—— 1937 u 24 HAZİRAN — 18 Tehlikeli namuskârlık Tahir efendi otuz sete namuskârene Çalıştıktan Bonra tekaüt olmuştu. Boş, ürin günlerini nasıl geçireceğini bile. Teiyordu. Hava güzel olursa deniz ke. tarında dolaşırdı. Yağmurlu - olursa İstinyedeki küçük kahvede oturur, ile içerdi. uşîa o gün, yağmurlu soğuk bir ha- Va vardı. Tahir efendi, bermutat kah. Veye girdi. Camların arkasından hay. ran hayran denizi seyretmek Üzere hşr lakemleye otururken altında sert bir. Bey hissetti. Hemen dönüp baktı: Bu bir kadm çantasıydı. Açtı. İçinde dantelalı, küçük bir mendil, bir pudralık, dudak allığı, kırk lira kadar bir para, bir de sahi- besinö nit kart vizitler ve bir zarf için. do bir fatura.. Tahir efendi adresi zarftan öğrenir öğrenmez, bu kaybedilen çantayı yeri. ne götürmek arzusunu duydu ve der bal kararını verdi. . * * İri yarı bir uşak, Tahir efendiye hayretle bakarak: — Rofla hanımı mı istiyorsunuz?? « dedi. O esnada Refla hanım da göründü. Ufak tefek, sarışın, tarif, güzel bir kadmdı. Sordu: — Emrediniz efendim? 'Tahir efendi, yollarda ezberlediği Hatibane cümleleri birbiri ardı sıTa yuvarladı: — Ruhunuzun azam! istirahatini te. min etmek emelile geldim, hanrmefen- di. Bu sözleri söylerken cebinden yılan derisi açatayı çıkardı. Genç kadın, bu. ntı görür görmez: — Cantam! . dedi. : Tahir efendi, lügat paralayarak: — Onu bulup size iade edebildiğim- den dolayı bahtiyarım efendim. Kadm, üstüne doğru yürüyerek, öf. keyle titriyen sesile yavaşça: — Susun., Defolun! — Aman efendim.. — Gidin, gidin.. Haydi, çabuk.. 'Tahir efendi tam kapr dışarı edile. cekti ki, geride beliren bir erkek Bes- lerdi: — No oluyor?.. Ne var?.. 'Tahir efendi, Refianın yüzüne bak. tı. Genç kadın cevap vermedi. Erkek, mi.akaide hitaben: — Karımm çantasını niçin elinizde sallryorsunuz? — Sallamıyorum, efendim.. Onu bul dum da.. Geri getiriyorum,. Remzi bey hayretle: — Çantan; mı kaybetmiştin, Refia? Genç kadın, büyük bir sükünla: — Hayır! , dedi. — Öyleyse çanta bu efendinin elin- de ne arıyor? — Belki çalmışlardır . Erkek, gelenin yüzüne öfkeyle baka, 'Tahir efendi, kendisinden Şüphele . nildiğini sanarak kıpkırmızı olmuştu. — Afferedersiniz. Hakkımda kimse » 41 — Aceleci adımlarla konuşmalar işit . Karâ gölge bemen yanında — bulunduğu büyük ve kadifo bit perdenin arkasına sak | lanma zamanı olduğfunu aniadı. — Perdenin Arkasmna girince bahçeye bakaz büyük tir penceroyte kargılaştı. .4$ — Lerd Valmand, hâdise hakkında y Li ddi şüphe edemez. Bu çantayı demin İstin yedeki kahvede buldum. Herhalde onu bir hırsız orada bırakmış - olamaz. Çünkü içinde paralar duruyar. Remzi bey asabiyetle nefes almağa başladı. Karısına hitaben: — Sen ne zaman İstinyeye gittin? — Beş Bene evvel. İzminden hala- mam kızları geldiği zaman onları gez. dirmeğe gitmiştik ya-. — Bugln sokağa çıkmadın mı? Genç kadın omuzlarını silkti. — Başımın ağrıdığını bilmiyor mu. sün sanki?.. Evden dışarı çıkmadım.. Münasebetsizin biri bana oyun oynu- yor. 'Tühir efendi, öfkeyle: — Münasebetsiz kim?. Ben mi?. Ben mi?.. Neme Yâzım aleme öyuün oy. uamak *. Remzi bey, asabiyetle: — Haydi siz çantayı verip yolunuza gidin.. Ben sonra karımla anlaşırım. Lâkin Tahir efendi, - kendisine bu tarzda muamele edilmesine razı olamı. yordu. — Müsaade edin. Biz benden şüphe ediyorsunuz. Neden ben Size itimat edecekmişim? Belki çanta sizin değil. Çünkü bakın, bayan mademiki sokağa gıkmamış, beş senedir İstinyeye git- memiş, çantada ne var, söylesin de üy. le vereyim.. Refla, sabırsızlıkla bağırdı: <—- Bir mendil, bir allık, pudralık, 40.50 Jira kadar para.. İşta o kadar.. 'Tuhir efendi ilâve etti: — Kart vizitler.. Bir fatura. bir mek tup, bir de resim.. — Resim mi? — Evet, resim. Refianın ir! gözleri büsbütün açı- di — No gibi resim? Remzi bey ona yetişti, ihtiyarın et ederek denizde mayo (le çıkarıl. muş bir sporcu genç resmi buldu. — Kimdir bu.. Kimdir?.. - diye sor. dü: Kâdm ağlar bir sesle: — 'Ne bileyim ben!.. Nereden bile. yim?.. Banan yaptıkları münascbetsiz Oyun devam ediyör?.. Bu sıska ihtiyar karşımda daha duracak olursa valla. ki, billâhi bayılırım.. 'Tahir efendi merdivenlerden hızlı hizli inerek: — Gidiyorum, gidiyorum.. İsşte gidi- Yorum.. Remzi bey ona yetiştiği, ihtiyarın boğazını sıkmak istiyen bir tavırla: — Evimize tatsızlık soktun, hınzır! En mes'ut bir aileye Şüphe - tohumları döktün, melun. Allah belânı ver - sin! 'Tahir efendi, beraat ötmek — istiye- rek: — Fakat efendim?.. Ne yapacaktım çantayı bulduğum zaman?.. — Kendine maletseydin, ahmak he. Ff? Nakleden: Hatice Süreyya g , — Stafford lordu. ittmatarzlıkla karşılamıştı. Ozu güpheli bir bakışla tetkik etti. Kondisi artık bir ikinci defa aldatdamazdı Lardun Kati sunllerile tatmim eğilince, ikisl birlikte büyük salona döğru yürüdüler. 43 -- Lord Valmond odaya girer girmez Közlerile masa Üatünde duran İçymetli he diyeyi âradı. O, gene masa Üstünde — duru- “ 4 Üa e0i Tonton amca Yüzme hocası Kibar hırsız — Siyah centilmen yordu. Sonra kasaya doğrüu ilerliyerek açmak istedi. Bts/Tord koluna dakunarak: — Affedersiniz lord Vatmond, dedi. Resmi hüviyet varakanınızı görmek isterim. Lord cevap verdi: - Hay hay., İşle Jordlar — kamarasının kartı. | rek sahili takibe başladı. Yerliler bü> i 543 sene "evvı—! bugün Kristof Kolomp yeni bir diyar keşfetti Hükümdar karısı, kardeşleri ve iki çıplak kızı ile Kolombu ziyaret etli ve İspanyaya -gelmek istediğini bildirdi 1494 yılı 24 haziran günü 543 sene evvel bugün, Kristof Kolomp Koban denilen dağlık bir araziye çıktı. Yeni yerler keşfetmak - için seyahatine devam eden Klomp, ber gittiği yerde pek garip insanlarla karşılaşmaktaydı. Kobanda gördöüğü insanlar, v» | nu Kasiki denen hükümdarlarmna gö. | türdüler. Geldiği yerin neresi oldu- ğunu sordu ve şu cevabı aldı: — Buraya Ornafay derler. Şark tarafında birçok adalar vardır. Bur lunduğumuz yerlerin nihayeti yok- tur. Biz bulamadık. Kolomp buradan hareket ede- tün sahil boyu ve kendi- lerini selâmlıyorlardı. Üç gün bu suretle seyahat ettikten sonra bir a- ralık deniz renginin süt gibi beyaz: landığını gördüler. Fakat ne oldu- ğunu anlıyamadılar. Bu yeni yer- lerde insan var mıydı? Ve kimler or turuyordu? Kolomp — sahilin birine bir miktar asker çıkararak etrafı tet- kik ettirdi. Fakat hiç kimselere rast. lamadı, Birkaç gün daha yola de- vam ettikten sonra mesküân bir mım- ::nyı geldiler ve çok iyi karşılandı. Kristof Kolomp, her gittiği yere bir haç koymayı âdet edinimişti. Bu rada ayni şeyi merasimle yapmağa karar verdi ve bir pazar günü yanın-" da bulunan papasla merasime başla. dı. Yerliler ve hükümdarları da me- rg_ıkı:ıe ıelıııılndı Yapılan h:;:h" sükün içinde seyrediyor, ne etne de hiddet gösteriyorlardı. Merasim bittikten sonra hükümdar Kristof Kolomp'u çağırdı ve şunları söyledi: — Bu yaptıklarınızdan anladı- ğıma göre allahnıza teşekkür — edi- yorsunuz. Bu taraflara pek kuvvet İi askerle gelip birçok yerler zaptet- Mişsiniz. Ahali korku ve dehşet içindedir. Bilmelisin ki, insanın u- hu vücudundan ayrıldıktan sonra iki yol vardır. Bu seyahatlerden birisi, insanı pis ve karanlık yollardan öyle bir yere götürür ki, azap ve işkence içinde göz açılmaz. Buraya gidenler dünyada işkence yapanlardır. İkinci seyahat, ruhun istirahat yeridir. O- rada zevk ve safa vardır. Eğer öle- ceğini düşünüyorsan, ona göre hare. ket et. Tek kimseye zarar verme... F.nıhk yapmaktan çckih-—ııı Kolomp yanında bulunan müşa- vir ve tercümanı ile şöyle nfukabele etti; — Ben hükümdarımdan aldığım emirle hareket ediyorum. Kimseye zulüm yapmak niyetinde değilim ve böyle bir şey yapmadım da. Yalnız 44 — BStatförü müsterih oldu. Lerd Vajmond kasayı açti elini — kasaya sokunca haykırdı.. İncileri koyduğu — yerde bulmuştu. — Bu nasd olur Stafforâ? dedi. Polis hafiyesinin tallsisilği olanları anlat mak için arkadaşlarının da teyidine — lüzum insan eti yiyen vahşilere karşı insan- ları müdafaa edeceğim. Cayem bu. dur.,, Hükümdar, bu sözlerden son da. rete memnun olmuştu. Tercümana İspanyanm nasıl bir yer olduğunu sordu ve aldığı izahattan sonra ken- Ji de oralara gideceğini bildirdi. Fakat bu tasavvurunu karısına söyle diği vakit müthiş bir çığlık koptu. Bunu çocukların ağlamaları ve bağ- rışmaları takip etti. Hükümdar: — Ağlamayınız. Gitmem.. Fa- kat böyle yaparak misafirleri gücen- | dirmeyelim. Çünkü bu beyaz insan Jar mutlaka gökten inmiş insanlar- dır... Kristof Kolomp yerlilere veda ettikten sonra buraya Rio Della Mi- , | sa adını verdi ve yola devam etti. Gidecekleri yer Jamayka adası idi. Kolamp adanın etrafında tam bir ay dolaşarak keşifte bulunduktan sonra sahile çıktı. Yerli hükümdar onu büyük bir nezaketle karşılıya- rak ikramda bulundu. Kolomp çok kalmadı. Gemisine dönerek hareket hazırlığı yaparken sahilden üç büyük kayığın kendileri. ne yaklaşmakta olduğunu gördü. Bunlar Kasik (hükümdar) karısı ve iki kızrile iki oğlu ve beş kardeşiydi- ler. Kızlar çırıl çıplaktılar. Kayığın bir tarafımda iki Hintli birer davul vuruyor diğer ikisi odundan — yapıl- maş iki boru çalıyordu. Hükümdar maiyeti ile doğru amiral gemisine çıktı. Meğer hükümdar Kristof Ko- lomp'la İsyayaya gitmek ve İspanya lânlmı görmek istiyormuş. Şöyle de. i: — Ben memleketimi terkederek sizinle beraber gelmeğe karar ver dim. Kralının kuvvet ve kudretini, yaptığı icraatı yanımda bulunan Hint Tilerden işittim. Bütün buraların a- halisi bunt bildiklerinden sana mu- halefet edemiyorlar. Ben familyam ile kral ve kraliçeye arzı hürmet ede- ceğim.» Kristof Kolomp bu sözlere şekkür ettikten sonre : — Fakat dedi, ben doğru İspan- yaya gitmiyorum, Daha birçok yer ler dolaşacağım. Dönerken - gelir ve beraber gideriz. Hükümdar memnuniyetle Klomp dan — ayrıldı. Kristof Kolomp bundan sonra fazla dolaşamadı. — Hastalanmıştı. Duymuyordu ve göremiyordu. Ya- ni öleceğinden korkuyorlardı. Gemi. ler doğru İzabella yolunu tutarak bü Yük seyahı, sağ salim, fakat hasta olarak' İzabella limanına getirdiler. te- BgöÖSterdi. 45 — Lorü otlelden aymıtıyordu. Holdeki imdat zill bütün giddetile çaldığı — zaman o merndivenlerde bulunuyordu. Salonun kapıst önüne gektikleri zaman balkon kapısının ta mamde açık ve perdenin rüzgürla sallandığı tt gördüler. Meçhül ziyaretçi kaçmıştı « x