BIRINCIKANUN — 1937 Pari h"ln n iki gün evvel, N dr katilin yakalanmış oldu- Bund; t bi hk'::u:u ajans telgrafı — olarak Pariste ı gelen fransız gazetelri, in- DE etindeki bu korkunç canava- İipmuş olduğu tüyler ürpertici cl- tafsilâtıyla doludur. | ;,""l nasıl yakalandı ? bir müddet wvvel, Pariste, 5&“ Lösobr adında zengin bir şir- | y Biztessili öldürülmüş, fakat bü- irmalara rağmen, katil — bir | ,, Pulunamamıştır. - Nihayet, iki | '»"İı emniyet memurları çok mü P ucu ele geçirmişler ve ka- P"hrin bir sayfiye yeri olan Sen bir köşkte oturduğunu tahmin Üzerine, iki komiser köşke ler ve bahçede bulunan, uzun Yakışıklı bir gence, polis olduk- gi lendisinden bazı şeyler sormak ğ 1 söylemişlerdir. İ danlı, bunları köşke davet et - "daya girer girmer, cebinden ç Smhh tabancayla üzerlerine ateş *— " Komiserlerden biri, omuzun- başmdan yaralanarak yere yı- Yine omuzundan hâfifçe yüra- Bizvogeri, vaanim üzerine 'a" Ml':;nmnm üstünde duran'küçük katilin kafasma vurmuş ve r. viz delikanlı derhal eczane- İlmiş ve orada ilk tedavisi ya Bonra, polis müdürlüğüne ğı';ük sorguya eçkilmiştir. Yaglii, kullandığı sahte isimleri ı& iktan monra, nihayet hakiki is- !Kvımlt_ıqmmdnkl ismi olmayıp Ö- "vb_u"mxn olduğunu ve Reymon y Parasını çalmak için öldür - Üı_ itiraf otmiştir. Zamandanberi Parla zabıta - “n_:"'nnkuı olduğu cinayet faili, bk'” Yakalandıktan sonra, birçok ü kh““qîlhvın ve bilhassa zengin :“ ._t Süren böyle bir katilin daha m'.“lı:r islemiş olmaamdan güp- İm | 0 tahkikat ve iatlevab derin- ııxn"lllı-. Hd R“rlmııc Wraflar ! :1,::" birkaç ay evvel genç ve gü- Ki Tikalr dansöz Jan Kovet bey- T Sergi münasebe'ile Parise gel e:'îı'en;:lı bir şetilde ortadan *tu, O zaman yapılan tahki- Utlarınm yine bu "Sen Klu,, “tiğini nazarı itibara alan %';: bu nokta “izerinde tsrarla » Ve katil, bu genc kızı da 'dürdüğünü itiraf etmekten bLllım:unışu:—. TTTT ah dansöz Jan Koven | sinin hümmalı fasliyetire rağmen es- anlatıyor : Fakat itiraflar bununla da kalma- mış, bu adamın çok korkünç bir cana- var olduğu çok geçmeden anlaşılmış- tır. Filhakika, muannidane bir istievap- neticesinde, Vaydman, Amerikalı dil- berden ve Lösobrdan başka geçen ey- Iâl ayında Kufl adındaki şoförü, ilk- teşrin ayında Roje Löbland adındaki zengin bir genci, ve nihayet vaktiyle Almanyada tanıdığı Fritz Frommeri öldürdüğünü de itiraf etmiştir. Bütün bu cınayetler, Ftansız poli - rarını muhafaza etmişti. Köşkte ya - pılan araştırmalarda, güzel Amerika- İr artlatin, ve Frinnerin cesetleri bu- lunmuştur. S Bu korkunç cinlâyetleri ne şekilde yaptığı Bualine, canavar gayet sakin bir tavırla şüyle cevab vermiştir: “— Amerikalı dilberi evime davet etmiştim. Bir müddet burâber kaldık, sonra onu boğdum. Kığtağız bir be - bek gibi yere düştü. Jozek Kuffinin cebinde bir hayli pa ra görmüştüm. Otomobiline bindim ve beni “Sen Klü” ya götürmesini söy - ledim. Tenha bir yolda, ensesine bir kurşun sıktım. Tabif! kurtulmasına im kân yoktu. BAda TAklan Sanşçla bir Fençti. Bol parası'vardı. Bir gün bir tiyatru ç- keti kurmak istediğine dair gazete - lerde bir ilânmr gördüm. Bir randevu verdim. Hususf otomobiliyle gezmeye çıktık. Paris haricine çıkmca, onun da ensesine iki kurgşun sıktım. Bir tek çığlık bile koparmadan öldü. Paraları- nr alıp gittim. Fritz Frmeri ise eski- denberi tanırım, Evime davet ettim, kafasına iki kurşgun sıktım, Biraz to- pindi ve sonra hareketsiz kaldı. Oto- mobilini başka renge boyıyarak kul « lanmıya başladım... Katil kimdir ? Cinayet tarihine, asrıa en korkunç & canilerinden biri olarak i&mi geçecek olan Öjen Vaydman, uzun baoylu, za- yıf, çok yakışıklı, eemer bir delikan- lıdır. Otuz iki yaşlarındadır. Aslen Al- mandır, İkma kuvveti ve itimat telkin etmek hususundaki kabiliyeti son de- rece büyüktür. Bundan dolayr, nley- hinde silpheler uyanması adetâ İmkân sızdır. Tahkikat neticeside bından birkaç sene evvel, Hamburgda, büyük bir si- gorta şirketinin ikinci müdürlüğü gi- bi çok mühim bir vazifede bulunduğu Ve bu şirketten mühim puralar çaldık tan sonra, sahte bir isimle Prağa kaçtığı ahlaşılmıştır. Bir gün, pasaportu hakkında şüp - heler uyandığı için bir kabarede tev- kif edilmek istenmiş, fakat zabıtanın elinden kurtulmuştur. Nihayet yakayı ele vermiş Ve üç ay hanishanede yat- ı tıktan sönra, Çekoslovakya haricine çı karılarak Alman polisine teslim edil- l miştir. Mahkeme, kendisini dört sene hapse mahküm etmiş ve cani işte bu mahbusiyeti esnasında, kurbanları a - rasında adı geçen siyasi mahküm Fro- merle tanışmıştır. Caninin son kurbanı olan Lösobrun cesedi, Üzeride caninin yanlışlıkla bı- raktığı Şut adında birisinin kart vizi- ti bulunmuştu. Şut, Fromerin amcasıy dı ve poligin müracaati Üzerine, yeğe- | ninin kendisino Sen - Klüda mevzu - | bahs köşkte oturan garib ve esraren- giz bir gençten bahsetmiş o!duğunu*' / söylemiştir. ste yakalanan canavarın itirafı Cinayetlerini büyük bir soğukkanlılıkla HABE(—-Alqım_p_oımı Amerikalı dansözü Boğdum; kIZCağız bir bebek gibi yere düştü! Katil kimdir? Eeş insanı niçin ve nasıl ödürmüş ? Canavarm ölürdükleri: Kufi, Löblon, Fromer ve Lösobr İşte katilin yanlışlıkla, unutmuş ol- duğu bu kart vizit sayesindedir. ki korkunç ve tüyler Ürpertidi hakikat meydana çıkmıştır. Satılık motosiklet Standart markalı, beş beygir kuv- vetinde çok az kullanılmış bir. moto- siklet 350 liraya satılıktır. İstanbul- da Cağaloğlu yokuşunda 44-2 numa- rada Foto Aliye müracaat, Dünkü ve bugünkü Mısır kadınları Iskenderiyenin meşhur b " Yedi büyÜl üyücüsü ! üÜ şişe ,, Sile her derde deva oluyor ! Kahire müzesindeki değerli eser- ter arasında birçok (Papirüs)ler var dir. - Bünlar; — Fransız. âlimlerin » âen (Maspero) tarafından yapılan | araştırmalarda bulunmuştur. | (Maspero); Misirlilara eldden tü yüz hizmet etmiştir. Bu —(Papirüs! ) ler sayesinde Mıgırın Firâunlar dev- rine ait birçok şeyler öğrenilmiştir. Hattâ, Feminizmin ilk taferini dört bin sene evvel Mısırda kazandığı an- laşılmıştır. O derirdeki Firaun kanunlarında erkekle kadın arasında hiçbir fark yoktu. Miras mütesaviyen taksim o- ordu. Erkek çocuk — ne alırsa a onu alıyordu. Kızlar kocaya yardıkları, daha doğrusu kocalarını geçtikleri zaman evin hakiki âmirl oluyorlardı. Koca, bir misafir, fakat imtiyazlı bir misafir sayılıyordu. Kadın; bu ictimal ve kanuni va- ziyetinden gururlanıyor, fakat gene erkek kadar çalışıyordu. Sabahları erkenden kalkıyor, ateş yakıyor, ko casının kahyaltısını hazırlıyor, hay- vanları otlamaya gönderiyordu. Bu- nunla beraber, şimdiki kadınlardan daha az meraklı ve geyeze değilidi. eyi öğrenmek — İster, her şeye | nu sokar, çok söyler ve çok Jik ederdi, Sü almak bahane- gsile Nil kenarıta veya çeşme başına gitti mi saatlerce gelmez; orada gör düğü kadınlarla çene atmaktan, dedi kodu yapmaktan kendini alamazdı. BEye dününce ekmek yapardı. Bu oldukça zahmetli bir işti. Evvelâ u- nu yoğurur, hamür yapar, sonra u- fak parçalara ayırır, fırına atardı. Ekmekler pişerken boş durmazdı. Ya elbise söküklerini diker, yırtıkları yamar, ya iplik büker, örgü örer, ku- mağ dokur, yahitt da dokuduğu kü - maşları, bezleri, yetiştirdiği kümes hayvanlarını satmak İçin çarşıya gi- derdi. Öğle yemeğinden sonra evin temiz- liği ile meşgul olur. Sonra süslenir, ko cağını beklerdi. Bugünkünden daha hür ve 1 şerbets Misir kadmları, dört bi send GYvel” bugünkünden daha çok serbest ve hür- dü. Günün herhangi bir saatinde, ko- casinma sormadan sokağa çıkar, istedi- ği yere giderdi. Yüzü de açıktı. Halbü- Ki o devirlerde yaşıyan başka millet- lerin kadımları peçeli gezerlerdi. Halk tabakasına mensup kadmla - rm kıyafetleri &nde, fakat zarifti. A- raştırmalarda ele geçen binlerce yıl- lrk resimler ve heykelcikler, — Mtsmrlr kadmların kıyafetlerini gösterir. Bunlar; vücudu saran, topuklara ka- dar inen beyaz keten bir rob giyerler- di, Bunun bir parçası omuzlardan ar- kaya doğru atılırdı. Gövdenin üst kıs- mı tamamiyle açıktı. Dudakları, ya - nakları dalma kırmızı boyalıydı. Son senelerde görülen boyalı dudaklar, dört bin sene evvel Mısırda modaydı. Renklerin modası beş senede bir de Bişindi. Mısır kadınlarının en çok sev- dikleri, mavi ve ona benzer renklerdi. Saçlar omuzlara kadar dökülür, nadi- ren bele kadar uzanırdı. Misır kadımları faletlara, büyücülere inanırlar; rüya tabirine çok ebemmi- yet verirlerdi. Şimdi bile, bir Arab çarşısma girdi- niz mi, yalnız ipekli kumaslar, işleme- Di blüzlar satan dükkünerlar doğü, ge- ce rüyanıza giren üç kanbur filin, si- yah leyleğin neye alâmet olduğunu söyliyen rüya tabircilerini, gözünüzün seyirmesinin, başınızın ağırmasının ne den ileri geldiğini bildiren Ve bunın kat'i jilâcmr tavsiye edan doktorlar da görürsünüz. Iskenderiyenin gürellik enstitüsü İskenderiyenin en meşhüur - fâlcisı VÜ büyücüsü (Ayaya Nine) adlı bir ihtiyar kadındır. Deniz kenarındâa, kü Çük bir barakada oturur, (Ayaya ni- ne) nin bu pis, müteaffin barakası İskenderiyenin bir (güzeliik enstitü,- sü) dür, Yüzlerindeki çizgileri, sivilceleri, fazla kılları izale etmek; çehrelerine pembelik, güzellik vermek istiyen Mi- sırlı kadınlar, hattâ kışm Misira gi - den Fransızlar, Amerikalılar, İngiliz madamları, misleri de (Ayaya nine) jye müracaattan çekinmezler, (Ayaya nine) nin husust müstah. zaTatı vardır. Bin derde deva (yedi büyülü giğe) si pok meşhurdür. Bağ- dâaddan Fasa kadar bunun şöhretini bilmiyen yoktur. Hemen her gün, her yaşta kız ve kadınlar gelirler, kapı « nmm önünde sTralarını beklerler, (Ayn- ya nine) nin yanma girince usulcacık kulağına fısıldarlar: — Ayaya nine, kocam beni aldatı « yor! — Ayaya gine, nişanlrm beni bı « rakmak istiyos! — Ayaya nine, nişanlımın eski sev- gisi kalmadı! — Ayaya tine, babam çok cimri, ba: na para vermiyor! ; Daha bunt benzer birçok şikâyet « ler. (Ayaya nine) nin şişeleri hakika- ten bin bir derde devadır. (Ayaya nine) yi, kendisine müraca« at edenlerin bedenf ve ruhi hastalıkı larmt yalnız bu şişelerin muhteviyatı ile tedavi ediyor sanmayınız. Onun bti döğerli (!) sudan bir iki damla vere Tmçal de merasime tâbidir. Bazan anlaşılmaz şeyler mırıldanır, dualar okur. Bazan da gu sözleri göye ler: "Bumu gözkapaklarımt siirece « #in erkek senden başkasına bakmak-s ta devam ederse, lünet ona!...,, Veyahut: “gözlerin parlasım, kime bakarsan erisin!...,, Bu #işelere (büyülü) denilmesinin de bir hikâyesi var güya iki bin yıl evvel bir büyücü, kocalı bir kadına gönül vermiş. Kadından mukabsle gör Mmeyince, intikam almak istamiş ve bu büyülü şişeleri hediye etmiş. Ka« dm, bütün 'erkeklere kendini sevdir « mek sevdasma düşmüş, muvaffak da olmuş. Nihayet kocası işin farkma varmış, kadını öldürmüş!.. Bugün Kahire üniverettesinde, yük- sok mekteplerinde okuyan talebenin çoğu kızdır. Spor sahasımda, hastane- lerde, lâboratırvaflarda birçok kızlar, kadmlar görülür, Kızlardan, kadınlardan avukatlık,; eczacılık ve doktorluk, — mühendislik yapan, edebiyatin, güzel sanatlarla meaşgul olan çoktur. Devlet mücsseso- lerinde çalışan kadınların sayısı da günden güne artmaktadır. - Mistrir kadmlar cana pek yakmdır. Konuşmaları tatlıdır. Mektep sırala « vında çok çalışkan, danclı. çaylarda çok zariftir. Bazan cekingen, Takat daima cüretkâr ve cesurdur. Misır ka dınları iyi bir zevce, şefkatli bir ana- dir... Almanyada ordunun yenileştirilme- si için hiçbir gey esirgenmiyor; her şeyden; her fırsattan istifade olunu- yor. Orkestralar, yine eskisi gibi askert marşlar çalıyor. Asker! resmigeçitsiz bir şenlik yok. Panayırorlar bile aa « kerden, askerlikten ve ardudan başka bir şey düşünmüyor. Misal: Berlin Nool panayırı... Çocuklar; eskiden panayırlarda küçük tüfeklerle nişan atarlardı. Şimdi bu tüfekler kaldırıl. miş, yerlerine son sistem mitralyoz « lar konulmuş. Bunlarla n'şan atılmıya başlamış, Atlı karmcalara da, bildiği- miz tahtadan beygirler, arabalar ye - rine tanklar asılmış... n Yukardaki resimlerden birisi mitral yozla nişan atan birini, altımndaki de tankla dönen bir çocuğu gösteriyor.