x_l'—u yol, Fransanım en işlek — yoludur. A7 Mihayetinde bir gün öğlenden sonra İk. U ve Pale adlı iki kişi bisikletle h[“ Rövrona gidiyorlar. Yanyanadırlar . !hnus_u_mlrır k:dda duran — Viyastella markalı şık | « Otomobil nazarı dikkatlerini çekiyor. | *SMenler üzerinde oturan ve sükünctİe YOSunt içen şoföre takılıyorlar: m— Bizidi bisikletlerle değiştirdim Soför hulifçe gülmekle mukabele edi- 5. Bu sıratla saat tam on biri çeyrek | ( Yor. Yirmi dakika sonra ayni yer - Beçen Bie isminde bir çiftçi de oto- li ve otomnbhilin yanında çavıra u ".3 İki kişivi görüyor. Biri gazete ©- Yor, Şolör olan diğeri haşına bir ga Bie Örtmüş, uyur gihi görünüyor _îü'den sonra bir başka volcu, Düc- li İayni yoldan geçerken, otomnbilin Teket ettiğini, Orlcana doğru yollan: Ş"ı Börüyor, fakat kimin idare ettiği larkedemiyor. R_Snı 18 de, geri dönen Bie, otomobi- h Mkiklüini. lakat, biraz evvel uyudu- ! gördüğü şolör elhiseli adamm bâ- | Ç yni yerde, ayni vaziyelir yaltiğını Ütüyor, Yaklaşıyor. dürtüyor. Uyuyan b kımıldanmıyor. Eline dokunuyor. Bibi... Paşını örten gazeteyi ' kaldı” | "’" çehre şiş ve karlar içinde.. İl,, manzara karşısında korkudan tit- "'Rn başlıyan Bie gazeteyi tekrat ör- “ıw_ bekliyor. Yoldan — geçeni otomö- ğ:' vakayı anlatıyor. - bir ölü bu- k“nıüıınu jandarmalara habher verme Parisi tethiş ede Güpe gündüz, pıldiği, kâğıtlarının, parasının alındığı anlaşılıyor. Maktulün üzerinde, J. K. markalr bir mendil, yakasının iç tara - tında Parisli bir terzinin etiketinden başka hüviyetini tesbit ecdecek bir şeyl yok. Zabıta, terziye müracaat ediyor. Ter- zi. defterini karıştırıyor. son ıam:mlarvl da elbise yaplıranların isimlerini araş- | t . bulamıyor. — Telefonla elbisenin ölçü: 1 soruyor. Odean zabıtası derhal cevah veriyor. Terâi yeniden delterlerini tetkik ediyor. telelonu açıyor: "Bu eldiseyi Lövalvada, #telci Tozet Kufi besabma yaptım..... diyor, Lövaluada ötetcilik vapan madam Kuli sorguvya çekiliyor. üzerinde ölünün resmi bulünan bir gazete kendisine gös teriliyor. Kadın tanıyamıvor. « s«aati, I. K. markalı mendili gösterilince artık şüpkeye mahal kalmıyor. Bu, Lö- valuada, Park oteli tahibi, ve bir kira otomobili şoförü Jozet Kufidir. Güpe gündüz, Lalabalık bir yol üzerinde ense- sine bir kursun sıkılarak öldürülmüştür. Sır olan ötemobil Tahkik memurlarının ilk İşi. otomo- bilin eşkâlini bütün Pransız zabıtasına, hüdut- belçiterine bildirmek oldu. 1935 modali. 23 beygir kuvvetinde, 6.200 R. 1 $ plükalı Vivastella otomobili. Bütün bunlar yapılıncıya kadaş 1? saat geçiyor. Bit müddet zarfında 23 Beygir kuvvetinde bir otomobil hayli yol alabilir. Fakat, uçacak değil a... Herhal- de bulunacak, ele geçecek. Mutlaka bi- risi görecek, haber verecek. Saatler, gün- ler geçiyor. Otomobilden haber yok. Nasl, bu güpe gündüz, kalabalık yol- t rica ediyor. İ ,:_lnmı jandarmalar geliyor ve ilk arda, cinav 124 KAHRAMAN KIZ — n cani 6) ı kalabalık bir yol. üzerinde işlenen cinayet Gazeteyle başı örtülen şoför elbiseli adam uyuyor mu? Hayır, O bir ölüdür ! da yapılan bti cinayetin failleri yakaları- muyacak, Cezasız mı kalacak? Katil, ne- kadar cesur, nekadar kurnaz olsa yine bir gözbağtcı değildir, kendini gizliyemez. Ayni zamanda, ön beş gün evvel yine böyle bir şoförün öldürüldüğü hatırla- nıyor, Gerçi caniler henüz yakalanma - miş, fakat hiç olmazsa kanlı otomobilin izi malüm. Bunun, tahlikatı kolaylaş. tıracağı, katillerin — yakalanmaşına yar. dım edeceği muhakkak... Fakat, Kufinin otomobili meydanda unamıyor. Ne oldu? Yere mi Şunun bunun — malâmatına müracaat olunuyor. Salbride bir garajın sahibi Vensan, zabıtaya müracaat edi- yor, otomobili yol kenarında dururken gördüğünü söylüyor. Fakat garib şey... Şoförün yanmda mayi fistaalr genç bir de kadın bulunduğunu ilâve ediyor. Bu kadın da nereden çıktı? Bunu, ondan başka gören yok... Katilin, şoförle beraber yemek yediği Olive lokantasında - çalışan bir kadın bunun uzün boylu, genç ve ecnebi şive- sile konusan bir adam olduğunu söylü- yor. Bir ecnebi şivesi? 'Yolun kenarında çemenler üzerinde uzanıp yatan iki İkişi- yi gören Bie de ayni şeyi söylüyor: “Bu bir vilâyet şivesi değildi. Bif Polon- yalr,, Daha doğrusu bir Almanın fran- sızca konuşmasına benziyordu...., Günler biribirini takiben geçmekte devam ediyor. Tahkikat bir nefice ver- miyordu. Zabıta, hiddetinden kuduru- yor, balk sızlanıyordu. Şolörlere karçı taarruzun sık sık vukubularn bir şey ol- duğu malümdu. Fakat, son on beş gün- de İki şoför taarruza uğramış, ikisi de öldürül. şoför Markof 21 06- Zabıta memurları Vulzi köştünde ta; şoför Kufi de 8 eylülde. Bunların hez ikisi de ayni silâhla, ayni yerden, yani enseden vurularak öldürülmüştü. Katil- ler de ele geçmemişti. Artık çok oluyor- du. Yavaş yavaş başlıyan dediködülar büyüdü. Halk açıktan açığa zabılayı 8- Cizle itham etmiye başladı. Olomobilde bir ceset 16 ilkteşrin günü, saatt 18 e doğru, (Vikor Nuar) sokağında, mezarlığın kar şısındaki 16 numarlı köşkte oturan Ma- dam Fallijer, fenerleri yanan nefti bo- yal şık bir otomobilin, pencereleri al- tında durduğunu gördü. Ertesi sabah, otomobil hâlâ bulundu- Ku verde duruyordu. Gündüz olmasına rağmen lümbaları yantyordu. Meraka düşen Mösyö Fallijer, o &ırada yoldan geçen belediye memmirlarından Taperonla beraber otomobile yaklaştı. Kapıyı aç- tı, içeriye bakınca arka sandalyede çıp- lak bir adamın cesedini gördü. Ölü, es- ki bir yeşil perde ile kirli bir yatak çar- şafına sarılmıştı. Şüphesiz, bir sefahat ve eğlence yerinde yapılmış bir cİnayet eseriğdi bu, Daha doğrusu böyle göste- rilmek istenilmişti. Çarşafım bir köşe- sinde M. B. markası vardı, Maktul, en- sesine sıkılan bir kurşunla öldürülmüş. tü. Otomobilin plâkasında şu yazılıydı: Roje 16 Blan, Malerb meydanı, tuma- ra 1, Paris... Derhal poliş müdiriyetine haber veril- di. Kâtiplerden birisi, matmaze! Düömü«s ne âdlı bir kadımın dostunün kayboldu- Kunu karakola ihbar ettiğini hatırladı. Hakikaten, ismi ve eşkâli, kadırım söyle- KAHRAMAN KRİIZ Kufi'nin otomobilini tetkik ediyorlar diği isme, verdiği eçkâle benziyordu. Matmazel Dömoneye ceset gösterilin- ce derhâl tamdı. Polisi tenvir edecek malümat da verdi: "Dostum, on beş gün evvel askerliğini bitirdi. Bir ilân acente- si açmak niyetindeydi. Sermaye bulmak için 8 ilkteşrinde akşam gazetelerinden birine küçük bir ilân verdi. Bunun üze- rine Pradiye isminde birisi müracaat elti Üç defa geldi, görüştüler. Bu adam, vak'a gününün arilesinde yine geldi, Lö- blonu, şirkete dahil olmak istiyen üçün. Cü bir şahsm yanına götüreceğini, gö- rüştüreceğini söyledi. Beraber çıktılar, gittiler, Bir daha da geri dönmedi...., (Devamı var) | HABER AKŞAM POSTASı İDARE'EVİZT Istanbul Ankara Caddesi 1; IStanoul HABER telefonuş 28872 we van , 1 24870 ABONE ŞARTLARI: Ecaebi 6 aylık X aylık 1 aylık Sahibi ve Neşrigat!Müdürü: Hasarı Rasim Us' Basıtdığı ver (VAKIT) Watbassı Yie - Artı's fazla olüyorsunus) Şimdi.. * Korlayan hücum etmeğe barırlan- Büp, Raskas da meşhur kafa darbesini hazırlamıştı. Tam bü sırada, - böcre- .hînkıpnııçıld.ınm.'—ıı.bı kapt- dan sızan balif işik içinde, peder — Jo- zelin sert çehresini gördüler. İki casus diz Üzeri yere yıkıldılar, peder Jozef Onların yanına indi. Raskas bağırdı: — Merhamet, monsenyör. söyliyeceğim. Korinyan hıçkırdı: — Ben de öyle monsetörl. Mer- hamet edin mohnsenyör. Peder Jozef gâyet sert bir sesle: — İkiniz de yalan süylediniz. Mös- Yö dö Sen Priyak, bize bütün hatikati Anlattı. Kafanız omuzlarınız Üzerinde, RBüçbelâ duruyor! Raskas ayağa kalkarak sordu: — Mösyö dö sen Priyak size, Sen 'dan tmt bahsetti? — Evet, bahsetti ve sizin, Tranka: Bütün Peli katiyen görmediğinizi temln etti: h"İllboııım övünmeğe kalkmıştınız... Raskasın gözlerinde, kurnaz bir kı- parladı. * vakalattıömı itiraf ediyor Korinyan itiraz etti: — Beni?.., Fakat ben... Raskas sözünü kesti: K İt'raf ediyor. monsenyör, ben de HİAf ediyorum, biz - itiraf - ediyoruz. :'hî- mukaddeş huzurunuzda bir su- Sormama müsaade buvutur musü- :": Kardlinal hazretleri, Anjeden ye- —“n Annaiş 63 Lespar adında asil tenç kret yakalamak istemezler mi? Ş :a.'"" Jozef öyle bir Ürverişle ür- di ki. Raskas derhal sövle düşündü- — ias © Kurtuldum! Ve Sen Priyakdan alacağım. ı A'l. Peder Jozef lâkayıt bir tavır - takı- narak cevap verdi: t — Farzedelim ki, öyle, Raskas devam etti: — Morsenyör, madem <i öyle, bir hissiyata kapılarak yaptığım — hatayr dethal tamir edebh'leceğimden eminim. Yani bir kelimeyle, kardinalin bu koc- kunç düşmanımı derhal bulacağımdan erinim I. Ş Peder Jozef, heyezarmı zeptedeme diği bir sesle: — Anlat! dedi. Raskas mırıldandı: — Bir düşüncem var! Kor'nyan da derhal atıldı? — Benim de öyle! Peder Tozef, bu anda, hayatınım en büyük heyecanlarından birisini duydu. Evet, Anmais, kardinal! dö Rişliyö için sanlı bir tehlikeydi!... Fakat hepsi bu kadar — değildi. Mektubun — çülm- mış olan mektubun da, Annalsin elin- de bulunduğu kanaat'ndeydi... — Genç kızın yakalanması, kurtuluşta, — içinde vaşadığı korkunç rüyadan — kurtuluş.... peder Jozeli*. Raskasın “koku almak., kabiliyet'nden sön derece emindi. Daha sakin bir sesle; — Düşüncemizi anlatm — bakayım, dedi. Filhakika, öyle zannediyorum, ki, kardinalın be genç kızı yakalamak- ta bir menlaati vardır. Binaenaleyli, bu iste bize yardım edebilirseniz - zannc- divorum..... Ümit ediyorum ki, kardi- nalden, cezanız hakkında bir tadilât ya- pılmasını tem'n edebilirim. — Monsenyör, beni iyice anlamanı- #t rica ederim. Annais dö Lesparı artık tevkif edebil «eğimi söykKiyorum. Önun de ** “*uğr- 1 keştedip kar” Hn buzuruna getirebileceğ'mi söylüyo- rum. Dilşüncemi izah edemiyeceğimi ve bana itimat gözterilmesi ilzım gel- diğini söylüyorum ve nihayet diyorum ki, Annals dö Lesparr yakalamak için, ceram hakkında bir tadilât yapılması ma, yemeklerin daha iyi olmasırı, şa- belki sizden öğrenebileceğimi, söyledi- ler. Düşesin çehresi bembeyaz kesildi. Annaisin, bazı meçhal sebeplerden do- layı, Sen Lâzardaki korkunç randevu- dan vazgeçtiğini zannetm'şti. Halbuki Anmnals tam takarrür ettiği saatte ev- den çıkmıştı! Rişliyö ile karşılaşmak üzere evden çıktığı muhakkaktı!. Hal buki, Sen Priyakın söylediklerine bakı- lırsa, onu Sen Lâzarda görmemişler- ' ği...Bundan çıkan netice korkunçtu... Annais, ya Kurto sokağından çıkar- ken kaçırılmış, yahut da, randevu ma- hallinde tevkif edilmişti. Her iki tak- dirde de, Rişliyönün elindeydi.. Annais mahvolmuştu. Önunla beraber çalışmış olanlar da keza.... Bu kanaat üzerine, genç kadın, ga- yet tedbirli hareket etmeğe başladı. Karşısında bulunan adam kardinalin kardeşiydi! Fuzul? bir kelime, kendisini mahvedebilirdi. Hiç bir şey bilmiyordu. Arraisi bir tek defa görmüştü. Evinin nerede olduğunu bile, bilmiyordu... Baş piskopos onu ümitsiz bir vaziyette ter ketti. Düşes henüz yalnız kalmıştı ki, hizmetçi, Şalenin verdi. Düşes ürpererek düşündü: — İşte bu adam, istediğlem şekilde hareket edecek, icabında, beni koruya- baktır! Onun, bütün mevcudiyetiyle, bana bağlı olması lâzımdir, — Madam, onu salona alayım mı? Düpşes, kati kararımı vermiş bir vazi- yette: — Evet, dedi. Ve göyleyin, evin ka- pılar: kapansın ! a Ertesi sabah, Luvinyi ile takarrür eden saatte, Şale, at üÜzerinde Paristen çıkıyordu. Belki de ölümiyle heti- eelenecek olan bu düclloya giderken, seviniç içindeydi. Düşes dö Şevröz- ün cevabr, bütün ümitlerinin mevkin- deydi... Bir hayli Herfedikten sonra, atı Ü- zerinde, bir heykel — gibi hareketsiz beklediğini baber - durar Luvinyinin, kendisini beklediği- ni gördü. —Atınt hızlandırdı. Luvinyi de onu taklit etti. Birkaç dört nalda iki rakip yekdiğerine iltihak ettiler ve katşı kargıya dürarak bitibirini se- lâmladılar. Luvinyi, eliyle, iki yüz adım ka- dar ötedeki ağaçlarla muhat küçük bir. meydanı işaret etti. Şale başiyle, ka- bul etti, oraya gittiler, atlarını birer ağaca bağladılar. Filhakika, burası dü- ello için gayet münasip bir yerdi. Ve görülmelerine imkân yoktu. Şüle gayet sakin bir sesle; — Şahitlerimiz yok! dedi. Luvinyi de biraz asabi sesle cevap * verdi: — Ölümle neticelearcek olan bir Elelloda bunun biç bir faydast yök h. Maatolarını çıkardılar ve - biribir- lerine baktılar. Daha doğrusu, Luvin- yi bedbaht bir Sşık şeametiyle rakibi- ne baktı. Şüphesiz, saadet içinde par- lıyan bu çehrede bir saadet okumuş- tu... Ürperdi, hiddetle kılıcını çekti ve dişlerini gıcırdatarak bağırdı: — Vaziyet alın!... İki kılıç sert bir gürültiyle çap- Tazlandı... İki üç seri hamle yapıldı. Bu, ân- cak yarrm dakika kadar sürdü. Ve bir- denbire kılıçlardan biri, altı adım öte- ye sıçradı.. Bu, Luvinyinin — kılıcıydı Şövalye atıldı ve düşen kıftzını yerden kaldırdı. Sonra kudurmuş Sir halde, takibinin Üzerine atıldı. Çehresi sap sarı kesilmişti. Şüphesiz, artık öl- dürmek azminden başka, içinde bir şey yoktu. Şale, hep ayni sakin sesle: — Bir dakika, dedi. Demin de, hiç birimizin şahit getirmediğimizi söyle- miştim. Ve siz de bana, ölümümün yegine şahidi olmak istediğinizi söyle- diniz... Luvinyi hiddetle bağırdı: — Evett... Öylet... Binzenaleyh va-" ziyet alın!...