16 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bize | a alırsa Lokantanar ve , Peçeteler Bah mî;l:a.ra caddesi adıiyla “anılan Tide ç Sirkecide kafa gıdasiyle lütım î"_iâlan yan yana bulunur. Bun- kisi de denilebilir ki bu muhi- xî#hsuueridj:. M Bidalarının kafaya zararı do- İlth arı müddelumumiliğin kontro - Ür. Tetkik edilir, ince elenip sık ür; haddeden geçirilir, zararlı do îîuğmeri yapanlar sorguya çekilir, Mi de?m'ptmın-. meydangîd.a.sı ile uğraşanlarsa bu H aş “da, düne kadar, istedikleri gi- Şe OYnatıyorlardı. k%tğ“—n _kulağma kurşun, bunların bm'lnı; işini omuzlarma yüklenmiş Mmakam faaliyete geçmiş de birer değil, hemen hemen topu- q%:îl kararını imzalamış. Sebeb Ph çirkyeı:uek satmaları, bulaşıkla- N ve €f sularda yıkamaları ve sai- C.. mtı:ı kapananlar arasında kom bir sinek bulunan da var. N%dükkânlm kapatılmıyan 10- '”'Jhı.:"d“. bulunsaydım, gider, en Va Hi bir hemcinsime sadaka verü __?le% dua ederdim %q İyi ki bu kontrol hundan üç ay Bn?apılmam. %_dua. hakikaten yerinde olurdu. “ sineklerin bugünkünden bol ge Zamanda sineksiz. komposto, ikramiyeyi kazanacak bir tay- bileti kadar nadirdi. on *K ol %anbeş gün ya var ya yoktur. Uzun Mh danberi görmediğim bir arkadaş Tlak SAYa orka geldi. Geldiği saat ye- h;jmzan*lanma yakındı, İşimi bitir- L Kahve ısmarladım: < ha yemek yemedim, dedi. %lıîen de yemedim, istersen şöyle Dikş da beraber yiyelim, — * İ Ki ik. En temiz bildiğimiz lokan- lı,oîmzdm birine girdik, kalabalık- ü“racak masa bulamadık. Bir Kü ît ayakta durduk. Sonra yemek "_'q-y tirerek kalkanlardan iki kişi- 'İü't-n ,_â':î-ne oturduk. Garsön geldi. Ö- ğ zh Şöyle bir topladı. Peçeteleri ' Bötürdü. FŞ v İş İlg Sonra elinde katlanmış iki peçe- ?emektîkî_'&r_ geldi. Önlerimize koydu. Si Srimizi ısmarladık. '—*liıııî hazırlık yapmak için peçeteye te atirken, arkadaşım mendil ce- Ön Vrandı, ür;h lle Peçete yerine îa“& dmae:ndılı koydu Gi%îe“ de benim gibi yap! dedi. qlıı alu“ getirdiği peçeteler bura - “a NP Bötürdüğü şeyler. L SI olur, dedim. cebinden çı- l*aıdın in ol, Garson gördüğüme bi- h%n $ etmeden katlayıp getirdi. İs- Baktîemizlik derecesini kontrol et o N, hakikaten yağ lekelerile Sİniz bizden önce yemak yiyen -Ceğil, ondan örcetilerden arta Deçetelerdi hımlar. k&m KA Eçt alarım pısliği yalnız yemek - lqnd%k'i u_ibîlklarmdn. kompostolarır n | Neklerde değildir. Lokanta- R“ M " ğün cıdd.nn sıkı bir k'ontro-la Tülan Acak vaziyete — gelmislerdir. dık“ana Yemek.yemek mecburiyetin %hhan:ı“ bulaşıkların çirkef sular- bidan ekasme bir arada npis ellerde | Üg . Mek bölülmleri ve peçeteler öN y Hlün lokantalardan bu peçe- xînn,ct“ *tsek yeridir. ! xrp*rn Fa geşit ceşit mikrop Istanbulluya kokmuş yemek sunan ahçı ! Çarpıldığı cezadan sızlarnmamalı, |-bilâkis bu şehirde hâlâ yaşayabildiği İçin şükretmelidir Cezanın tatbikini geciktiren formaliteleri ortadan kaldıralım Bu iş adalel işi değil, sıhhat işidir. Mikrop- la mücadele etmek için döok.oriarı malı- kemecen karar ai- mağa mecbur ediyor muüyüuz ? Nihayet, hak edilmiş bir cezanın tat- Dü bik edildiğini gördük. Bazı lokanta, manav ve yöyecek içecek satan dükkân * lar “tasavvurun fevkinde pis oldukla- rı için,, belediye tarafından kapatıldı —— ve teşhir edildi. Bu hareket, İstanbul halkını çok se- vindirmiştir, Zira İstanbullu, belediye- | nin umum? sihhat işlerile yakından alâ- kadar olmağa karar verdiğini sanmağa başlamıştır. Kapatılan lokantaların - kapılarında, tezaya çarpılışlarının sebeplerin: bildi- ren yaftalar asılı. Bunları okuyunca in- san ne söyliyeceğini şaşırıyor, Anlıyo- ruz ki: Sirkecide memurların, gazetecilerin, mürettiplerin. ve otel müşteriler'nin ye- mek yedikleri bir lokantanın mutfağı pistir. Kompostuları içinden sinek çı- kar, yağları berbattır. Bir başka semtte, yemeklerinin lez- geti ile şöhret almış ve az zamanda çok paâra kazatımış bir lökantanın çarpılması için gösterilen sebep ise da- ha fecidir. Bunun kapısındaki yaftada şu cümle okunuyor: “Ekşimiş ve kokmuş yemek sattığır için kapatılmıştır.,, Ayvrupanım büyük bir şehrinde, bun- ların bir hakikat olabileceğini, insan bir türlü havsalasına sığdırramıyor. Kor kunç bir sergüzeşt romanından veya geri devirlerin tarihinden bir parça okuduğunu sanmak istiyor. Eski masallardan b'rinde bir İstan- bul fırıncısından bahsedilir ki öldürdü ğü insanların yağlârım sızdırır ve pişir diğ? çöreklerde kullanır. Almanların Niebelungen efsanesin- de güzel Cermen kızı Brünehild büyük Türk imparatoru Attilânın çocuklarını keser, kavurtür ve bunları betbaht ba- baya yedirdikten sonra sorar: — Yemeğin lezzetini nasıl — buldu- nuz? ! İstanbul halkı da mutlaka şimdi ken di kendine şöyle söylenmektedir: — Aacaba bunları nasıl yemişiz? yayan birer menba halindedir. Birçök ecnebi Şşehirlerindeki — lokantalarda da müşteriler önüne getirilen ekmek- ler ince kâsıt içinde sarılı, pecr'eler kolalanmış gelir. — cezaya Bolediyenin harekete geçişi İstanbul- luyu sevindirdi Biz, Umumi Harpte, sayei şahanede bol bol eşek eti, kurtlanmış beygir eti yemiş, bir nesil oldüğüumuz için yemek meselelerinde bir parça serden geçtiliğe alışmışızdır. Ama bu derecesine değil. İstanbulluya bulaşık Suyunu: çorba diye sunan aşçıbaşı, Çarpıldığı cezadan bilâkis bu — şehinde hâlâ yaşayabildiği için, canı kendi- sine bağışlanmış olduğu için Allaha şükretmelidr. Belediyenin bu güzel hareketinden, biz şahsen, hususi bir zevk duymakta- yız. Zira birbirinden pis olan birçok lokantaların, aşçı dükkânlarının, işkem becilerin, p'yazcıların, gazinoların, ma- sızlanmamalı navların, mezecilerin üzerine belediye- nin dikkat nazarını çekenler arasında Ca A * Ça he Lügaltnâmeli Zâhir TÜRK biliri) 7 EM MÜZ“TAMEL KELİMAT VE V/ COT HMAY LÖGATÇE KA zirL Lit 3 Zu. 6 B —— —— —— — —e devamlı neşriyatımızla müsbet bir rol oynadığımızı hatırlarız. Bununla beraber belediyede beliren bü güzel cehâd'n yine aksayan bir tara- fi vardır: Meğer bu dükkânların kapatılması altı ay evvel yapılmış bir teftişin neti- # cesi imiş. Bunu duyunca; —-Allah Allah! - dedik - peki neden ceza bu kadar geç tatbik edilmiş? Şu cevabı verdler: — Formalite. Teftiş raporları yuka- rı makamlara gider, orada- tetkik edil- |— mekle iş bitmez. Bütün adalet meka- nizması harekete geçer, Müddeiumümi lik, hâkim, muhakeme, müdafaa karar, ilâm, temyizin tasdiki formalitenin icap ettirdiği bir takım merhalelerdir ki an- cak bütün bunlardan sonra ceza tatbik edilebilir. — Peki bu merasimin cereyanı es- nasında lokarita yine müşter'lere o pis çorbaları, o sinekli kompostuları yedir- mekte devam etmez mi? — Elbette devam eder, Teftişten sonra da teftişten eveviki gibi mutfağı yine pistir. Yöene bulaşık suyunu çor- ba diye vetir, ve hor haltı karıştırır. Netice: 1 — Belediyenin pis lokantalar hak- tında tatbik ettiğf ceza şehri sevindir- miştir. 2 — Bu işe daha sıkı bir tarzda de- vam lâzımdır. Cezadan sonra da aynı şekilde hareket edenleri işten kati su- rette menetmeli ve her türlü muvazayaa meydan vermemeğe dikkat etmelidir. 3 — Mülfettişlerin teftişleri akabin- de cezanın tatbikine imkân bulunmalı- dır. Bu iş adalet işi değildir; sihhat işi- dir, Sihhat işi ise harp 'şidir. Mikropla mü:zadele etmek için doktorları mahke meden karar almağa mecbur ediyor .| muyuz? HABER Tacih diyce bi: Kızıl sultan, merhametsiz bir amca ! İkinci Abdülhamit, Osman oğulla«- rının tahtına oturalı yıllar olmuştu, Bu müddet içinde milleti ezmiş, kan kusturmuş, memleketi harabiye ve felâkete sürüklemişti. Yıldız tepesinde bir baykuş gibi tüneyen padişah, kardeşi — beşinci Muradı da sarayında hapsetmiş, ona otuz üç yıl işkenceli bir hayat yaşat- mış, nihayet sarhoş Murat bu zulme davanamıyarak ölmüştü. Abdülhamit, kardeşinin ölümüne zahiren müteessir oldu. Fakat haki- katte çok sevindi. Çünkü — yeni bir Suavi vakasile tahtını, saltanatını elinden kaçırmaktan korkuyor, kar- deşinin bir şeyler yapması, bir hare- ketin başına geçmesi ihtimalile yüre ği titriyordu. Ölüm bu korkuyu kalbinden sil- miş, artık bu bakımdan bir korkusu kalmamıştı. Fakat buna rağmen hâ- 1â çocuklarının, ailesinin saraydan dışarı çıkmalarına müsaade etmemiş | ti Abdülhamidin bu zalimane hare- keti, ilk defa kızlarağası Abdülgani ağanın merhametini tahrik etti. Pa- dıişahın buü nokta üzerine nazarı dik- katini çekmeği bir vazife bildi. Bir gün efendisile hasbihal eder- ken dedi ki: — Zatısşahanelerinin insafına ve bendelerinin de ihlasrma güvenerek sultan Murada ait bir şey arzedece- ğim. Sultan Murat!.. Ona ait birşey!.. Bu sözler Abdülhamidin üzerinde bir yıldırım tesiri yaptı. Lâkin he- men itidalini buldu. Ve gülerek sor- du: — Söyle, söyle, Abdülgani ağanın sadakatinden eminim. Ne istiyorsan anlat bakalım; — Allah size üuzun ömürler vörsin, bugün biraderiniz vefat edeli bir haf ta oldu. Artık o cihetten efkârı şa- hanelerini meşgul edecek bir şey kal madı. Bunun için, otuz yıldanberi ba basile beraber mahpus olan Salâhad din efendinin serbest bırakılmasını rica ediyorum. Bununla millet, kalbi sahanelerinin ne kadar hassas oldu- ğguünu öğrenecek ve “Sultan Murat ölür ölmez İşte padişah — evlâtlarını taltif ediyor!,, diyecekler.. — Aferin ağa! — memnun oldum. Haydi Çırağana git,Selâmı Şahanemi bildir, akgam da Salâhaddini al be- raber getir! Abdülgani ağa Çırağgana — koştu. Otuz yıldanberi erkek yüzü görmi- yen şehzade Salâhaddinin karşısına çıktı. Şehzade, elbisesi olmadığı için entari ve hırka — giyiyordu. Saraya ustura girmesi yasak olduğu için sa- kalları göbeğine kadar inmişti. Ba- zan &araylı kadınlar makasla öonun sakalını kesiyorlar, daha fazla uza- masına meydan vermiyorlardı. Abdülhamidin emrini söyledi. Sa« lâhaddine uydurma bir redingot bu lundu. Abdülgani ağa ile beraber Yıldız yolunu tuttular. İkinci Abdülhamit Yıldız sarayı- nın büyük salonlarından birinde o- turmuştu. Saray müzikası güzel ha- valar çalıyor, Padişah gönlünü eğlen diriyordu. Salâhaddin İle Abdülgani ağanın geldiğini görünce, kötü bir nazarla kardesinin oğlunu süzdü. Sonra ha- fifçe güldü. Abdülhamidin gülüşü Salâhaddi« (Lütfen sayjayı çeviriniz) Hüseyin Rüştü TIRPAN yft

Bu sayıdan diğer sayfalar: