Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
30 HAZİRAN — 1935 —— — HABER — Akşam Postası ——— ——HH—H | Yazan: KADiRCAN KAFLI No. 49 Zürk askeri kaleden atılan sıkı_ top ateşine rağmen dosdoğru onlara saldırıyordu Atlıların arkalarından gelen pi- yadeler daha çevik ve atik dav - ranmışlardı. Önde gidenlerin bir | anda kuşatıldıklarını görünce ara larında sıkı bir saf kurmuşlar, at- İrlarım arkalarını çeviren akıncı - lara yüklenmek ve onları iki ateş arasında eritmek — istemiaşlerdi. Fkat atlılar yarım saat geçmeden yok olmuşlardı. Hiçbiri kurtlmamak üzere ye- | re serilmişler, meydan — yalnız Türk pala ve kılıçlarına kalmış - tı. Böylelikle piyadelerin arka - dan vurmak arzuları hiç olmuş - tu. Üstelik şimdi onlara da kor - kunç bir yılgınlık gelmişti. Çün- kü Türk askeri kaleden — atılan sıkr top ateşine rağmen dosdoğ - ru onlara saldırıyordu. Fernando bunları kalenin maz- gallarından heyecanla seyrediyor- du. En önde giden yüz süvari o - nun seçme askerleri idiler, Kale - : den yapılacak olan bir çıkış sava - şının başarılması için herhalde ©h: ların bulunmaları gerekti, Halbu- ki en çok güvendiği — kuvvet bu - kadar azmanda eriyip gitmişti. * Cesareti kırılmıştı, Ya şu en seçme piyadeler de on lar gibi kırılırlarsa!., Geriye dönmeleri vermeyi düşündü, Fakat bunu da bir türlü yiğitli- ğin2 yediremiyordu. Şaşkımn bir halde idi. Bununla beraber emir vermeğe lüzum kalmadı. Çünkü piyadeler, — birer ejder korkunçluğuyle üzerlerine saldı - ran Türk askerinden biranda yıl- mışlardı. Onlar da, biraz önceki mağrur zırhlı süvariler gibi ezile- âeıı'im akıl — erdirebilmişlerdi. itler, askeri, düşmana karşı koymaları için kışkırtıyorlar, fa - kat bundan da bir şey çıkmıyordu. Cünkü ıll:er, biraz daha geçilir - se ya düşman palaları altımda can vereceklerini, yahut kalenin etra - fmdki derin hendeği — dolduran çamurlu ve batak sularda boğula- için emir caklarını anlamışlardı. Orda bo - | gulmasalar bile gene Türkler on - ları kanatları kırılan birer kara- batak gibi; oklariyle — birer birer avlryacaklardı. Hendeğin üstüne atılmış olan daracık köprüden kaç kişi sağ ola- rak geçebilecekti? Korkunç bir panik başlamıştı, Daracık köprü, oraya hücum e- denlerin ağırlığı altında esniyor - rünün korkulukları üstünden ge - çenlerin sayısı yoktu. Biran oldu ki, köprü alabildi - ğine esnedi, çatırdadı ve üstünde- kileri oldukları gibi derin hende - ğe yuvarladı. Fernando elindeki diğer askeri de dışarı çıkararak onlara yardım edecekleri yerde, kaleden top ate- şi açmaktan başka bir şey yaPmı— yordu. Birdeençok — inandığı ve güvendiği bir müfrezeyi kale ka- pısma koymuş, onlara: — Düşman hendek üstüne köp- rü atmak isterse, kale kapısı he- men kapanacak... Demişti. Müfreze kumandanı: — Ö zamana kadar bizimkiler geri dönemezlerse.. Diye sordu. Fernando bu kadar ince düşü - necek bir adam değildi. Her şey - den önce kendisinin ele geçmeme- si lâzımdı. Hele kaleyi kurtarsın ve şu Allahm belâları buradan çe- kilip gitsinler de, ölen askerlerin yerine asker mi bulamazdı? Müfreze kumandanma kızgın gözlerle baktı ve cevap verdi; — Dediğimi yap ve ötesine ba - rışma, Sersem!,, .— l ppi — eee Piyale paşa Fernandonun Bu hür cumunu gördükten sonra artık yir | mi dört saat bekliyemezdi. O sırada Fransız Amirali Polin de bir kaç gemi ilerikinci Hanri nin büyük müttefiki Kanuni Sul - tan Süleymanın donanmasına gel- mişti. Piyale Beyle ayak üstünde gö - rüşürken: — Haşmetlü kral ikinci Hanri hezretlerinin arzuları Kalbiya ka- lesinin zaptıdır. Eğer bu kaleyi İs- panyollarm ellerinden alırsak bu- radaki bütün kuvvetleri zayıflı - yacak, bu yüzden bütün — Napoli civarını boşaltıp gitmeğe mecbur olacaklardır. Salerno da boş yere uğraşmaktansa hemen oraya git - meliyiz. ; Dedi. : Piyale Bey bu sözlere şu ceva- br verdi: — Mademki öyledir, hazır sa - v lamışken bir iki saat için - d?Sîîeşmdyu alırırz. Buradaki işi- mizi yarıda bırrakarak Kalbigaya gidişimiz, askerimizin canımı sı - kar ve düşmanı sevindirir. Zaten Kalbiga kalesi kryıdan içerilerde olduğu için donanmamıza bir li - man gerektir, Bu liman da Saler- no olur, Amiral Polin bu sert ve kestirip atan sözlere hiçbir karşılık vere - memiş: — Siz bilirsiniz. Ben haşmetlü kral hazretlerinin arzularmı bil - dirmek istedim. Diye mırıldandı: Piyale Bey ön saflara — kadar yaklaşıyor, topların — kaleye yak - İştırılması, metrislerin çabucak ka zılması işlerine bakıyordu. Bir ta- raftan da kale kapısının önünde zavallı düşman piyadesinin yüz - de sekseni, ateş alan kuru bir ça - yır gibi eriyordu, İnlemeler, bağırmalar, küfürler, yardım istiyen sesler — biribirine karışıyor, ortalık bir mahşer yeri- ni andırıyordu. Türk topları dosdoğru kale ka- pısına doğru ateşe başlamışlardı. Köprüden yahut hendekten aşa - rak kurtulanlar da bu güllelerin altında parça parça oluyorlardı, Kale kapısı büyük bir gürültü ile birdenbire kapandı. Şimdi Türk askerleri hendeğin üstüne kocaman kalaslarla — birer ikişer adım aralık'la atıyorlar, yel- ken bezlerini onların üstlerine fırlatarak geniş birer köprü haline Kkoyuyarlardı. Merdivenler kale duvarlarma dayatılıyor, — her ta - raftan yaman bir hücum Salerno yu korkudan titretiyordu. Fernando bu acr — denemeden sonra artık bir daha kaleden çık- mak düşüı;ı_çpıîpi çoktan kafasın - yı düşünmeğe başlamıştı. —Kendi kendine şöyle söyleniyordu: — ÂAh, Napoli Dükası (Don Al- varo)nun imdat kuvvetleri çabuk gelse.. Ya o zamana kadar Türk- ler kaleye girerlerse., O zaman Hüsmen Reisi — elden kaçıracaktı. Yakaladığı için ona büyük bir şeref kazandıracak o - lan değerli Türk akımcısını öldü- remezdi, Çünkü bunu yaparsa ile- ride kendisinin fidye ile kurtula - bilmesi ümidini de öldürmüş ola - caktr. Onun en çok gücüne giden bu değildi. Beatris de elden gidecek - ti. Ah, onu ne derin, ne sarsılmaz bir aşkla seviyordu. Birzamanolduki — Beatrisden başka her şey onun gözünde de - ğerini kaybetti. Hepsi sıfır oldu ve o yalnız sevdiği genç kızı alarak İspanyaya kaçmayı tasarladı. Eğer kale biraz daha sıkışır, Don Alvaro gecikirse böyle yapa- caktı. Fakat buna rağmen düşmanı kaleye sokmamak için elden ge - leni esirgemiyecekti. Bu düşünce ile etrafına göz attı: — Kapiten Pakaçelli nerede?.. Diye sordu, Onu yarım saat kadar önce giz- li kapınım ve diğer küçük kale ka- pılarile mazgal ve — koridorların kontrolü, lâzımgelen — tedbirlerin alınması icin göndermişti. Çünkü Türklere karşı yapılan çıkış ha - reketine kumanda eden şövalye Pelleni gibi — Antonyo da en çok güvendiği kumandanlardan biri i- di. Pellini ölmüştü. Simdi onun yerine Pakaçelliyi koyacaktı. (Devamı var) Antonyo mm ; Hikâves Nakleden : Hatice Süreyya | 59 Ma 'E—Vr:îı'.-' — AÂnnemin yüksek hislerine inandığım için haklıymışım, ilk önce, şaşkın vaziyette durdu...! Sonra, bu hayretini izhar etme- den, kollarını açtı ve bana dedi ki: ! “— Vazifeni yap, evlâdım.., Allah versin de asla pişmanlık duymayasın... Bu sözleri dinleyen genç ka- dm, bir “oh!,, dedi. Sonra, yüzüne tatlı bir ifade vermeğe uğraşarak: — Emin ol ki, cicim, bu aşkı- mızım neticesinden fena bir şey çıkamayacak... Annen de bu söy- lediklerinden dolayı mahçup dü- şecek... — Sus, Deniz sus... Bu sözle- rin nafiledir... Ben, senin altın gi- bi kalbinin kıymetini bilmiyor muyum?... Sen bana tamamiyle ve her zaman için kendini ve-- din... Hattâ öyle zamanlar olu- yor ki, seni daha fazla sevemed!- ğim için üzülüyorum... Fakat, sev- mek iktidarım bu kadar işte... İm- kânm bütün genişliğiyle -seviyo- rüm. — Sevgilim, sevgilim... Ben se- ni bilmiyor muyum? Adnan, bir kaç saniye sustu, Sonra, başını sallıyarak, dü.- şünceli düşünceli: — Kendi hakkımda verdiğim hükümler tamamiyle doğrudur! Senin beni olduğum gibi görmen? şefkatin mani... Böylelikle, bir taraf samimi , öte taraf sahte olmak üzere, biri- birlerine bir çok sözler söyledi- ler. Ş Kadımn ayağa kalktı. Kıpkırmı- zı dudaklarını sevgilisine uzattı. Genç erkek, bu dudaklara, kendininkileri değdirince, —duy- duğu zevk, bütün kederini dağıt- ti. Şimdi artık son manialar da yenilmişti. , Derhal, muhavereyi pratik bir zemine getirdi: — Demek ki, annen izdiyvacı- mıza razı oluyor? — Evet... — Ya... Çok memnun oldum... — Ben de... — Peki, nasıl konuştunuz? — Müştereken, şu karara gel- dik: Evlenmemiz, mümkün oldu- ğu kadar çabuk olsun... Yarından tezi yok, bu evden çıkarsm, Reşa- diyeye gidersin... Fakat eğer kuv- vetin yetişiyorsa... Nasılsın? — Mes'udum... Saadet — bana lâzım olan kuvveti verdi... — Pek âlâ... Sen şimdi Reşadi- yeye gidersin... Annenle babana, arzu ettiğin şekilde meseleyi a- çarsın... Ben de, annemle birlikte bir kaç gün sonra gelerek seninle evlenmemizi isteyeceğim... Gülerek ilâve etti: — Desti izdivacını talep edece- ğim,.. — Düğünümüz? — Düğünümüz de orada ol- sun... Daha iyi değil mi?... On beş yirmi kişi çağırırız... Bunlarr.. en iyi dostlarımız arasından seçeriz.. Tam mânasiyle samimi bir şey o- lur... Can sıkıcı ziyaretlerden de kurtulmuş oluruz... — 15 Kız, düşünüyordu. Galiba şa- tafatlı düğün istiyordu. Bunu se- — Sonra, seyahate çıkarız... Türkiye haricinde uzun bir gezin- ti yaparız... Fransaya, Almanya- ya, İsviçreye, İtalyaya gideriz... İstersen tam bir sene gezeriz... “Annem, İtalyada bizi bulur... Venedikte bir ahbabı var... O da oraya gider... İşte böyle bir sene dolaştıktan sonra, bir kızımızın doğduğunu ve şimdi sütninesinin yanmda olduğunu eşe dosta ilân ederiz... Çocuğu da bir kaç sene sonra meydana çıkarırız... Yaşı, böylelikle, kaynar gider... — Ne güzel bir plân yapmışsın, sevgilim... Anlaşılıyor ki beni çok seviyorsun... — Tabit değil mi? Lâkin, her şeye rağmen, Deniz asabiyete kapılıyordu... Acaba, fabrikalar bu bir senelik ortadan kaybolma neticesinde bozulmıya- cak mıydı?... Zenginlik şimdiki gibi devam edecek miydi?... Bunu düşündü. Hattâ, sordu. Delikanlı, onu temin etti. — Bizim işlerimiz gibi büyük işler, emin ellerdedir, korkma... Onlar, kendiliklerinden yürürler.. Babadan kalma — müdürlerimiz vardır... Adamakıllı mütehassır- dırlar... Sonra, heyeti idare âza- larımız da var... Onlar, benim ya- pacağım işi yaparlar... Zaten ba- bam öldüğü zaman ben pek kü- çüktüm... Senelerce onlar işi ida- re ettiler, durdular... — Yani, sen, küçük bir Kral- dın... Onlar, naib heyetini teşkil ediyorlardı... Xe a FÜ 0 ” Senre ” P nni linci ee — Evet... -dedi.- Kendimi he- nüz büyümemiş — sayabilirim... Bir sene daha çocuk olabilirim... — Eğer biz Türkiye Hışmday— ken kardeşime ihtiyacın olursa o- nu kullan... Tabit, ne kadar itima- da lâyık olduğunu bilirsin. Cok ciddi, zekidir... Sana karşı da bü- yük bir dostluğu vardır. - Delikanlı, mırıldandı: — Onu da düşünürüz... Sonra, başmı çevirdi, Gözlerini sevgilisinin gözleri içine dikti ve sordu: : — Söyle... Her şey yolunda, de- ğil mi?... Şimdi mes'ut musun? , — Tamamiyle.., KI (Devamı var; zer gibi olan delikanlı devam et-l ti: : HABER Aksşam Postası ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgraf Adresit İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 23812 — İdare: 24870 ABONE ŞARTLARI İ Türkiye Ecnebi 1400 Er. 2700 Kr. 730 ,, 1450 » 3 aylık 400 , 800 » 1 aylık 1K0 , 800 , İLÂN TARIFESI Ticaret Hânlarmınm satırı 12,50 Resmi Hânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer!: (VAKIT) Matbaası İDARE EVİ Senelik 6 aylık