197 — Nihayet büyük bir merdivendençıkmağı başladılar. ei ER Nİ KRALİÇESİ İPTAL İN NİN 200 — Salamen başlarında elmas ve inciler » den şapkalar giymiş bir takım güzel adamların bulundukları bir salona götürüldü. 326 PARDAYANLAR — duymuş ve hem de gözümle degör. müştüm, — Sizin gidişinizden sonra inkâr et- mek için eline fırsat geçmiş oldu. Şöralye elile alnıma vurarak: — budala imişim, bunu düşüne. memiştim dedi. — Bunu düşünmüş olsaydınız ora - da kalacak mıydınız? — Kalacaktım Monsenyör. Fakat artık geçti. Şimdi düşmanı yeniden ye re vurmak için bir çare düşünmeli? Siz neye karır verdiniz Monsenyör? — Evet genç dostum. Bu da otel Dö memeye gitmektir, Kardeşimedü. günmek için üç gün müsaade verdim. Bu müdedtin bitişinde ya ben onu öL düreceğim, yahut o beni. Marşalin bu sözleri söylerken al - dığı tavır, sesindeki şiddet, onu düşün cesinden vazgeçirecek hiç bir kutvetin bulunmadığını anlatıyordu. Pardayan bu çarenin pek o kadar ssilam bir şey olmadığına emin İse de sesini çıkarmadı. Fransuva dö Monmoransi tekrar söze başladı: —$imdi gelelim size, şövalye, si. Zin için buradan çıkmakta bir tehlike kalmıyacağı güne kadar benim misa . firim olacaksınız, — Affedersiniz Monsenyör, fakat başkasma söz vermiş bulunuyorum. — Ah, bu pek fena! Babasını aklına getiren şövalye: — Onun da beni koruyacağından ©- minim, dedi, Marşal delikanlmın metreslerinden Mirinin evine gideceğini sanarak fazla rar etmedi yalnız: — Size muhtaç olduğum zaman na. &l haber göndereyim. Çünkü bu gibi vakalarda sizden başka güvenecek kim sem yoktur. — Monsenyüör, her gün buraya ken. dim geleceğim veyahut kendisine iti- mat ettiğim birisini . göndereceğim. Eğer mühim bir şey olursa Troanderi civarındaki Martuki Kony meyhane. sinde beni bulabilirsiniz. Bundan sonra delikanlı kendisini kollârı arasında sıkan Marşale veda etti, Şövalye bir kere dışarı çıkımca âdeti olduğu gibi sakin ve mağrur bir tavır- la yürümeğe başladı. Kendi kendisi ne: — Eğer beni arıyorlarsa koşmak ve saklanan bir adam tavrıalmak dik. kati çeker. Onun için gayet sakin bü- Tunmalıyım, diyordu Gerçi bu doğru idi. Fakat şövalye, kendisinin hiç kimseye (benzemiyen tavırlarile zaten dikkati çektiğini bil. miyordü. Her ne ise, gözleri dalma etrafa ba. karak gidiyordu. Lâkin atlı senyör - lerin, sedyeye binmiş kibar kadmla » rın, seyyar satıcıların geçtikleri sakin sokaklarda şüpheyi çekecek bir şey gö remediği için yavaş yavaş düşünceye daldı. Yürürken düşünmek kadar tatlı bir şey yoktur. Fakir yaşıyanlar ser. veti, bir köşede unutulmuşlar şöhret ve şerefi bu düşünce sayesinde bulur- lar. Bizim kahraman şövalyemiz de hem yürüyor hem de düşünceye dalmış bu Tanuyordu. Bu hal ilk defa olarak ba. şma geldiği için kendisini hoş görebi « liriz. Lâkin işin fena tarafı şu ki o İnsan böyle bir halde bulunursa etrafını gö. Temez, 193 — Döşemeleri kristal büyük bir salona 199 — Diğer bir kapıda iki yarasa nöbet bek liyorlardı. vurup vurmadığı tetkik edildi, BEM zi RA Mİ e SM İSİ Ki Sa Lİ A İKEA AYNA Mike kr PARDAYANLAR 227 v ——— —— Pardayn da az kalsın kendisine çar pacak olan Moröveri görememişti, Bu da Luvr sarayı civarında bulu . nan bir sokakta oluyordu. Pardayan bu seretle hiç bir şey gö- remiyerek Martuki Kony meyhanesine giden yolu ve Luizin ayağına kapan . makla sona varan hülyasını takip edi yordu. Fakat bu sırada hiç bir şeyle uğraşmak âdeti olmıyan Moröver şö. valyeyi gördü. Sevincinden sıçrıya « rak bir köşeye siniverdi. Pardayan ge çince Mozöver de dükkândan çıkarak, nöbeti bittiği için gezinen bir askere malâmat verdi. Tam bu sırada Kelüs. Te Mojiron da geldiler. Bunlara da tesadüfü haber verdikten sonra onlar ikisi orada dururken kendisi Parda » yanım arkasından yürüdü. Bütün bu geyler oldukça uzakta bulunan şövalyenin gözünden kaçmış tr. Tam meyhanenin bulunduğu soka- ğa gireceği sırada arkasında bir çok ayak sesleri duydu. Başmı o çevirince on kadar askerle bunların önünde yü. rüyen Kelüs ve Mojironu gördü. Hepsinin birkaç adım ilerisinde de Moröver geliyordu. Pardayan adımlarını sıklaştırdı. Moröver : — Dor! Dur!. Asker çavuşu da: — Kral namına! diye bağırdılar. Bu ses üzerine vakayı seyreden a -| hali şapkalarını çıkardılar. Seyyar sa-! tıcılardan iki üç tanesi oOPardayanın| yolunu kesmek istedi... Delikanlı bir sey söylemeden enli ve uzun kamasını çekerek öyle müthiş bir tavır aldı ki| bu herifler hemen yana sıçrıyarak du.| vara dayandılar.C i bir tehlike baş gösterince kanunun ve kralın kuvveti) butlar için sıfırdır. Takipçiler koşmağa başlıyarak: — Kral namına !.dur sesleri ile-so. kağı doldurdular. O vakit, Pardayan kamasını elinde tutarak daha hızlı yürümeğe başladı. Mâksadı içine girmeden meyhanenin ölünden geçmek ve henüz yapılmağa başlanan Sen Östeş kilisesi (ile Grev meydanı arasındaki sık ve karmaka rışık sokaklara dalmaktı. Fakat sokağm öbür ucuna koş» mak istediği sırada bir devriyeko. Tunun karşıdan gelmekte olduğunu gördü. Şövalye, artık yaklanacaktı, Saç - larınm dibinden soğuk bir terin çik «* tığını hissetti. Önünde bulunan düş « manlarına hücum etmeği tasarlarken bir köpeğin bacakları arasma girdiği" ni gördü. Pardayan: — Pipo! demek eh babam da bu“ rad! diyerek ve: — Hazır ol, hazır ol!.. beni takip ediyorlar diye hağırarak meyhaneye atıldı. İhtiyar Pardayan kapıya kadar #1 radarSağına ve soluna bakarak işin teh | like derecesini anladı. Solda hir asker devriyesi, sağda başka (bir çete, ev» Terin önnüde kadın erkek, çoluk ço « cuk bulunuyordu, Kapıyı kapamak ve sürmelemek ih» tiyar' Pardayan için bir saniyelik bit iş oldu. Ayni saniyede, kapıya şiddetle v9 « rulmağa bşlandı, — Açmız! diye bğrılıyordu. Ihtiyar Pardayan: — Kapının arkasına öteberi yığa * lum, dedi. Çavuşi