21 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

21 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——a msi PERLİVANLAR al Kurtdereli Yirmi beş yıl önce Beyoğlunda Taksim canbazhanesinde Avrupa: nm en meşhur pehlivamarını ve bilhassa bunların başında bulunan meşhur iri cüsseli (Tehaya) adlı Macar pehlivanını yenerek Türkiye cihan pehlivanı ünvanını ve kurdelâsını kazanan Kurtdereli Mehmet Pehlivan - Balkan festivali münase betiyle - okuyucularımıza hatırlat. mak istedik. Kurtdereli » zamanım göğsümüzü kabartan biricik pehli- vam idi. Bugün, güreş sahasında birçok Kurtderelileri iftiharla sey- rediyoruz. — Tayyare bayramları artıyor Halkta tayyareye vardım his sini uyandırmak için, yabancı mem leketlerde de sik sık “tayyare bayramları, yapılmaktadır. Almanya- Kurtdereli ve Caya da olduğu gibi, bu yıl İngilterenin birçok büyük şehirlerinde de küçük tayyareler uçurmak suretiyle halkta tayyare sevgisini arttırmağa çalı- şıyorlar. Resimde bu eğlencelerden birini görüyorsunuz. FAYDALI BİLGİGER Yeni bir keşif (Tise:) de meydana çıkarılıp) çok değerli kitap üzerinde Sovyet Rusyaya getirilen iki bin yıllık bir) tp akademisi profesörleri tetkikat tıb kitabına göre, #on asmlarda yapmaktadırlar. Bir kaplan keşfedildiği sanılan bircok haki. katler bu kitapta yazılıdır. Meselâ insanın yim | kemiklerin sayısı 360, sinirlerin sayısı 99 ve mesamatmda tutar; on bir milyon olarak çosterilmiş-! tir. Akciğerin kalbi ihata etmesi, ve kalbi yoran birçok hastalıklar) v rn lüzumsuz enerji oarfınden ğ hırstan, cehaletten ve fazla yemek|£ yemekten ileri geldiği bildirilmek. tedir. Gene bu kitabın iddiasma| On yıl önce Londrada hayvana, bahçesine getirilen bir kaplanm göre, çok kederli görünmenin | küçük çocuklara karşı merhametli davrandığını gazetelerde okumuş! tuk. Geçenlerde bir Amerikalı) Hindistandan getirdiği bir kaplan da kadmlara karşı gayet hassas görünüyor, yani kendirine ufak bir et parçası atan kadını tanıyor ve üzerine saldırmıyormuş! daima fenalıklar düşünmenin, uy- kusuzluğun, kabzın ve çok içki iç- menin de kalp ve karaciğer üze- rinde tesir yaptığı gibi, bunun ne- tieesi olarak insanlarm ömrü ki- saldığı da ilâve edilmektedir. Bu j Bugünkü bulmaca İ | | Soldan sağa ve yukardan aşa- ğı okuduğunuz zaman avni mana- yı ifade ederim. Bugjiwlerde bü: tün dünyayı alâkadar eden tehli-| “55 keli bir mevzuum, Bildipiz mi ben neyim? Doğru bulanlardan birinciye: : 5 lira İkinciye bir zarif yazı takımı, ay: rıca 200 okuyucumuza da mu'- telif hediyeler veriyoru... Bilmeze müddeti 17 gündür. Dikkat: Geçen haftaki bilmecemizde birincinin hediyesi mürettip yanlışlığı olarak çıkmamıştır. O bilmecemizin bi rinci hediyesi de beş lira idi. Okuyucu. larımız sordukları için tasriha lüzum gördük. HABER ÇOCUK SAYIFASI Bilmece kuponu 2 9935 Motörsüz tayyarelerde en bü- yük muvaffakiyeti Avusturyalı bir mühendis göstermişti. (Bundan sonra her tarafta motörsüz tayya- relere de ehemmiyet verilmeğe başlandı. İlk önce yüksek bir dağdan geniş bir ovaya inen Avusturyalı mühendis, son yaptı. ğı motörsüz tayyaresiyle yirmi beş kilometrelik bir mesafeyi arızasız olarak uçmuştur. Bundan önceki tecrübelerde ow beş kilo. metreden fazla uçamamışlardı.. Tangoyu seviyor! CEN i Küsillakliğin tuhaflıklarını biliriz amma.. Amerikadaki hay: yanların da oradakiler zibi tuhaf lıklar göstereceğini sanmıyorduk. Kaliforniyada bir sirktu teşhir e- dilen büyük bir kaphımbağa Tan godan çok hoşlanırmış! Yanında başka plâklar çalınınca hiç kımıl. damadığı halde Tango ve Fonks- trot çalındığı zaman meydanda hoplamağa başlarmış... Hindistan » da define ararken ne buldular..? İngilizceden Meraklı birmacera ( ikadde Şehir ) in harabeleri — Meraklı bir macera — İki arkadaş, üç yıldanberi, Ce nubi Hindistanda, büyük bir orma nm kıyısında define arıyorlardı. Burası eski bir şehir harebesiy- di. Yerliler bu şehir için: “Bir yıl önce müthiş bir yer sarsıntısın- dan çökmüş ve harap ulmüuştur,. diyorlardı. Cakson, atnoğrafya mütehassı sı bir mühendisti. Arkadaşı dok- tor Eys de bü işlere mataklı bi: adamdı. Vaktile Londraya çelen bir Hint âliminden şu sözleri din lemişlerdi: “Şimdi yer altında bulunar (Mukaddes şehir) in ormana ba kan bir (şark kapısı) vardı. Bu kapının iki büyük sütunu şimdi! toprak üstünde uzanmış duruyor. | Bu sütunların kaideleri altında ec | dadımız büyük bir definenin giz! li olduğunu söylerler.,, Cakson bu hikâyey. dinlediğ. gündenberi, zihninde (Mukadde: şehir) in definelerini bulmak ar- zusu yaşıyordu. Bir gün arkada şı doktor (Eys) e düşüncelerin; açtı.. Doktor da ondan az merakli: bir adam değildi. Hindistana git. meğe karar verdiler.. Hazırland: lar.. Yola çıktılar, “Mukeddes şehir) in harabele- ri arasında dolaşryorlardı. Niha- yet (Şark kapısı) nın toprak üs- tünde duran sütunlarmı bulmuş- lardı. Cakson arkadaşına: — Hiç merak etme! çok yakın- da zengin olacağız... Diyordu. Seviniyorlardı. Yanla- rmda bir kaç tane — para ile tu- tulmuş — Hintli uşak vardı. Mermer sütunların kaidelerin' kazmağa başlamışlardı. Hintli u şaklar ingilizce biliyorlerdı. | U. arasında... şaklardan biri, bir gün: — Burada bir define bulundu: ğunu ben de büyük babanıdan duy muştum âmma,. Bu define alina veya gümüşe müteallik um: »- rek... demişti. Doktor Eys: — Bırak şu budalayt.. Diye mırıldandı. Birkaç çün sonra, büyük bir taşın altinci küçük bir gümüş çekmece çıkar dılar. Seyyahlar definenin yerini b", duklarmı sanıyorlardı. Çekmecenin içinden bir deri ii. zerine yazılmış olan » şü satırlar dan başka bir şey çıkmamıştı: “Hayatta musibet görmiyen kimse kendisini de, başkalarını dı ancak yarı tanımış olur. Mütema: muvaffakiyetler ise, inmana dür yanın yalnız bir tarafını gösterir. , Bunlar (Budda) nm sözleriydi. Ve buradaki definenin de bundan başka bir şey olmadığı anlaşılı yordu. İki arkadaş birbirlerine bakı şarak gülüştüler,. İnanmadılar,. Toprağı kazmakta devam ettiler. O gün henüz akşam olmadan, ormandan harabelerin arasına i - nen büyük bir fil göründü. Bu, seyyahlar için büyük Bir musi . betti, İkisinden birinin kurban gitmesi gerekti. Fil hortumunu y. zattı.. Doktor Eys' iyakaladr.. İki büklüm yaparak geçip gitti, Mühendis, arkadaşının arkasın: dan haykırıyordu: — Merak etme, Eys! Ölüme gi: diyorsun.. Fakat, adın tarihe ge- çecek. Londraya dönünce, Budda. nın bıraktığı defineyi beşeriyetin kulağıma iriştirmeğe sEeimei VE. Şe . İŞUNDAN BUNDAN Bir Alman profesörünün iddi asına göre, baş ağrılarım yüz“le kırkını neşesiz edamlar teşkil edi- yormuş! Profesör bunun sebsbini izah ederken diyor ki: “İddiamın hakikat olup olma | dığını bizzat siz de kendi vücudu- nuzda deneyebilirsiniz! Müsbet bir netice almak için, kaşlarınızı en çok on beş dakika çatınız. Ve Kaşınızı çatmayınız bekleyiniz. Hafif bir baş ağrısı başlangıcı göreceksiniz: Halbuvi kaşlarını hiç çatmıyan çok neşef kimselerin başları nadirer ağrır!, Biz henüz denemedik Yalnız bir doktor arkadaşımıza sorduk. Şu cevabr verdi: — Bu, bir ilmi izah değildir. Fakat, hakikattir. Neşes:2 ve dai. ma kederli görünen insanlar baş ağrısından kurtulamazlar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: