i i i ; i ; 5 ”s ÇiNGENELER ARASINDA Hayattan alınmış hakiki bir macera Yazan: Osman Cemal Kaygısız : HABER — Akşam Postası Toskaların harman yerinde Etemi aradım... Zavallı çoktan ölmüştü — Pek yabancı değilim, eski . | den on on iki sene evvel buralar- da biraz rençperlik etmiştim! — Peki, şimdi ne arıyorsun bu. rada? * — Geldim gene belki bir renç.! perlik filân bulurum diye! — Sen diyorsun, eskiden bura larda rençperlik ettim! diye... Pe- ki söyle bakayım bana ki herhan- gi bir kimseyi tanar mısın bura » lardan? — Burada bir kahveci Mistik! vardı! | — Allah rahmet etsin, o gitti yerime! — Yana? — Şuradaki bahçeleri, ahırları. tarlaları tutan Toskalar vardı. — Onların da büyüğü öldü, kü- çük kardeşi Sotiri sağdır! — O vakit buralarda rençper - İ lik ettiğim zaman yazin buraya) harmancı çingeneler gelirdi. — Gene gelirler yazın... Amma şimdi yaz bitti, onlar da cekildi - ler başka yerlere... Var şimdi bu - rada iki cadir amma, onlarda akşama sabaha kacacaklar! Korucu bana bir cigara verip uzklaştı. Ben de gün batarken a: | ğır ağır kalkıp Toskaların har | mah yerine doğruldüm. İ İncirliğe gelince korucunun söy lediği o iki cadr gözüme ilişti | Titriyerek içimi cektim. İncirin bi. rine yaslanarak çadırlara baktır baktım... Sonra çadırların kirin - | den cıkan iki şoparı görünce büz- bütün fenalaştım. Kendisinden geçtim: — Etem, Etem! Diye çadırlara doğru başladım iL bağırmağa! — Huy Etem, huy Etem! So - | kerdan (ne yapıyorsun) Etem?| Sarsan (nasılsm, iyi misin) E tem? Elimdeki cigarayı çadırlar: doğru uzatarak; — Alle kariyana, dati dal tike rohano Etem! (Gel benim Etem İ ciğim, gel sana cigara im!) | Bu benim bağırtılarıma © iki| | şoparla otuz otuzbeşlik bir kadın. cağız koştu. gelirken gözlerim (sanki Nazlıy; görüyordu. O, yanıma gelince be- ni merakla süzerek sordu: | — Ne istersin, sen kimsin, ne bağararsın Etem Etem! Burada | hem ne yapacaksın Etemi? — Etem benim çook eski dos - tum! İ — Etem, yok burada şinci, © gitti sepet satmaya mahallelere... — Sen Etemin nesisin? — Anası! — Anası mı? Etem senden gok yaşlı yahu? — Sen sorarsm hangi Etemi? — Gâvur Etemi? — Hangi Gâvur Etemi? — Hani bundan on on iki sene önce burada çadır kurardr. Ken - disi ayı oynatırdı. — Ha ha buldun şinci sen o E - temi burada! O çoktan öldü be Bildi! — Yan? Hasta oldu da mı 8l - dü? ! “Gel sana tütün vereyim!,, diye Kale e > — Yok, kederinden bir gece iç- ti içti, kalktı buradan gitti Ferhat paşa çiftliğine... Orada savroş | savroş girdi o; büyük havuz içine yüzeyim diye, orada boğulup öl - dü. — Vah Etem vah, vah Etem vah! Vah Etem vah! Neymiş o gece onun kederi ki o kadar iç - miş?... — Kim bilsin? Biz yok idik o zaman buralarda... Biz duyduk sonradan bu işi Küçükköy taraf - larda... Var imiş galiba ki bir arkadaşı onun, bir kişizade! O, birisini öldürüp hapse mi gitmiş, ne olmuş, ona seben Etem de ke- derlenmiş derler çok! — Ya Nazlı? — Nasıl Nazlı? — O zaman burada Nazlı isim-! li bir de kadın vardı! — Taramam, kim bilsin kim -| dir, hangi Nazlıdır? — Mangaptut Nazlı, Mangap - tut! — Haaa... Mangaptut Nazlı!... O da ölmüştür Etemden biraz son ra tımarhanede... — Vah Nazlı, vah Nazlı, vah Nazlı! Kadın şaşırarak: — A be sen nereden tenarım bu cenabetleri? — Bir de onlarla beraber Gü - lizar vardı, Gülizar, tirşe gözlü Gülizar! Kasın büsbütün şaşırarak: — A be, sen, yoksam Romen mis'n? (Çingene misin?) Zere ça. ğırırdın demin Etemi, çingenece ! Biraz durdum, kadının yüzüne! Bir Türk Amerikada rağbet kazandı Ressam Halit İ Bu sabah Amerikadan şehri. mize gelen gazetelerden ikisinde! (Atlantik Siti Press ve Nevyork! Herald Tribun) da Amerikada bul lunan bir genç Türk ressamın hen: eserini, hem hakkında yazılmış sitayişkâr yazıları gördük. Bu genç melâl melül baktım, Sonra yanı - başımızda bizi seyreden esmer oğ- lanı sağ koluma, sarıca saçlısını sol koluma alıp birer defa yanak»! larından öptüm. Hapishaneden çı karken arkadaşların toplamış ol- duğu ianeden artakalan son çey- rekleri de onlara toslayıp kadınm şaşkın bakışları önünde döndüm ve Çamlıcanın üzerinden yeni doğmakta olan aya karşı: “Ragduk kele kana peşe kana,,| “Oropa dana dana “Tospa dana dana!,, Ninnisini söyliyerek alaca ka - ranlıkta Edirnekapıdaki kale ko- vuklarına doğru yürüdüm! Şimdi bana Emineyi soracak « siniz: — Ya Emine ne olmuş, nerede şimdi? Emine, ben hapse girdikten son! ra birkaç defa ablası ile gelip be-| ni yoklamış; fakat sonra gelmez | ve görünmez olmuştu. Şimdi be - nim meskenim olan kale kovuk - ları — ki Sulukülenin arkasında. dır — ben oradan sabah, akşam Eminenin kart sesini, yeni doğan! üçüncü çocuğuna ninni söylerken duyuyorum ve Emine de dahil ol- duğu halde “bütün “Sulukuenler" beni şimdi menşur evliyaları Etem baba yerine: — İrfan baba! Diye çağırıyor ve Allah razı ol- sun arasıra da İütfen beni, mahut kemanım koltuğumda, peşlerine takıp kıvır zır frkara eğlentile. rine götürüyor, avucuma beş on para sıkıştırıyorlar! —SON— ressamı Emine Türk ressamı, İstanbulle Hüseyin Halittir. Nevyork şehrinde bir sergi a çacağı haber veriliyor. Gazetelerden anlaşıldığına gö- re, oAmerikanın Atlaatik Citi| plâjlarından birçok res'mler vap miş Türk san'atkârımın yeni açacı! sergiyi merakla beklemektedirler.! Genç Türk ressamı Halit meş hur Amerikalı tayyarec: Lindber- gın karısının bir portres r! yapmış.; tır. Lindbergin karısı An Moro Lindberg, son günlerde bir kitap yazmıştır. Kitapla birlikte neşre. dilen portre, kitabın diğer Ame- rikan gazetelerinde çıkan tenkit lerinde de tekrarlanmakta ve, genç Türk ressamı Hüseyir | Halit için tekrar tekrar bahsei sebe» teşkil etmektedir Hüseyin Halit Amerikada ka | dm portreleri yapmakla da şöhret! almıştır. Kendisinden baş yazı sütunun da bahseden büyük bi” Amerikan gazetesi, kendi memleketinde bir çok kadın portresi yaptıktan son- | ra Fransa, Almanya, İngiltere ve diğer Avrupa şehirlerinde dolaş i mış ve takdir celbetmiş olduğum. da ilâve ediyor. Hakiketen Hali 7 EYLÜL — 1985 ŞUNDAN BUNDAN Kadınların da tıraş olması faydalı imiş Birleşik Amerikanın Bruklin şehrinde Grinponit hüstanesinin cildiye mütehassısı doktor Çarls F. Pabst'in dediğine bakılırsa ka- dınlar yüzlerini muhafaza etmek için suratlarını traş etmelidir. Ba- kın doktor ne diyor: “— Yüzde kabarcık ve ergen - lik kadınlarda erkeklerden faz - ladır. mizlemesinden ve buralardaki fazla yağları atmalarını.sn — ileri gelmektedir. İşte bunun için kaimlar yüz lerini traş sabunuyla adamakıllı köpürtmeli, sonra bir sofra bıça ğınm kör tarafiyle bu köpüğü ka- zımalıdır. Yüze hafif hafif yapı lacak tazyik, mesamelere yardımı eder.,, Boşanmak da zararlı!.. Meşhur Prima Donns Maria Jeritza kocası Baron Jopper'in a- leyhine bir boşanma hükmü almış! olduğu ve tekrar evlendiği | için | Viyana devlet öperasmdas bir da i ha şarkı söyliyemiyecektir. Avusturya hükümetinin resmi gazetesi olan Reichpost'da okudu ğumuz bu haber nüfuz sahibi A. vusturya katoliklerinin bu kadına karşı açtığı savaşın neticesidir. Maria Zeritza kocası Barot Leopold Popper - Podhargy'der. boşanma kararmı Amer'kanın Ar. kausas mahkemesinden aldıktar. sonra geçen ay Holivulta meşhur evlenmiştir. i Baron, Amerika mabkemesinin vermiş olduğu boşanma kararın: tanımamakta ve Avusturya kanun ları mucibince kadının hâlâ ken. di nikâhı altında olduğunu iddia etmektedir. Katoliklerin gazetesi olan Le- ben de: “İlk kocası hâlâ hayatta iken tekrar evlenen her katolik taaddüdü zevcat cürmünü işlemiş olur,. diyor. Etfaiyeci kirpi! * Cenubi İsveçte Yderioken ci- varında rençberlerden birisi, top rağı üstündeki çalı çırpılara ates verip de tarlasından uzaklaşırken Bu da yüzü traş etmek su -| retiyle erkeklerin mesameleri te «| müştür. Ağzında suyu tiketen kir- pi tekrar çukura koşmuş. ayni işi bir daha yapmıştır. Buwun üzeri- şundan bundan 2 s ne çiftçi kirpinin bilhassa gitmek te olduğu noktaya varmak atesi söndürmüş, bunun altında da kir pinin içinde beş yavrusu bulunan yuvasını bulmuştur. Çocuk terziler Modern tahsil ve terbiyenin gayesi, çocukları öz güvenli (nef se itimatlı) yapmaktır. İşte bu- nun içindir ki İngilterenin Bristo! şehrinde Sent Silas mektebi ayrı: ca Sir de terzilik sınıfı Oo açmağa karar vermiştir. Bu sın:flarda kız çocukları önce bebeklerine elbise ve çamaşır biçip dikecekler, sonra da kendilerine üst baş yapacaklar dır. Bu yeni el işleri derslerinde erkek çocukları yün, isek büke cekler, kız çocukları bunlardan elbiselik ve eşyalık kumaş doku yacaklardır. Sent Silas röryei . İ binde görülecek muvaffakiyet ü - zerine bu yani el işleri (e dersler! başka bölgelerdeki mekteplerdu de tatbik edilecektir. Robota bekçi Bir Alman mühendis: tarafın- dan ical edilmiş olan makineden bir bekçi şimdi Laypçiğ sergisinde teşhir edilmektedir. Bir hırsız vakasında bu maki. neli adam derhal polise telefon e- “dir. y “ Bir yangın çıkacak olursa der- hal itfaiyeye telefon ede; ek ateşin hangi odadan başlamış olduğunu bildiriyor. Çok mühim vakalarda ise polis karakoluna, itfaiye istasyonuna ve nöbetçi polis kıtasını hep bir. den telefon etmektedir. Dünyanın en büyük bebeği Avusturalyada Melbern yakın- larındaki Krenrorn şehrinde Ma. dam ve Mösyö T, Hill'in henüz do. İ ğan ilk çocuklarınm dünyada en büyük bebek olduğu söylenmek - tedir. Bu çocuk ilk doğduğu gün bir kirpinin ateşli yerlerden Kel sekiz buçuk kilo idi. Bovu 98 san- şaralr çıktığını görmüştür. su kenarında bir çukur açarak bu- i radan ağzını su ile doldurduktar:! sonra dosdoğru geriye gitmiş ve| sular: alevlerin üstüne (© püskürt- Kirp.! tim, göğsünün çevresi 38 santim ve boğazının muhiti 36 santimdir. Gerek çocuk, gerekse anası sapa sağlam yaşamaktadırlar Bir kutu 65,000 liraya! Çok tanınmış antika meraklı larından Mahrace Tagorun eline tarihi değeri çok olan hir kalem danlık geçmiştir. Bu kalem ku- tusu Hindistanın meşhur Taj Mah camiini yaptırmış olan Me gol imparatoru Cihangir Şahım- dır. Uzunluğu otuz beş santim, eni 10 santim olan bu kutunun üstü altından gayet nadide nakış ve ya. zılarla süslüdür. Bir tarafında da iranice şu yazı vardır; “Kalemine ne oldu? Bu kalem- danlığın içindedir. Padişah Ci- hangir, 1622,, Mihrace Tagor gazetecilere ver- diği diyevde: “— Bunu öteberi saten ve an. laşıldığına göre ne olduğunu bil Ressam Halit tarafından yapıdan bir portre: Bayan Lindberg Şimdi 10.000 İngiliz lirası teklit giler, yaptığı portreler çok e etseler vermem. Tarihi önemi çok edilmişti,