulamadık. En Avrupai şehirlerimizde bugün da hi hâlâ bir Şark havası miskinliği içinde yaşayan içtimaf müesseselerimizden bi- ri de uzun ve yorucu işlerimizden son- ra kafalarımızı dinlendirmeğe koştuğu- muz bu kahvelerdir. Ayvrupanım büyük merkezlerini ziya- ret etmeden önce ben de kahyeleri bi- rer tembelhane ve hattâ kumarhane sa- nıyor ve oralarda oturanları işsiz, güç- süz telâkki ediyordum. Halbuki Parisin her sokak başında bulunan sayısız kahvelerinin bütün gün dolup boşaldıklarını ve en olgun kafa- ı münevverlerin bile dinlenmek için ü- şüştükleri yerler olduklarını görtdükten sonra fikrimi tamamiyle değiştirdim, Modern cemiyette hayat, hep kapalı bir evin darlığı içinde geçemez. Aile sevgisi haricinde diğerkâm hisler taşı- yan her vatandaş kafa ve mesaj dostla- rını ara sıra bu toplanma yerlerinde gö- recek, büro hayatından sonra biraz dal- ga geçecektir. Yeter ki kahvelerimizi uyuşturucu ve kafa şişirtici birer zaviye olmaktan kür- taralım ve mümkün olduğu kadar elem giderici, hakiki musiki ahenkleriyle de dolduralım. Çünkü pazarları Beyoğlunda bile sevdiklerimizle içinde oturup dertleşe- cek 'lumansız ve gürültüsüz bir kahve köşesini bulmakta güçlük çekiyor ve dar caddeler de coşup taşan insan de- | nizinin dâlgalarına kendimizi kaptıra- tak perişan olduktan başka ister iste- mez “derbeder,, sıfatiyle de etiketleni- yoruz. Ben Bakırköyünden Büyükdereye ka- dar uzanan koca İstanbul beldesinde ka- fa srhhatma ait şartlarla dolu bir hava ve neş'e yaratan örnek kahvelerin ade- dini parmakla sayıyorum: Diğer vatan- daşlarımın bu husustaki düşüncelerini bilmem.. Dr. Rasim ADASAL İzmirde _ Sokak isimleri kaldırılıyor Her sokak kendisine konulan numara İle anı'acak İzmir (Hususi) — Belediye meclisi- nin evvelce verdiği karar üzerine dün- den itibaren İzmir şehrinin Lütün s0- kaklarına numaralar konulmağa başlan maıştır. Sokaklara numaralar konulduk- ça sökak adları kaldırılacak ve bütün sokaklar, numaralarile anılacaktır. Yalnız bulvar, büyük semtler ve baş- lıca caddelerin adları baki kalmakta- dır. Belediye memurları Üçkuyulara gi- derek (1) numaradan itibaren sokakla- rı numaralamağa başlamışlardır. Üçku- yular sotağının numarası (1) numara- lr sokak olmuştur. Dün on kadar sokağa numaralar ko- —— Hamsinin de bir tarihi var :' ON günlerdeki balık bolluğu a- s rasında, meşhur hamsi de ka- raya vurdu. Toptan kilosu 20 para- ya satıldı. Bu, bolluk karşısında o- nun bir tarihini yapmak. bilmem si- zin için zevkli bir yazı mevzuu mMmu- dur? Hamsi, o kadar şöhretli bir ba- lıktır ki, adı tarihlere bile geçmiş- tir. Hiçbir balık, ansiklopedilerden balıkçılığa ait kitaplardan — başka, onun gibi tarihlere girmemiştir. 1050 yılında Trabzona giden Evli- ya Çelebi, seyahatnamesinde (Cilt, 2 sayfa 92,93) hbamsiyi balıkların en memduhu olarak göstermiş, muhte- lif hassalarını kaydetmiştir. Eski coğrafya bilginlerinden Trab zonlu (Mehmedülâşık) da (Menazı- rülavalim) adlı eserinde hamsi hak kında bir çok malümat yazmıştır. (Kâtip Çelebi) de — (Cihannüma) sında hamsiden bahsetmiş, — menşel hakkında araştırmalar yapmıştır. Eski Trabzon salnamelerile büyük Lâürosta, İstanbul — balıkhanesi eski müdürü Deveciyan Karakin efendi- nin (Balık ve balıkçılar) adlı ese- rinde hamsiye dair epeyce malümat vardır. Hamsinin vatanı, o taraflarda çok çıktığı için bazılarının zannettiği gi- bi Trabzon değildir. Hamsinin öz va- tant, — Norveçin cenup sularından (Ternov) kıyılarma kadar uzanan (Bank)lardır. Oralardan kafile ha- linde kalkarlar, birçok denizleri do- laşırlar. Birçok memleket kıyılarına uğrarlar, şimal yoluyla Azak deni- zinden, Rusya kıylarından - suları- mıza geçerler. Bu itibarla hamsinin öz vatanı Norveç, ikinci vatanı da Trabzondur. Trabzonlular ve o bavalideki bü- tün Lâzlar, hamsiyi çok severler. Ve türlü türlü pişirirler. Bazıları nevile- rini on dörde, on dokuza kadar çı- kardıkları gibi, bir kısım hamsi se- venler de kırk dokuza iblâğ etmiş- lerdir. İşi mizah gözüyle görenler de suyundan şarap, sirke, hoşaf, çorba, dolma, fındık cevizle karıştırıp bak- lava, yağda kavurup gaziler helva- sı, kılçı*ından tel kadaifi, tas keba- bi yanıldı'ını da yazmışlardır. Evliya Çelebi “tesemmüm alâimi gösteren hayvanlara hamsi suyu İ- çirmek; meselâ hastalanan inekle- rin a#ızlarına dökmek suretile teda- vi,, yapıldı&ımı söylüyor. Eski Trabzonluların, hamsi hak- kında garip hurafeleri, — itikatları vardı. İlk denizden — çıktığı zaman hamsinin para kesesine atılışı boere- ket getirecetine, bütün — yılm para bolluğu içinde geçeceğine delâlet e- derdi, Çatal kuyruük denilen cinsinin bel- kemiğini kurutur,tarak — yaparlar, bununla yeni doğan çocukların saç- larını tararlardı. Ve bu suretle saç- larımn gür olacağıma inanırlardı. Hamsi hakkında eski ve yeni sa- irlerimizin birçoğu gazel, — kaside, nazire, mmuhammes, müseddes voesal- re yazmısşlardır. Eskiden Trabzonda, hamsi alma- ya parası olmayan kadmlar, hamsi kayıklarımın başına gidip irticalen yüz mısra türkü söyler, bu suretle parasız hamsi alırlarmış. Şu parça- lar o türkülerden birinden alınmış- tır: Hamsiler kurban size Evvünüz var denize Yakarlar çıraları Atarlar ağı size Çekerler sizi yüze Doldururlar kayuğa Satarlar sonrâ bize Keserük başınızı Sererük sizi göze Yedukca gani gani Dua ederük size. Hüsevwin Rüştü Tırpan HAMİŞ:; Alonllu Şeker — fabhrika- &ında Bay Ali Saibe: Mektubunuzu aldım. İltifatınıza teşekkür ederim. Sortunuzun cevahınmı yakında bu sü- tunlarda vereceğim. H.R.T. nulmuştur. Büyük bir süratle sokakla- rın numaralandırılmasına, bir plân da- hilinde devam edile'cektir. Belediye bu münasebetle, sokak nu- maralarına göre bir de plân hazırlamak tadır. Bu plânda sokakların hem eski adları, hem de verilen numaralar bulu- nacak ve alâkadar dairelerle posta ida- relerine verilecektir. Maksat, herfangi bir yanlışlığa mey dan vermemektedir. Ayrıca bu plânlarda sokak ve ma- hallelerde mevcut bulunan elektrik, hava gazı, telefon şebekeleri, yol (par- ke veya kaldırrm), kanalizasyon, su iş- leri de işaretli olacaktır. Bu suretle gidilecek mahalle ve sokak hakkında şehir halkır daha kolaylıkla malümattar o! bak, aynı zamanda belediye de bu | işler üzerinde çalışabilecektir. Aqdında ı]aka cak buhranı Halk soba aldı, fakal kok kömürü yok! , Tren yolu üzerindeki şehi rlerde sömikü salış yerleri açılması isteniyor 5 senelikimar plâni hazırlandı Aydın (Hususi) — Belediyemiz beş yıllık çalışma prog ramını hazırlam'ştır. Bu programa gö- re, elektrik tesisatr genişletilecek, asri kabristan, buz fabrikası, soğuk hava depoları, koruluklar, takviyesi — yapıl- mayan sokakların tesviyesi ve kaldı- rımları yapılacak; kanalizasyon işi mü- tehassıslara etüd ettirilecek. çay mec- rası ıslâh ve mevcut setler tesviye et- tirilecek, Cumhuriyet meydanı imar olunacak, süt çetzuğu balım evi yeni- den ve modern bir şekilde inşa ettiri- lecek, halen belediyenin bulunduğu adadaki arsa ve binalar istimlâk edile- rek buraya asri bir belediye kurağı ya- pılacaktır. Bunlar için lâzım olan para beş yıllık belediye bütçelerizden temin olunacaktır. Bu proje, şehir meclisinin ilk top- lantısında, meclisin tasdkine arzolun- narak 938 bütçesinden itibaren para ayrılmağa başlanacaktır. Mangal ve kok kömürü buhramı var Aydında son günlerde şildetli bir kömür buhranı vardır. Kömürün kilo- su 10 kuruşa satılmakta, fakat bu da kolaylıkla bulunamamaktadır. ÂAz mik- tarda gelen kömürler, kömürcüler ta- rafından şehir dışında payiaşılmakta- dır. İlbaylığın emrile belediye ve or- man idaresi kömür işini hal için müş- terek tedbirler almaktadırlar. Belediye Çivrilden bir vagon kömür ge’df“rıı ' sattıracaktır. ö Burada maden kömürü sobaL'" çok rağbet görmektedir. Resmi ve b leı susi dairelerden başka, bir kısım Wı da bunlardan almaktadır. Ancak yala” kömürü bulmak müşkülâtı bu 50 kte da odun yakılmasını icap etti dir. y Vakti yerinde olanlar birleşerek pi mirden kok ketirtmekteler ise dt da çok pahalıya mal olmaktadır. Tren yolu üzerinde olan büyük W saba ve şehirlerde sömikok satış ri açmak halkı, maden kömürü K ğa alıştırmak için çok faydalı ola tır. Zeytin mahsulü çok berelwlli Aydının Koçarlı kamununda, M 1,5 milyon kilo zeytinyağı ve İ kilo da pamuk kozası istihsal de; Bu yıl pamuk rekoltesi biraz het olmasına rağmen, zeytinyağı çok i ketlidir. Fakat her iki mahsul f;gııd’ rının çok düşük olmasından mü şikâyetçidir. Pamukçular, Nazilli basma fab'nfiğ nın doğrudan doğruya müstah veyahut mahalli fabrikalardan temin etmesini diliyorlar. Zeytinyağ piyasası kilosu 100 P”;. dır, Bugün alıcılar üç kuruşa karmışlardır. Sivas-Erzurum hatt' HKÜRAN ağe Kemaha yaklaştı Sivas (Hüsusi) — Kış mevsimi gelmiş olmasmmna rağmen — Sivas - Brk devam edilmektedir. Çalışmaların kışın da mamen tatil edilmemesi için lâzım gelen tedbirler alınmıştır. Demiryolu şimdi Divriki aşmış ve Kemaha yaklaşmıştır. ki haziran ayında Kemaha ve Cumhuriyet bayramında da Erzintana Erzurumdemiryolu üzerinde yeni yâpdıp demiryolu üzerinde çalışmalara tır. Yukarıki resimde Sivas - köprü görülmektedir. —ıâ 4 LA Hat, önüm ulaş? Dedesini !)oğan Kadının idamı istendi i0 yaşında bir çocuk anasının cinayeti nasıl işlediğini anlaltı Kastamoni (Hususi) — —Küre- nin Çörekçi köyünde Necihe is - minde bir kadın 80 yaşındaki ihtiyar dedesini çok feci bir şekilde boğmuş- tur. Ağırceza mahkememiz bu davayı da sona erdirmiştir. Katil Necibenin dedesi 80 yaşların- da Ahmet kendini beslemek kavliyle öküzlerile birkaç tarlasını bir komşu- suna vermeye teşebbüs etmiştir. Bun- dan fevkalâde kızan Netibe dedesi uyurken biçarenin üstüne atılmış ve biçare ihtiyarı tırnaklarile boğmuştur. Mahkemenin son safhasında katil kadının on yaşmıdaki oğlu şahit olarak dinlenmiş ve masum çocuk anasının — Yurddan Küçük Hahorlef * Geçenlerde Karsta hükümet ,w,f lim olan şaki Aydemirin aı'Iı:a-d!ı dan Dursun, Bardiz rıal'ııy,rı:':sııflilı köyünde bir elinde değnek, bif ekmek torbası ile yakalanmışt!7 J * Konya belediyesi muhase kili Mehmet, iki bekçinin im taklit ederek maaşlarını aldı M sile işten el çektirilerek mah y verilmiştir. rılması kararlaştırılmış ve binâ şası münakasaya konmuştur% * Balıkesirde bir doğumevi dedesini nasıl boğduğunu büYük hüzün içinde anlatmıştır. Mahkemenin sona ermesi üı müddelumumi katil Necibenil M ceza kanunun 450 inci maddesi bince idamını istemiştir. ni Mahkeme ayın 17 sinde kat47 rötektir.