23 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B n “MöLkeEii ü İ ü İN BİRİNCİKANUN — 1937 H e- HABER — Akşar Yazan: Mizamettin Nazif .ı_ol"ğ_undın yirmi ay sonra Abü Ha- h üsdgün Yezşıîîı dı:raymda görül. Tesinden ve aranıp -aranıp ğ:mimınıundın sonra gelip çatan; w %ıllln, öğle ezanları okunurken — baş k, ” Emirin huzuruna iki bedevi çı- İ Cü tı. Bunlar sabahleyin saraya çok ç * getirmişlerdi. ' &h yis hayvanları beğenmişti, Fa. ç fıttıd.'lı:ı'ine teklif ettiği çok yüksek —'h:ı-h dahi bedeviler kabul etme- israr etmi-lerdi. Başseyis, atları Hirmak istemediği için emirden, be. y kabul etmesini r'ca etmişti. Vm“îdin at pazarlığı ile uğraşatak “hq:ni vardı?. Amma nasıl olmuşsa , “ücundan bir; » S Gelsinler... f;.ât"tmügti.. Amma bedevtlerle kar. | can a h% erince bu lâkay'diden eser kalma- L'"İı'. Yezid birdenbire başkalaşıver. | fanlanıvermişti. Adeta yüzünde W vinç belirir gibi olmuştu. Fakat | %“Ylemeıine, ağzını açmasına mey- /— * Brrakmadan bedevinin biri atılmış: | '%: Ya Emir! . demişti. - Biz atları- h, Sna getirdik. Pazarlığımızı senin- : ğ::tıı yapmak isteriz. h?lı Un üzerine Yezid, bir baş işare - hç Söyisi huzurundan uzaklaştırmış. hğt: O zaman o mağrur, o herkese h. * muamelesi yapan emirin iki ko- v DU kucaklayıp öptüğü gürülmüş- m;“SHahaboden ne haber? Selâme na. Ti ihhattedirler ya.. ü Evet emirim sıhattedirler ve ikisi %.“C__kavu;acakları saadet dakikasını a Sözle beklemektedirler, qîh:iingî saadet dakikasından bahse- tüp k_“n. ya İbni M'na? Bilmiyor mu- DN l_be—ı senin evine girmekten dahi | & ı;dlşn'ıişiru:iir? Bilmiyor — musun | qm:hfe Ömer bin Abdülâziz bütün ' Timı reddetmekte bana bir yalçın adar soğuk davranmaktadır?. — lı[qı:t gelenlerden biri esirci İbni ML Tuaı, / Daşkası değildi. Ve Yezidin. ko- heş “Bü sesten daha hafif bir sesle şun- < S?lem’gti: bi .edüleymım bin Abdülmelik bu aş. h.hen::lumık isteyince talih onu hiç a'ül _edik bir zamanda kahretmiş Midir? Ömer Abdülâziz de bu- hqneıülıdmda israr edecek olursa, o- ç beklenmedik bir anda talihin ) YM _“üraınaın mukadderdir? | Gq. din yüzünde acı bir gülümseme “ : Nthâldimyorıun ya İbni Mina! ö. K "t Abdülâziz ile Halife Süleyman 'qqm ü’lt_nelik arasında büyük farklar ' h"liq Birisi yaşlıydı, diğeri gençtir. İ Ğha&ne hiç dikkat etmezdi, di- ktua,' Pir riyazet #çinde vakit geçir- î:île - Yemeğine, içeceğine, uykusu- SŞ 3? yüz yıl yaşar, sanırım. hazretleri, talihin tuhaf cil- şğ:hbuu Kaderden ümidi kesme., î;..x_ıî'fün Buraya gelişim, — size , beden bir selâm ve Selâme- V %.Ünbt buse getrimek için değil- ı er bin Abdülâzizin bir talih l'hhnu:e kavrulacağı günlere yak. J :îıh bildirmeğe geldim. Ya Mer- * anından gelen Yezid! Hasmın hd. ©lan Ömer bin Abdülâzizin %%n? herede bulunduğunu — biliyor N Nhî:ndâdlr sanırım. Burada değil N Hq ? M etmiyorsunuz. Halife bugün —ı.hı' Yarın Diri Sem'anda olacak- ' ni gün tekrar Şama dönebile. Ra tahmin ediyorsunuz?, Yır., Öbür gün Beni Ümeyye - - 1i'. l.t âçıp bu bedeviye doğru koştuğu | ; Emir Hazrelleri, buraya gelişim İalnız Hababeden bir selâm ve - Selâmeden bir gıyabi puse - getirmek için değildir!,, Ülç gün....Ömer bin Abdülâzizin Ha. | den islâm yeni bir Hatife arayacaktır. Zira öbürgün bir Halife, Ömer Bin Ab- dülâziz bulunmıyacaktır |.. Yezid, İbni Minanın bu sözlerini işi. dince evvelâ ellerini biribirine vurarak sevinçle; — Oh, oh! Ne iyi. Diye murıldandı, fakat sonra birden bire kaşlarını çâtarak ve elini haçerine atarak geriledi: — Fakat bunu nasıl sunuz?, — Şamın tam müslümanları tarafın- dan verilmiş bir kacarı size bildiriyoruz. Acaba hata mı ediyoruz?. Ve Ibni Mina, âş.k emirden bir cevap beklemeden devam eti : — Muaviye Şama bu günkü şerefini verdiği gündenberi burada herkes onun hatıralarını taziz etmekte ve onun İs- lâma açtığı yol üzerinde yürüyenler bu şehirde beğenilmektedir. Ömer Bin Ab. dülâzizin Halfeliği hakik? müslüman- ları haklı bir gazaba solkkmuş bulunmak- tadır. Şam, camilerinin minberlerinde Ali ile evlâtlarından bahsedilmemesine tahammül edilemez. Halfenin hutbe- lertden Ali aleykindeki parçaları kal- dırttığını bilmiyor musunuz?. — Evzt amma, . — Emir Yezid! Ben size Şam ahali- sinin dörtte üçünün arzularını bikâir. meğe memür bulunuyorum, Müslüman- lar Ömer bin Abdülâziz hakkındaki ka- rarlarını vermişlerdir. Ve onun yerin. da Öömer Ahdülâriz giki dügşünmiyen bir yeni Halife görmek arzusundadır- lar. Halife Abdülmelik'n oğlu ve Halife Velid ile Süleymanın öz kardeşi Ye- zid'in kendilerine istedikleri şekilde bir halife olabileceğini sarımakla hata ettik. lerini aniarlarsa, boşalması mukadder olan Halifelik makamına Hüşşamı ve belki de Müsellemeyi davet etmeğe mecbur kalacaklardır. Unutmayınız ki bu adam sevgilinize kavuşmaktan sizi menetmekte olan adamdır. Bu tehdit Yezid'a aklını derhal başı- na topladı. Ve Hababenin âşıkı hiç dü- şünmeden cevap verdi: — Şamlıların arzu ettikleri şey, be- nim de arzumdur. Eğer Ömer bin Ab. dülâzizin Halifeliği devam etmezse hutbeler'n camilerimizde eskiden oldu- ğu gibi söylenmesine yardım edeceğimi vaadederim. Şam.. İşte Muhammedin Hicret yı. lından bir asır sonra, İslâm tarihinin #kinci asra basışının ilk yılında yani 101 tarbinde bu Şam, bu derece garip ve böyle esrarengiz bir Şamdı. Cami- lerde hutbelerin göyle veya böyle söy « lönmesi bir memnuniyetsizlik, bir sui- kast, bir dinişkryam vesilesi olarak ele alanlar ou Şamda, gelecek Halifeye, gö. kestirebiliyor. ' Cevapları veren: PROFESÖR SANERK Bütün tafsilâtiyle karaklerinizi; meziyet ve kusurlarınızı; sizi hayrete düşürecek kadar vazılı ve sarih olarak hususiyetle- rinizi; tultluğunuz veya düşündüğünüz işte muvaffak olup olmıyacağınızı; ni. hayel beş farkla yaşınızı size söyliyebi. lirim. Bana bir gazeteden, zir kitaptan veya aklınızdan yazacağınız dört satırlık yazıyı; son aylardaki imzalarınızdan iİ- kisini gönderiniz. N —İ46— Ankara Kıskaç 6: Siz de genççsiniz, bünyece pek olgun değilsiniz. Hassassınız. İntizanı — sevginiz iyidir. Bugün tahsilinizle daha fazla tema- yüz edebilirdiniz, fakat siz de dikkat has- sanızı lam derecesinde kuüllanamıyorsunuz. Sizin de ameli işlere kabiliyetiniz vardır. Açık konuşmaktan, — olan bilenleri biraz mübaliğa ile anlatmaktan — hoşlanıyorsu- nuz Aleş 17 gibi, siz.de samimisiniz, iyi ve konforlu bir hayat, en büyük arzuları nızdandır. Üysal olmağa da çabuk alışa- bilirsiniz. Kendinizi daba faal bir — hale getirmenizi tavsiye ederim. —l47— Afyon R. F. Gençsiniz, Bünyece iyisiniz. — Sıhhatçe şikâyeliniz yoktur, I. âubaliliğe yakın sa- mimi bir karakteriniz vardır. Hâdiseleri — aralarında yakın bir münasebet olmasa da — biribirine bağlamağa — ve (.. şöyle olduğu için bu da böyle oldu) — demeğe mülemayilsiniz. Kalbiniz, sevgi bakımın- dan, hoş kalamaz. Tutumlu da değilsiniz. Zekânıza, kabiliyelerinize, dalma muüvaf- fak olacağınıza itimadınız vardır.Size de dikkalinizi artlırmanızı ve daima dikkatli olmanızı tavsiye ederim, Ciddi işlerde çâ- buk yorulmamağa ve zor bulduğunuz şeyle ri de başarmağa alışmanızı tavsiye ede- rim. —İ48— Kadıköy XYZ: Yaşınızı 25 (5 farkla) veya orla olarak tahmin etlim. Vücutça foplusunuz. Boyu- nuz orta olacaktır. Manlikli şeylere düşün- düğünüz bir şeyin akışı içinde müfekkire nizi bırakmağa çok mütlemayilsiniz. Şim- diye kadar lulumlu olmadınız, habuki bu- na ihtiyacınız vardır. Memleket işlerinde feomayüz elmek isliyorsunuz. Hissi mesele- lere de lâkayt değilsiniz. Biraz da müba- lâğaya, olan bilenleri izama temayülünüz vardır. Bu yüzden hâdiseleri, kafanızda büyütüyorsunuz. Bu huyunuza bir fren lâ zımdır ve buna kendiniz do kolaylıkla im- kân buülabilirsiniz. « —149— Aksaray T.M.N.: 35-40 yaşlarında, orta boylu, zayıf dene- cek bir bünyede bir zat. Kavgacı ve aşabi görünüyorsunuz. Aculsunuz da.. Çabuk kı- zar, çabuk sükünet bulursunuz. Kin tut- mak, sizden uzaktır. Etrafinızda bir otori- te tesis eder, müvaffakiyelinizi ve bu yüzden hayalınızda çok zarar görüp zah met çektiğinizi iddia edebilirim, Devamlı işlerden çabuk bıktığınız için bir — taktm işlerinizde şimdiye kadar istediğiniz ne- tiçeleri alamamış bülunuyorsunuz. İşaret ettiğim huylarınızı tashih ediniz. —İS50— Ankara, Bayer 55: Gençsiniz, yaşınız 20-25 — arasındadır. Boyunuz uzundur, Dolgün — vücutlusunuz. Henüz tahsilde olduğunuzuk ve ileriye ait büyük emel ve iddialarınız bulunduğunu tahmin ediyorum, Başkalarını beğenmeme niz ve reylerini kayılsız ve şartsız her yer de tenkit etmeniz, en büyük kusurunuz- duür. Açık kalblilik başka, sizin yaptığınız başkadır. Umumi işlerde mevki almak iş- liyenlerin, harekellerini evvel bizzat kontrol etmeleri şarttır. Size bunu ehemmiyelle ihtar ve lavsiye ederim. çecek Halifenin encamımı bu esirci İbni Mina ile hıber veriyorlardı. (Devamı var) dikkat ediyor ki bu haliyle Ö- | Ev Ekonomisi Alle geçimi hakkında tetkikler KTİSAT Fakültesi, şehrimizde aile geçimi hakk yapacaktır, bu tetkikleri yaparken, fakülte â tetkikler beleri de, iş yerlerinde anketler yapacak, icabında çalışan kadınlarla görüşecek, evlerine kadar gidecek, sorulan suallerin cevaplarını alacaktır. Bütün bu araştırmalar neticesinde şehrimizde muhtelif tabaka- lara mensup ailelerin geçim vaziyeti hakkında bir fikir edinecektir. İktisat Fakültesinin bu gibi araştırmalar yaparak, şimdiye kadar ih- mal edilmiş bir mevzuu tetkikinden memnun olmamak mümkün de- gildir. Bilhassa fakillte talebesinin bir taraftan nazari malümat elde ederken, diğer taraftan hayatla teması neticesinde büyük faydalar - elde edeceklerine sşüphe yaktur. Bu tetkiklerden pratik olarak ne elde edilecek? Tetkiklerin, şehir iktisadiyasında bizce meçhül olan birçok sa- haları aydınlatacağına, bize yeni yeni şeyler üğreteceğine kanliz. Fakir ailelerin hayatını ucuzlaştırmak, onlara ucuz gıda temin etmek için tedbir almadan evvel, bu ailelerin nasıl geçindiğini öğ- renmek lâzımdı. Bunu öğrenmeden, hayat pahalılığı hakkında alma- cak tedbirler pek nazari mahiyette kalabilirdi. İktisat Fakültesinin aile geçimi hakkında yavacağı araştırmalar, bizi daha isbetli karar- lar vermeğe sevkedecektir. Bu tetkikler yapıldıktan sonra, elde edilen malümat akademik tahlillere yarıyan bir malzeme olmakla kalmamalıdır. Fakir halk ta- bakalarının hayatını neuzlaştırmak, hayat pahalılığını ortadan kal- dırmak yolunda yapılacak mücadeleler de gözününde tutulmalıdır. başkalarından | Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili ÜÜ ERKEK — KIZ ) (Tercüme ve iktibas hakkt mahffuzdur.), — Numarü: 18 — Adıma yazımiş bir mektup Bir genç kız benimle görüşmek istiyor Pastahane kapısı Önünde duran otao- mobilden siyahlar giyinmiş bir k adın indi Erlesi sabah şurada burada dolaşıyor, Mwuallâ ile buluşacağım saati bekliyordum Onun tekrar çalışmaya başlamasına müsamaha göstermem, Leylânın hoşu- na gitmişti. Kıza hak ta veriyordum. Sonra kendisine tahakküm etmekte hak kım da yoktu. O ertesi günden itibaren fabrikaya gidip gelmeye yeniden başladı. Çalış « tığı yer, evimin yolu üstünde bulundu- ğu için daima önünden geçer ve bazan da ona rastlardım, Çok zaman da fabr'ka kapısı önünde uzun uzun görüşürdük. MRİFHİDZ eli vi z Bir salr akşamıydı. Akşam: yorguun, ' argın evime gelip te odama girdiğim za- man masanın üstünde adıma yazılmış bir mektup gördüm. Yazıyı tanımıyordum. Arkasını çevirdim. Adresi filân da yok. tu, Merakla açıp baktım. İlk işim imza- sına bakmak oldu; Kâmuran.. Bu da kimi'? Bu isimde hiç bir tanı- dığım yoktu. Mektubu okudum: Kenan Bey, Sizinle bazı hı.ııuıat_ hakkında görüş. mek istiyorum. Perşembe günü saat üç- | te Haylayf pastanesine gelirseniz mem- nun olurum, Selâmlar.., Kâmuran Bu tanrmadığım kadın veya kız ,ba. na ne gibi hususattan bahsedecekti? Yoksa bu da, bir macera kadını mıy - ,dı? Yoksa böyle değil de, bana, beni a- lâkadar eden şeylerden, meselâ Leylâya ait bazı bi#diklerini mi anlatacaktı? Doğrusu merak etmemek elimden gelmedi. Fakat çaresiz, randevu gününü beklemem lâzımdı. Ertesi sabah kalktım. Muhtelif yer - lerde dolaşarak, bir kaç arkadaşı ziya- ret ederek saat üçü buldum. Muallâ ile ilk randevuma gittim, Onu söz verdiği saatte ve söylediği yerde beni bekler buldum. Sinemaya girdik' Seyrettik, yahut et medik. Konuştuk. Anlaşmamız ilerledi.. Ortit boylu, esmer, siyah ve dalgalı saç- lt kahve rengi gözlü bu nazik kız, be- nim nişanlı olmamdan çok müteessir ol duğunu bissettirmişti. Fakat gtözlerinden, hareketlerniden dostluğumuzun Mevam etmesini istedi- ğini anlıyordum. Beni arkadaşlarının evlerinde sık sık yaptıkları toplantılara davet ediyordu, Ben onun bu teklifle- rini hep muvafakatle karşıladım. Bu başlarığıç, İyi devam edeceğe benziyor- du. Gene beraberce sinemadan çıktık. Fakat bu sefer Şişliye kaldar değil, ken- disine ancak' Harbiyeye kadar refakat edebildim. Onunla konuştuğum zaman kafam, daha çok aldığım mektubu hal- letmekle meşgul bulunduğu için dalı - yordum. Bu, Muallânın gözünden de kaçmamış, bir kaç defa: — Pek dalryorsunuz, Kenan Bey de- miştLk Yoksa —benimle buluştuğunuza pişmaâan mı oldunuz. — Hayır Muallâ Hanım, böyle bir pişmanlık yok. Bilâkis memnunum, Fa- kat bu dalgınlık bende ezelidir. Çok za- man böyle olurum, Kusura bakmayınız. M çe A Nihayet perşembeyi bulduk. Hay. layfa, mektupta bildin'len saatteri evvel gittim. İçim içime sığmıyordu. Çok me- rak ediyordum, Şimdiye kadar — hiç böyle bir vaziyetle karşılaşmamış ve bugünkü garip heyecanı duymamıştım., Gözüm kapıdaydı. Bekliyordum. Fakat kimi? Tanrmadığım birisini, bir kadını veya kızı.. Beklediğim belki de işte şu kapıdan üçeriye giren kadındı, Hayır.. O olmrya- cak.. İşte gidip başka bir masada kerdi. «& kadar yaşlı bir adamın yanınma otur- du. Şu dışarıdan pastaneye doğrü gelen mi? O da değil, çünkü içeriye girme - di; hattâ bakmadan geçti.. Beni buraya davet eden kendisnii ba- na Kâmuran diye tanrtan kadını tanı. mıyordum. Fakat onun beni tanıdığın- danı emindim, Doğrudan doğrüya yanı- ma geleceğini biliyordum. Böyle olma. sayidı, bana muhakkak kendis'ni nsl tanıyacağımı anlatacak, ya elinde, ya göğsünde bir işaret taşryacak, yahut ta nasıl giyindiğini anlatacaktı £ Mektu- bunda bunlara dair hiç bir kayıt yok- tu.. Saat üçe yaklaştıkça heyecanım artı- yordu. Hele geçmiye başlayınca ve ya- nıma kimse gelmeyince şüphelenmiye başladım. Cebimdeki mektubu çıkararak gözden geçirdim, Tanıdığım bir yazı Telup olmadığını tekrar tetkik ettim. Benzetemedim, Gözümü mektuptan kal dırıp ta dişarıya baktığım zaman bir taksi arabasının gelip durduğunu gör. düm, İçinden, o olduğunldan şüphe ede- miyeceğim, iyi giyinmiş bir kadın çıktı. Şoföre parasını verdikten sonra pasta - neye doğru yürüdü, Kapıdan girer gir. mez de içerdekileri gözden geçirerek ba 'na doğru geldi. İnce yapılı, uzun boylu, siyahlar gi- yinmiş bir kadın.. .Onun bana yaklaştığına emin olun. ca ayağa kalktım. Pastanede öntihap ettiğim yer iyi idi. Kimsenin dikkatini çekmiyen, serbestçe konuşulabilecek bir yer. Bana gülerek elini uzattı: — Sizi biraz beklettiğimden dolayı mahcubum, Affmnızı rica ederim, dedi, Hürmetle elini sıktım: — Zarar yok efendim, buyurunuz,., O gösterdiğim sandalyede oturmadı.; Arkasını caddeye çevirerek benim tam karşıma il'şti. Acele geldiği için bir şey konuşamıyor, biraz nefes almak ihtiya- cında olduğu anlaşılıyorldu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: