insanlık Klm öoüage rin 7. kimi çanl, ba bir sürü bilenaz ğin İnsanca duygular taşıya- Biti, me. / üsünmek oldukça güçtür. tibirin, SASİ bİF'his, hepsini de bi- Ne tandan bağlıyor! Bir vin ! Yaf taç çe GİFİL Hanın dört bir ta- 5. Di bing Soğuk sik tavanlı odası zehir gi- in ram Kaykılan kırık ayaklı il İ ibainin nefesi, tas duvar. Naar iy bir türlü mtamamıştı. Me tHtremelerle büzül müş Mesan; Milzi rm Ş arısına doğru, tüyleri- Kr ©n bir inilti ie uyandık. wi varın dibinde yatan kü- dün ie thiş bir nöbet içinde iki irordu, 7 vaniyordu. Zangır zangır da Dişleri biribirine vuruyor Ne ol atm işey, MAriğe, e MDda Yığın yığın gazete to- Mn e, bahım karanlığından akga- kar, buz antine kadar — yağmur, serka la *emeden — yalnayak, başı za Rg hş ük eu sonunda şifa- be eya İT Ahı aa Ölen babası bir rönç Eki ürünler tapıları o varmı ei ar, Diçiyorlarmış Halleri, ia öyle ye rindeymiş k/!,. En ii b, axe ah bu kaygısız ailede Mrk kMiş, ne tuz.. Ekip biçtik- N hag ka > madrabazın elinde yok LE kemi #iliyormuş..— Artık eskisi Saya ela, biçemez olmuşlar. Pan yıplanmışlar, Yaşlı baba, bu- 1, Beğ kötlünmiş; ölmüş. Dul N Roll, Mon uzak memleket vir ie. aba sekiz yaslarında iki a- r, AMI oimüzinrina vurmuş» *F çarıklarımı ayakiarı— uha lar gitmişler; ekine ler, emdi bile kendileri BL öğmüşe biçtiklerini kendi- t ç atma m a, diğerleri yirmisine nyal i Üç kimsesiz kardeş, ele olmag, Selirize «n, bir yıllık harma- anı > bora, ca karınlarını doyu şKasahyt » babalarınm — pangaya ağ? Yorlarmış, dam, eğin İleri eşrafı, o uçurtma Z lenir &ibi Arife sorarlar- Ane be? Hişst, a be Arin 3 — İnini Uçürtman be? Mazı — — Bİbi iki ağan o varbet. En İF uyurtmacık! ak A arman gelsin — der- », e Mİ — hele bi o harman Men uçurtma © yapaca- Sea kah kap... ME za “A4 y “man, iz a Ari? gene alay... vc <A i —.. Müz 20ç çevirmicgini Kalin. ydaen Miyok'a Tav Arigi bilmenin nm yok be Arif?! Amma, hele hi harman â Ka Hm kadar ağın var be? Tün yn? W Seni bu kılıkta gez- tal Ma, e ii Barman gelsin, efendi | harman gelsin!., açi ban yı K a o Belip geçiyormuş. Fa- My olüyor rifin ne uçurtması, ne Ra NS de üstü başı yenile- a ler " Böğüelezi, Ko; sararan beniz. m tn AE, olmadan demi kocayan, haş- dike, Sin — ikisinin bir - aklar ri SİLUĞİ gün, Arif soka- Ray işte, Mik Miş Ariğin başucunda toplan- Öten, herkes biribirine Sa yordu: Kaz nak tay ri Tartma Hüzimdi. Maerleri” İyi ama, neyle?! Me a ra doluydu. Soba. bom- 0 Say Dayan Rede, sahibi artık bunu Yük- U 1 iyon küçüğü Duvarın kenar. Meta “ep üğün üzerine, ceketle- Seyi, anlar oldu. Ama, e Ça taıtnndr. Pp “ Baher ça okuşturarak, 3 a ie UF gerinerek Hemen man ma tile ki. küme. z örtarabilmek i- Mi hn in ie YAPIP sobayı tutustur- “ek sicak bip şev bul KAN, “Parmağını şaklattı: “anın küçük bir kasaba ! 7 "Yor. Saç wangal kül dolu; | — Buldum! Dedi, Ali, ben v&başka üç serseri, yakın bir camiin tabutluğuna girdik. Gece, siir gibi karanlıktı. Soğuk bı çak #bi kesiyordu. Esk! bir tabut seçtik, Çıkardık. Sırtımıza vurduk. Bskl tabutu, Girit hanımın karan- lık koridorunda parçaladık. Deminki sönük soba şimdi alev a- lev yanıyor, üzerinde boyaları dökük porselen bir çaydanlık fokurduyor- du. Taş oda. hamama dönmüştü. Kü- çük Arif açılmıştı; artık titremiyor- | da Kimbilir kaç ölü sırtı değen tabi tun İs kokusu ciğerlerime sinmişi Içimde bir ürperiş vardı. Kırık kenarlı bir vfak Oo maşraba ile iMümurunu İçen hasta küçük, o- nu kaymatan ateşin bir tabut oldu. ğunu duyunca, sapsarı kesildi; ıhla- murunu varım bıraktı, Reşat Enis temenniler : z z bir dost: Tiryaki cigarası Dört gündür lütüncei- lerde bulunamıyor Bayazıtta oturan bir okuyucumuz, bize yolladığı bir mektupta şöyle diyor: “İnhisar idaresi yıl başında piyasaya “Tiryaki"adiyle yeni bir tip cıgara çıkar dr. Bunu halka haber vermek için gaze. telere duvar alişi büyüklüğünde koca ko ca ilâtlar verdi. Fakat tütüncülere da. Zıtılan Tiryaki ciyaraları daha yeni yılın ilk günü olan cumartesi günü akşamı bit. mişti. O gün ve ertesi pazar günü tatil olduğu için tütüncülerin idareden mal almalarına imkân yoktu. Burun içinbu Ggarayı alan ve artık “Tiryaki, içmeğe karar veren müşterilere özür o diliyerek pazartesi günü bol bol bu cigaradan bu- lunduracaklarımı söylüyorlardı. Halbuki ne pazartesi, ne salı ve nede çarşamba günü tütüncülerde “Tiryaki. cigarası bul mak kabil olmadı. Bu cigarayı bütün Bayant ve Sirkeci civarındaki tütüncü. lerde aradığım halde üç gündür bulamı. yorüm. Tütüncüler, inhisarların depo. sunda da bu ciçaranın mevcudu bulun- mlm söylüyorlar, Yeni bir tip cigaraya “Tiryaki, adını koymak kolay ama hakiki bir tiryakinin alıştığı cigarayı bulamayıp bir başka cins Cigara içmek mecburiyetinde bırakılmca ne hale geleceğini de düşünmek iktiza e.'lerdi. Eğer bu cigaradan kâfi miktarda yetiştirilememişse o piyasaya çıkarılması daha sonraya bırakılamaz mıydı? Sonra üç gündür bu cigara bulunama. dığı halde gazetelerde ilânlar devam edi- yor! İlân parasına yasık değil mi? Anka gibi adı var kendi yok olan bu nesneyi bakalım kaç gün sonra tekrar tiryakile. cin karşısma in am gn gc Pek 0 Aaa amman mama göreceğiz. Fakat -a. Haberin deniz ve macera vonamı: 46 HABER — Alism pest... UNAHKÂR w 2 PAPASLAR Nakleden F.K. “Buraya bakın! Cehennemden gelen adama yardım edin!,, Ferond hüngür hüngür ağlamıya baş. Tadı, öldüğüne pek üzüldü. Öbür dünya" da bile karısından ayrı yaşıyamıyacağı- ni söyledi, sonra bu sözün manasızlığını kendisi de farkederek şaşkınlığı büsbü « tün arttı. Gardiyan papaz dışarı çıkıp biraz #onra tekrâr gelerek Feronda yiyecek ve İ ı içecek getirdi. — Ölüler yemek yerler mi? — Evet yerler! İsa müsaade ederse... Sana şimdi getirdiğimiz yemek dünyada bıraktığın karmın bu sabah kiliseye dua parası sayesinde tedarik edil ğer karın para vermemiş olsay dı sen şimdi açlıktan geberirdin! Ferond atıldı: — Ah benim sevgili karıcığım. Ben zaten onun ne iyi kalpli olduğunu bilir. dim. Demek beni bu kadar seviyormuş, öldükten sonra bile beni unutmaraış. Lüt fen tarafımdan ona selâm “öylenmibsini temin eder misiniz? Karnı fevkalâde acıkmıştı. Hemen yemeğe koyuldu. Getirilen şarabı içtiği zaman yüzünü buruşturdu: — Hay basi . kadın! Papaza bizim fena şaraplardan vermiş. Şarap mahze. rinin sol tarafmda duran fıçıdaki iyi şa. raptan verseydi ya... Yemek bitince dayak faslı gene başla» dı. — Allah aşkına beni neden dövüyor. sunuz? — İsanın emri! her gün yemeklerden sonra böyle dayak yiyeceksin! — Ama niçin? — Çünkü sen sağlığında çok kıskanç | tın. Köyün en namuslu kadını olan ka. rından şüphe ediyordun! — Heyhatl İsa çok. haklıdır. Karım | bal gibi tatlı, pamuk gibi yumuşak ve diş musu kar gibi bembeyazken ben nel kıskançlık duyuyordum. Fakat günah olduğunu bilmiyordum ki.. ye bilseydim tabii kıskançlık eseri göster- mezdim. — Artık iş işten geçti. Muntazaman dayağı yiyeceksin. Verilen emirleri tat. l caba o zaman koca koca ilânlarla yaratı. lan ilk rağbetin hızı kırılmış olmıyacak mı? Ve tiryakiler ona, arada bir kendile- rini terkedip gaiplere karışan haylâz ve velasız bir dost nazariyle bakmıyacaklar mı? ... Okuyucumuzun hakkı var. Bununla beraber inhisar idaresinin, yıl başına ye. tiştirmek için, bu cigâradan fazla miktar — Adamlarımız, sizin hs yaptığı müstesna muameleye kızıyorlar. bik etmek mecburiyetindeyim, biz de lev kalâde sıkı bir disiplin vardır. Amirleri. min emirlerini dinlemezsem ben de ceza görürüm sonral.. Maamafih bu ceza se. nin için çok faydalı olacak veeğer bir gün dünyaya dönersen aklında kıslarç. hik hiç geçmiyecektir. — Ölüler dünyaya dönerler mi? — Evet, İsa isterse dönerler! — Eğer ben de dönersem sizi temin ederim ki karımı hiç kıskanmıyacak ve dünyanın en uysal kocası olacağım. Ka. renm her dediğini yapacak, onun bir sözünü iki etmiyi Ha, aklıma gelmi ye sorayım: Siz kimsiniz? Melek mi, şeytan mı? zebani mi? — Hayır. Ben de senin gibi bir insa. num. İtalyalıyım. Sardenyada doğdum. Dünyada iken hizmetçivdim. Efendim senin gibi çok kıskançtı, ben onun bu ba tini bir mecliste haklı bulduğumu söyle- mek günahını işlediğim için cehennem. deyim, Bu sebeple seni dövmek vazifesi, yiyeceğini getirmek işi bana verildi. kimse — Burada ikimizden başka yok mu? Cehennem pek tenha... — Cehennem tenha olur mu? Bilâkis tıklım tıklım dolu... Lâkin biz diğer ce. hennem sakinlerini ne görür, ne de söz. — On milyon fersah kadar! — Hangi istikamette? — Bu noktayi gizli tutuyorlar. İçi- mizden dünyaya dönen olursa cehenne. min nerede olduğunu hayatta olanlara öğ retmesinler diye.. Malüm va insanlar çok cüretkâr mahlüklardır. Belki bir kolayı. ni bulup cenneti, cehennemi bombardı man ederler! Dünyaya dönüş! Her gün yemeklerden evvel ve sonra dayak yemek rejimi ile zavallı Ferond bu karanlık malizende (tam on ay yaşadı. Manastır baş rahibi Ferondun karrsiyle buluşmakta devam ediyordu. Kadın da kocasını çoktan unutmuştu, tekrar dünya ya gelmesini temenni ettiği de yoktu. Fa- kat orlayâ çıkan mühim bir mesele Feron dun dünyaya avdetini temin etti: Kadın gebe olduğunu hissetmişti. Rezalet olmaması için Ferondun ©e. henremden dönmesi ye çocuğun babalığı nı deruhde etmesi lâzımdı. Murizeci papaz ertesi gün cehennem vazifesi gören mahzene bizzat indi, Sesini değiştirerek uzaktan bağırdı: — İsaya bin şükret Ferond! Dünyaya dönmene müsaade edildi. Karmi tekrar görebileceksin. Bir de çocuğun olacak. sede - sık'sık senin için dua etmesine kilisede dun ettikten başka o civarda- ki manastırın baş rahibi olan âziz din adamından istiane etti, Cehennemden kurtulmanda bu azizin de çok büyük bir rolü vardır. Ferond o kadar sevindi ki.dünyaya az kalsın tamamiyle zır deli olarak döne. cekti. Sevinç göz yaşları dökerek diz çöktü: — İsa o mukaddes papazdan ve sev. gili karımdan razı olsun, İnşallah hiç Ge hennem yüzü görmezler. *- Yediği yemeğe konulan uyutucu ilâç. la Ferond birkaç saat sonra baygın bir hale getirildi. Yalnız bu sefer miktarın az olmasma İtina edildi, çünkü ancak beş altı saat baygın kalması Iâzımdı. Bu iş olunca üstündeki elbiseyi çıkararak lâhi. de konurken üstünde olan elbiseyi tekrar giydirdiler. Sonra Ferondu geceleyin mah zenden çikarıp öldüğü zaman defnedildi Ei lâhide kovdular. Sabahlevin Ferond, lâbidin bir kena. rındaki delikten içeriye sızan güneş Işi giyle gözleri kamâşarak uyandı. On ay- danberi ışık görmediği için gözleri âdeta yandı. Nerede olduğunu tavinde epey tereddüt geçirdikten sonra zihnini topar- ladı. Mezarda olduğunu anlamıştı. O. nun yerinde kim olsa korkardı, fakat o korkmadı. Çünkü dünyaya avdet ece. Xi kendisine tebsir edilmiş bulunuyordu. dönüş yolunun da tabif mezardan geçme si lâzımdı. Bu itibarla korkuya Omahal yoktu. Şimdi mesele buradan çıkmakta idi. Bunda da büyük bir zorlüğa uğrıyacağı. ns pek sanmıyordu. Onu debennemden çıkarmağı vaadeden İsa, lâhit kapağını kolayca açahilndesini temin edecek hazır lıklarda bulenmağr herhalde ihmal ötme. miş olmalıydı. Yüksekçe olan lâhitte şöyle bir doğrul du, kapağı omuziyle itti, herhalde ara. İıktı ki kolayea yerinden oynadı ve bir elinin dışarı çıkmasına kâfi gelecek bir boşluk meydana çıktı. Ve Ferond bu de- Tikten avazı çıktığı kadar bağırmağa baş. Tadı, — Hey! Buraya bakım! Lâhidin ka. pağmı açın, cehennemden gelen zavallı Feronda yardım edin! Mezarlıkta birkaç papaz vardı. Me. zardan gelen bu sesi duyunça, hele tâhid- den dışarı çıkan bir el görünce korkudan ödleri koptu. Hepsi dört nala şmanastı. ra kostu, baş rahibi bularak ona mesele. yi anlatıp akı) danıştılar. Kurnaz papaz onlarm bu telâişma gülmemek için kendi. ni zorlryarak! — Korkmaymız! dedi, herhalde yeni Adınt Benua korsun. bir mucize karşısındayız. Bu lütfu karının dindarlığına ve Kili- (Devamı var) kımızda kaptanın Bunu niçin Yi gını emin aa MİN Dapliğını emin olunuz ki anlayamı” ki a İşlerin yorum. Size karşı büsbütün başla da râBİYÖP Yazan; Ali Rıza Seyfi Lâkin beni şaşırtan ve en çok hoşuma giden şey büyük penceremden görünen manzara idi. Pöneerem güneşin ışıkları altında pırıl pırıl ya” nan bir göle bakıyordu, gölün çevresinde ve uzak larında beyaz karlarla örtülü dağlar; tepeler var- dı. Bu tepelerin arssında da bir kar ovası, yahut yaylası, uzanıp gidiyordu. Gölün üst ucunda ve hemen su ile bir hizada düz, bahçe yapılmış, ya” hut yapmağa pek elverişli yeşilMzM epeyce top- rak da görünüyordu. Ben bu manzarayı seyrederken kumluk kı- . yıdaki iskeleye küçük bir vapurun yanaşmış ol- duğunu ve akşam gemlellerin salonunda bulunan adamlardan bir çoğunun bu gemiden sandıklar, çuvallar, fıçılar boşaltmakta bulunduklarını seç- tim. Kahvaltıya oturduğum sıralarda doktor oda ma girdi. Çok neşell görünüyordu.. o hemen söze başladı: — Kaptan selâm ediyor ve rahat uyuyup uyu " madıfınızı soruyor. Söz aramızda olmak Üzere şunu da ben söyliyeyim ki: Kaptan düğünüz tarzda islerden ve manzaral hoşlanmaz. Fakat, eğer burada nizamı, disiplini #on dereceye kadar korumayacak olursak, bü he- rifler iki gönde bizi boğarlar. Doktorun bu sözlerine nazlikâne (cevaplar verdim, o başka şeylerden konuşmağa başladı: gitgide daha kötüleşeceğinden korkuyorum; 1â- kin kaptanın size yaptığı teklifi kabul edecek 0- Tursanız tabli adamlarımız için artık sızlanacak bir sebeb kalmıyacaktır. — Doktor, siz, bir “müstesna muamele,,den ve bir “teklif,,den bahsediyorsunuz. Emin olu- nuz ki ben bu sözlerden bir şey anlamadım. Şun Tarı bana açık anlatır msrmız? — Evet, bir dakika anlatacağım: Bu son üç yıl içinde kaptan Blak buraya sizin (gibi, yahut sizden daha yüksek ictimal vaziyette o otuz kirk kişi getirdi. Bunlardan hiçbiri “Kaya sarayına ayak bastıktan yirmi dört saat sonfa sağ kalma- dı.” Teklife gelince, pekâlâ anlarsınız ki; bizim mesuliyetimize, maruz olduğumuz büyük tehlike leresortak olmak İstemiyen bir adama bizim sa- hip olduğumuz imtiyazları, mevkii (oo veremeyiz. “Sözün kısası, bir yakit gelecek ki, sizin de, tıpkı benim ve adamlarımızın imzaladığı gibi bir mu- kavolename Imzalayıp yoldaslığa girmeniz lâzım gelecek,. Bunu imzalamadan rahat edemiyecek- «iniz zannındayım. İmzaladığınız halde bürriye- «iniz, pek bol para, asla donuk ve can sıkıcı ol mıyan çok heyecanlı bir hayat, (o her türlü zevk sizin olacak, lâkin imza etmiyecek olursannız... Oh, dostum işin öbür tarafını o söylemeğe dilim varmiyor,,, -— Doktor; işi pok açık olarak anlattınız, is- terseniz şimdiden vereceğim cevabı da öğrenebi- lirsiniz, Güldü: — Aman, şimdi heyecana düşmeyiniz. Heye- can hazım İşini son derece bozar. Kaptan Blak pek acele etmek, sizi çok sıkıştırmak istemiyor. vesselâm! Siz şimdilik kendinizi eğlendirmek i- çin buzlu yurdumuzu gezip öğrenmeğe bakmalı- #ınız, İşte size güneşe karşı bir panama şapkası getirdim. Kahvaltınizı bitirinco © isterseniz sizi bir gezdireyim... Bu garip yeri dolaşmak benim de istediğim bir şeydi. Adının Osbart olduğunu (o öğrendiğim doktorun “kaya sarayı, ndan gölün kenarındaki . kumsala indik. Küçük gemiden erzak ve majze- me boşaltmak işini bitirmiş olan gemiciler, kuy- vetli güneş ışıkları altında biraz ötedeki çayırlık» ta dolaşıp sigara içiyorlar yahut öteye beriye o- turmuş konuşuyorlardı. Biz karşıki dik yara gi- den yoldn yürüyerek aralarını geçerken onla- rın bana hiç de iyi gözle bakımadıklarını seçiyor» dum, Dikkaya yolundan yürüyerek (o karşı yarın tepesine çıktığımız vakit çok muhteşem bir man- zara karşısında bulundum: Bütün önümüzde ve çevremizde karla örtülü, çok yüksek bir çok Bazalt kaynlarından müteşek- kil tepeler görünüyordu. Bu tepeler arasında buz ırmakları ağır ağır akarak ve eriyerek aşağıki yeşil çimenli vadilere dökülüyor ve bu vadilerde Ren geyiklerinin dolaştıkları görülüyordu. Deniz kıyısını teşkil eden arazi yüksek ve çok heybetli idi. Ben ve doktor bu manzaraya hayr: r hal de bakıyorduk, O bana, olduğumuz yer: irin- ©l diş körfezi gösterdi. Adsız zırhlı orada demir- M bulunuyordu. İşte bizim bütün kudretimiz, kuvvet tılsımı- mız bu gemidir. Bakınız, he kadar güzel şey de. ğil mi? Balki benim bu coşkunluğuma şaşıyor- - sunuz. Lâkin hiç şaşmayınız. Bu gemi olmasa he- * var)