20 MAYIS — 1935 gözeee eee Yazan: i Kadircan Kafl Tugay yanmaktan kurtulmuştu, fakat meydanda görünmüyordu Kocaman — kapının büyük bir Bürültü ile çatırdıyarak - açılması Onun şinirlerini son dereceye ka - dar germ şti. Tugayı elde bulundurmak - fay- dalı olacak gibiydi. Hemen adam- larına buyurdu: — Ateşi söndürünüz!.. Kocaman lulumlarla - getirilen bol sular, alevli odun yığınlarma alıldı. Havaya fırlayan mavi du- | Man ve kül yığınları — ortasında baba ve kız, birkaç dakika görün- Mez oldular. Duman dağılırken Hazar hanın Adamları onları yarı yanmış odun- n üstünden indirdiler. Tugay ygındı, yere uzanmıştı. Ulcay Sdun başınm ucunda idi. Genç kız babasının yüzüne doğ- T iğilmişti. Onu — ucları yanmış Gkalından, yüzünün ve ellerinin Yanık yerlerinden öpüyordu. Zavallı baba, derisine değen du- dakların sıcaklığından kuvvet ala- Tak kesik kolunu — kaldırabiliyor; SOdra onu indiriyor, sağlam kolu- Tu uzalıyor. ve kucaklamak isti- Yordu. Aşağıda binlerce insan Gök Tan- Tya kadar yükselen çılgın ve se- Vinçli seslerle bağırıvar dört vana tal... saçıyorlardı: — Ateş istiyoruz!.. — Tüugayristiyoruz. T"İlyl.. Tugay yanmaktan kurtulmüştü. akat görünmüyordu. Yoksa öldü Mü?.. Hazar han onu M? Birkaç dakika, bu düşüncelerle Reçti; çarpışanlar arasında göze Pacak kadar durgunluk vardı. Yaşasın bağışlayacak akat, ne Hazar han bağışlayaca- | Öni haber veriyor, ne de Tugayın ğ olarak ayağa kaltığı görülü- Yordu. Demek ki onu kaybedeceklerdi. mek ki son ümitleri de boştu. ğ lt kaleye yapılacak - olan saldı- 44 başlamak üzere idi. Bu sırada k“lly can çekişiyordu. Zira kesik Olunun yarası yeniden açılmış ve Sök kan akmıştı. ı_îenç kız ağlıyor, gözlerinden a- e yaşlar zavallı babasının yüzü- iyor, onun dudaklarında 8özkapaklarında kımıldanma- " Yaratıyor, fakat bir türlü söyle- | d:ü ve bakması kabil olamıyor- K A . ik son gücünü toplıyarak ::"“lelırını araladı, kızına bak k; n ve derinden son defa '.ku']!îılır. Çok geçmeden hayata Ttriye düstü lüştü. Öldü.... k_:.”“y bir çığlık — kopardı, ba- %“"m elini avuçlarında sıkarak, b!'îî f'îmırlınndıki kanın buz v dlğmi büyük ve derin bir ağ- A.İt'mlü. duydu. km, Adan hâlâ binlerce ses hay- l'ı“'du: ,o;ı"rwıyı istiyoruz.. —Ateş isti- Ha Yah; *& han Ulcayı — göstererek İt a damlardan birisine e- x""!". Yan Bu_ kızı büyük salona, ateşin * götürünüz 1.. '“Usa doymayan gözbebekleri | avaş romani ; | Genç kız babasından ayrılmak w istemiyor, onun üstüne kapanarak | hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Onu götürmek istiyenlerle ufak | bir boğuşma oldu. Fakat çok geç- meden baygın ve bitkin bir halde, | kendinden habersiz, alıp götürdü- | ler. Hazar han şimdide cellâda bu- yurdu: — Tugayın ölüsünü alınız!.. Kaleye saldiranların en ileri ge- | lenlerinin toplandıkları yere, maz- gallardan aşağı atınız!., Hemen kumaundan Sorguçiyi ça- | | ğırttı. Ona da: | — Bütün askerleri büyük kapı- | da toplal.. Baş kaldıranlar Tuga- | yın ölüsüne üşüştükleri zaman bir- | denbire, baskın halinde dışarı fır- layacaksımız!.. Her şeyden önce, | baştakileri yok — etmek lâzımdır. ! Yaşamak istiyorsan yenmelisin!.. l Tugaçar ve arkadaşlarının top- landıkları cephede yaman hazır- |ıklar vardı, Fakat — karşılarında | mazgalların üzerinde bir toplan- ma oldu. Bir adam, gür sesle, dı- şarıdakilere bağırdı: | —He..yyyl.. Beni dinleyin!... Hazar Han, istediğinizi yapıyor Coşkun bir sevinç butün ovayı sardı. Alkışlar dalgalandı.. Demek ki, en sonra dileklerine V ermişlerdi; " Hazar Hanın gür sesli adamı sö- zünü bitirmek için ağzını yeniden açmı;tı. | | Onu herkes görmüştü ve: | — HazarHan bize ateş de vere- | cek!.. | Diyenler çoktu.. | Bazıları bü söze karşılık verdi - | |ler ! — Tugay bizim olunca ateş de bizimdir... Hazar Hanın gür sesli haykırdı: — He... yyy!. He... yyy! dinleyin!.. Herkes sustu. . O sırada gözünü yuman bir adam, kendisini güzel ve durgun bir ge- cede sanacaktı.. . Dellâl bağırdı: azar Han Tugay'ı size bağışlı - adamı Beni | yor... Yeni bir sevinc dalgası —daha coşkun olarak binlerce — yürekten fırladı, ovayı, dağları, ve gök yü - ilzünü inletti.. | Lâkin bu sevinç daha az sür - | dü... . | Çünkü kalenin mazgallarına çı - kan iri yarı biradam, — kollarında HABER — Akşam Postası No. Bu adanın yerlileri tuttukları fareleri diri diri yiyorlardı Magellan da bu yabancıyı ür - | kütmemek için sahile doğru bir adam gönderdi ve şarkı söyliyerek | zıplıyarak, yerden kum alıp başına serperek ilerlemesini tenbih etti. Yerli az yaklaşınca suratını kırmı- zıya, gözlerin etrafını sarıya boya mış ve yanaklarının her ikisine bi- rer yürek resmi çizmiş olduğu gö- rüldü. Adam gemiye alındı... Pigafetta'nın defteri Guvanko denilen ve belki de Lama'nın ya- bani dedesi olan bir hayvanın Avrupalıya göre tarifini kaydet - | mektedir. Yerlinin ayaklarında bu hay - vanın derisinden yapılmış kosko - caman ve hantal çarıklar vardı. Magellan yerlilere koca ayaklı mâ- nasında olan Patagon adını verdi ki bu isim hğlâ bakidir. Patagornlar her hususta o kadar hoşa gidici adamlardı ki Magellan gemilerde yabancı hiç kimsenin beslenmemesine dair olan emrini geri aldı. Bu adamlar sıçanları ol- duğu gibi deri ve ayaklarile çıtır çıtır yiyor ve bundan tat alıyor - | lardı. Hem de hokkabaz kişilerdi. Koskoca mürebbileri yutuyor — ve tekrar ağızlarından çıkarıyorlardı. | İki yerli, gemide alakonuldu. Fakat birisi karısından ayrılmış ol- duğundan çok şikâyet etti. Magel- lan kadınnı yakalanması için ka - raya bir müfreze çıkardı. Ancak iyi maksatla yapılan bu hareket kötü bir netice verdi; çünkü yer- liler kaçmağa başlayınca gemici - ler ardlarından koştu bunun üzeri- ne yerlilerin attığı zehirli bir ok Ispanyollardan birini öldürdü. ; * Magellan kışı kazazede olduğu Santa Kruz ağ- * * Santyagonun zında geçirmeğe karar verdi. Ye- yükselttiği bir ölüyü bütün güciyle yüksek duvarlardan aşağı, boşlu - ğa attı... Dört yanda, deminki sevinç gü- | | rültüsü yerine bir ölüm sessiszli - ği vardı. Çukurlarından fırlayan binlerce göz, hınçla sıkılan binlerce yum - ruk ve gıcırdıyan dişler görülüyor- du. Tugay, cansız ve sönük bir çu - val toprak gibi halkın düştü.. Herkes onun başına üştü. (Devanu var) kollarına | " Tierra dot Fuego yolculuğu çok tehlikeli darında sejer r hale 10 rin değişmesile manzara hiç te dğişmedi. Hep ayni ıssızlık, ayni çorak kayalar ve düz ovalar.. Birinciteşrin ortalarına doğru cenup yarım küresinin ilk baha - rından istifade ederek hemen yo- la çıkıldı. Bu sefer gemilere göz- lerini dört açarak sahilin taran- ması ve bilhassa bir giriş noktası gözetilmesi tenbih edilmişti. Üç gün tebeşir kayalazı ve bodur çamlardan başka bir şey görülmedi. Dördüncü günü göz - cülerden birisi ileride — basık ve düz bir kum — sahası ile körfez ağzına benzer bir methal haberi- ni verdi. Ogün 21 — birinciteşrin Sent Ursula günü idi. Magellan, deniz içine doğru uzanmakta ©- lan toprak parçasma “on bir bin| bakire burnu,, adını taktı. Halbu| ki kader ve kısmet buraya Ma - gellan adını vermişti. — Böylece! kaptan da uzun zamandır makta olduğu boğazı bulmuştu. ara - Sevinmek için vakit yoktu. Met ve cezir 40 kadem yüksele- rek kumsal sahili kapladı , ka - ranlık basıp ta tekrar fırtıma ko- punca gemiler kıyıdan ancak dört mil uzakta idiler. Başkaptan, — Sentantonyo Konçepsyon gemilerini göndermiş kendisi de amiral ge- misi Viktorya ile (Bakireler bur- nunda) onları bekliyordu. Bu son gemi de Oranj burnu açıklarında fırtınaya tutulmuş, batıya doğru bir geçid ağzı bulmak — ümidile ancak rüzgârın önünde sefer edi-! yordu. ile Dar geçitlere geçmeden cenup grupu da doğ - ru geniş su kütlelerini gördüler, girdiler ve çok! ileriye |. böylece nihayet geçide — varmış çok tehlikelidir. Magellar, törlü bir gemi.. gemileri. boğası (stikşaf ederken gizli sokmuştu. İşte size örnek: Eklerör adası açıklarında geçenlerde — batan ma- DENiİZ TARiHiNDE TTürkçeye çeviren: Ahmed Ekrem Buğün çok işlek bir Timan olan Bucnos Ayres Timanında — sayısız — silolar.. oldukları ümidi de daha ziyade kuvvetlendi. . « » Magellanla yanındakiler, git - tikçe artan endişe ile — diğer iki gemiyi beklemekte iken, sahil - lerde duman sütunları görünce, endişeleri büsbütün arttı; gemi - lerin batmış korkusile kimsenin çenesi açılmıyordu. Bir gün ilk ışıklarla birlikte iki ge - minin bütün bayraklarını çekmiş pupa yelkea gelmekte oldukları görüldü. İki ana gemi, bütün toplarile onları selâmladı. Tayfalar'hep: güvertelerde toplanarâk ' şenlik yaptı. Yapılan iskandillerde su - ların gittikçe derinleştiği ve met ve cezirlerin çok kuvvetli olduğu anlaşılınca sevinç büsbütün arttı. Demek ki diğer bir denize yol ve- riyordu! Magellan gemilerin bütün za - bitlerini toplayarak daha ileriye gitmek için müzakere açtı. Sen- tantonyo gemisinin kılavuzu Go- mezden maadası hep ileri gümek reyinde bulundu. Bu adam, — (madem ki boğar bulundu, İspanyaya dönelim de daha büyük bir filo ile gelelim) diyordu. olması Magellan, bu itirazlara ken « dine has bir cevap verdi: — Gemilerin serenlerindeki ka yışları yemeğe bile mecbur olsak gene gideceğiz! Bunun üzerine şimdiki kulak - lara tuhaf gelebilecek — emirler verdi: İleride tehlike ve mahr miyet görüleceğine dair en küçük bir münakaşa ve söz - söyliyecek adamın idam olunacağını herke- se anlattı. (Devamı var) —— el ee —— adai el c n Ze kayalar