23 Kasım 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14

23 Kasım 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TOPRAKALTIŞÇ KRALİÇESİ 256 — Bir çok küçük çocuklar etrafına toplan. miıs onunla eğleniyorlardı. 259 — Bütün toprakaltı insanlarının yemekle- ri burada otomatik olarak kendi kendine pişiyor. lardı. vanlar görmüşlerdi. 257 — Rorjla Jessi kafeslerde türlü türlü hay 366 PARDAYANLAR Fakat bu heyecan neye delâlet e -. diyordu.? Alise: — Hepsi bu kadar değil madam. Dostum size şunu da söylememi ten « bih etti. Kendi, Jan Dalbrenin yanına gitmekten istifade ederek sizi sevmek. te olduğunu kraliçeye — söyliyecektir. gözlerini söyliyerek vazifesini bitirdi. Pardayan bu sözleri bitirir bitir . mez Alis titremeğe başladı. Yüzü ölü benzi gibi sapsarı kesilerek kısık bir sesle: — Mahvoldum ! sözünü mırıldandı. |- Pardayan: — Zannedersem düşüncemi — iyice anlamadınız. Mösyö lö Kont geri dö . ner dönmez evlenmek için kraliçeden izin istemeğe karar verdi. Bunun sizi sevindirecek bir haber olduğunu sa - nryorum, dedi. Alis: — Evet, hakikaten.. Bu büyük bir sevinç haberidir.. Oh, fena oluyorum. diye keledi. Pardayan: — Vay canma! bayılıyor, hey, ye- tişiniz! diye haykırdı. Sahiden de Alis dö Lüks arkaüstü düşerek bayılmıştı. Ölü gibi kımıldan Mmadan duruyordu. Merhamet ve şüp- he içinde bulunan şövalye ise zavallı kızın gözlerinden iki damla yaşın ak . tığını görerek sağ olduğunu anladı. Şövalyenin haykırması üzerine za. ten kapının arkasından söylenen söz . leri dinlemekte olan ihtiyar Lora te . MMisla iç_erlye girdi. Pardayana tuhaf görünen bir gü- Himseme ile: — Merak etmeyiniz. Yeğenim ara- sıra böyle nöbetlere uğrar. Sevinç ve-| ya korkudan doğan ufak bir heye - can onu bu hale getirir. Fakat bu da çabuk geçer., dedi. İhtiyar kadın, hemen kızın alnını soğuk su İle yıkadı. Şakaklarına sir - ke ile ıslatılmış bezler koydu. Ve kü. çük bir şişedeki ilâçtan bir kaç damla içirdi. Şövalye: — Madam sizin yeğeniniz mi? di. ye sordu. — Evet Mösyö.. Dünyada kendisin den başka hiç bir akrabam — yoktur. Ah, işte kendine geliyor. Haydi yav. rum kalk, niçin böyle heyecana kapı. İIryorsun? Mutlaka fena bir şeye, bir kedere uğradınız. Alis gözlerini açınca şövalyeyi gör dü, Son derece bir gayrette buluna . rak: — Hayır! dedi. — ÜÖyle ise bir sevinç.. Alis yeisli bir sesle: — Evet, cevabını verdi. Birkaç saniye sonra tamamen ken- disine gelmişti. Şövalye — meraktan patlamak üzere olduğu halde nezaket icabı olarak çekilmek istedi. Fakat A. lis kendisini durdurarak bildiği şeyle. ri tamamen öğrenmek istedi. Kontun söylediği sözleri birkaç kere — tekrar lattırdr. Bunları büyük bir — dikkatle dinledi. Şövalye ise bayıldıktan sonra bu kadar metanet gösteren bu kadına hayretle bakıyordu. Nihayet bu işte sezdiği sirrı tama. men anlamağa karar vererek müsaa . de isteyip kalktı. Fakat bir kaç gün sonra Alisi zi. yaret etmek istediği zaman bu evin öotel Dömeme gibi kapalı olduğunu gördü. Komşulardan sorduysa da hiç — ... - -.. * X V gance 258 — Bu hayvanları yeraltı insanları yemek için besliyorlardı. 261 — Ve yemeklerini eski Romalılar gibi ya- tarken yiyorlardı. PARDAYANLAR 367 —— birisinden sağlam bir şey öğreneme - di. VU t İşte bu suretle Pardayan Pariste büsbütün yalnız kaldı, Yalnız Mareşal dö Monmoransi vardı. Beraberce her. gün bir takım plünlar tasarlıyarak saatlerce konuşuyorlar, fakat bu dü. şüncelerin hiç birisi tatbik olunamı. yordu. İşsiz kalan şövalye, fevkalâde canı sıkıldığı için en kıymetli — vakitlerini gözü ve kulağı kirişte olarak ve bir çok düşüncelerle uğraşarak — Pariste dolaşmakla geçiriyordu. Bereket versin ki , öldüğümü sanan düşmanları kendisini görmemişler . di, Ne Marövere ve ne de öbürlerine rastlamadı. Bir gün köprüleri geçerek üniver . site civarında gezinirken — tesadüfen Sent Jeneviyev dağının sol tarafında. Karm manastırının bulunduğu dar ve ıssız bir sokaktan geçiyordu. Bu manastır duyvarının arka tara . fına bir çok evler yapılmıştı Hattâ bu evlerden bir çoklarının da arka tara. fından manastıra açılır kapıları var -| dı. Burada papazlar tarafından kira- lanan birçok dükkânalr — bulunüyor, bunlarda da madalyon, tespih gibi şeyler yapılıyordu. Bu dükkânlarım bir tanesinde kili. selerin mihraplarını süslemek — için kullanılan yapma çiçekler satılıyor - du. O gün hava pek sıcak — olduğun - dan işçiler kapmnın önünde çalışıyor - lardı. Burada işe nezaret eden bir erkek. Te çalışan — iki kadım ve bir de genç kız bulunuyordu: Bunlardan bir kaç adım ötede de yalnız başına bir çocuk çalışıyordu. Pardayan çocuğu seyretmek için dur. du. Hakikaten, gözlerinde parlıyan ze- kâ ışığı ile bu çocuk dikkati çekiyor. du. Zayıf ve cılız olan bu mahlük ye . isli görünüyordu. Lâkin bu anda işine dalmış olmalı ki biraz kederini unut- muş gibi idi. Gözlerini bir noktaya dikmiş, par . makları çalışıyor, alnı ter içinde ol . duğu halde hoşuna giden bir seyle uğ- raşan çocuklar gibi dilini ağzının yan tarafından çıkarmış bulunuyordu. Bazan, gergin küçük kolunun ucuy le yapmakta olduğu dalı geri çekiyor ve iyice tetkik etmek için gözlerini kır, pıyordu, O vakit, fena gördüğü yer « leri düzelterek — tekrar işine — dalı « yordu,. Bu çocuk hakikaten sanatkâr ruh. Iu idi. Zekâsı, yalnız parıldayan göz . lerinden değil bütün hallerinden an- laşılıyordu. Genç kız!: — Küçük Klemanım, dikkat et, dünkü gibi eline batmasın! dedi. Dükkânın önünde çalışan işçiler a. ra sıra bu çocuğa hakaretli bir dik « katle bakıyorlar ve kayıtsız bir suret. te omuzlarını silkiyorlardı. Hakikaten bu çalışkan adamlar da. ima ayni yaldızlı yapraklar ve kilise mihraplarına konulmağa lâyık mun « tazam çeçikler yaptıkları halde bu çocuk tamtersine çiçeklere normal (ta bil) bir şekil vermeğe uğraşıyordu. Hattâ, dikenli kuru bir çalmın ha . kiki dallarmı esas olarak kullanıp in. ce ve titrek yaprak ve beyaz çiçek - lerle bunları süsleyip iki adım mesa- feden tabit sanılacak kadar güzel bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: