15 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cok &a) İKİNCİKANUN -- -1938 Kutucul'ların büyük erdi var bir Yük arabaları- ea Nin, dükkânları- Ş Nin önündeki dar caddeden Sgeçmesini Istemiyorlar r?hta fiyatlarının Ması kutuculara Zzarar eltirmiş vi Bi 9(, uhi('l ! z Varin, arabaların geçmesini ist emedikleri yol böyle daracık bir yer- * MSadda; genç kutncu Bemih, E (? L SS gü Yi e &Ün evvel telefon çaldı. makine. Ü Salınca hiddetli bir ses duy- u Üş ?T__na_? Haberciyi arıyorum kendisi. "'“_ bir şey söyliyeceğini, î"'!in-. Him, buyurun sizi dinliyorum, ke SI Ti _u’_mdakinîn, sesi |- birtaz evvelki zihtteı Şeklini epey kaybetmiş bir va <£ devam etti: *nap Urası Kutucular. Ben size bütün î;k,n:ı:mmı telefon ediyorum. Allah Yörüz #men kalkıp geliniz de, ne çeki Ni Börünüz.. Etleyiy Var, çektiğiniz nedir, kime küş diy. diye soracaktım, fakat telefon Ülüme, © ka hünu: Pandı Soracaklarımın hepsi başıca , “Unda kaldı. O dâkikada birçok Pr.ıakh:l"ım öolduğu halde, hepsini 'îhe,q * Foto ÂAliyi buldurdum ve be t“ttuk Oğru Kutücüların — yolunu Tah h%&hd?:euin_ Balıkpazarımın karma Tkten sanı " PiS sokkalarından — geç k"hoıd Ta 15 dakika sonra, Kututu kiqk, ": Yere varmıştık. dq. den Teye uğrayacağımızı bilme İâsmax — *trafımıza bakma — bakına Sna » a Bi dük'fâ baş,ıa'dlk- Bu sırada küçük Tn öhü Nn önün den geçerken, kapı T yan © düran genç âir_ çocuk güle nımızR a ee âfa geldi.. | hıli(ha biziâddiniz' dedi. Bugün — sıra " Semtin! Endı $ & * a eıîııı:ıe derfal sördüm: h—“ Y%;n rİ_'Hl!fon eden siz miydiniz? Tih « Fakat H : , 1&*. Tan Olduğ aberin- okuyucu Büm icin tanıyorum — siz H çrkâuma ;b_"' Benc adamın, Üt eee b U yürüdük. Burası » ut ğcmbcrıcri. hamtur masaları, ü““_zer esyalarla dolü idi. a Terindeki levhaya " SOonusan ; Bîıt eı SErtendim, V3 Vo) nî' büratim umumi derdi Nüler ğ î"abalardan bahsetti: udîîac tiğimizi bilemeztiniz, e. Ügğü :'ğ Yolumuzu #ürüyorsu a Ği d. insanlar İ Ör qh“ b“yqltla_n B n bile z0r Tp b kam?m Fünde yüzler:e yük ha :""il'nq' S S€civor. Geçiyor diyo t ll b İ $ a k'ı'ş; '“mem_ı UI[n ısmıııo geçmek - de | Mon lya geldi çi Dunlardan” ikisi | Ka alabalıp çe YOT saatlerce tıka | b ha © birittik ü Timmr ikRtikçe #a gel küçük çeşit, baktım. genctin Semih admımı l birikiyor, tcek mMmüÜsteri varsa 82 geçip gidiyor. Za- u kadar olsa ne ise, ldan yıldırım gibi ge- | tuk, onların derdi de, erciyle konuşurken, -— Her gün yavaş yavaş sönen bir sünat- la uğraşan sandıkçılar — hallerinden çok şikâyet ediyorlardı çen arabalara, otobomillere çiğnenme- yolculardan kaçının kendilerini canhavliyle dükkânlarımızın içine attıklarımın ' hesabını Allah bilir. Bu yüzden, mallarımız da ziyan görü- kırılıyör, dökülüyor. Semih burada sustu, bize dükkânınım mek için, zavallı yor, bir çokları önündeki duvarların yıkık, sıyrık yer- lerini gösterdi: — İşte, diye devam etti. Arabalarmın buradan nasıl, ne tehlikeli geçtiklerini anlamak isterseniz şu duvarların haline bir kere bakmız. Bütün esnaf aramız'da imıza topladık, bu vaziyete bir nihayet edeceğiz.. Tam bu sırada, iriyarı bir adam ya- rımıza sokuldu ve nefes. almadan söze verilmesi için müracaat karıştı: — Ne müracaatı canım.. Geçenlerde derdimizi söyledik te sanki ne oldu? Kaymakam bir geldi vaziyeti gördü, köşeye bir bekçi koydu. O gün arabaları buradan bırakmadılar. Fakat ertesi gün gene eski hamam, eski tas.. Semihin — dükkânından ayrıldıktan sonra bir çok başka kutucularla konuş- malların pahalı- lanmasın idi. Eskiden metre mik'abını 25 liraya aldığımız ağaç, şimdi 40 İiraya fırladı. Halbuki bizler malları gene eski 'Ei_vata satmak mecburiyetindeyiz.. Çünkü müş İstanbul Rkonuşuyor teri eskiden aldığı fiyatı bilir, bugün ayni mala on para fazla vermez. Bu yüzden arada ezilen tabii biz. oluyo- ruz. Sonra ikinci bir zararı da, seyyar satıcıalrım kaldırılmasında zördük. Ba- hkçdar, dutçular esnafına tablalar ya- pardık. Şimdi bü iş te hapr yuttu. Kutucuları dolaşırken, usul sandık yapan dükkânlardan birisi- ne uğrtadım. Burada üç tane yaşlı ve bu işte kocadıkları anlaştlan insan çalışı- Yyordu. Dükkâna asılan levhada (Sandıkçı Hasan Bal) yazısını okuduktan sonra, dükkândan içeri girdim. Arkamdan Âl | de pürtelâş beni takip etti: Ve bu işi tam zamanımnda yaptığımızı anladık. Çünkü o sırada biribiriyle ya- rış edercesine iki araba sokaktan hızla geçtiler. Arkadaşım fena halde ürk- müştü. — Herifler az daha beni çiğneyecek- lerdi, diye söylendi. O zaman, ihtiyarlardan birisi: — Ya bizim canımiız yok mu, ba- yım! Bunların yüzünden, bu sokakta ne cam,'ne çerçeve kalryor. Dükkânr- miızdan başımızı çıkarsâk çiğneneceğiz. , diye korkuyoruz. Allah kürtârsın bizi, Bunları söyledikten sonra, eski za- manlarda yeni gelinler için yapılan sandıklardan birine benziyen yeni bir sandığın üzerine eğildi ve müthiş bir el çabukluğiyle, bu sandığın üzerindeki madeni ksstmlara zarif nakışlar yapma- ğa beşladı. O zaman, diğer ihtiyarlarla konuştum: — İşler çok bozuldu, diye d “ane dılar., Şimdi bu usul mallara ız insan bakıyor. Halbüki ne güs.., ne sağlam iştir bilseniz. Ne çareki her- kes bir asri, modern mal almak usulü tutturmuş: Bizim sandıklara nazaran yüz kere çürük, yüz kere daha az sağ- lam mallara gidip avuç dolusu para sa- çıyorlar.. Burada süstu ve derin derin içini çekti.. Gözlerini arkadaşının işlediği sandığa doğru çevirdi ve dakikalarca öylece sa- bit nazarlarla baktı, durdu. Sonra bize döndü: — Çok severim şu işi amma, genç ol- saydım, hiç durmaz kendime başka bir iş arardım, çünkü ekmek kalmadı, | artık bunda diye söylenidi.. HABERCİ İISTANBUL: İi 18,30 plâkla dans musikisi, piyano ve keman relakalile, 19,30 konle- rans$ Selim Sırrı Tarcan (Spor pedagoji— si), 19,55 Borsa haberleri, 20 Sadi Hoşses 19 Saliye: ve arkadaşları tarafından Türk — musikisi ve halk şarkıları, 20,30 hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,40 Semahat Özdenses ve arakadaşları tarafın dan Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat ayarı; 21,15 örkestra: 1 — Olfenbach: La belle Helene Potpo urri, — Vollsted; Frores Jöyevü valse, $ — Borodin: Dans Les Steppes de 'a sie cöntrale, 4 — Grossmann: Csardas, 5& — Rameaud: Menueti. 9015 Ajans haberleri., 22,30 Plâkla solo- lar, öpera ve öperet parçaları, — 22,50 son haberler ve erlesi günün — programı, 23, son. BÜKREŞ: İ8 Rumen havaları, 19,15 müzik, 20,35 şarkılar. 21,15 cazbant, 22,45 Rumen ha- v bir de eski | İyileşemiyordum. Sıksık bayılmıya baş- lamıştım. Bu hal bir kaç gün sürdü.. Hastaneye girişimin ancak haftasında kendimi toplayabildim, Bir jandarma çavuşiyle bir polise ifade verdim. Be- nim bilmediklerimi de jandarma çavu- şundan öğrendim. Beni kanlar içinde yerde, Bebeğe e- veine giden bir rençber görmüş, Biraz ileride de atı, gene ayni şekilde görünce şöseye fırlamış. Bir şoföre haber ver- miş. Beraberce beni alrp — otomobille Etfal hastanesine kaldırmışlar. İfademi alabilmek için üç gün üç gece uğraş- mışlar.. Nafile.. .Nihayet dört gün önce yalan yanlış verdiğim adresteki yeri a- ramışlar.. Çavuş bana bunu söyleyince annemi hatırladım : — Annem geldi mi dedim, her hal- de çok üzülmüştür. — Tabit gelip gidiyor. Hemen men her gün. Şimdi de neredeyse Hrs. Jandarma çavuşuna atı sordum: — Hayvan ne oldu? dedim. — İki bacağı da kırıldı. İyileşmiyece- ği anlaşılınca Sipahi ocağında öldürdü- ler.. Bunu işittiğim zaman duyduğum ü züntüyü tarif edemem.. Yalnız ağladı- ğımt biliyorum. Çavuüş benim ağladığı- mı görünce teselli etmiye çalıştı: — Siz kurtuldunuz ya! Üzülmeyin, dedi. İki saat sonra annem geldi.. Yanım- da.geç vakte kadar kaldı ve hep ağla- dı. Etafl hastanesinin başhemşiresi sı- cakkanlı genç bir kızdı. Benim konuş- maya başlayabildiğim gecelerden birin- de yanıma gelmiş, ben sormadan hasta- he- ge- | neye gelişimi anlatmıştı. Çünkü vak'ayı garip bulmuştu. Nasıl olup ta aldana- bildiğine hayret ediyordu. Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK — RIZ ) Müthi!ş kazadan Sonra... iki bacağı kırılan atı öldürmüşler Ağlıyor dum; çavuş beni teselli ediyor Kurtuldunuz ya üzülmeyin! diyordu 53 1 atım ölümüne beri sebep olmuştum — (Tencime ve iklibas hakkı mahfuzdur) —Numara 4i — Beni hastaneye getirdikleri zaman hemen sedye ile ameliyathaneye götür- müşler. Beni gören hastabakıcılar: — Vah zavallı, pek te genç bir deli- kanlı, diye üzülmüşler. Ameliyathane- de, ameliyat masasına yatırmışlar. Elbi- selerimin çıkarılması icap edince dok- tor, ameliyathanede bulunan kadınlara: — Siz çıkın bakalım, demiş. . Kapıyı kapatmışlar.. İçeride bir dok- tor, bir ben, bir 'de beni soyacak adam kalmış. Merak içinde dışarda bekliyen hastabakıcılar, birdenbire kapının açıl- dığını duymuşlar, dışarrya çıkan yar- dımcı onlara: — Haydi bakalım siz girin, hasta siz- denmiş, demiş.. Put gibi kalmışlar. Heyecanla içeriye koşmuşlar, meğer ben kızmışım.. Başhemşire bana, öyle komik, öyle garip bir tarzda anlatmıştı ki, âdeta a- cılarımı bir an için unutmuş ve gülmüş- türm. i Gene başhemşirenin anlattığına gö- re benden tamamiyle ümitlerini kesmiş- lermiş.. Hep “yabugün, ya yarın öle- cek,, diyorlarmış.. Maamafih şiringa yapmaktan da vazgeçmemişler. Bir aralık düşünmüştüm. Ölseydim acaba daha iyi olmaz mıydı? Bu kadar zaman içinde yaşayıp ta ne görmüştüm. Neden zevk, neden tad almıştım. Hiç.. Bilâkis hep üzüntülü, hep dağdağalı bir hayat sürüyordum. Sonra işin sonun- da kötürüm kalmak ta vardı. Atın sahibi prenses beni ziyarete geldiği zaman ikinci bir üzüntü içinde kıvyrandım. Güzel atın ölümüne ben se- bep olmuştüm, İçimi bu iyi kalbli kadı- na açınca: — Rica ederim, bunun da lâfr mr ©- lur. Siz sağsınız ya.. Ne yapalım, de- mişti... « (Öcenn yer) vaları, BUDAPEŞTE: 18,30 sigan orkestrası, 20 Leharın plâk- ları, 22,55 cazbant, 23,40 opera örkestra- sının konseri, BERLİN: 19 plâk, 20,10 konser, 21 radyo orkestra sı, 23,30 hafif müzik, ve dans havaları ROMA; 18,15 cazbant, 20,30 orkestra, 21,30 ha- fif müzik, 22 Bayader opereti temsili, 24, 15 cazbant,. VARŞOVA: 18,1İ5 opera parçaları, 109,15 plâkla şar- kılar. 21 radyo örkestrası, 22 dans hava- ları.

Bu sayıdan diğer sayfalar: