SA AĞ " emniyetle gülümsüyordu.. HABER — Akşam Postası ölümü beklerken Katil Hauptman şimdi yalnız papaslarla Soh yıllar içinde hiç bir cina- yet, Lindbergin, çocuğunun kaçı- rılıp öldürülmesi kadar — bütün dünyaya yayılmamıştı... Lindbergin kim olduğunu ve onun çocuğuna ne olduğunu her- kes biliyor. Aslında insanı “evlât sevgisi., gibi çok derin bir yerinden vuran bu vak'anın, —çocuğu olsun al- masın— duyan, seven bütün dün-| ya insanlarında acıklı " yankılar (akisler) uyandırması tabitdi.. —| Lindbergin çocuğunu - kaçırın! öldürdüğü anlaşılan ve üstelik fid ! yei necatı da almış bulunan idama mahküm Amerikalı Alman ma- rangozu Hauptman acaba ne ya: piyor? Hauptman! Alman ordusu makineli tüfek taburlarında bulunmuş, maran- gözlük etmiş; kumar oynamış, hır sızlık yapmış ve bir zamanlar bir Snsan olarak tanınmış bulunan Ha- uptman.... Idam mahkümu olan ve aylar- dır hapishanede yaşayan bir ada mın gülümsemesi kadar kimse- nin zıddına giden bir şey yoktu.. Gülümsüyordu. Kendisini Lindbergin çocuğu- nun katili diye yakaladıkları za | man dudaklarını gererek: “Püf!.. demişti.. Ben mi katilim? Göre- ceksiniza hakikat nasıl meydana çıkacak!,, “Fidyei necat,, olarak Lindberg ailesinden alınmış paraları evinde bulup kendisine gösterdikleri za- man ayni terbiyesiz sırıtışla her- kesin yüzüne gülmüştü.. Hakyerine getirildi. Suçlu san- dalyesine oturtuldu. Kendisine *katil!,, diye itham parmağı uza- nacağı vakit gerçi biraz sarsılma- dı değil... Fakat gene ayni garip Muhakeme devam ettiği müd- detçe, karısıyle, bazan eve alıma- cak bir döşeme meselesi, bazan çocuğunun istikbali hakkında söy- lenip duruyordu... Fakat muhakemenin şaka gö- türecek yeri yoktu.. Gün geçtikçe gizlilikler ortaya çıktı. Ortalık ay- dınlandı. Şehadet şehadet üstüne yapılıp dört yandan: “Katil bu- dur!,, diye sesler bir sağnak ha- Hinde Hauptman'ın üzerine yağı- yordu.. Nihayet Şubat ayında, suçu a- damakıllı ortaya çıktığı için ken disinin elektrik sandalyesinde i- dam edileceği bildirildiği — vakit bir defa daha kireç gibi bembe yaz kesildi. Fakat hemen kendisi-| ni toplıyarak gene gülümsemişti.. Ertesi gün hapishanede kendini görenler, tıraş olmuş ve — saçları güzelce taranmış ve tertemiz bir gömlek giyinmiş olduğu halde ra hatlık içinde buldular. Kendisiyle konuşanlara şöyle diyordu: — Çok sürmeden bütün dünya- nın gözü önünde masum olduğum ilân edilecektir, göreceksiniz.. B bir yanlışlıktır. Ben katil değilim..! Kendisini sonra yeni Jerses.| hapishanesine, ölüm ınıhkâıılın dalresine götürdüler. Aylardan beri oradadır. Aylardanberi, belki yarım dü-| konuşuyor Yakın tarihten kanlı yapraklar 29 HAZIRAh — 1935 ittihat ve Terakkinin eski Çarıkırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 71 ,.M..ı._...ı.ı.u.m...,..ım.Blrer ikişer kaçanlarla beraber Maltadaki esaret hayatından yakayı sıyıranlar mühim bir yekün tutuyordu.. da etti. Yarım düzine idam mahkümu | sıra ile elektrik sandalyesinde ce- zalarını gördüler. Gülen Hauptman, şimdi artık Katil Hauptman gülmüyor, alay edemiyor.. İşledi- ği suç, bir yavru çocuğun kırılmış kafa tası, kanlar içinde gözü ö- | nünde büyüyor. Ölüm mahkümları dairesinde hayatını yazmağa savaştı. Anne- sine mektuplar yazdı. Hattâ sev- diği köy evleri, kırlar için buh- ranlar içinde şiir bile yazmağa çalıştı.. Boyuna gülen Hauptmanı son defa gören bir gazete muhabiri Nevyorktan şunları yazıyor: “Vücudunun sağlamlığını mu- hafaza için hergün yaptığı jim- nastiği bırakmış... Gardiyanlarile ve komşulariyle konuşmuyor, za- Him gözleri gittikçe çukura kaçı- yor. Rengi ve ağırlığı bir ruh gib uçuyor.. Karısı da onu anlatırken, za- yıfladığını ve keder içinde oldu- ğunu söylüyor... Uyuyor.. Eskiden gece yarısına kadar kitap okur ve sabahları yedide kalkardı. Şimdi geceleri uyuyor, gündüzleri de u- yukluyor.. Bulunduğu yeri unut- mağa çalışıyor.. Kendisini, yalnız çocuğundan başka bir şey hareke- te getirmiyor.. Lindbergin çocu- ğunu öldüren katilin de bir küçük çocuğu var... Fakat çocuğuna, ken disini hapishane parmaklıkları a rasından göstermek istemiyor. “Annesine son yazdığı mektup- ta : “.— Saçların gümüş gibi.., Kal- bin altındır anneciğim!. demiştir Sonra, yeni arkadaşı hapisha ne papazını yanma çağırarak din üzerine konuşuyor, şimdiye kadar bir dua bile etmemiş olan Haupt- man, şimdi bir din delisi olmuş- tur. İncilden, ve din kitaplarından başka bir şey okumuyor... Ve artık gülmüyor..,, ğ HABER istanbulun en cçok satılan Hhakiki akşam gazaetesidir ilânlarını. HABER'e werenler kâr ederler. — Merhaba bay Fethi,.. | — Merhaba Cemal!.. — Bu gece sizi rüyamda gör - düm... — Hayırdır inşaallah.. — Anlat bakalım.. . Rüyayı anltatım ve şaka olsun | diye bir tabirde bulundum:; — Çok yakında memlekete dö - necek, büyük, tanınmış, herkes ta- rafından sevilen ve sayılan bir a- damla birleşeceksin.. Bir kalaba - lığa şeflik eden bu büyük adamla beraber çalışacaksın.. . Sayın (muhterem) büyük elâ. © zaman, böyle gönülden — gelen iyi duygularla tabir ettiğim bu rü- yayı dinlemiş, gülmekle iktifa te- mişti. . Bir hafta —sonra, ;büyüklerin memlekete dönecekleri — haberi geldi Kampta Fethi ile karşılaş - tık. — Rüyan çıktı, dedi.. Cevap vedim: — Evet! Hoş bir tesadüf oldu .. Hayırlı olsun. Bizden ayrılarak vatana dönen bu kafile ve onlardan evvel birer daki esaret hayatından yakayı sı- yıranlar mühim bir yekün tutuyor du.. Geri kalan bizlerin ekserisi sivil kimselerdi.. İçimizde — vaktiyle garnizon kumandanlıklarında bu- lunmuş bazı zabitler de vardı. Biz kalanlar, günlerimizi An - karadaki ulusal hükümetin teşeb- büslerini beklemekle geçiriyoruz , gece —gündüz — vaziyetlerimizi münakaşa ediyor, iskambil faliy - le istikbali keşfe çalışıyorduk .. Bugünler, menfa hayatrmızın en üzücü, en kararsız saatlerini taşı - yordu. Çünkü, İngilizler içimizden bir kısmmın mutlaka (beynelmi - lel divanı adalet) adını taktıkları meçhul bir heyete tesilm edilme- sinde israr ediyorlardı. Milli savaş henüz sonuna erme- mişti.. Harb Sakarya boyunda bü- tün şiddetiyle devam — ediyordu. Yurdun büyük bri parçası hâlâ iş - gal altında bulunuyordu. Vaziyet kararsızdı. Bütün umudlar, ulusu kurtuluş yolunda Aayaklandırmış, bütün dünyaya karşı ulusal şerefi ve is- tiklâli korumağa andetmiş olan Atatürkün şahsında toplanıyordu.. Bir gün arkadaşlar arasında bir fiskostur başladı.. Herkeste bir hiddet ve asabiyet seziliyordu .. Sebebini araştırdım ve öğrendim ki bizimle beraber kampta esir bı- lunan miralay Kara Vasıf birinci kamutayda saylavdı.. Terakkiper- ver fırkanın umümi — kâtipliğini | yaptı ve Anadolu tarafında Ban - liyö httımda bir lJokomatifin al - tında kalmak suretiyle çiğnene - rek öldü.- arkadaşların — hepsini kalplerinden yaralayacak bir dü- | şüncede bulunmuş.. Kara Vasıf, kendisinin mahre - mi olan bazı arkadaşlarına şunla- | *r söylemiş: —Canım, bu Ankaradakiler de ne tuhaf, ne düşüncesiz adamlar - dir. Burada bizim içimizde teh - cir işiyle alâkadar olanlar ve vak- tiyle İngiliz esirlerine fena mua - mele ve işkence yaptıkları iddia edilen bazı zabitler var. Halbuki bizi buraya siyaseten getirdiler . Onları bizimle — bir safta tutmak doğru olur mu? Onlar ağır suçlar- dan dolayı yakalanmış ve buraya getirilmişlerdir. Onların yüzünden bizim de e- sirliğimiz uzayıp gidiyor. Hazır, İngilizlerle bu yolda bir müza - kere başlamıştır. Ankara hükü - meti bizim gibi idari ve siyasi se- beplerle Maltaya nefi edilmiş o- lanları bir an evvel — kurtarmalı, İngilizlerin tekliflerini kabul ede- rek ötekileri bırakmalıdır. Kalanları divanı adalet muha - keme eder, adalet, neyi iktiza et- tirirse o ypılır. Kurtulan kurtu - lur, Kara — Vasıfın sırf kendisini kurtarmak için söylediği bu sözler hodgâmlığa en güzel bir misal olabilir. O zaman onun böyle bir mütaleada bulunması o kadar ak- Si tesir yapmış idi ki kendisinden en yakın arkadaşları bile yüz çe- wirmiş, onun bu gizli sözlerini or- taya vurmuşlardı. Işin daha — Ffena bir tarafı da vardı. Kara Vasıf bu — fikirlerini bir mektupla Ankara hükümetine de bildirmişti. Bu mektubun bir sureti de her nasılsa ele geçmişti. İşte asıl bu mektuptan sonra bü - tün kamp sakinleri haklı bir te « hevvür ve galeyan gösterdiler. O da bu asabiyeti — hissetmiş, odasına kapanmıştı. Hiç kimseye bakacak yüzü yoktu. Utancından günlerce odasından dışarıya çıka- mıyordu. Arkadaşlardan bir kaçı bu çir - kin hâdiseyi ört bas — etmek için çok uğraşıyorlardı. Nihayet umu - mun merdudu olan böyle bir dü- şüncede bulunduğundan kendisi - nin de müteessir oluğu ve arka « daşlara tarziye verdiği anlaşıldı. Mesele de böylece kapandı, git « H İk alınan kurtuluş haberleri ü- zerine arkadaşlardan bir çoğunun bavullarını bile hazırladıklarını söylemiştim. Ben de tetikte bu « kunuyordum. (Haydi) dedikleri gün, kaprdan çıkacak varziyettey » dim. Ben, Istanbula Maltadan hatıra olarak güzel bir şey de götürüyor- dum: Bir köpek!.. (Devamı var; HABER'in UÇUNCU BUYUK Deniz Gezintisi 30 Haziranda Tn ! Yalova, 18,00 Yalova, 19,30 Bü- yükada, 20,20 Kadıköy, 2040 derü. 2150 | mlvükılere. 2245 PROGRAM -— İg,10 Köprü, 8,35 Üsküdar, 8,55 $ Kadıköy, 9.0 Büyüknda, 1120 (4 Büyükdereden, 23,00 Beykoz, 23,10 Yeniköy, 23,25 Kanlıca, 28,385 Anadoluhisar, 2350 Ar- | navutköy, 24,00 Çengelköy, 24,20 Üsküdar, 24,35 Köprü.. IŞTIRAK SARTLARI © iştirak ederler. © © © (Pulu ve vergisi dahil). Ellerinde iki senelik daimi okuyucu kartımız bulunanlar parasız Ellerinde iki senelik daimi okuyucu kartımız bulunan okuyucula. ımyulımdıdw&dünkiçip&üililunb_hr-w için soksener kuruş ücret verirler. (Pulu ve ve: ;'si dahil). Ellerinde bir senelik daimi okuyucu kartı bulunanlar parasız işti- rak oderler. “"anlarında <n çok iki kişi : etirebilirler ve banlırın her biri için 90 ar kuruş ücret verirler. (Pulu ve vergisi dahil). Ellerinde bir aylık kupon bulunanlar (90) kuruş ücret öderler. Bunlar yanlarında bir kişi de getirebilir. ler, bunun için de ayrıca 100 kuruş öderler, Ellerinde ne davetiye ve ne de bir aylık kupon bulunmıyanlar 128 © kuruş öderler, (Pulu ve vergisi dahil) Gezintimize iştirak için şimdiden hazırlanınız. Tam bir buçuk gün eğlenecek ve iyi bir tatil geçirmiş olacaksınız.. Gezintiye iştirak edecekler arasında ayrıca bir mülsabaka tertip edilmiştir Iştirak ediniz. Eğlenecek ve tam bir neşe içinde on sekiz saat geçireceksiniz