23 Kasım 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— yapmışlardır. “okikada bir gelmekte, hem de u- - Polisin en sadık — yin sokaklarda HABER — Aksam ı:ıostas: | AZmanqada Moskova İ radqosunu dinleyenlere ceza tatbik ediliyor ! H ımhurg birinci ceza mah- kemesi sekiz Almanı yur: | — da karşı yüksek hiyanet suçuyla muhakeme etmiştir. - Bunların su- çu. Moskova radyo istasyonunun neşriyatını muntazaman dinleme- leridir. — "Suçlulardan ikisi 4 yıl, üçüncü- sü 15 ay hapse mahküm olmuştur. Ötekilerin hepsi muhtelif cezala- ra çarpılmışlar ve yalnız birisi bes raat etmiştir. İb -Bu cezalar devletin emniyetine karşı gelmek istiyenlere bir ibret Va sayılmaktadır. * Hâlâ esniyor! anada'nın Montreal şeh- xinde bundan üç ay evvel 42 mmdı.kı Madam P. E. Vakalin kocumm ınlıttıgı tuhaf bir hikâye| ye bütün. yüreğiyle gülmüştü. Gü- — lerken Madam birdenbire esneme ğe bıçlıım; bugüne kadar hep es- nermmeğe devam etmiştir. Esneme nöbetleri her yarım daş yurken ve yemek yerken bile ka J — dıncağızı esnetmektedir. Doktor ve sinir mütehassısları kadına muhtelif pehrizler yıı:ıtzr- mışlar, müshil ve teskin edici i lar: vermııler, bel kemiğinden aşı Buna rağmen Ma- —dam hâlâ esnemektedir! müşterisi K aliforniyanın —Los ÂAnce - los şehrinde 1915 senesin- — de polis memurluğuna tayin edi - — len Jon Nord, üniformasını giymiş ve eline sopasını alarak devriyeye N _fıv çıkmıştı. Yurtdaşlarının rahat ve huzurunu temin etmek için gecele dolaşan bu yeni “polis memuru bir dönemeçte artık yürüyemez hale gelmiş olan Vil - * yam Tobin adlIı sarhoşu yakalamış — vekarakola götürmüştü. Yeni po - lisin bu, ilk işi oldu. Geçen hafta tekaütlük çağı gel miş olan poölis Nord en son devri « yesini yapıyordu. Yanında bir sar- - haşla karakola döndü. Getirdiği a — dam şimdi altmış dört yaşına var- maş ölan Vilyam - Tobin'di. “En son vazifesini yapmakta o « lafi Nord polis komiserine Tobin'i teslim ederken sokaklarda yürü - yemiyecek kadar sarhoşluğu dola- yısiyle yakalayıp getırdıgını söy * | lemiştir.> .. _Vazıfeye ilk başladığı gün de gene bu adamı sarhoşluk yüzün - den karakola getirmişti. î 2000 yıl önceki zehirli gazlar D ünyada . barut icat edilme- den çok evvel boğucu gaz- lar bir savaş vasıtası olarak kul- lanılmıştı. İsâ'nın doğumundan —önce 424 yılında Peloponez'liler ,' Daion_ gâhri üstüne boğucu gaz — bulutları püskürterek bürasını al- - mişlardı. Grizo adiyle tanılan b" —harp silâhı — ottaçağlarda sık sık © kullanılmıştı. Bunün Çinliler tara- — fimdan icat olunduğu söyletimek - ;.' tedir. » İsparyollara karşı erkinliklerini ııw“ eden Hinltiler de boğu- — cu dumanlar kullanmışlardı. İs - panyol tarihçisi Ovides de Valdes (1532) in yazdıklarıma göre Hint askerlerinin sıraları önüne daima iki kişi çıkarmış; bunlardan biri- sinin elinde ateş, ikincisinin sır - tında da içi üğütülmüş kara biber tozu dolu bir fıçı varmış... Rüzgâr düşmandan tarafa esin- ce bu iki asker hemen bibere ateş verirlermiş, hava da biberin bo - ğucu dumanlarını İspanyolların üstüne taşıyarak durumlarmı çok güçleştirirmiş... Biber dumanları insanı bazan boğarmış da... En çok çay içilen şehir G laskovda İngiliz çay sös- yetelerinin delegeleri Sir Grahamın başkanlığı altında bir toplantı yapmışlardır. Toplantı ye ri olarak bu şehrin * seçilmesinde sebep vardır. Çünkü en çok çay i» çen şehir burasıdır. Glaskov'da senede 4.590.000 ki- lo çay istihlâk edilmektedir. Borjiyaların zehir sandığı L ondrada meşhur antikar ct Hristinin salonların - da yapılan açık arttırmalara ko - nan mallar arasında bir vakitler Borjiya ailesinin malı olan bir sandık vardır. Busandık — Sezar Borjiyanın kız kardeşi Lukres Bor| nun kapaklarında ve kenarların - da bıçak ucu ile yapılmış olan işa- ret ve rumuzlar o günlerde kulla: nılmış zehirlerin — reçeteleridir. Lukres Borjiya zehirlerini bu san- dıkta saklarmış. Avusturya talebeleri neler öğrenecek evam ettikleri kurs ne o- lursa olsun Avusturya Üni: versitelerine kayıtlı bulunan Avus turya tebaası talebenin hepsi Kül- tür Bakanlığının emüriyle siyasal bilgiler dersi okuyacaklardır. Bu siyasal bilgiler kursları A - vusturya ulusunun idare şekilleri « ne göre okutulacak; talebe aynı zamanda ulusal . ihtiyaca tekabül edecek ve Avusturya — devletinin varlığına yardım edecek şekilde tarihi ve felsefi dersler görecek - lerdir. İtalya ve harem ağaları Nevyork Tayms yazıyor: aron Âloisi'nin iddia et- tiği gibi, yaşını başını al * mış adamların iğdiş — edilmeleri Habeşistanın yabani ve barbar bir ülke sayılmasına vesika olabilir mi? İtalya on üçüncü yüzyıldan - 19 uncu yüzyıla kadar kilise hâ - nendesi yetiştirmek için yaşını ba- şını almış adamları idiş ederken medeni değil miydi? Papanın idiş ettirdiği adamlar | güzel seslerini kaybetmeden gene türkü söyliyebilirse ne iyi, söyli - yemedikleri takdirde şimali Afri- kaya haremağası olarak gönderi « lirdi. 1878 den 1903 tarihine kadar Papa olan 13 üncü Lui — bu kötü âdeti ortadan kaldırmıştır. Şimdi ise İtalyanlar Habeşistanın bazı | kabilelerinin bu ıdetını ayıpla - maktadırlar. Göçmenlerle hasbihal öyden çıkalı 26 gün oldu, hep açıktayız... Lâkin zarar yok, yurdumuza kavuştuk ya! Biz hep bu günü beklıyorduk. » Romanyadan, Susgaristandan şuradan buradan yurda akın akıa göçmen geliyor. Hükümet bu işe özel bir önem (hususi bir ehemmiı- yet) veriyor. Bir program yapılr'ı teşkilât kuruldu. Vapurlar tutu! du. derildi. Göçmenler için evler, mahalleler yapılıyor Toprak veri- liyor, çift çubuk alâtı temin edi- liyor. Velhasıl şim:d'ye yurt sınırları dışında yaşamış © lan bu ırkdaşların yurda kolay lıkla, râhatla, arizasız gelerek ye - leşmeleri, müstahsi! hale geçme- leri için hükümet hüsrü niyetle ça lışıyor. — * Devlet başında bulunanların bu Sirkeci rıhtımında sevkedilmek işe eksilmiyen bir ilgi gösterdikler rini görüyoruz... Hemen Allah mu. vaffakiyet versin, bu iş de yüz ak- lığıyla başarılsın... Türk vatanına can atan bu binlerce çalışkan ve fedakâr insan yurt için — faydalı bir unsur haline konulsun... - Herkesin ve hevimizin temen- nisi bu! Fakat, kulaklarımıza öteden, beriden çalınan bazı haberler var ki; memleketin nüfusça zenginle-| |mesi demek olan bu durum karşı-| , sında duyduğumuz neşeyi kırdı, Göçmenlerimizin ana yurda nakil ve burada yerleştirilme işle- rine ait tatbikat, carnla başla ça- Iışılmakta olmasına rağmen, şi - kâyetler doğuran aksamlar içinde g3çiyormuş,... Bu hal, yapılan teşi:'İâtm noksan olmasından mı, elde kâfi eleman bulunmamasından mrı ileri geli - yor? İşin idare mekanizmasında bir bozukluk varsa Hu derhal dü- zeltilebilir. Eğer bu arızalar teş- kilât bozukluğundan değilse 'der- din kontakt yapan ta:afı aranma- İrdır. Söylendiğine göre- göçmen iş- lerinde en ziyade şikâyeti mucip olan nokta, sevkiya* işinin arızaı ve yavaş gitmesidir. Köylerinde 1 kaldırılan köylüler antak 20 - 25 gün sonra mahallerine gönderile- bilmektedirler. Bu uzun vaktin çoğu Köstence rıh'ımı üzerinde ar çıkta geçmektedir. Kiş mevsimine girdiğimiz için bu açıkta günlerce bekleyişin ne gibi zazarlara sebe©t olduğunu t estirmes hiç de güç bir şey değildir. — Göçmenler nedlen böyle haf- talarca soğuk altındz, taşlar üze- rinde bekletiliyor? Bu suale iki taraftan ve iki türlü cevap veriliyor: — Vapur kâfi gelmiyor. — Göçmenlerin nasaport işleri| uzün sürüyor. Bu iki sebebin e bertaraf edi- lJemiyecek mühim birer mazerel olmadığı muhakkak! Vaziyetle ilgili (3'âkalr) olan - lar şu derdi de orteya atıyorlar: “— Romanyadaki Türklerden bir çoğu tüccar ve İikkâncı esnar fıdır. Bunların ticx — eşyalarımı, mallarını hiç bir resime tabi olma- dan Türkiyeye girnı:'eri için ted- — bir düşünülmemiştir. Bu yüzden Köstenceye memurlar gön ( kadar bu gibilerin çoğu ge'emiyor Bütün hunlar, bizim kendi dert- lerimizdir. Samimi surette görüz- mek, dertleşmek, tedbirlerini al- makla hailedilir şeylerdir. Onur için buraya olduğu gibi kaydettin. Fakat bununla beraber - şurasırı "da derhal ilâve edeyim ki; bütün bu ahval ve şerait içinde, ve v zun bir yolculuğun tabit olan bü tün meşakkatlerine İsatlanarak b . ze kavuşan bu kardeşler, ana yur- dun- kucağında ,buturmaktan ha. *kiki ve samimi bir şeyinç duymak tadırlar. Geçen gün: — Nazım vapurt Köstenceden 1800 göçmen getirmiş, Sirkecive çıkarıyor.,;, Dediler, Gittim.. Sirkecide güm rük salonunun sonunda, karpu: sergilerinin arkasınr'aki saha on - larla doluydu. Hepsi öbek öbek çamurlu topraklar» çömelmişlerdi. Bir kısmı kapıları tilitli boş antre- po binalarımın saçakiarı altına sı- ğınmıştı... Bir çokları, topr: #a serilmiş h. sırlar üzerine bıtap bir halde se- rilmişlerdi. Sürü sürü yalın avak, pejmürde kıyafetli çocuklar çamurlar içersin de oynuyor, öteye beriye koşuşu yordu. Bir çok kadınlar çocukla- rını dizlerine yatırnıclar, saçlarır. dan münasebetsiz bazı haşarat ar: yorlardı. Göçmenlerin erkekleri, iki gü dür bir tek vinçile tal.!iyeye deva .a etmekte olan vapurdan çıkarılan yükleri taşımağa çalışıyorlar... Hiç eksilmiyen öksürük ses- leri meydanın gürü'tüsüne hâkim oluyordu. Açıkta, yeğmur al'ın - da geçen geceler hesrini üşütmüş, bir çocuğunu hasta vepmıştı. — Niye sevkedilm yorlar?,, Diye sordum. Cevap verdiler: — 1800 insan, 600 hayvan, 25) araba ve birçok da eşya var... Burr| ları göndermek için 250 vagon is-| ter. - Vali muavini — emir verdis' halde henüz vagonler verilmed! Onu bekliyoruz. Bu cevap, beni biraz düşün dürdü. Çünlcü, bu kadar kalabalık bir göçmen kafilesim getirdikte) ve karaya çıkardıktan sonra on ları Trakyaya nakletmek için ve- sait aramağa kalk'şmak hakik ; ten düşünülecek bi# şeydir. B. üzere olan göçmenlerden bir grup j hal daha evvel düşüm'!müş olsa bi' le kâfi değildir. Çürkü “düşür mek,, den ziyade dü;ünüleni yarp” mak lâzımdır. Meydanda dolaşıyorum. Kadın" ların hemen hepsi bızi yüzlerini, kafalarına atılmış bü * yük örtülerin altını .aklıyorlardı: Galata yolcu salonu müdürü do** tum Enverle bera:«.im. Çok in * saniyetperver bir zat olan dostuf' evvelki geceyi, mintaka memmt? Fahri-ile beraber gürmenler” “1( sında geçirmiş... O !arı boş olsö Sirkeci gümrük sairrunda, civa'” daki Baruthane camiinde barın * dırmak, soğuk gecede açıkta bi ' rakmamak için yap':51 teşebbüsl?” | netice verememiş... 0 ugraştıkk" göçmenler ellerine sarılmış: —Zarar yok... Biz açıkta ka" reaya alıştık. Bir geceden bir I“' şçıkmaz. Eşyalarımız' bırakıp bf yere gidemeyiz.,, diye teşekkür ©” — mişler... Göçmenlerin ba;şkanı Reis, güler yüzle ya ırmıza geliyo'" — Nasılsınız, diyorum, memlt kete geldiğinize memnun mus” nuz? Bronşsitli sesinde b'r heyecan e ziliyor: — Hiç memnun >lmaz olur m“' yuz. Bugünü bekliy wduk hep.- Ve devam ediyol: | — Yolculuk bira : :kıntılr oldu Köyden çıkalı 26 çöndür, hep ** çıktayız. Fakat zacıar yok.. Çek“ j len unutulur. Yalnız hasta olmiy” lrm da... Hasta onamak da * de değil ki... Hep t>pak üstünd': yiz. Karantineye gelince bizi h“' mamlara çötürd'ler. Beş altı ** at çıplak durduk. Sonra, 381677 yerde yıkandık ve incecik elbist lerle rüzgâr altında vapura '9" — kedildik. Gene Allsk acıyor ZE...) Bu sırada iri yazı bir deîlk"n ağaya yanaştı, mahçup bir h t — A ğa, dedi, lohusalarımızı haf ber verdin mi? Salim Reis anlattı: — Yolda, üç çocuğumuz da du. Ve ilk nefeslerin! vatan h"’:“ sında alan bu bahtiyar !I'f“l bize göıtermek için önümüze düt” tüler. görüncü Salim — doğ | — ! | —— —— e K ei Ve # eei — F —a — .- ea l AF

Bu sayıdan diğer sayfalar: