Bize “kalırsa Skantalar ve Peçeteler Makara sd adıyla “anılan kecide kafa gıdesiyle hay Edalı yun yana bulunur. Bun- de denilebilir ki bu muhi- Kap suleridir. Ky, dalarım kafaya zararı do- ie müddetumumiliğin kontro - Tetkik edilir, ince elenip sık “ haddeden geçirilir, zararlı Bl Yapanlar sorguya çekilir, ia, rptarıır. ia ile uğraşanlarsa bu da, düne kadar, istedikleri gi- Oynatıyorlardı. in kulağma kurşun, bunlarm bay, du — İşini omuzlarına yüklenmiş makam faaliyete geçmişde b değil, hemen hemen topu- ei kararmı İmzalamış. Sebeb yemek satmaları, bulaşıkla- f sularda yıkamaları ve saj- a kapanânlar arasmda kom tey Dan bir sinek bulunan da var. k dükkânları kapatılmıyan lo- ardan bulunsaydım, gider, en May bir hemcinsime sadaka veri Ylece dua ederdim Yİ ki bu kontrol bundan ü üç ay 3, pılmadı. 3 dua hakikaten yerinde olurdu. Sineklerin bugünkünden bol Zamanda sineksiz komposto, ikramiyeyi kazanacak bir tay- İleti kadar nadirdi, öy ... Kay beş gün ya var ya yoktur. Uzun ta Ander görmediğim bir arkadaş > çıka geldi. Geldiği saat ye- Ky Manma yakındı, İşimi bitir. Sp *. Kahve ısmarladım: x. aha yemek yemedim, dedi. ta de yemedim, istersen şöyle Da, da beraber yiyelim. Mini En temiz bildiğimiz lokan- k Ok IXdan birine girdik, kalabalık- e acak masa bulamadık. Bir t ayakta durduk, Sonra yemek Şii İtirerek kalkanlardan iki kişi. Tak “rine oturduk. Garson geldi. Ö. #öyle bir topladı. Peçeteleri “ Bötürdü, siz Mi bil, v *, r Yi ia elinde katlanmış iki peçe- ta, a krar geldi, Önlerimize koydu. B, *rimizi ısmarladık. e zırlık yapmak için peçeteye “iy, “Zaterken, arkadaşım mendil ce. | #vrandı, 8 peçete yerine cebinden çı. Kuş Mendil koydu KR M da; Ün 'de benim gibi yap! dedi. ÜN SAN getirdiği peçeteler bura - şeyler. &. ği Haye İtin ol. Garson gördüğüme bi- - etmeden katlayıp getirdi, İs. ten k derecesini kontrol et kikaten yağ lekelerile! İt? bizden önce yemek yiyen Kiye değil, ondan Bwvevilerden arta Peçetelerdi hurlar, ... am pis ” yalnız yemek nda,. kompostnların nz İ Mneklerde değildir. Lokanta riddep sıkı bir kontrola ete gelmislerdir : Yemek yemek merburiyetin ğa ayari bulaşıkların çirkef sular 14 an geziyle bir arada pia etlerde ig Stme' Ps'ümleri ve peçeteler leşi ektedir, İtün lokantalardan bu peçe « Ri Mi kk yeri istanbulluya yemek sunan ahçı ! Çarpıldığı cezadan sızlanmamalı, bilâkis bu şehirde hâlâ yaşayablıdiği | Için şükretmetidir Cezanın tatbikini geciktiren formaliteleri ortadan kaldıralım Bu iş adaleli işi değil, sıhhai işidir. Mikrop- ia mücadele etmek için dök.ortarı mah- kemecen arar ai- mağa mecbur ediyor muyuz ? Nihayet, hak edilmiş bir cezanın tat- bik edildiğini gördük. Bazı lokanta, manav-ve yiyecek içesek satan dükkân lar “tasavvurun fevkinde pis oldukla- rı için, belediye tarafından kapatıldı ve teşhir edildi. Bu hareket, İstanbul balkını çok $e- vindirmiştir. Zira İstanbullu, beleğiye- nin umumi sihhat işlerile yakmdan alâ» kadar olmağa karar verdiğini sanmağa başlamıştır. Kapatılan lokantaların - kapılarında, cezaya çarpılışlarının sebeplerin; bildi- ren yaftalar asılı. Bunları okuyunca in- san ne söyliyeceğini şaşiriyor, Anlıyo- ruz ki: Sirkegde memurların, gazetecilerin, mürettiplerin. ve otel müşterilerinin ye- mek yedikleri bir lokantanın mutfağı Pistir. Kompostuları içinden sinek çı- kar, yağları berbattır. Bir başka semtte, yemeklerinin İez- zeti Me şöhret almış ve az zamanda çok para kazanmış bir lokantanın cezaya çarpılması için gösterilen sebep ise da- ha fecidir. Bunun kapısındaki yaftada şu cümle okunuyor: “Ekşimiş ve kokmuş yemek sattığı için kapatılmıştır... Avrupanın büyük bir şehrinde, bun- ların bir hakikat olabileceğini, insan bir türlü havsalasına sığdıramıyor. Kor kunç bir sergüseşt romenından veya geri devirlerin taribinden bir parça okuduğunu sanmak istiyor, Eski masallardan birinde bir İsten- bul fırıncısından bahsedilir ki öldürdü gü insanların yağlarını sızdırır ve pişir diğ; çöreklerde kullanır. Almanların Niebelungen efsanesi; de güzel Cermen kızı Brünehild büyül Türk imparatoru Attilânın çocuklarını keser, kavurtur ve bunları betbabt ba- saya yedirdikten sonra sorar: — Yemeğin lezzetini nasıl buldu nuz? İstanbul halkı da mutlaka şimdi ker K kendine şöyle söylenmektedir: — Aacaba bunları nasıl yemişiz? yayan birer menba halindedir. Birçok ecnebi şehirlerindeki ( lokantalarda da müşteriler önüne getirilen ekmek- ler ince küğıt içinde sarılı, pecr'oler kolalanmış gelir, Elediyenin harekete geçişi İstanbul. ivyu sevindirdi Biz, Umumi Harpte, sayei şahanede bol bol eşek eti, kurtlanımış beygir eti yemiş, bir nesil olduğumuz için yemek meselelerinde bir parça serden geçtiliğe alışmışızdır. Ama bu derecesine değil. İstanbulluya bulaşık suyunu çorba diye sunan aşçıbaşı, çarpıldığı cezadan sızlanmamalı bilâkis bu şehirde hâlâ yaşayabildiği için, can kendi. sine bağışlanmış olduğu için Allaha şökretmelidr. Belediyenin bu güzel hareketinden, biz şahsen, hususi bir zevk duymakta» yız. Zira birbirinden pis olan > birçok »taların, aşçı dükkârlarmın, işkem in, p yâzcların, gazinolârn, ma- navların, mezeçilerin üzerine belediye nin dikkat nazarını çekenler arasında ai > e : devâmlı neşriyatımızla müsbet bir rol oynadığımızı hatırlarız. Bununla beraber belediyede beliren Ü bü güzel cehd'n yine aksayan bir tara fı vardır; Meğer bu dükkânların kapatılması altı ay evvel yapılmış bir teftişin neti- cesi imiş. Bunu duyunca; —-Allah Allah! - dedik - peki neden ceza bu kadar geç tatbik edilmiş? Şu cevabı verdiler: — Föormalite, Teftiş raporları yuka- : rı makamlara gider, orada tetkik edil mekle iş. bitmez. Bütün mialet meka- nizması harekete geçer. Müddeiumümi lik, hâkim, muhakeme, müdafaa karar, lâm, temyizin tasdiki formalitenin icap ettirdiği bir takım merhalelerdir ki an- cak bütün bunlardan sonra ceza tatbik edilebilir, — Peki bu merasimin cereyanı €s- nasında lokanta yine müşterilere o pis gorbaları, o sinekli kompostuları yedir- mekte devam etmez mi? — Elbette devam eder, Teftişten sonra da teftişten eveviki gibi mutfağı yine pistir. Yine bulaşık suyunu çor- ba diye verir, ve her baltı karıştırır. Netice: 1 — Belediyenin pis lokantalar hak- bında tatbik ettiği ceza şehri sevindir. miştir. 2 — Bu işe daha eskı bir tarzda de- vam lâzımdır. Cezadan sonra da aynı şekilde hareket edenleri işten kati su- rette menetmeli ve her türlü muvazayaa meydan vermemeğe dikkat etmelidir. 3 — Müfettişlerin teftişleri akabin- de cezanın tatbikine imkân bulunmalı- dır. Bu iş adalet işi değildir; sihhat işi- dir. Sihhat işi ise harp işidir. Mikropla müsadele etmek için doktorları mahke meden karar almağa mecbur ediyor muyuz? HABER | KOKMUŞ Kızıl sultan, merhametsiz bir amca | İkinci Abdülhamit, Osman oğulla- rının tahtına oturalı yıllar olmustu. Bu müddet içinde milleti ezmiş, kan kusturmuş, memleketi harabiye ve folâkete sürüklemişti, Yıldız tepesinde bir baykuş gibi tüneyen padişah, kardeşi (obeşinci Muradı da sarayında hapsetmiş, ona otuz üç yıl işkenceli bir hayat yaşat- mış, nihayet sarhoş Murat bu zulme davanamıyarak ölmüştü. Abdülhamit, kardeşinin ölümüne zahiren müteessir oldu. Fakat haki- katte çok sevindi. Çünkü (yeni bir Sunri. vakasile tahtını, saltanatını elinden kaçırmaktan korkuyor, kar- deşinin bir şeyler yapması, bir hare- ketin başına geçmesi ihtimalile yüre $l titriyordu. Ölüm bu korkuyu kalbinden #il- miş, artık bu bakımdan bir korkusu kalmamıştı. Fakat buna rağmen hâ- lâ çocukların, ailesinin saraydan dışarı çıkmalarına müsaade etmemiş ti, Abdümamidin bu zaltmane hare. ti, ilk defa k rağnsı Abdülgani ağanın merhametini tahrik etti, Pa- duşahın bu nokta üzerine nazarı dik- Katini çekmeği bir vazife bildi. Bir gün efendisile hasbihal eder- ken dedi ki: — Zatışahanelerinin insafına ve bendelerinin de ihlasıma güvenerek sultan Murada alt bir şey arzedece- gim. Sultan Murat!.. Ona ait birşey Bu sözler Abdtlhamidin üzerinde bir yıldırım tesiri yaptı. Lâkin he. men İtldalin! buldu. Ve gülerek gor- du: — Söyle, söyle, Abdülgani ağanın sadakatinden eminim. Ne istiyorsan anlat alım; — Allah «ize uzun ömürler versin, bugün biraderiniz vefat edeli bir haf ta oldu. Artık o cibetten efkârı şa- hanelerini meşmul edecek bir şey kal madr. Bunun için, otuz yıldanberi ba basile beraber mahpus olan Salâhad din efendinin serbest bırakılmasını rica ediyorum. Bununla millet, kalM şahanelerinin ne kadar hassas oldu» Bunu öğrenecek ve "Sultan Murat 8lür ölmez işte padişah o evlâtlarımı taltif ediyor!,, diyocekler.. — Aferin ağa! omemnun oldum, Haydi Çırağana git,Selâmı Şahanemi bildir, akşam da Salâhaddini al be- raber getir! Abdülgani ağa Çıragana (koştu. Otuz yıldanberi erkek yüzü görmi- yen şehzade Salâhaddinin karşısma çıktı. Şehzade, elbisesi olmadığı için entari ve hr giyiyordu. Saraya ustura girmesi yasak olduğu için sa- kalları göbeğine kadar inmişti, Ba- zan saraylı kadınlar makasla onun sakalını kesiyorlar, daha fazla uza- masına meydan vermiyorlardı. Abdilihamidin emrini söyledi. Sa. lâbnddine uydurma bir redingot bu tundu, Abdillzani ağa ile beraber Yıldız yolunu tuttular, İkinci Abdülkamit Yıldız sarayt- nın büyük salonlarından birinde o- turmuştu. Saray müzikası güzel has yalar çalıyor, Padişah gönlünü eğlen diriyordu. Snlâhaddin (le Abdülgani ağanın geldiğini görünce, kötü bir nazarla kardesinin oğlunu süzdü. Sonra ha- tifçe güldü. Abdülhamidin gülüşü SalAhaddi. /Lâtfen sayfayı çeviriniz) Hüseyin Rüştü TIRPAN