256 — Bir çok küçük çocuklar etrafına toplan. mis onunla eğleniyorlardı. 259 — Bütün toprakaltı insanlarının Ye TOPRAKALTI KRALİÇESİ vanlar görmüşlerdi. ri burada otomatik olarak kendi kendine pişiyor. lardı, 368 PARDAYANLAR Fakat bu heyecan neye delâlet e -; diyordu.? Alise: — Hepsi bu kadar değil (madam. Dostum size şunu da söylememi ten » bih etti, Kendi, Jan Dalbrenin yanma gitmekten istifade ederek sizi sevmek- fe olduğunu kraliçeye (söyliyecektir. sözlerini söyliyerek vazifesini bitirdi. Pardayan bu sözleri bitirir biti mez Alis titremeğe başladı. Y benzi gibi sapsarı kesilerek kısık bir sesle: — Mahvoldum! sözünü mırıldandı. Pardayan: — Zannedersem düşüncemi iyice “anlamadınız, Mösyö lö Kont geri dö - ner dönmez evlenmek için kraliçeden izin istemeğe karar verdi, Bunun sizi sevindirecek bir haber olduğunu sa - nıyorum, dedi, Alis: — Evet, hakikaten.. Bu büyük bir sevinç haberidir.. Oh, fena oluyorum. diye keledi. Pardayan: — Vay canına! bayılıyor, hey, ye. tişiniz! diye haykırdı. Sahiden de Alis dö Lüks arkaüstü düşerek bayılmıştı. Ölü gibi kımıldan madan duruyordu. Merhamet ve şüp- be içinde bulunan şövalye ise zavallı kızın gözlerinden iki damla yaşın ak . tığını görerek sağ olduğunu anladı. Şövalyenin haykırması üzerine za. ten kapının arkasından söylenen söz . Teri dinlemekte olan ihtiyar Lora te. TAşla içeriye girdi. Pardayana tuhaf görünen bir gü Mimseme ile: — Merak etmeyiniz. Yeğenim ara sıra böyle nöbetlere uğrar, Sevinç ve. ya korkudan doğan ufak bir heye. can onu bu hale getirir. Fakat buda çabuk geçer,. dedi. İhtiyar kadm, hemen kızın alnını soğuk sü İle yıkadı, Şakaklarma sir - ke ile ıslatılmış bezler koydu. Ve kü. çük bir şişedeki ilâçtan bir kaç damla içirdi, Şövalye: — Madam sizin yeğeniniz mi? di. ye sordu. — Evet Mösyö.. Dünyada kendisin den başka hiç bir akrabam yoktur. Ah, işte kendine geliyor. Haydi yav. rum kalk, niçin böyle heyecana kapı. lyorsun? Mutlaka fena bir şeye, bir kedere uğradınız, Alis gözlerini açınca şövalyeyi gör dü, Son derece bir gayrette buluna - rak: — Hayır! dedi. — Öyle ise bir sevinç. Alis yeisli bir sesle: — Evet, cevabını verdi. Birkaç saniye sonra tamamen ken. disine gelmişti, Şövalye meraktan patlamak üzere olduğu halde nezaket icabı olarak çekilmek istedi, Fakat A. lis kendisini durdurarak bildiği şeyle. n öğrenmek istedi. Kontun özleri birkaç kere tekrar lattırdı. Bunları büyük bir dikkatle dinledi. Şövalye ise bayıldıktan sonra bu kadar metanet gösteren bu kadına hayretle bakıyordu. Nihayet bu işte sezdiği sirri tama. men anlamağa karar vererek müsaa - de isteyip kalktı. Fakat bir kaç gün sonra Alisi zi. yaret etmek istediği ozaman bu evin otel Dömeme gibi kapah olduğunu gördü, Komşulardan sorduysa da hiç 257 — Rorjla Jessi kafeslerde türlü türlü hay 260 — Ve böyle asansörlerle evlerine gidiyor - için besliyorlardı. 258 — Bu hayvanları yeraltı insanları yemek 261 — Ve yemeklerini eski Romalılar gibi y- tarken yiyorlardı. PARDAYANLAR 267 ——————— MM —M—ÖM<ÖMÖÖOÖM—— İşte bu suretle Pardayan Pariste büsbütün yalnız kaldı, Yalnız Mareşal dö Monmoransi vardı. Beraberce her. gün bir takım plünlar Otasarlıyarak saatlerce konuşuyorlar, fakat bu dü. şüncelerin hiç birisi tatbik olunamı. yordu. İşsiz kalan şövalye, fevkalâde canı sıkıldığı için en kıymetli o vakitlerini gözü ve kulağı kirişte olarak ve bir çok düşüncelerle uğraşarak (Pariste dolaşmakla geçiriyordu. Bereket versin ki , öldüğümü sanan düşmanları kendisini görmemişler . di, Ne Marövere ve ne de öbürlerine rasilamadı. Bir gün köprüleri geçerek üniver - site civarında gezinirken (tesadüfen Sent Jeneviyev dağının sol tarafımda. Karm manastırının bulunduğu dar ve ıssız bir sokaktan geçiyordu. Bu manastır duvarının arka tara fıma bir çok evler yapılmıştı Hattâ bu evlerden bir çoklarının da arka tara. fmdan manastıra açılır kapıları var - nden sağlam bir şey öğreneme -; dı. Burada papazlar tarafından kira- lanan birçok dükkânalr o bulunuyor, bunlarda da madalyon, tespih gibi şeyler yapılıyordu. Bu dükkânların bir tanesinde kili. selerin mihraplarını süslemek İçin kullanılan yapma çiçekler satılıyor du. O gün hava pek sıcak olduğun - dan işçiler kapımın önünde çalışıyor - lardr. Burada İşe nezaret eden bir erkek. le çalışan iki kadm vebirde genç kiz bulunuyordu: Bunlardan bir kaç adım ötede de yalnız başına bir çocuk çalıyordu. Pardayan çocuğu seyretmek için dür. du. Hakikaten, gözlerinde parlıyan 76- kâ ışığı ile bu çocuk dikkati çekiyor. du. Zayıf ve cılız olan bu mahlük ye - isli görünüyordu, Lâkin bu anda işine dalmış olmalı ki biraz kederini unut- muş gibi idi. Gözlerini bir noktaya dikmiş, par - makları çalışıyor, alnı ter içinde ol . duğu halde hoşuna giden bir seyle uğ- raşan çocuklar gibi dilini ağzının yan tarafmdan çıkarmış bulunuyordu. Bazan, gergin küçük kolunun ucuy le yapmakta olduğu dah geri çekiyor ve iyice tetkik etmek için gözlerini kır, pıyordu, O vakit, fena gördüğü yer leri düzelterek (tekrar işine Odalı. yordu. Bu çocuk hakikaten sanatkâr ruh. lu idi. Zekâsr, yalnız parıldayan göz - lerinden değil bütün hallerinden an- laşılıyordu. Genç kız: — Küçük Klemanım, dikkat et, dünkü gibi eline batmasın! dedi. Dükkünın önünde çalışan işçiler a. ra sira bu çocuğa hakaretli bir dik - katle bakıyorlar ve kayıtsız bir suret. te omuzlarını silkiyorlardı. Hakikaten bu çalışkan adamlar da, ima ayni yaldızlı yapraklar ve kilise mihraplarına konulmağa lâyık mun - tazam çeçikler yaptıkları halde bu çocuk tamtersine çiçeklere normal (tx bii) bir şekil vermeğe uğraşıyordu. Hattâ, dikenli kuru bir çalımın ha. kiki dallarmı esas olarak kullanıp in. ce ve titrek yaprak ve beyaz çiçek - lerle bunları süsleyip iki adım mesa- feden tabii sanılacak kadar güzel bir