aaa m m fi me ma — Akşam postası :: a “> mz! Dış Siyasa 3933 de Alman- ya - Fransa Yazan : Şekip Gündüz Y aetelerinde neşredilen siyasi ma- kaleler, bilhassa Fransa efkârrumumiye- t sini kuşkulandıracak bir mahiyet arze- çil diyor, Almanyanın her tarafında çıkan gün- delik gazeteler, yeni yılın “büyük bir si- lâlhlanma yılı,, olacağını ısrarla kaydet tikten sonra bu silâhlanmayı icab etti- ren söbebi de açıkça ortaya ayarlar, di- yorlar ki; “Hedetimiz - Fransadan kuvvetli ol maklır.,, Berliner Tageblatta şu satırlar oku nuyor; “Silâhlanma yarışını ortaya atan biz değil, Fransadır, İngilteredir. Bu iki dey. letin mütemadiyen silâhlanmakta oldu - ğunu görüyoruz. Bu iki devletin büyük sıyasa ve askerlik adamları ikidebir tehi- dit edici sözler söylemektedirler. Fransa harbiye nazırı Daladier ile Fransanın e$- ki umum erkânharbiye reisi General Veygand'ın son günlerde ihsas» ettikleri (ji hakikat, Almanyayı çok kuvvetli olmıya zorlamaktadır. General Veygand, Fran- sayı, bugünkü tedafüi politikayı bırak- mıya, Küçük ltilğf devletleri ile ve Rus- (İl ya ile birleşip bir “tecavüzi politika, takip etmiye davet eylemiş bulunuyor. İjf Umumi harb mağlüplarını ezmek için, ortaya atılan “müşterek emniyet,, siste- minin iflâsından sönra Fransa sağlan it- tifaklara dayanarak ayni hedele yürü- mek istiyor. İptidai madde ve toprak bakımlarından zenginleşmiş olan devlet- İer fakir devletlerin yaşamak hakkını ta- nımak arzusunda değillerdir. Evvelce bu devletleri milletler cemiyetine sokup 3 İli a5 öömnl edilmiş razivelte Bırakma 7 yaklarına birer köstek takmışlardı. Fa- kir devletler bu köstekleri kırınca tehdi- de, tazyika ve silâhlanma yarışma baş- ladılar. Demokrasi ideallerinden bahse « denlerin, insanlıktan ve medeniyetten dem vuranların maksatları bir an evvel yılını faşist diplomasisinin bir zafer yılı olarak mütalea ediyor ve bu zalerlerin en büyüğünü şöyle gösteriyor: “Bu yıl Sovyetlerin yalnız Kaldıkları yıldır. Sovyet sıyasasını Orta Avrupa- dan ve garbi Avrupadan uzaklaştırdık. Bu zaferin bütün şerefi yalnız Almanya- ya aittir.,, Ayni gazete dünya devletlerini ikiye ayınyor: 1 — Geri kalmakta ısrar eden, ileriye sevkedilemiyen devletler, (demokrasiler). 2 — Devamlı surette ilerliyen devlet- ler, (yani faşist devletler). Ve, “İngilterenin ilk kısımdaki devlet. lerin taliine daha uzun zaman iştirak et- mek istemiyeceğini, yani Frvnsayı yüz üstü bırakıp Almanya ve İtalya ile an- laşacağını,, yazıyor. ç Hamburger Fremdenblatt gazetesi ise, Avrupanın cenubu şarkisindeki devlet- lerle uğraşıyor ve şu satırları yazıyor: “Berlin - Roma mihveri Avrupa poli- tikasının devamlı bir temeli olmuştur. Bilhassa Avrupanın cenubu (şarkisinde bu mihvere doğru bir temayül hissedil » mektedir. Bu temayülün ilk ve mühim sebebi ekonomiktir. Bu mıntakadaki dev. Jetler hem kendilerini bir harbe sürükli- yecek “ittifak,, lara yanaşmamaktadır- “lar, hem de Almanya ile İtalyayı, kendi- iki büyük devlet halinde teşhis etmekte dirler, Bu devletler, mallarına alıcı olan dostları tercih etmektedirler. Uzak şarktaki hâdiseler etrafmdaysa Alman matbuatında yeni yıla hediye e dilen fikir şudur: *“Yaponyanın Çinde bir istilâ harbine giriştiği söylenemez. Zira Çin esâsen sanmak hata olur, Fakat Japonyanın, Çinde ahali yerleştirmeye kalkısacağını sanmak hata olur, Fakat Japo'nvanın, yakm bir istikbalde, küçücük Japon a- dalarmda boğulan milyonlarca evlâdını aktarma edecek bir başka yer arıyacağı muhakkaktır. Bu yer neresi olabilir? Bi- ze kalırsa Japon yayılmasının en tabii hedefi Avustralyadır... bi, İngilterenin Fransayla uzun boylu yal sa, er ren. ğını sanmakta ve Çini eğemenliği altı- ENİ yıl münasebetiyle Alman ga- 'g Mi böyle birçok çeşmeler vardır. Çeşmeleri ve kitabeler! korumalıyiz ! Dedelerimiz, babalarımız, İstanbula & okan bol sulara göre şehtin hemen her i tarafında © çeşmeler o yaplırmışlardır. 55 Bunların hepsi birer sanat eseridir 3 ij Kimisinin taşı, kimisinin kitabisindeki G i yazısı kıymetlidir. Bu çeşmeler içinde | ) farihi yüz elli sene evrelsine ve daha £ i eski zamanlara dayananları var... But çeşmelere akan sular zamönla ke- : silmiş olduğundan çeşmeler kurumuş, bakımsız kalmış, seneler geçtikçe harab İİ İstanbulun kenar semtlerinde fop- İl raklara gömülmüş, kitabeleri kırılmış Şehrin N merkezinde ve göze görünür yerlerinde olanlarıysa kısmen harabiden kurtul. 5 muştur. ü Son zomanlarda Kırkçeşme survunusı E aktığı çeşmeler de evvelce sulatı kesi- iğlerler gibi harab olacağı muhakkaktır i Hi Yazın akar su bulunduğu için yalek- ii ları ve efvajilerlemiz durüh çeşmele- rin yelakları bugün pislikle dolü bu. lunmaktadır. Çeşmelerden “çok kıy. metli olanlarının oldukları yerde küs. H mü mwhafaza edilmeleri icab edenlerir iş koldırılmaları lâzem gelenler, seçilecek bir mütehassıs kevet tarefrdari tayin & i i Ş Ya. ix < ekte ieiiiikeeie lili 4 olamiştur. | Tanların kitabeleri ve taşları, tesis edi- lecek (Mezar tasları) müzesinde ptu- hafazd edilmelidir. ğ Çeşme Kitahelerini te taslarım şimdi- ve lesbit edilmelidir. Kaldınlacak l biz Aney hulmmuyorts!.. i Sezer m Sarayına M Mramaddarmriz and? BIRKAÇ SATIRLA Tramvayaraba- larına dair Karlı günlerde tramvayların ön com- ları karla doluyor. Vatmanlar önlerini göremtiyörler; Geçen Hbide valmanlar iki- debir #ramvaydan inip pencereleri silme- ye mecbur oluyorlardı. Fakat bast uzun yokuşlarda, forazo Şişhaneyi, Alemdar caddesini çıkarken grabaları tutmak tek- likeli olduğu için vatman, önünü görme- den, tevakkuf edeceği yere kadar gitmek» tedir. Tramvay arabalarma, otomobillerin önlerine kormları “otomatik silici,, lerden ikişer tane temin etmek lâzımdır. Efer yarım, bir tipili havada, bu yüğden bir #ramvay önündeki kamyonu veya otomo- bile toslarsa bıma şaşmamalıyız. Bu bir. Gelelim betbaht - vatmanların haline, Bu adantlarm çalıştıkları Yerin etrafını ne zaman kapıyacaklar? Kış ortasında, etyah açık bir verde, ayakla tant dokuz saat çalışmanın ne demek olduğunu an- lamsyor muyuz? Tramvay arabalarının sohanlıklarını bir an enrel kapatmak doğru olur. Belediye Terkos şirketine senelik taksitini ödedi Imtivaz ve tesisatı Tetanbul belediye- since satmalınmış olan terkos şirketine her yil belediye sular idaresince ödenme. si mukavel iktızasımlan olan 1.300.183 İransız İrangmın 937 sensine ait taksiti 31.12.9037 günü şirketin tasfiye memur- ları tarafından gösterilen Osmanlı ban- kasma yatırılmıştır. Bir tahsildar bes sene on ay hapse mahküm oldu Kızıltoprakta belediye tahsil memuru bulunduğu sıralarda makbuz dip koğün. larında tahrifat yapmak suretiyle yüz seksen lira doksan altı, kuruş ihtilâs © den Bürhaneddin dün ağırceza mahke- mesi tarafından beş sene on ay hapse, üç sene altı ay memuriyetten mahrumi. yete mahküm edilmiştir. Bundan başka ihtilâs ettiği paraları da ödiyecektir. tarafa saldıracağına kani bulunmakta - dır. Bu başka taraf neresidir? Acaba “Avustralya,, yı Japonlar Sibiryada ve- ya Koşinşinde aramıya mı kalkışıcak- Jar? Yeni yıl, saadet temennilerini daha ma aldıktan sonra Japonyanın bir başka ' başlarken boşa çıkarıyor. Şekip GUNDUZ caklar, yâlan söylemiyecekler, | lerini öldürmiyecekler mağrur olma- yacaklar, dalkavukluk. etmiyecekler vel — HASER"in erebi romanı : 6 — i Yaşamak Hakkilass! . ROMAN Nâzım Hikmet Bunun üzerine, Don Pavlo Alvaresin mümayişli alikasızlığına rağmen, Ped- royla Don Katlos politikadın konuştu- tar, Don Karlos İspanyadan belki bir daha dönmemek üzere ayrılmadan ön- ce memlekette neler olup bittiğini öğ- renmek istiyordu. Pedro soh intihabatta kazanan “Halk cephesi, Mmensupların- dandı, ve tersane işçileri mahalli sendi- kasının kâtibiydi. Bundan dölayı Dön Karlos ondan bir çok şeyler öğrenebi- lir, şimdiye kadar hiç alâka gösterme“ diği memleket politikasının hatalarını kalın kırmızı bacalı Hollanda şilebinde götürürken, biraz da, İspanyayı yanın- |) da taşıyormuş gibi olurdu. Çünkü, başka ağaçlar altında dinlenen, başka ve İyi insanları aramağa çıktığı halde Dön Karlos, bu yakın ayrılık saat- etinde, muhtelif bakkallarının, muha- sebecilerinin ve hastalık veren vefasız Kadınlarının kötülüğüne rağmen İs panyayı sevdiğini anlıyordu. Pedro “Halk cephesi,, programının izahmı bitirdikten sonra Don Karlos: — Demek ümidin var Pedro, dedi, Demek günün birinde İspanyollar bir- birlerini dolandırmayacaklar, aldatma" birbir- birbirlerinden kor elini Kama “Pilro gülümsedi. Don Karlos; — Niçin MO Ped. ro, dedi, Evet, anlıyorum. Benim mü hitimdeki insanlarin çoğu kötü çıkmış sabundan bütün İspanyolların kötülü- güne hükmetmemek lâzım, diyorsun. Ben bütün İspanyolları tanımıyorum. ,Her göre keridi mu- hitidir, We benim tanıdıkları? mın çoğu kötüydüler. Pedroyla Könüşürken Don Karlos seğiri dahâ çok alçaltırdı. Pedto iyi in- san mıydı, fena insan mı? Don Karlos bunu bilmiyor, tahmin edemiyordu. Ona göre Pedro, başka bir dünyanın, kırmızı, kâln bacak Holanda şilebiyle limanlarına uğrayacağı memleketler- den daha uzak ve daha yabancı bir âle- min insanıydı, Don Karlos, gök yüzü- nün başka parçalarına bakan başka »ve iyi insanları ararken orları yine bir bakkal, bir mektep müdürü, bir muhâ- sebeci, bir profesör filân olarak düşü- nüyordu, yoksa Don Pavlonün düma- dı gibi bir tesviyeci olarak değil; Don Karlos, hatta biraz da, Pedrodan çeki- niyordu, Onu bir parça da korkunç bu- luyordu. Don Karlos zaman zaman, bazan Don Pavlo Alvaresin alaycı di- liyle, bazan Donya Konçitanın hayran anlatışylâ ve hatta bazan de kahvede kâğit oynadığı insanlardan Pedroya dair hikâyeler dinlemişti.-Onun Primo dö Riyara devrinde iki sene hâpis yat tığını da biliyordu. Hatta Don Karlos bir gün hapishanedeki Pedroyu siya- rete giden Donya Konçitaya yol arka- daşlığı yapmıştı. Bir pazar günüydü. Akdsnizden gelen ağır bulutlar şehrin üstünden çok alçak geçiyorlar, insanın içinde uzaklara kaçmak arzusunu do- ğuruyorlardı. Donya Konçita hapisha- ne kapısından içeri girmiş, Don Karlos o divardaki bir kahveye oturup onu beklemişti, Kahvenin önünden çoğu hapishanedeki o kocalarını, oğullarını, belâlılarmı, kardeşlerini görmeğe giden kadınlar, gocuklar ve erkekler geçiyor du Hepsinin yüzünde tuhaf, insanı kederden öldürecek kadar acayip bir sevinç vardı. Don Karlos onlara bakı- yor ve nereye, niye, kime olduğunu bil mediği bir hasret duyuyor; bilinmez bir iklimin daussılasnı çekiyordu. O gün ona öyle gelmişti ki, arkasında oturduğu tamın önünden nerdeyse bir kadın geçecek ve o bu kadına müthiş bir merhametle aşık olacak; yahut, ne olduğunu bilmediği büyük bir ümit, ta- sâvvur edemediği şartlarla tahakkuk ediverecektir. .Fakat, me o kadın geçmiş .nede o ümit tahakkuk etmişti. Onlarm yerine sapsart yüzü ve dolu gözlerile Donya Konçita camın önünde belirmişti. Ve Dön Karles öğrenmişti ki, Pedro içer- dz hücresinde dört gündenberi açlık ve süküt grevine girmiştir. Sonradan Don Karlos bu açlık ve süküt grevinin yirmi iki gür sürdüğünü duy - muşsa da Pidronun böyle bir eza- ya niçin katlandığını hâlâ bilmiyor - du. Fakat neden ve niçin olursa olsun taş bir hücrede kendi arzusuyla 22 gün aç ve susuz duran bir insan Don Kar losun nazarında katolik efsanelerinin korkunç mazlumları, çilekeşleri gibi bir şeydi. Halbuki o, Pedroyu, Konçita nın tiloya tutulup bütün ümitlerin ke- sildiği bir günde de görmüştü. Karrsı- nin baş ucunda duruyor ve ağlıyordu. Pedro iyi iman mıydı, fena insan mi? Zayıf insan mıydı, kuvvetli insan mı? Don Karlos şimdi, büyük araştır. maları için yola çıkmadan önce, gider ayak, hazır fırsat gelmişken birdenbire bunu öğrenmek ihtiyacını duydu. Ve Pedroya bu iki hatırasından bahsetti. Pedro: —Çilekeşlikle alâkam yok, Don Kar 1os dedi, ağlamama gelince, bu bir za- © afea, büyüle üstadım yazdığı gibi, beşeri olan zaafların yabancısı değiliz. Don Karlos, kim olduğunu bilmedi- r büyük üstadın yazısırşahit tutu verilen bu cevabı gök umum bul İle : iğ | — Mesel yalan #öyler ieisin Pedro, » — Evet, bazan... ğ — Hiç kimseyi aldattın mı? Pedro bunun cevabımı veremedi. Çünkü tem o nda sokak kapısının çın kırağı Şalinmağa başlamıştı. (Devamı var) Resimde #ördüğünüz Roje -Çumi 20 yaşlarında İsviçreli bir sporcudur. Henüz çok genç yastayken araba al- tında kalarak bir bacağını kaybeden Ro- je, bu kazadan asla mütessir olmamış ve tabii insanlardan geri kalmamak için e. linden gelen her şeyi yapmıştır. Mükemmelen bisiklete binen, yüzen, muhtelif sporlar yapan bu enerjik genç, bir tek bacağına rağmen, dağ sporlarm- da ve skide şavanı hayret bir muvaffa- kıyet göstermektedir. PERŞEMBE İKİNCİKANUN — 1938 Hieri 1356 — Güneşin doğuyu 726 Haçın suya atılması Vakit Sabah Ote ikindi Akşm: i Zata İmank 5,58 1220 14,42 16,55 18,32 5,40 Zilkade: 4 Güneşin batıp 1655 6 IKINCIKANUN — 1938 Görüp dayduklarımı » Tereyağı kokusu | icat etmişler; Tereyağı kokusül Almanyada icat edilen bu koküyW simdi istiyenlere şişeler içinde tepki esans satıyor gibi satıyorlarmış.. Pa” talara, böreklere filân bundan birk#f” damla damlatılde mıydı artık o past” larla böreklerin tamammış keyfi! Su bulunmayan yerde tecmüm çal dir diye buna derler iştet i İnsanlar züğürtleştikçe ve birçok lerin membaları kokozlaştıkça bakalı adam oğlu daha neler icat edecek? Desenize ki daha neler icat etmiy€” cek acaba? Eli kulağındadır: Tereyağının ark# sından muhakkak bir de zeytinyağ! kokusu ortâya çıkacak ve arkası oi edecektir, Sirke kokusu, peynir kokusu, et £# kusu, ciğer kokusu, balık kokusu, y#“ murta kokusu, süt kokusu, yoğurt £# kusu, kavun karpuz kokusu, şeftali 9 kusu, kayısı kokusu ve kokukusu kokusu., Desenize ki dünya yeni bir devre riyor; Koku devri! Koku ile yemek mek, koku ile karın doyurmak; ile beslenmek deyri! di? Lokantaya filin girmeğe hacet yok, hem o zaman ortada ne İokantâ kalır, ne piyazcı dükkân, Hemen €© zacıya, yâhut tütüncüye çeyreği toslaf biraz hindi dolması esans alıp burnu” nuza yanaştırdınız mıydı gırtlağınız& kadar doydunuz gitti demektir. Şayet boğazınıza pek düşkünsünüz de yalnıf hindi dolması ile doymazsanız bunuf Üzerine yüz paralık karnabahar, yüf paralık da sütlaç, yahut irmik helvasf koklarsınız, tamam! 'Bu işte en çok kâr edecekler, hiç şüp hesiz buruntarı Kedi gibi uzaktan kokü alanlar olacaktır. Çünkü, vlan ads gâmme denilen burun duyguları çok kuvvetli olduğu için bu gibi kokular satılan yerlerin önünden geçerken on” para bile vermeyip beleşten karınlarını doyuracaklardır. Hey gidi insan oğlu hey, bakımı” zaruretler, zorluklar karşısında o, n€ ler icat ediyor? Hoş, Almanların b4 yeni icat ettikleri tereyağı kokusu bir zim için öyle pek yepyeni, pek ahım, şahım bir şey değildir. Onu, yani © canım,mis gibi tereyağı kokusunu bi" zam Zindankapısı yağcıları bundan yıl" Jarca evvel icat etmişler ve bu canm mis gibi tereyağı korusu ile teneke te neke, fıçı fıçı ne bağırsak, iç, don yağ ,Jarını tereyağına kalbetmişlerdir! : Bari oldu olacak, mucitlikte dünye” nm pek İleri fırlamış bir milleti ola” Almanlar şu tütünün ve içkilerin d8 birer kokusünu icat etseler de şu gari dünyadaki kısacık hayatımız, tıpkı en fiye tiryakileri gibi boyuna koklamak la geçse! f Osman Cemal Kaygılı m kl mal lame alinan Romanya ile Ynni ticaret ve klering anlaşmalar! Dün Bükreşte imza edildi Bükreş, 5 (A. A) — Hususi muhabi” rimiz bildiriyor? Türkiye - Romanya ârâsında yeni ti" zaretinde, iye namma Suphi Tanrıöver ve iktisat vekâleti MÜ teşarı Faik Kurdoğlu, Romanya nazır Juguto tarafından merasimle ir zalanmıştır. Anlaşmalar bu ayım 13 Ü” den itibaren meriyete girecektir. Eaki 8 lacaklar gene esasta malen olmak üz* | hususi tediye şartına bağlanarak 2)” st primsiz olarak 82 leyden hesapla caktır. Karşılıksız tediyat yalnız iyi bankalar yolu ile olacaktır. A: p müddeti bir senedir. Anlaşmaya beji müteakip protokollar vardır. di Kurdoğlunun reisliğindeki heyet bi gün Bükreşten hareket etmiştir,