KaraMaske n . « . !Mı HABER,, de çıkıyor. Bu rG Polis hafiyesi ( X: 9 )un ae bir eee Ft gi ae harikulâde maceraları : No. 29 J|:eeki HL ANA NU PŞT Si # ? Kip ?_ruılNIll TAVSİYE ” EDERİM, ADİYO / ÜNÜZDE GERİMİŞ LEVŞİFTLİĞE Ş / GELİR MİSİNİZ l BÜTÜN MAHBUS. LARI . KURTA- K1YOR . ALÂ DELİKANLILAR. ŞİMDİ| SİLAHLARINI ALINIZ ! Istanbulun en çok satılan hi İ kiki akşam gazetesidir, Ilânla i rmı HABER'e verenler kâr e derler, WİŞTARAB ZERİRLENDİ YARIŞ!I KAZANA. CA BAŞKA -ko> "EĞİMİL DE YO: HAYDUDLAR ŞILOYU KANDIRA- JA SÖON UMU. DUM ARABDAYD/ W“RAK D O/.. j ARABA | ZEMİRLİ Biskur VEDİR - ÜMİŞLER. M6 Nefes nefese olduğu halde dik mer- | diveni bir solukta çıktı. Çektiği istirabın acısını, elinde bu- Jundurduğu kızdan çıkarmak - fikri zihnini tırmalamağa başladığı andan itibaren artık yalnız bu intikam için y ordu. Bir bakışta içi rahatladı. Jiyet yerinden kımıldanmamıştı. Derhal işe başladı. | Yorgun olmakla beraber artık sab- redecek hali kalmamıştı. Cebinden evvelâ bir keçe parçası çıkardı. Bunu bir maske şeklinde kes. ti. İki göz yeri açtı. Sonra bir torbada sakladığı küçük Şişenin içindeki koyu bir mayii dikkalle keçenin her tarafına yaydı. Odanın içini tuhaf bir koku kap- ladı. Bir ürperiş Jiyeti sarstı. Gözlerini nçtı. Fakat yerinden kımıldanamıyordu. Kendisini toplamak istedi. Buraya nasıl gelmişti. Bu pis oda- da işi neydi.. Kendisini bu hale kim | koymuştu. Bi yücudunda — bir so-| gukluk bir ağırlık duyuyordu. Büyük | bir kuvvet sarfederek doğrulmak is. | tedi. Fakat başı şiddetle yere çarptı. | Marjantin esrarengiz işiyle meşgul olduğu için bunu ne gördü, ne de işit- ti. İ Zavallı Jiyetin korku ile aklı başı- na gelmişti. Bayılmış olduğunu ve bu esnada Bağlandığını anladı. — Madam! diye kekeledi. Marjantin cevap vermeden ona ba- kıyordu. Genç kız: — RAGASTANIN OĞLU — — Madam beni niçin bağladınız? Size kaçmıyacağıma söz veririm.. Dedi ve yavaş sesle: — Bu ipler vücudumu acıtıyor. Lüt: fen beni çözer misiniz? diye ilâve etti Marjantin cevap vermedi. Ayağa kalktı, krza yaklaştı. Ve diz cökerek yüzünü Jiyetin yüzüne yak- laştırdı. — Görüyorsu! Çalışıyorum.. Bu da sehin için, — Benim için mi? — Evet sana bir maske yapıyorum. — Anlamadım... — Dinle!, Beni dinliyor musun? Jiyet kirpiklerini kapamakla cevap verdi. — Senden nefret ediyorum. Çünkü sen bütün ruhumla nefret ettiğim bir kadının kızısın! Annenin bana çektir- diği azabı ben de ona çektirmek iste- rim. Anlıyor mustun, Ah anlamıyorsun değil mi?.. Ne zararı var. Ben — nastl ağladımsa anneni de öyle ağlatmak is- terim.. İşte bu maskeyi bunun - için yaptım, Yas ve kokulu keçe parçasını mu- zaffer bir tavırla salladı. — Bu maskeyi güzelliğini görme- mek icin yüzüne takacağım, Bir ayna parçası bularak — Jiyetin yürüne yaklaştırdı: — Rezil kız aynaya bir bak.. İyi bak da son kere olarak güzelliğini gür, sen güzelsin, fakat bu güzelliğin artık kalmıryacak ! Jiyet başını sallayarak: — Güzelliğim kalmıyacak mı? A- dam sende.. Şimdi — güzelliğimin ne hükmü olabilir... dedi. Deli bu sözleri işitmemişti bile. — Üç gün zarfında bu mesele ta. mam olacak.. İlâcı bana satan Napoli li sihirbaz, kecenin merhemi — içmesi için üç gün kâfidir, — dedi. Daha İit_; günün var, Soura her şey bitecek. Se-| ni annene götüreceğim. Maskeyi kal- dıracağım ve: — Bak kızını ne hale kodum! diye- ceğim ve güleceğim. , korkunç — bir kâ- Jiyet bu üç gi bus içinde gecirdi, Marjantin onu bir dakika bile gö: zünün önünden ayırmamıştı. Hatti ge celeri bile Jiyet onun korkunç bakış: larını üzerinde hissediyordu. O vakit korkudan tirtir titriyordu. Hasta çocukların sesine benzer bir sesle Maniredi çağırıyordu. Marjantin ona hic dokunmuyordu. Maskeyi bir civiye asmıstı. Bazan basını sallıyarak — duvara yaklaşıyor, onu yakından seyrediyor. du. » 3lre MÖSYÖ DÖ MONKLARIN KONA- GINDA VE KRALIN YANINDA Ebedi bir mateme mahküm imiş gibi siyahlara bürünmüş odaya güneşin - şığı güçlükle giriyordu. Mösyö Dö Monklar — bu odayı pek | severdi. Sabahları burada çalışır, Paris dar ağaclarını asılanlarla süsliyen emir- lerini burada yazardı. Geceleri de burada dinlenirdi. Yanma girdiğimiz bu saatte .“iısyii! Dö Monklar ne calısıyor, ne de dinle | niyordu. Geçmişi düşünüyordu. Kalbinin sertleşmesinden evvel, # da öbür adamlar gibi — bir insandı. Acnba onu böyle vahşi ve duygusuz bir hale koyan neydi. Bakışı ağır ağır masaya hükim bü- yük bir resme doğru kalktı.. — RAGASTANTIN OĞLU — ( Colibri peynirler i n Gelmiştir 147 Bu gayet güzel bir kadın olup kü- çücük bir çocuğu tutuyordu. — Fakat zekâ ışığtyle parlıyan alnından mağ- rur ve ciddi bir kadın olduğu anlaşır lıyordu. Acaba müthiş bakışı sırlarla dolu gibi şeyler hatırlattı ki bu cellât ağ- lamamak için başını — çevirmeğe mec- bur oldu. * Bu sırada kapıya vurulan hafif bir darbe onu dalgımlıktan uyandırdı . Acaba müthiş bakış, — sırlarla dolu bu odaya girmek istiyen ziyuretçiyi gerilemeğe mecbur etmiyecek miydi? lETır.. Bu gelenden ne korkuyor ne de geriliyordu. Dudaklarında matemli — bir tebes- süm vardı. Her zaman böyle — gelirdi. Mü Dö Monkların yattığı odaya kadar gi- rebilirdi. Daima iyi ka lr, âciz bir adam olduğü polis müdürüne bir çok hizmetlerde bulunurdu. Bununla beraber bir dost olmadı Bi gibi bir uşak ta değildi. , Bir ortaktı.. O kadar. Maorklar: — Napolili Tit: diye mırıldandı: Birkaç sene evvel — İtalyadan gele- rek Luvr sarayına — yakın bir yerde küçük bir dükkün açmıs ve kapısının üstüne de müşterilerin nazarı dikka- tini çekmek için bir — değneğin ucufüa bağladığı birkaç otu asmıştı, ü Bircok meraklılar — içeriye girerek bu otların neye delüâlet ettiğini sordu- lar, Tit bunları uzak memleketlerden getirdiğini ve bütün hastalıkları bun larla iyileştirdiğini anattı.. Birkac hafta dükkân dolup tastı.. Sonra yavaş yavaş hiç kimse gelme meğe başladı,