24 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

24 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Akşam n Far e aa A & “Bu işi yapamazsam pabucumu yerim!,, Dünyanın Meydan okumak, yapılmıyan ve ya - Za pılamıyacak şeyleri yapmağa kalkış « mak hissi, insanlarda tâ ilk zamanlar- danberi mevcuttur. Bundan birkaç sene evvel, bir iddia üzerine Amerikadan kalkıp geri geri, dünyayı dolaşan Wing isimli Amerika . lmın İstanbula geldiğini batırlarsınız. İşte bu adam, gayri mürakin gibi görü- nen şeylere karşı meydan okuyuşunun, müteharrik bir misali idi. Gö: leri . nin kenarına taktırdığı hususl aynalar la karada da'ma geriye doğru yi rek bütün dünyayı dolaşmağa — ve bu yüzden ihtimal bir kaç bin dolar mükâ. fatı da almağa, her ne bahasına olursa olsun azmetmişti. Jül Vern'in kitaplarından birindedir, sanırım: İnatçınin biri, Galatadan Ü- küdara geçirmek üzere kendisinden on para istiyen kayıkçıya, bu meteliği ver- memek için, bütün Karadenizi karadan dolaşıp Üsküdara geçer. Bu da, ayni meydan okuyuş isteğinin ideal bir ör « neği değil mi? Neticede bu iddia sahibi- nin kazandığı mükâfat ta on para ol - muştu. Bu nevi iddialar, bazan doğrudan doğruya bir bahis halini almaktadır. İn. gilterede kısa ceketler, bir bahis neti - cesinde vücut bulmuştur. İngiliz atilra - delerinden Lord Spenser isminde biri, Bonjur biçimi kuyruklu ceketinin âlt kısmını keserek sokakta gezmek iddia. Bına girişmişti. — Dediği gibi yaptı ve © garip kıyafetle sokaklarda dolaştı. Bu süretle modern iş adamının giydiği kısa ceket meydana geldi. İddia üzerine girişilmiş işlerden bir diğeri, yine İstanbuldan başlar. Ernest adında bir Norveçli şampiyon koşucu, üye - # — somdokuzuncu asım başlangıcında İs- V atanlırıldarı kalkıp yaya olarak Kalkütaya gitmiş, gelmiş, bu suretle - 5600 mil mesafelik bir yolu aftmış günde kat'et- miş, vasati olarak günde takriben 100 mil yol almıştır. Ayni adam, iddia yü. zünden Paristen Moskovaya on dört günde koşmuştur. Bu gibi iddiaları aşağı yukarı sıhha.- te nâfi farzedelim. Çünkü netice de spordur veya bir işe yaramıştır. Lükin bir çok bahisler ve iddialar, saçmadır. Bizde “bıyıklarımı tıraş ederim.,, diye bir tabir vardır. Frenkltrde ise, şapkamı pabuçlarımı yerim,, nevinden iddila eser. leri görülür . Fakat bunlar, l1âfta kalmıyor. Mosko- wada birisi, Rus »-Japon harbi esna - sında bir arkadaşiyle bahse tutuşmuş Gözü — kapalı — tıraş edebileceğini iddin eden adam.. Boynunu emniyet eden adamın cesaretine hayran olmamak kabil mi? we Japonların, 1904 senesinin muayyen bir tarihinde mütareke istiyeceklerini iddim etmişti. "Dediğim çıkmazsa, pabuçlarımı ye- rim,, diyordu. Dediği çıkmadı. Ve ger. çekten pabuçlarını yedi. Bahis ve iddia yüzünden sakal, bıyık tıraş edenler Amerikada çok görülmüş- tür , Amerikada bahse girişmek, halkın milli hayatına karışmıştır. Bilhassat Cumur başkant intihabı sıralarında bi: lerce kişi türlü garip bahislere girişir. Ruzveltin yeniden kazandığı | | Ğ Ç| Dürt ayak üzerine devriâlem sey — çümhur intihabında giri; ben S milyon. doların, bahis dolıvr:ıile ortaya konulduğu besap edilmektedir. Bittabi bunun mühim bir kısmı öden memiştir. - Hangi politikâ adamının cumur riya- setine getirileceği üzerinde bahse giri senlerin bazılarının iddla şartı para de. ğildi. Bahsi kazanı uyanların "f' 0. iarak iç g.,“,,"ı., köprü vüxır?nd'e, yürüdükleri, fıçı giyerek gezdikleri gö- Tülmüştür . Bir kadım, kız çocuğu elbisesiyle ve cuk arabası içinde Nevyorkun en iş- len caddesi olan Brodvaydan geçmiş - tir. Arabaşının önünde: “London'un reisicümhur olacağına bahse girişmiş - tim. Kaybettim.,. yazılı bir tabelâ asılıy- dı. Gözleri kapalı tira$ t'm:k!ş—r. dört ayak üzerinde )'ürümeklu mi ararsı * nız, hepsi bu iddia hevesinden doğan türlü garip ve tehlikeli hallerdir. Bizde bahis ve iddiaların haikm ha . yatına girmiş olan tarafı cidden ehven- dir değil mi? Hele şimdiki modalara gö re, bir çok kimseler ,bu yolda bir bahse girişmeği arar bile... Meselâ: “Bıyık - dlarımı keserim,, iddiası, yeni nesilden kimselere zarar getirmiyeceği gibi, es. ki nesil adamlarını da ayrıca memnun e. decektir . Bu takdirde “sakal, bıyık bırakmak,, iddiası, bir nevi ceza olur ki, buna ya en garip iddiaları bahsi kaybeden kadın... frenklerin “pabuç veya şapka yemek,. teamülleri de karışırsa, biri —ötekini Geri geri yürüyerek dünya seyahatine çıkmış — olan — garip adam İstanbul - sokaklarında bizrârure takip eder: Pabuç yemek dölayısiyle uğradığı - mız suihatımdan, kendimizi tıraş etme- ge de vakit bulamayız. AUA Güvercinler şimdiki ngin bombalarının ceddidir ! Lizbon müzesinde — hayranlıkla seyredilen bir tablo, bir müharebe meydanı üzerinde uçan iki âleti ve bunların içinde bulunan iki şövalye- nin mızraklarla harbe iştirak ettikle- rini tasvir etmektedir. Bu bir san” atkârın istikbali keşfeden tahayyü- lünden mi doğmuştur? Buna inanâ:- cağımız gelir. Fakât o çağların kro: niklerine müracaat edilirse bu tab> loyu yapanın şîll"lz._ffl_u'!ayyeleoille uymuş olmadığını görürüz, İngiliz tarihçisi Tilbury 1200 se- nesinde bir ingiliz köyü üzerinde u- çan bir makine görüldüğünü ve bu- nun kilisenin üzerine kanmuş ol duğunu anlatır. Orta çağ şâvalyele- rine ait hikâyelerde sık sık “uçan makine,; lerden bahis - vardır. Ve 1489 tarihinde yapılmış bir Alsas resmi bulutlarda yüzen bir gemi şeklinde bize bunlardan birini tas: vir etmektedir. Hiç şüphesiz bu gi> bi hikâyeler birer masaldan ibarettir. Fakat portekizli üstadın tablosunda” ki resimlerin hakikatten mülhem ol- dukları sanılabilir. Bu tablodaki ma- kinelerden biri her tarafından alevler saçan bir kuşa benzemektedir. Ön altıncı asrın ilk yarısında ya- şamış olan alman riyaziyecisi Muns- ter'in "Kozmografya,, isimli eserin- de bir düşman şehrinin muhasarasını daha müessir kılmak için, kuyrukla- rına alevli paçavralar takılmış - gü- vercinleri şehre uçuran bir Danimar- ka kralmın hikâyesi anlatılmaktadır. kondu ve tamamen tahtadan yapıl- mış olan bu binaların -tutuşmasiyle son | şehri baştan başa harap eden bir yan Reisicümhur intihabı esnasında, takri » | gin çıktı. Ll | Ürkmüş kuşlar evlerin damlarıma | Şimal. kavimlerine ait eski eser- lerde de, kasabaları imha için ateşten kuşların salrverildiği anlatılmaktadır. 1583 dealman — diliyle çıkmış olan bir eserde, müellif, bir muhasaranın iyi netice vermesi için, kuşatılmış şehirden uçmuş bir güvercinin yaka- lanmasını, sırtına küçük bir torba içinde biraz barut konulmasını ve buna bağlanacak bir fitilin uçurma esnasında ateşlenmesini tavsiye et. mektedir. Böylece, eski muhariplerin elin. de bir kuş, canlı bir mermi oluyordu ki bunu bugünkü yangın bombala- rının ceddi addetmek mümdündür, Fakat orta çağda hava muharebesin den bahsedilirken daha ziyade düş- man saflarına — dehşet vermek için kullanılan "ateşten ejder,, ler hatıra gelmektedir. O zamanlardan kalma bir eser bu korkunç canavar hakkım- da tafsilât vermektedir. Bu âlet, ger- gin bezden yapılıyor, ya kocaman bir balığa, yahut da bir yılana ben- zetiliyordu. Bunun içi tüten ve du- manı mide bulandıran bir madde ile doluydu. Aleti havalandırmak için, birkaç asır sonra Mongolfiye kardeş- ler tarafından sabit balonda kulanıl- mış olan prensibten istifade ediliyor. du. Tatar ordularının üzerinde görü. len bu uçan, tüten ve fena kokan ca- navarların manzarası, çelik zırhların | içine çekilmiş hıristiyan şövalyeleri- nin ruhlarında büyük bir korku uyan dırıyordu. (Varsovada çıkan “Robotnik,, gezetesinden). Meraklı tetkikler —— Hayat nedir ? Kan hüceyreleri imal edilebiliyor İlim ve fen dünyasının büyük muamması olan, bizzat hayatı araştırrp anlamak için bütün lâboratuarlar ve bilginler durmadan çalışmaktadırlar ve bu çalışmalar müxpet neticeler vereck gibi görünmektedri. Birleşmiş Amerikanın Öregön Üni . versitesinden iki profesör, doktor Ervin Auzgüst ile doktor Alfred Maskoiç şü. şelacak bir alet icat etmişlerdir ki bu - nun sayesinde lâboratuarlarda kan hü - en geyrelerini yapabilmektedirler. 'Tarihte birinci defa olmak üzere kır. mızı küreyveler canlı bir uzviyetin ha. ricinde imal edilmektedir. Gayet nazik bir ameliyat neticesinde bu doktorlar canlı bit adamdanı bir par. ça ilik alarak bir miyar içine koymuşlar ve gazlar vasıtasiyle bu şi- şeyi muayyen bir hararet derecesinde bulundurmuşlardır. Ayrı bir kol bu şişenin içine gıdâ sev. kettiği gibi diğer bir kol da mevat mü . badelesini boşaltmaktadır. Böylece ilik sanki canlı bir uzviyetin, bir kemiğin içinde imiş gibi yaşamaktadır. Bu ilik tenasül etmekte, zerarlı mikropları öl- dürmekte ve yeni kan hücreleri yap - maktadır. şİşesi Bütün bunlar, şeffaf camdan mütema diyen tetkik etmiş olan âlimilerin gözleri önünde geçmiştir. Bu tecnübe yalnız bir tek vak'adan ibaret âeğilir. Birçok oktorlar ayrı lâ . boratuarlarda hayâtın muhtelif seyir . lerini, canlı vücutlardan tecrit etmek suretiyle şişeler içinde yaşatıp — öret « mektedir Malüm olduğu üzere canlı maddenin esa$ unsuru, yaşıyan hücre vücu - dunu teşkil eden ve adına “protoplaz- | ma,, denilen peltemsi cisimir, Yukartanberi anlattığımız tecrübele . tin çok derin ilmi kıymetleri olmakla be raber hayat muamması gene halledile - memiştir. Meşelâ kimyagerler “Proto . plazma,, nın teşekkülâtını tamamı ta - mamına bilmektedirler. Bu cismin ter - kibi yüzde 72 oksijen; yüzde 13,5 kar- bon; yüzde 9,1 hidrojen, yüzde 2,5 nitrojen; azıcık demir izleri, azıcık sili. ka dö manganez; biraz magnezyom; biraz kireç, klor, fosfor, kükürt, flüor, soda ve iyod'tur. Fakat bunların hepsini biza raya getirmekle “Protoplazma,, ya benziyen hir cisim elde ediyorlar amma, Şu farkla ki bu ancak ölü ve cansız bir maddedir . Eğer Amerikalt doktor Corc. W. Krile inanmak lâzım gelirse, “proto. plazma cisminde hayatın şulesini elek - trik vücude getirmekte: Vücudu - muz milyonlarca dinamodan müteşek. kildir.,, Bu nazariyeyi kabul etmiyenler pek çoktur. Diyorlar ki: “Hayatı ancak ha. yat yaratabilir; nitekim protoplazma - yıda ancak przotoplarma doğurabilir. Protoplazma yaratmak için de şimdiye kadar yapılan tecrübelerin hepsi boşa gitmiştir.,, Sun'i telkih suretile doğurtmak tec- rübeleri de ilim — araştırmalarında çok dikkatle tetkik edilmesi lâzım gelen bir mevzudur. Bu sahada akılları şaşkın . | 415 milyarlık hazine lıktan duzduran neticeler elde edilmiş « tir. Böylece Ametikanın Hatvard üni - versitesinde profesör G, Pincus hakiki bir muc'ze yapmıştır. Eir çok tecrübe- ler sırasında bu profesör bir tavşanın yumurtalarını çıkarmış, bunları kimye . vi bir cisimle telkih ettikten sonra di . ğer bir tavşanın rahmine dikmiştir. O- rada bu yumurtalar normal bir tekâmül devresi geçirmiştir. Bazı vak'alarda da yumurtaları sadece telkih etmekle muayyen bir hararet derecesine tâbi tut mak kâfi gelmiştir. Porfesör Pincus'un araştırmalarını daha ziyade derinleştiren ikinci bir â . Bm, Woods Hall biyoloji 1âboratuar » larında anası babası olmuyan canlı bir hayvan istihsal etmiştir. Doktor Ethel Brovn Harvey “Ayı pençesi,, denilen ve kabuklu at kesta . nesine benziyen bir cins deniz hayva . nın telkihedilmemiş yumurtalarını a. larak cazibe kuvvetinden 10.000 defa daha mühim kuvvette bir “santrlüj,, içine koymuş ve yumurtalardan her bi- rini iki parçaya taksim ettirmeğe mu . vaffak olmuştür. Doktor bunlardan ana olacak - kısım. ları dikkatle ayıratak bilkimya telkih etmiştir. 4 Deniz suyuna yerleştirilen bu yu - murta aksamı tıpki kendi nesillerinden ana ve babaları olan ayı pençelerine benzer ve normal ayı pençeleri döğür - muştur. Bu araştırmalar neticesinde bakalım günün birinde hayatın bizzat kendisi bulunabilecek midir?. d 8. $ Çocuklar Için paraşüt V Bu sevimli küçük Rus kızı, paraşlit atlayıcısıdır. Fakat havanın boşlukların da' tayyareden aşağıya atladığını san . mayınız. Kız Moskoyada bir çocuk parkında paraşütle atlamakta birinci gelmiştir. Bu parktâ çocukların - atlamalar: - için beş metre yüksekliğinde bir kule var. dır. Erkek ve kız çocuklar tayyareden aşağıya nağı! atlanaâcağını bu kulede öğrenmektedirler. İniş ancak birkaç sa- niye sürmektedir. Havadan alınmış fotoğrafını gördüğünüz bu kale Birleşmiş Amerikanın bütlaü altın ihtiyatını depo edecektir. Burada saklanacak altının kıymeti bizim para- mızla 15 milyar liradır ki dünya altın ihtiyatının yarısından lazladır . Son kânunusani ayındanberi tedir, buraya haftada iki tren delusu altm taşınmak. tadır. Ve bu nakliyatım haziran ortalarına kadar devam edeceği — söylenmek- Amerikarın yeni altın hazinesi Kentuki vilâyetinde Knof kalesinde inşa edil. miştir. Bu kale — makineleştirilmiş birinci süvari fırkasının kışlasıdır , ” e iReli ” SAD U

Bu sayıdan diğer sayfalar: